Bornozla Gömülmek İsteyen Striptizci

Seher Şeniz, parçalanmış aile kurbanıydı. Babasını hiç tanımadı; annesinin ve kardeşlerinin desteğini de - yeterince! - gör(e)medi. Sevgiyi, huzuru ve aile sıcaklığı başkalarında aradı. Hep aldatıldı; cinsel obje olarak değerlendirildi; sürekli hayal kırıklığı yaşadı. İfadesine göre; ‘kullanıldı!’

Bornozla Gömülmek İsteyen Striptizci

Seher (Baştaş) Şeniz, son dönemin en önemli dansözlerindendi. Prenses Banu, Leyla Sayar ve gibi, geleneksel Türk oryantal dansını günümüze aktaran zincirin son halkaları arasındaydı.

Şeniz, özel hayatında fazlasıyla utangaçtı. Bir erkeğin yüzüne dikkatle bakamazdı. Öldüğü güne kadar mahcubiyetini gideremedi; şikâyetini sürdürdü. Son röportajında da - ömür boyu! - kurtulamadığı sorunu - bir daha! - tekrarladı:

‘Utangaçlığım hiç geçmedi. Bir erkeğin yanında soyunamam; yüzüm kızarır. Gizlemek için karanlıkta çamaşırlarımı çıkarırım. Yatak odam daima karanlıktır. Hayatıma giren erkekler içinde, benimle aydınlıkta sevişen yoktur…’

- Hep Bir Gül Goncasıyla Aşk İlanı Bekledi… -

Son derece romantikti; el ele tutuşup saatlerce oturabilirdi. Şovlarında, başından aşağıya kovalar dolusu gül yaprağını döken hovardalara kızardı. Zamanında/yerinde verilen bir gül goncasına gönlünü sunabileceğini/teslim edebileceğini söylerdi.Seher - gün ortaya çıkmadan önceki zaman, tan ağartısı! - vakti doğmuştu. Ailesi de adını ‘Seher’ koymuştu. Mayıs 1948’de, İzmir’in Narlıdere ilçesinde dünyaya geldi. Babasını hiç tanımadı. - Doğumundan az sonra bırakıp gitmiş; sırra kadem basmıştı! - Annesi tarafından büyütüldü. Ablası ve ağabeyi vardı. Fakat aile bağları pek zayıftı. Sıcak, kuvvetli aile ilişkilerini özledi/hayal etti. ‘Biz, asla birbirine bağlı/kenetlenmiş aile olamadık,’ diye üzülecekti.

Ortaokul 2. sınıfa kadar okuyabildi. Küçük yaşta - 16’sında! -, çok kısa süren, mutsuz evlilik yaptı. Bir ay kadar evli kalabildi. Kocasını hiç sevmemişti. Bir tanıdığı, hukuki çıkış yolu önermişti. Ülkemizde, 18 yaşına basan/giren kişi ‘reşit’ sayılırdı. Ama evlenirse; özgürlüğüne daha önce kavuşabilirdi. Gözünü kararttı; özgürlüğünü kazanma pahasına nikâh defterini imzaladı. 

Bir röportajında o günlerdeki psikolojik durumunu özetledi:

‘Evlendiğim gün, kadın ile erkek arasındaki biyolojik farkı bile bilmiyordum. Utançtan ölüyordum. Tam 2,5 saat banyodan çıkamadım. İlk gecem felaketti. Ben de, eşim de tecrübesizdik. 25 yaşıma kadar, cinsel teması düşünmedim.’

- Artist Olmayı, Şöhreti Amaçladı… -

Bir ay sonra ayrıldı. Sabık kocası, zengin akrabasıyla hayatını birleştirince; Seher’i hemen unuttu.

Ailesiyle İstanbul’a taşındı. Kimseden destek/yardım gör(e)medi. Hayatta tek başınaydı; kendi ayakları üzerinde duracaktı. Aklında hep artist olmak vardı. Soyadını ‘Şeniz’ diye değiştirdi. Artist dergisinin 1965’de düzenlediği yarışmaya resim gönderdi. Annesine haber vermedi; hâlâ korkuyordu. Derginin arka kapağında fotoğrafı yayınlandı. Fakat yarışmanın performans bölümlerine katılamadı.Kadıköy’deki Caddebostan Plaj Gazinoları, her yıl ‘Plaj Güzellik Yarışması’ düzenlerdi. Aynı yılın - 1965! - müsabakasına girdi. ‘Plaj Güzeli’ seçilince; şansı açıldı. Aynı yarışmanın 3.’sü Seyyal Taner’di.

Güzellik yarışmalarının şöhret getirdiğini anlamakta zorlanmadı. 1966 Türkiye Güzellik Yarışması’na da katıldı. İkinci seçilince, sinirlendi. İkincilik kurdelesini jüriye fırlatıp protestosunu gösterdi. Armağanı almayı da reddetti. 

Sevtap Eti, birinci/kraliçe seçilmişti. Güzel kızdı; fakat formundan uzaktı. Seher’e göre; birincilik kendi hakkıydı. Seyirci de sonuçtan gayrı memnundu: Saatlerce, ‘Seher… Seher...’ diye bağırmış; durumu protesto etmişti. Seher Şeniz de, seyirciden destek bulmuş; ikincilik kurdelesini jüriye atmıştı.

Protestosu, magazin basınının, gazino camiasının, menajerlerin ve organizatörlerin dikkatini çekti. Kusursuz sayılacak vücuda sahipti; tek sorunu - yüzüne göre biraz büyük sayılabilecek! -burnuydu. 

- Rol Aldığı İlk Filmi ‘Kelle Koltukta’ İdi… -

Yarışma sonrası, Muhterem Nur’un başrolünü oynağı filmde küçük bir sahnesi oldu. Birkaç filmde de sıradan rollerde göründü. Aslında sinema kariyerine, ‘Kelle Koltukta’ (1962) filmiyle başlamıştı. Yılmaz Duru, Muhterem Nur ve Vahi Öz yapımın önemli isimleriydi. 22 sinema - daha çok avantür ve erotik! - eserinde oynadı. Güzelliğine karşın vamp portreler adeta üzerine oturdu/kaderiydi. Hasan Kazankaya’nın yönettiği, Yılmaz Güney’in oynadığı ‘Tehlikeli Adam’ (1965)’daki rolü kayda değerdi.

Filmleri içerisinde günümüzde en fazla tanınanı/bilineni; senaryosunu Sezgin Burak'ın yazdığı, Mehmet Aslan'ın yönettiği, başrollerini Kartal Tibet, Eva Bender'in paylaştığı, 1971 yapımı ‘Tarkan: Viking Kanı’ydı.

1970’li yılların magazin basınında, ‘ünlü çıplak!’, ‘seks sembolü!’ nitelemeleriyle anıldı. Kendisini erotik film furyasında buluverdi. Eleştirmenlere göre; yüzü ve ifadesi seyirciye samimi/çekici gelmedi. Düzgün fiziği ile dikkatleri üzerinde topladı. Yaptığı işi yine sevmedi. Adı; Feri Cansel, Arzu Okay, Melek Görgün ve Zerrin Egeliler ile beraber hatırlandı; ‘erotik filmlerin vazgeçilmez/temel taşı yıldızları’ kategorisine yazıldı.

İran yapımı bir filmde de başrol oynadı; ama arkası gel(e)medi.

Sinemada aradığını bulamadı. Sonraki durağı müzikhollerde ‘striptizcilik’di. Bir dizi estetik operasyondan sonra kendine güvenini kazandı. Dans edebilir; güzelliğini - cömertçe! -sergileyebilirdi. 

Hedeflediği şöhrete ve paraya - kısa sürede! - ulaştı. Dönemin en ünlü, en görkemli müzikhollerinden Parizyen - Parisien! -’de sahne aldı/çalıştı. Yabancı personel arasında tek Türk: Seher Şeniz’di. ‘Zora’ adını kullandı. ‘Nights of Arabian’ - Arabistan Geceleri! - adlı tablolardan oluşan görkemli dekor önünde kıvrak, iç gıdıklayan raksları göz doldurdu; müşterileri büyüledi. Şovu süresince, ahenk içinde vücudunu sergiliyor; seyircilerin göz bebeklerini irileştiriyordu/büyütüyordu. İlk günkü yevmiyesi: 150 liraydı. Bir ay sonra en çok aranan/kazanan yıldızdı; müessesenin gözdesiydi. Günlüğü, 500 liraya yükseldi. Her gece, mütevazı bir devlet memurunun aylık maaşına dans ediyordu.

- Celal Şahin, Hayatının Gidişini Değiştirdi… -

Şöhret, hayranlarının sayısını artırdı. Eğlence sektörünün ünlü çalışanlarının/patronlarının ilgisini çekti. Komedyen Celal Şahin de, Parizyen’in müdavimiydi. Seher Şeniz’le samimiydi. Şeniz, Şahin’e ‘Ağabey,’ der; tavsiyelerine dikkat ederdi/uymaya çalışırdı. Şahin, - bir gün! - yanında Fahrettin Aslan’ı getirdi. İkili, Şeniz’in şovunu izledi. Şahin, önerisini patlattı: ‘Hayatını soyunarak; striptizle sürdüremezsin. Dansözlük yapsana…’

Aslan, Şahin’e arka çıkıp; öneriyi destekledi. Şeniz de denilene/tavsiyeye uydu. Ama dansözlüğü içine sindiremedi. ‘Kötü, ayıp iş yaptığı,’ düşüncesine kapıldı. Dönemin en tanınan dans hocaları tutuldu. Uzun, yoğun ve sonuç alan çalışma/hazırlık maratonu sonunda sahneye hazır(lan)dı. 1971’in sonunda, ‘Seher Şeniz’ adı Maksim Gazinosu’nun göz alan neonlarına yazıl(ıy)dı.

Kendi ifadesine göre; ilk 6 yıl, yaptığı işten iğrendi. Ama zamanla alıştı. Oryantalin sanat olduğuna inandı; zevkle dans etmeye başladı. En beğendiği dansöz: Nesrin Topkapı’ydı.

Arap müziği eşliğinde raks ederdi. Arap tarzını bilen müzisyen azdı; kendi ifadesiyle; ‘Koskoca İstanbul’da, Arap müziğinden anlaya(bile)n 6 musikişinas vardı!’ diyecekti. Bir araya getirip, aynı sahnede çaldırmak da mümkün değildi. Bu yüzden de ‘playback’ - önceden kayda alınmış parçanın fonda çalınması! - müzikle dans edebil(ir)di.  Farklı parçalar için Mısır’a dahi gitti; 15 gün kalıp, araştırmalar yaptı. Kendi dans formuna uyan yeni melodilere şiddetle ihtiyaç duymuştu. 

- Adı Çok Sayıda Erkekle Anıldı Ama… -

Şeniz’in ifadesine göre; ‘fırtınalı’ hayat yaşamadı. Fakat yaşamı durgun da sayılmazdı. Şöhretinin doruğunda iken; adı, çok sayıda erkekle anıldı. İlişkileri daha çok ‘duygusal temelli’ydi. Yine kendi anlatımına göre amacı: Salt ilişki yaşamak değil; sıcak/mesut yuva kurabilmekti. Gazinocular Kralı Fahrettin Aslan’ın oğlu Sacit Aslan ile nişanlandı. Traktör üreticisi Osman Hattat ile adı anıldı. 

Uluslar arası piyasada ‘elmas kralı’ diye tanınan Ermeni asıllı John Vahe Tosunyan ile de aşk dedikodusuna ismi karıştı. 

Tosunyan, katıksız Türk dostuydu. Türk yöneticileriyle, siyasetçileriyle yakın/sıcak ilişkiler kurmuştu. Süleyman Demirel’in ifadesine göre; Paris’teki Fahri Türkiye Büyükelçisi’ydi. ASALA’ya karşı Türkiye’nin tezlerini destekledi. Paris’te Türk Evi’nin açılması için yoğun gayret gösterdi. Evliydi; Şeniz’in ifadesine göre de; çok muhterem/modern/olgun bir hanıma sahipti. Özel hayatında muhafazakârdı; reklam yapmaktan hoşlanmazdı. Şeniz ile Eyfel Şov’unda tanıştı. Türk Turizm Bürosu’nun açılış kokteylinde yeniden karşılaştılar. 

Şeniz, Tosunyan ilişkisini hep reddetti. Eşinin de bulunduğu lokantada - beraber yemek yerken! - çekilen ortak resimlerini gösterdi; dedikoduları tekzip etti.

- Anneliği, Çocuk Sahibi Olmayı Hayal Ederdi… -

Her röportajında, Tanrı’ya ve reenkarnasyona inandığını tekrarla(r)dı. İnanışına göre; bir dahaki sefer dünyaya erkek kimliği ile gelecekti. Hayvan severdi; fakat yılan ve akrepten uzak dur(ur)du. Ölümlerini görmemek için hayvan besleme(z)di. Anneliği, çocuk doğurmayı çok arzulardı. İfadesine göre; çocukları ve aileyi çok severdi.

Aradığı sevgiyi bulduğuna inandığı - dönemin önemli/tanınmış demir tüccarı/toptancısı! - İ.Ö.’nün ihanetini kaldıramadı. Ağır bunalıma girdi; 29 Haziran 1984’de intihara kalkıştı. 4 tüp Mogadon adlı hapı içti. Nişantaşı’nda Bozyaka Apartmanı’nda dairesinde kalırdı. Ölümle adeta dans etme/kaçma kovalamaca oynadı; müdahaleden sonra eşikten döndürülebildi. Amerikan Hastanesi’ne kaldırılması en büyük şansıydı. 

İkinci resmi evliliğini, ABD vatandaşı Anthony Wilkins ile yaptı; ama uzun süre devam ettiremedi. Tek kazancı: ABD vatandaşlığı kazanmasıydı/almasıydı.Üçüncü ve sonuncu evliliğini, Ermeni asıllı, Fransız pasaportu taşıdığı ileri sürülen Teknur Kiraz ile gerçekleştirdi. Paris’e yerleşti; dünyaca bilinen Moulin Rouge gibi çok ünlü gece kulüplerinde striptiz sanatını icra etti. Fransız kamuoyunda ve dans aleminde tanındı; ‘Türk Lokumu Seher!’ diye anıldı. Meşhur erotik dergi Playboy’a da imzasını attı. Vücudunun en mahrem noktalarını sergileyen fotoğrafları yayınlandı. Adı geçen dergiye poz veren ilk Türk yıldızıydı. - Sıla Şahin ile Elif Çelik adlı genç mankenler de Playboy için resim verdi! -

- Erotik Obje Şeklinde Değerlendirilmekten Usandı… -

Seher Şeniz; 44 yıllık kısa sayılabilecek ömründe mutluluğa, huzura ve sevgiye erişemedi/ulaşamadı. Bardağın bir tarafı daima boş kaldı/doldurulamadı. ‘Cinsel meta’ şeklinde değerlendirilmekten bıkmış; insanlara güvenini yitirmişti. Hayatına son vermeyi – yeniden/bir kez daha! - planladı. 1992’nin Mayıs ayının başıydı. Bozyaka Apartmanı’ndaki evinin anahtarını, ağabeyi emekli Yarbay Turan Baştaş’a verilmesi için, kapıcıya bıraktı. ‘Avrupa’ya gidecekti; evine göz kulak ol(un)malıydı…’

Şeniz’in ağabeyi, - 15 Mayıs 1992 Cumartesi günü! - kapıcıdan anahtarı aldı; daireye girdi. İçeriyi kesif şekilde çürümüş et kokusu sarmıştı. Kız kardeşinin morarmış cesediyle karşılaştı. Odadaki boş 2 viski şişesini ve hap tüplerini gördü. Aşırı dozda içki ve hap ile hayatını sonlandırmıştı. Kısa sayılabilecek veda mektubu/vasiyetname bırakmıştı: ‘Ölümümden kimse sorumlu değildir,’ notu ile başlıyordu. Kararının gerekçelerini - kendince! - açıklamıştı:

‘Nihayet iğrenç dünyadan gitmeyi başardım. Ölmenin, ölmeye çalışmanın zorluğunu söyleselerdi; alay ederdim. İnsanların ne mal olduğunu 15 yaşımda öğrendim. Fahişelik yapmak için yaratılmadım. Hassas ve duygusalım. Öldüğümü kimse bilmesin ve üzülmesin. Peruklarımı yakın; küllerini savurun. Müslüman geleneklerine göre gömülmek istemiyorum. Beni, beyaz bornoza sarın ve defnedin!’

Vasiyetine tam uyul(a)madı: Cenaze namazı, Teşvikiye Camii’nde kılındı. Müslüman geleneklerine göre kefenlendi ve mezara konuldu. Giysileri fakirlere dağıtıldı.

14 January 2020 11:18
8,871 kez okundu

Ali Hikmet İnce



Benzer Yazılar

Menekşe Gözlü Kadın

Fatma Girik ile Memduh Ün’ün ilişkisi salt aşk öyküsü değildi. Aynı zamanda mesleki dayanışma, hayata birlikte tutunma, bilgi/tecrübe aktarımıydı. Yarım asırdan fazla birbirlerini etkilediler. Girik’in ifadesine göre Memduh Ün, onun hayata bakışını değiştirdi/geliştirdi. Sinemayı, yaşamı, edebiyatı, müziği, kısaca kültürün pek çok boyutunu öğretmeye/aktarmaya çalıştı. Adeta üniversitesi oldu.

Altın Plak Yerine Buzdolabı

TSM (Türk Sanat Müziği) sanatçısı Nesrin Sipahi, iki bine yakın şarkıya hayat verdi ve bize sevdirdi.

Niğde’de Saklanan Kutsal Emanetler

Hükûmet ve Türk Genel Kurmayı, İstanbul'un bombalanabileceğini de ihtimal dâhiline almıştı. Böyle bir durumda, saraylar, tarihî eserler ve müzeler büyük zarar görebilirdi.

Cariyenin Ayaklarına Kapanan Halife Padişah

1. Abdülhamit, 45 yıl ‘Kafes Köşkü’nde hapis tutuldu. Vücudu iflas etti, morali çöktü. Tahta çıkınca, saray hekimlerinin hazırladığı özel ilaçları/karışımları kullandı. Ardından cariyelerle sıkı şekilde teşriki mesaiye girdi. Ama ‘Ruhşah’ adlı ahunun reddiyesi karşında ne yapacağını şaşırdı. Merhamet dilenen mektuplar kaleme aldı, adeta yalvardı…

İşgal Kuvvetleri Komutanı'nın Makam Otomobili Nasıl Çalındı?

Mim Mim Grubu’nun lideri Topkapılı Cambaz Mehmet Bey; bağlanan maaşı kabul etmedi; kendisinin ve ailesinin zaruretine rağmen, Kızılay’a hibe etti. Akrabalarının ne maaştan ne de bağıştan haberi olmadı. Ta ki ölümünden sonra yayınlanan taziye mesajına kadar…

Kral’ın Emriyle Toplu Fuhuş

Tudor Hanedanı’nın 2 numaralı hükümdarı 8. Henry, kadınlara aşırı düşkündü. Risk almayı severdi. Düşüncelerinden taviz vermezdi. Gönlünün sesini dinler, dilediğince davranırdı. Özel hayatı olağanüstü derecede fırtınalıydı. Hızlı yaşantısı, kendisine de halkına da mutsuzluk getirdi.

Çankaya Köşkü'nde Eşek Sütüyle Güzellik Banyosu

Prenses Süreyya, İran İmparatoriçesi sıfatı ile ülkemize - 1951 ve 1956’da! - iki resmi ziyarette bulundu. Büyük ilgi gördü, el üstünde tutuldu. Güzellik reçetesini de uygulamasına fırsat tanındı…

Konta Metreslik Yapan Kraliçe

‘Ekmek bulamadılarsa pasta yesinler!’ deyişi ile tarihe geçen Fransız Kralı 16. Louis’in eşi Marie Antoinette’nin İsveçli bir kontun metresi olduğu ortaya çıkarıldı.

Prenses Diana’nın Bilinmeyen Kızı

Prenses Diana’nın İngiliz Veliaht Prensi Charles’tan Sarah isimli gizli bir kızının olduğu iddia edildi.

Erotik Filmlerin Unutulmayan Yıldızı

70’li yılların sonunda Yeşilçam’ı ‘veba salgını’ gibi sarıp, gerçek sanatçıları tribünlere hapseden ‘erotik/porno film dalgası’nın yıldızlarından Tülin Tan, hayatının son günlerini Darülaceze’de geçiriyor.

Yeşilçam’ın Muhafazakâr Kralı

16 yıl boyunca, Yeşilçam’ın bir numarasıydı. Kral, unvanını taşırken zorlandığı muhakkaktı; şöhretin sorumluluğunu hakkıyla teslim etti.

Arzu Okay’ın Dramı

Babası Adanalı bir taksi şoförü, annesi İzmirli bir ev hanımıydı.

Lise Öğrencisi Profesyonel Tiyatrocu

Kemal Sunal; tarihî Vefa Lisesi’nin tarih sayılabilecek öğrencisiydi.

Ferhantoloji

Ferhan Şensoy, tiyatromuzun son yarım yüzyılda yetiştirdiği birkaç sivri dilli, muhalif, yazdığı okunan, sahnelediği seyredilen sanatkârlardandı. Heyecanlı, hareketli, yüksek tansiyonlu, özenilecek, serüven dolu hayat sürdü. Geride çok sayıda eser, anı ve dost bıraktı.

Kaddafi’nin Uçağındaki Deniz Baykal

Kaddafi, hayatı boyunca Türk Milleti’ne olan sevgi ve saygısını hep tekrarladı. Türkiye’nin en sıkışık döneminde yaptığı stratejik yardım hiç unutulmadı.

Türkiye’nin İlk Piyanist Şantörü

Gencer, Türkiye’de ilk Türkçe sözlü pop müzik parçasını seslendirdi. Çocukluk arkadaşı, Fecri Ebcioğlu, ‘Bak Bir Varmış Bir Yokmuş’ adlı şarkının sözlerini yazmıştı.

‘Erkek Güzeli Sefil Bilo’

İlyas Salman’ın hayatı - baştan sona! - yokluk/yoksulluk senaryosuydu. Zorlu/çetin şartlara karşı koymakla/durmakla geçti. 4 yaşında, küçük kardeşinin diri diri yanışını seyretti. Çaresizliğin acımasızlığını/zalimliğini yaşadı. Sonraki yıllarda hep olumsuzluklara/haksızlıklara karşı durdu/sesini yükseltmeye çalıştı.

Yakışıklı Acımasız

Sinema salonunda film seyrederken keşfedildi. Yakışıklı, atletik yapılı, uzun boyluydu. Kâşifini teşhisinde yanıltmadı. Her rolün altından başarı ile kalktı. ‘Döneminin en önemli erkek yüzlerindendi!’

‘Çöpten Çıkan’ Tiyatro Oyunu

Fatma Nudiye Yalçı, erkek egemen dünyada hemcinslerinin sesi/öncüsü olmayı amaçladı. Türkiye’deki pek çok ilkin sahibiydi. Okudu, yazdı, eleştirdi ve en önemlisi de sorguladı. İdeallerinin peşinden yürüdü. Ömrünün beşte birini hapishanelerde geçirdi.

Küçük Cezve

Onu ‘Ah Güzel İstanbul’ filminde, ‘Ayşe’ kimliği ile tanıdık. İzmir’den kaçıp İstanbul’a gelen, ‘artist’ olmayı düşleyen toy kızdı. Adeta çaresizliğini haykırdığı, ‘Ben bir küçük cezveyim / Elden ele gezmeyim!’ şarkısıyla da akıllarımızda kalacaktı.

Bayan Yunus Emre

Ayla Algan, Türk tasavvufuna ve mutasavvıflara özel ilgi gösterdi. Felsefesini yürekten benimsediği Yunus Emre’yi tanıtmayı vazife bildi. Pek çok ülkede Yunus şiirlerinden oluşan besteleri okudu. Biricik kızının adını da - ulu ozandan ilhamla! - ‘Sevi’ koydu!

‘Zânî!’ Maymunları İdam Ettiren Molla

Molla Abdülkerim Efendi, Sultan Murâd-ı Sâlis’in şehzadelik döneminde hocası, sonradan da saray imamı ve en güvendiği ‘akıldane’siydi. Padişah’a her dediğini yaptır(ır)dı. Rumeli Kazaskeri iken ününün/cesaretinin doruklarına tırmandı.

Cem Karaca’dan ‘Karabağ Şarkısı’

Cem Karaca, babası Mehmet Bey’in öğüdüne bağlı kaldı: ‘Bu toprakların ezgilerini söyledi!’ Türk Dünyası’na ilgisini hiç azaltmadı. Karabağ’ın işgalini telin etti! ‘Karabağ Şarkısı’nı besteledi. ‘Nerede Kalmıştık?’ adlı kasetinde yer verdi.

Adı Filistin Olan Sevda

Cem Karaca, ülke ve dünya sorunlarıyla yakından ilgilendi. Filistin’in ezilen halkına karşı özel alâka/sempati duydu. ‘Mutlaka Yavrum’ gibi bazı popüler parçalarını ithaf etti. Kamuoyunda farkındalık yaratmaya çalıştı.

MİT’çi Aktör / I

Avrupalı ve ABD’li ünlü yıldızlar gibi bol para kazandı. Geleceğini düşünmeden harcadı. Hovardaydı, güzel kızlara ve kadınlara düşkündü. Lüks yatında/karavanında misafir eder, ‘mirasyedi hayatı’ yaşardı. 8 kez nikâhlanıp boşandı. Sadece özel yaşantısıyla değil, filmleriyle de iz bıraktı, ‘gıpta’ ile izlendi!

MİT’çi Aktör / 2

Avrupalı ve ABD’li ünlü yıldızlar gibi bol para kazandı. Geleceğini düşünmeden harcadı. Hovardaydı, güzel kızlara ve kadınlara düşkündü. Lüks yatında/karavanında misafir eder, ‘mirasyedi hayatı’ yaşardı. 8 kez nikâhlanıp boşandı. Sadece özel yaşantısıyla değil, filmleriyle de iz bıraktı, ‘gıpta’ ile izlendi!

Cenazesinde Alkış İstemeyen Sanatçı

Sümer Tilmaç, anne karnında sahneye çıkmıştı. Yaşamı boyunca tiyatronun tozunu yutmayı, sinemanın spotlarında aydınlanmayı/görünmeyi kabullendi. Beyazperdede ve televizyonda unutulmaz/ölümsüz tipler çizdi/bıraktı.

Beşiktaşlı Kartal Tibet

Sinemanın ünlü, yakışıklı, zengin, pek kabiliyetli, çok yönlü ismiydi. İşine ve evine önem verdi. Sade, dedikodudan uzak, huzur dolu hayatı özledi, yaşadı. Mutluluğu hanesinde ve ailesinde buldu. Eşine ve çocuklarına sıkıntısız, sevgi dolu ve zengin sayılabilecek yaşam sunabilmenin gayreti içinde oldu. Kaliteli eğitim aldırdı.

Zeki Müren’in İlkleri

Zeki Müren; Türk Sanat Müziği’nde geleneksel yapıyı-anlayışı değiştirdi; pek çok yeniliğe imzasını attı.

Şairlerin Âşık Olduğu Kadın

Nahit Fıratlı (Gelenbevi) Hanım; Cumhuriyet dönemi Türk Edebiyatı’nın en önemli şairlerine ilham veren, yol gösteren, dertlerini paylaşan, evini/sofrasını açan, bazılarına kalbini aralayan tarifi/anlatılması gerçekten zor/imkânsız hanımdı.

Belediyenin Kazdığı Çukura Düşen Şair

Geleneksel kalıpları kırıp, sokaktaki insana şiiri sevdiren, anlamasını/kendini bulmasını sağlayan şairdi Orhan Veli (Kanık).

Erkek Gibi Kadının ‘Çirkin Kral’ Aşkı

Bir gazete röportajında şöyle diyecekti: ‘Hayatım boyunca Yılmaz Güney gibi adam düşledim. Her arzu ettiğini alan, her istediğini koparan erkekle tanışmayı arzuladım.'

Fukara Babası Kemal Sunal

‘Türk Sineması’nın Şaban’ı aslında bir ‘fukara babası’ydı, ama ‘eli sıkı’ (!) bilinirdi…

Star Olmayı Hedeflemeyen Star

Bir tarafı ile hep çocuk kaldı; içindeki çocuğu korumaya çalıştı. İçindeki çocuk, yaratıcılığını ve oyunculuğunu tetikliyordu.

Arzu Okay’ın Dramı

Babası Adanalı bir taksi şoförü, annesi İzmirli bir ev hanımıydı.

Ayşen Gruda, Dümbüllü’nün Kavuğuna Talipti

En büyük isteği, izlenme rekorları kıran filmlerinden hakkına düşen telif ücretini almaktı.

Melek Girmez Sokağı’ndaki Cami

Melek Girmez Sokağı, 1812’deki veba salgını ile ününe ün kattı.

Her Piyango Biletine Bir Kutu Bayram Şekeri

(Hacı) Melek Nimet Özden; 1924’de faaliyete geçen Tayyare Piyangosu’nun ilk bayan başbayisiydi. Şartların zorlamasıyla iş hayatını seçti. Disiplinli ve girişimci ruhuyla başarıyı ilk seferde yakaladı ve hiç bırakmadı.

Karısı Yarı Çıplak Oynatılan Padişah

Yıldırım Beyazıt’ın eşi Olivera Despina, yarı çıplak vaziyette oynatıldı ve huzurda bulunanlara içki servisi yapmak zorunda bırakıldı.

Zeki Müren’in Bilinmeyenleri

‘Sanat Güneşi’ diye de tanınan, ünlü TSM sanatçısı Zeki Müren, toplumun değer yargılarına azami saygı göstermeye çalıştı. İstanbul’da bir köyün okulunu, camisini, kütüphanesini ve yolunu yaptırdı. Hayırlarının kimse tarafından bilinmesini istemedi, reklâmını yapmadı. Görkemli/şaşaalı yaşadı fakat çoğu sırrını da yanında götürdü.

Erotik Filmlerin Unutulmayan Yıldızı

70’li yılların sonunda Yeşilçam’ı ‘veba salgını’ gibi sarıp, gerçek sanatçıları tribünlere hapseden ‘erotik/porno film dalgası’nın yıldızlarından Tülin Tan, hayatının son günlerini Darülaceze’de geçiriyor.

‘Türk Kasabı’ Kuyucu Paşa / 2

Kuyucu Murat Paşa, hac vazifesini de yerine getirdi. Yemen Beylerbeyi iken, ‘Seyfullah’ - ‘Allah’ın Kılıcı’! - diye bilinen ünlü Arap komutan Hâlid bin Velîd’in palasını bulup satın aldı! Tarihçiler, ‘Giriştiği savaşlarda Velîd’in silahını kullandığını,’ yazacaktı!

‘Türk Kasabı’ Devşirme - 1

Kuyucu, 90’ına ulaşmış inatçı ihtiyardı. Devleti ve padişahı, her daim ‘nimet’ bildi. Aldığı em(irle)ri, harfiyen - hatta fazlası ile abartarak! - uyguladı. ‘Devşirme yönetimindeki’ Osmanlı’nın Anadolu’da katlanılmaz dereceye varan icraatına karşı durmaktan başka çaresi kalmayan kişilere ve kitlelere karşı, tarihte örneğine pek az rastlanan kanlı sindirme harekâtına girişti!

Yeşilçam’ın Kara Bahtlısı

Yeşilçam’ın uygun gördüğü ad ve soyadı hayat hikâyesine tıpa tıp uydu. Yaşamı hazin olaylar manzumesiydi. Ailesini genç yaşta kaybetti. Öyküsünü bilenlerin rivayetine göre 3 defa ‘âşık oldu’! Her seferinde de kavuşamadı. İlk gençliğini dolduran sıcacık, huzur dolu yuvanın - ilerleyen yıllarında! - hep hasretini çekti. Yüksek sinema kabiliyeti, gelişmiş edebi zevki ve doğaçlama müzisyenliği yeterince değerlendirilemedi. Bu dünyadan ‘Samuel Agop Uluçyan’, hepimizin aşina olduğu ismi ile ‘Sami Hazinses’ de geçti!

‘Devlet Hatun’ Latife Hanım!

Latife Uşşaki Hanım geçmişine ve anılarına saygılıydı. Mustafa Kemal Paşa’ya eşsiz aşkla bağlandı. 2,5 yıl süren evliliği bitince, İstanbul ve İzmir’de yaşadı. Toplantılara katılmadı, görüşme isteklerini reddetti. Paşası ile yaşadığı dönemde çekilen fotoğraflarıyla hatırlanmak istedi.

Yalnız Hem De Çok Yalnız Adam

Yaşar Güvenir; 10 Ocak 1998’de, dünyamızdan kuyruklu bir yıldız gibi ayrıldı. Arkasında yaşanmış hatıralar ve yaşayacak onlarca beste ile…

‘Çöpten Çıkan’ Tiyatro Oyunu

Fatma Nudiye Yalçı, erkek egemen dünyada hemcinslerinin sesi/öncüsü olmayı amaçladı. Türkiye’deki pek çok ilkin sahibiydi. Okudu, yazdı, eleştirdi ve en önemlisi de sorguladı. İdeallerinin peşinden yürüdü. Ömrünün beşte birini hapishanelerde geçirdi.

Yeşilçam’ın Küçük Dev Adamı

Hayri Caner, Yeşilçam’ın çok yönlü emekçisiydi. Yazdı, yönetti, rol aldı, kritize etti. Beyaz perdenin her veçhesini derinlemesine tanıdı. Babıâli’de de nefes aldı, ekmek parasını kazandı. Annesinin yardımı, manevi desteği ile hayata tutunmaya çalıştı. Sonrasında hep yokluk, çaresizlik, ümitsizlik ve yılgınlık içinde yaşadı.

Kitapsız İlim, Tekçe'siz Film Olmaz

Ahmet Tarık Tekçe, Yeşilçam Sokağı’nda yaşadı, nefes aldı, sinema için terledi ve rızkını temine çalıştı. Bazı yapımcıların sömürüsüne karşın, hakkını isterken bile zorlandı. Paranın değil, beyaz perdenin cazibesine kapıldı.

Cüneyt Arkın: Bozkırda Yetişen Aktör

Sean Connery’den sonraki ‘ikinci James Bond’ bir Türk aktör olabilirdi.

Zeki Müren’in Bilinmeyenleri

‘Sanat Güneşi’ diye de tanınan, ünlü TSM sanatçısı Zeki Müren, toplumun değer yargılarına azami saygı göstermeye çalıştı. İstanbul’da bir köyün okulunu, camisini, kütüphanesini ve yolunu yaptırdı. Hayırlarının kimse tarafından bilinmesini istemedi, reklâmını yapmadı. Görkemli/şaşaalı yaşadı fakat çoğu sırrını da yanında götürdü.

‘Çöpten Çıkan’ Tiyatro Oyunu

Fatma Nudiye Yalçı, erkek egemen dünyada hemcinslerinin sesi/öncüsü olmayı amaçladı. Türkiye’deki pek çok ilkin sahibiydi. Okudu, yazdı, eleştirdi ve en önemlisi de sorguladı. İdeallerinin peşinden yürüdü. Ömrünün beşte birini hapishanelerde geçirdi.

Yeşilçam’ın Küçük Dev Adamı

Hayri Caner, Yeşilçam’ın çok yönlü emekçisiydi. Yazdı, yönetti, rol aldı, kritize etti. Beyaz perdenin her veçhesini derinlemesine tanıdı. Babıâli’de de nefes aldı, ekmek parasını kazandı. Annesinin yardımı, manevi desteği ile hayata tutunmaya çalıştı. Sonrasında hep yokluk, çaresizlik, ümitsizlik ve yılgınlık içinde yaşadı.

Zeki Müren’in Bilinmeyenleri

‘Sanat Güneşi’ diye de tanınan, ünlü TSM sanatçısı Zeki Müren, toplumun değer yargılarına azami saygı göstermeye çalıştı. İstanbul’da bir köyün okulunu, camisini, kütüphanesini ve yolunu yaptırdı. Hayırlarının kimse tarafından bilinmesini istemedi, reklâmını yapmadı. Görkemli/şaşaalı yaşadı fakat çoğu sırrını da yanında götürdü.

Solist Tokatlayan Gazino Patronu

Zeki Müren; inatçıydı; kararından geri dönmezdi; sonucuna da katlanırdı.

Kral Charles’ın ‘Gönül Galerisi’

Prens Charles ile Camilla arasındaki aşk öyküsü televizyon dizi(si) senaryosuna benzerdi. Taraflar, bir dargın bir barışık, bazen hoşnut bazen üzgün yarım asrı aşan ‘parçalı bulutlu’ birliktelik yaşadı. İkili - başka kişilerle evliyken dahi! - birbirlerinden vazgeçemedi. Sonunda mutlu sona ulaştılar ama hayli geç olmuştu!

ABD Başkanı’ndan Yasak Aşkına Mektuplar

ABD Başkanı Kennedy, kısa sayılabilecek - 46 yıl! - ömür sürdü. Ama çok hızlı, renkli, olaylarla dolu, yüksek gerilimli, sansasyonel yaşadı. Döneminin en gözde, en ünlü, en güzel, en seksi kadınlarıyla kurduğu ilişkilerle de anıldı.

Tavşan Doğuran Kadın

İngiltere tahtında oturan, İngilizce bilmeyen, çevresi ve devlet yöneticileriyle Fransızca konuşa(bile)n I. George’un döneminde inanılması zor/garip olaylar, skandallar yaşandı. 50 kadar tavşan doğurduğunu iddia eden Mary Tofts adlı kadın da sahtekârlar arasındaydı.

6 Milyar Doları Yiyen Fareler

Pablo Escobar, ‘beyaz zehir’ ticaretinin - bilinen! - ilk ve en önemli ismiydi. ‘ABD’yi dizlerinin üzerine çökertmeyi amaçladığını,’ tekrarlardı. ‘Büyük Şeytan’ın amansız düşmanıydı. Güçlü, mutlu, zengin ve uluslar arası alanda etkin Kolombiya düşlediğini söylerdi.

Şapkanın Sarık İle Mücadelesi

Osmanlı bürokrasisi - zaman zaman - Batı’yı takdir etse de Batılılaşmaya hep mesafeli durdu. Avrupa’dan yenilikleri getirmeye yeltenen hükümdar(lar) ya cezalandırıldı ya da hayatını yitirdi. Ulema ve ordu da diğer önemli muhaliflerdi. Genç Cumhuriyet de kurulurken - aynı zamanda! - hem işgal güçleriyle ve hem de yeni yönetime karşı duranlarla kapışacaktı.

Diğer Muhtelif Yazıları

CIA’nin Hedefindeki ‘Düşünce Silahşoru’

Osman Nuri Koçtürk, tek başına ABD’ye kafa tuttu/savaş açtı. Süt tozu, hibrit tohum, yumurta/et tavuğu, soya yağı, yabancı menşeli gübre gibi hayati ürünlere karşı çıktı. Süper/’emperyalist’ devletlerin, ‘zayıf müttefiklerinin topraklarını ve insanlarını deneylerinin malzemesi olarak kullandığını’ ortaya koydu/ispat etti. ‘Yeniçağın yeni silahlarını teşhir etti!’

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 2

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 1

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

Cem Karaca’dan ‘Karabağ Şarkısı’

Cem Karaca, babası Mehmet Bey’in öğüdüne bağlı kaldı: ‘Bu toprakların ezgilerini söyledi!’ Türk Dünyası’na ilgisini hiç azaltmadı. Karabağ’ın işgalini telin etti! ‘Karabağ Şarkısı’nı besteledi. ‘Nerede Kalmıştık?’ adlı kasetinde yer verdi.

Adı Filistin Olan Sevda

Cem Karaca, ülke ve dünya sorunlarıyla yakından ilgilendi. Filistin’in ezilen halkına karşı özel alâka/sempati duydu. ‘Mutlaka Yavrum’ gibi bazı popüler parçalarını ithaf etti. Kamuoyunda farkındalık yaratmaya çalıştı.

‘GPS’li Bavul’ İle Taşınan Dolarlar

‘Kısa sürede yüksek kazanç sağlama’ vaadi çoğu kişiye çekici geldi. ‘Tatlı dilin yılanı yuvasından çıkarması gibi, ‘emeksiz yemek’ hayali - aslında! - bütün birikimleri yok edecekti…’

Maksim Gorki ‘Seven Banker’

Adından daha ziyade mesleki unvanı ile tanındı. Her gün gazetelerin birinci sayfalarını haber(ler)i, iç yapraklarını da reklam(lar)ıyla doldururdu. Tek kanallı TRT televizyonunda günün her saatinde şirketlerinin ‘paralı tanıtımını’ yapan kısa bantlar dönerdi. Bankalardan daha fazla mevduat toplamayı başardı. Yüksek faiz dağıtırdı. Ama yükselişi gibi ‘inkırazı’/çöküşü de pek hızlıydı. ‘Banker Kastelli’ olarak bilinen, milyonlarca kişiyi peşinden sürükleye(bile)n Abidin Cevher Özden kimdi?