Küçük Cezve

Onu ‘Ah Güzel İstanbul’ filminde, ‘Ayşe’ kimliği ile tanıdık. İzmir’den kaçıp İstanbul’a gelen, ‘artist’ olmayı düşleyen toy kızdı. Adeta çaresizliğini haykırdığı, ‘Ben bir küçük cezveyim / Elden ele gezmeyim!’ şarkısıyla da akıllarımızda kalacaktı.

Küçük Cezve

Tiyatro kökenliydi ama sinemayı daha çok sevecekti. Beyaz perde kalıcıydı! Temsil ise bambaşkaydı: Oyun bitince, süreç tamamlanırdı. ‘Beyaz perde, beni geniş kitlelere tanıttı,’ şeklinde konuşacaktı. ‘Komedi oynamayı çok istemesine karşın sanat yaşamı boyunca fırsat bulamayacaktı!’ Klasik eserlerde tecrübesi ve yeteneği tartışılmazdı. ‘Hamlet oynayan dünyadaki az sayıdaki kadın sanatçıdan birisiydi! Ama onlarca oyundan elinde hiç fotoğrafı yoktu!’

Ayla Algan’ın değerlendirmesine göre, ‘Yeşilçam güçlü sinema değildi! Ürünleri günümüz dizilerinin atalarıydı! Senede 300’e yakın film çekilirdi. Biri biter, ardından ötekisine başlanırdı. Karakter yoktu, belli tipler vardı. Her filme dublaj yapılırdı. Seslendirme çok önemliydi!’  

Algan, tam bir Yunus Emre hayranıydı/sevdalısıydı. Şiirlerin İngilizce, Almanca ve Fransızca çevirilerinin bestelerini okudu. - 15 yıl piyano çaldı sonra aniden vazgeçti! ‘Ekip çalışması bana daha cazip geliyor,’ şeklinde konuşacaktı! - Gönüllü kültür elçisiydi. Dışişleri Bakanlığı’nın teşviki ile ülkesini tanıtmak amacıyla çok sayıda etkinliğe katıldı. 

Plaklarında ve kasetlerinde de Yunus Emre’nin deyişlerine de yer verdi.

- Ürdün Kralı Evlenme Teklifinde Bulundu… - 

Seyahat etmeyi sevmezdi. Ama çocukluğundan beri dış gezilere katılırdı. Afrika’ya, Amerika’ya, Avrupa’ya gitti. Arkadaşları kendisine imrenirdi. Beyanına göre, ‘Gönüllü değildi! Gözü arkasında gidiyordu. Ülkesini bırakmak istemezdi. İstanbul’u, Boğaz’ı, Büyükada’yı, Ege’nin küçük kasabalarını turlamayı, müzeleri dolaşmayı hayal ederdi. Dünyanın hemen her ülkesini gezdi. Türkiye’ye döndüğünde de, ‘Memleketim ve İstanbul kadar güzelini görmedim,’ diyecekti.Daha ilk gençliğinde güzelliği, kültürü, karakteri ve girişkenliği ile öne çıktı. Rivayete göre Ürdün Kralı, Algan’ı gördü ve beğendi. Babasından istedi. ‘Dilerse, okuluna devam edebilir,’ diye de önerisini iletti. Annesi, kızına konuyu aktardı: ‘Ürdün’e gelin gitmek ister misin?’ Cevabı netti: ‘Sen şaşırdın mı? Bu yaşta neden evleneyim ki? Elbette istemem!’ Fransa’daki eğitimini ve geleceğe dönük planlarını iptal etmeyi/ertelemeyi düşün(e)me(z)di.

Çocukluğuna ait ilk hatıraları önemliydi. Beyanına göre, 2. Dünya Savaşı yıllarında İstanbul’daki Türklerin çoğu fakirdi. Ekmek kuyrukları, yetersiz beslenme, temel ihtiyaç maddelerinin eksikliği hissedil(ir)di. Ama kimse şikâyet etme(z)di! Ailenin tek küçük çocuğu Ayla idi. Annesi, kızının beslenmesine dikkat eder, herkesin hissesine düşenden fazlasını verirdi. Küçük Ayla suçluluk hissederdi. ‘Başkası istiyorsa, yesin,’ derdi. 

- Ailesi Girit Göçmeniydi… -

Şehirdeki gayrimüslimler hem kalabalık, hem zengindi. ‘Çoğunun paraları İsviçre bankalarındaydı!’ Maddi sıkıntı çekmezlerdi. 

Algan’ın beyanına göre ailesi, Girit kökenliydi. Evde yarı Türkçe yarı ‘Giritçe’ diye tanımlanan - adaya has Rumca veya Yunanca! - dil konuşulurdu! Ama hepsi Müslüman’dı!

Ayla Algan, 29 Ekim 1937’de, İstanbul’da doğdu. Kalabalık ailede büyüdü. Büyükanne, büyükbaba, teyze, hala hepsi bir arada yaşardı. Babası, Girit muhaciri tüccar Vedat Kasman’dı. Türkiye’ye beş parasız gelmişti. Yunan hükümeti bütün mallarına el koymuş, para ödememişti! 

Annesi, ressam Nevzat Kasman’dı. Girit göçmeni baba ile Yunan annenin kızıydı. 1912’de, İstanbul’da dünyaya geldi. - Nevzat Hanım’ın atası, ressam Kazım Kavur’du. İlk Türk ticaret gazetesini yayınlayan kişiydi! - Küçük yaşta fırça ve boya ile tanıştı, resim yapmaya başladı. Okula gitmedi, evde özel ders(ler) alması sağlandı. Öğretmeni İbrahim Çallı’nın ısrarı ve teşviki ile Sanayi-i Nefise Mektebi’ne - Güzel Sanatlar Akademisi’ne! - ikinci sınıftan kabul edildi. Köklü kurumda eğitimini sürdürdü. Seramik, heykel dersleri gördü. Portre resimleri yapıp satmaya başladı. Sonraki yıllarda Paris’te çalıştı. Bilgi ve tecrübesini artırdı. Sanat galerilerini, müzeleri, dünyaca ünlü modaevlerini gezdi. Türkiye’ye Christian Dior’un model çizimlerini ilk getirendi! Başka bir ifade ile ‘Dior’u memleketimize tanıtandı! - Ayla Algan’ın anlatımına göre, İstanbul’un ünlü Rum terzileri Fen Gara ve Stangali’ye satmaya başladı. Daha sonra özgün modellerini ortaya koydu. ‘Bizim bütün renklerimizi mesela morun tonlarını, camgöbeği yeşillerini kullanırdı!’ Kendisine ait ilk Türk terzihanesini de açtı.

- Nevzat Kasman Hanım Çok Yönlü Sanatçıydı… -

Nevzat Hanım, resim çalışmalarını da sürdürdü. Kadınlar Birliği’nin üyesiydi. Bu sıfatıyla Paris’te düzenlenen çeşitli sergilere katıldı. Müze Goblen’deki yarışmaya iştirak etti. ‘Paris’in Horozu’ adlı eseri ile birincilik ödülü kazandı. Yaptığı heykellerle de adını duyurdu. Mumdan imal ettiği bazı yontuları, Harbiye Askeri Müzesi’nde sergilendi.

Nevzat Hanım, çok iyi derecede piyano çalardı. Plağa alınmış tangoları mevcuttu! Ayla Algan’ın dayısı keman virtüözü idi. Teyzesi piyanonun başına geçer, sihirli nağmeler dinletirdi. Algan, ‘Evimiz adeta sanat yuvası gibiydi,’ diye övünecekti. ‘Onlar çalar, ben dinlerdim. Bir süre sonra ekibe katıldım!’

Nevzat Kasman son derece uzak görüşlüydü. Ayla Algan, yıllar sonra verdiği röportajda gözlemini anlatacaktı: ‘Annem çocukluk yıllarımda beni tiyatroya hazırlar gibiydi. Ama bu sanat dalı ne aklımda, ne gözümde vardı! Şarkı söylemek ve dans etmek daha çok alâkamı çekerdi. Evlendikten sonra eşim sayesinde tiyatroyla ilgilenmeye başladım.’

- Ayla Algan Küçük Yaşında Dans Etmeye Piyano Çalmaya Başladı… - 

Küçük Ayla koşmadan önce konağın ahşap merdivenlerinden kaymayı öğrendi. Samba yaptı. Tencere, tabak, bardak ile tempo tutmayı, farklı sesler çıkarmayı ve ayırmayı kavradı. Annesi, kızının müzik yeteneğini fark etti. Daha 5 yaşındayken piyano kursuna gönderdi.

Şarkı(lar) da söyle(r)di. Utandığı zaman yemek masasının altına saklan(ır)dı. - Örtünün ponponlarını bile hatırlardı! - Çevresi de müziğe düşkündü. Büyük Ada’daki yazlıklarının Rum komşularından kendi dillerindeki şarkılarını dinle(r)di. Hatta işittiklerini hemen öğrenip tekrarla(r)dı.

Bir dönem Beyoğlu’nda Tünel’e yakın mahallede oturdular. Evlerin manzarası çok güzeldi. Önden cadde, arkadan da deniz görülürdü. Çevrede tarihi kiliseler, şapeller vardı. Pazar günleri saat tam on biri vurunca çanlar ses verirdi. Ayla Algan hem ezan hem çan sedaları arasında büyüdü. Sent Antuan Kilisesi’nde org ile çalınan Bach eserlerini dinlemeye gidilirdi.    

Shirley Temple’nin başrolünde oynadığı ‘Küçük Prenses’ filmini defalarca seyretti. Onu taklit etmeye çalıştı: Kendi kendine Step dansını öğrendi. Annesi, kızına destek verdi. Burun kısmına demir takılmış parlak pabuçlar aldı. Küçük Ayla dans etmeye başlayacak ve ömrü boyunca da sevecekti!

- Kızına Şan Salonu’nda Özel Loca Kiraladı… -

Evleri düğün varmışçasına kalabalıktı! Çok sayıda sanatçı ve düşünce insanı gelirdi. Felsefe konuşulur, resim(ler) yapılır, şiir(ler) okunurdu. Long play/‘uzun çalar’ plaklar yeni çıkmıştı. Toplantıların birinde ‘Chopin Concerto’sunu ilk kez dinledi. Elmadağ’a yakın Şan Salonu’nda canlı müzik yapılırdı. On beş günde bir Türk Sanat Müziği, yirmi beş günde bir de Klasik Batı Müziği dinletileri düzenlenirdi. Annesi, kızına ödül gibi hediye verecekti: ‘Piyano çalıyorum diye bana bir loca kiraladı! Arkadaşlarımla konserlere giderdim.’ 

Çocukluğu Harbiye ve Pangaltı’da geçti. Piyano, bale ve şan derslerini sürdürdü. Öğrendikleri gelecekte işine yarayacaktı. Şarkı söylediği, solfej bildiği için büyük/önemli orkestralarda iş bulacak, solistlik yapacaktı. Müzikallerde oynayacaktı. Yıldız Kenter ve Müşfik Kenter ile ‘Üç Kuruşluk Opera’da, Zihni Rona ve Hümeyra ile de ‘Kuşlar’da müzik alt yapısını kullanacaktı.

Sesinin güzelliği, nota okuması, sahne hâkimiyeti kendisine yeni kapılar açacaktı. ‘Sanat güneşi’ Zeki Müren’den davet aldı: ‘Alt kadromda çalışır mısın?’ Şaşırdı! ‘Ayol ben Ajda mıyım,’ diyecekti. ‘Fransızca şarkılar bilirdi. Yunus Emre’nin ilahileri ezberindeydi. Bir de müzikallerden aklında kalan şarkılar vardı. Müren, ‘Yunus’tan söyle,’ dedi. ‘Seni dinleyecekler!’ Zeki Müren sahnedeyken, salonda çıt çıkmazdı. Yemek yenmez, içki içilmez, fısıltı ile bile konuşulmazdı. ‘Müren haklı çıktı. Seyirci aynı saygı ve ilgiyi bana da gösterdi!’  

Assolist Gönül Yazar’ın kadrosunda da yer aldı. Yazar’ın İzmir’de bir gazinoda çalışma teklifini kabul etmekte zorlandı. Kızına hamileydi! Ama öneriyi benimsedi. Yazar, tam gece yarısında sahneye çıkardı. Programı bitince beklemezdi. Doğruca evine giderdi. Sıra Tanju Okan’a gelirdi. En sonunda da Ayla Algan şarkılarını söylerdi.   

- Lise Eğitimini Fransa’da Tamamladı… -

Sanat dersleri tam 11 yıl sürdü. - Fransa’ya gidince kesintiye uğradı! - Ortaokulu İstanbul’daki Notre Dame de Sion’da bitirdi. Lise bölümüne de devam etti. Ama engelle karşılaştı: Edebiyat öğretmeni Perihan Hanım, Ayla’nın Türkçesini beğenmez, hep düzeltirdi! Yorumuna göre, Türkçe yazımı hatalıydı! Genç Ayla, durumuna ve ‘muallime’ye illet olurdu! Ünlü romancı Reşat Nuri Güntekin’in kızı Ela sınıf arkadaşıydı. Her ikisinin de Fransızcaları iyi, Türkçeleri ‘rezalet’ti! ‘Edebiyatım çok iyiydi. Ama Perihan Hanım nedense canımızı çıkarırdı. Ela’yı ve beni ikmale bıraktı,’ diyecekti. Annesi duruma hemen müdahale edecekti: ‘Seni Fransızca öğrenesin diye yolladım!’ Okuldan kaydını aldı. Kızını Paris’e götürdü. Versay’daki Versailles Lisesi’ne kaydettirdi. Okul, orman arazisinin içindeydi. Bütün öğrenciler, haftanın iki günü - çarşamba ve perşembeleri! - tiyatroya götürülürdü. Genç Ayla, mükemmel Fransızcasından ötürü sınıf atladı! Mektebi bir yıl erken bitirdi! 

- Lise Son Sınıfta Beklan Algan ile tanışıp evlendi… - 

1957’nin yılbaşı akşamı, İstanbul’daydı. Arkadaşlarının düzenlediği yeni yıl partisine katıldı. Fransa’dan yeni dönmüştü. Eğlenmeye bakıyordu. Dans ediyordu. Beklan Algan ile karşılaştı. İlk gördüğünde, ‘Amma kendini beğenmiş,’ dedi. Beklan, basketbol oynuyordu. Millî takım elemanıydı. ‘Çok yakışıklıydı. Bütün kızlar etrafını sarardı,’ diyecekti. ‘Nasıl oldu anlamadım? Nikâhlandık!’ Sonra da detayı anlatacaktı: ‘Bir gün, Beklan Anadolu Kulübü’ne gelmiş. Annemi dansa kaldırmış. ‘Benimle evlenmek istediğini,’ söylemiş.’ 27 Ağustos’ta nikâhları kıyıldı. Eylül ayı boyunca Hilton Oteli’nde konakladılar. Damat, Kanada’ya gitti. Taze gelin de annesinin eşliğinde Paris’e uçtu.  

- Beklan Algan, Maden Mühendisi Değil Tiyatro Sanatçısı Olmak İsterdi… -

Beklan, Muğla’da yaşayan köklü, zengin, girişimci bir ailenin mensubuydu. Krom madeni sahibiydiler. Yurt içinde ve dışında yatırımları vardı. Şirket merkezi Niagara Falls’taydı. Ayla okulunu bitirince, eşinin yanına geldi. Yeni evliler balayında değil de adeta çalışma alanındaydı. Ayla Hanım’ın anlatımına göre kaldıkları yer, dünyaca ünlü şelalelerin hayli uzağındaydı. Fabrikalarda çalışan işçilerin konutlarından oluşan, sıkıcı bir merkezdi. Asosyal çevreden ve yaşam biçiminden mutlu kalmadılar. Ayla Algan, ‘Beklan, aile işini sevmiyordu. Naif insandı. Madene her gidişinde hastalanıyordu,’ diyecekti. 

Beklan Algan, Robert Kolejli idi. Çok girişimciydi. Okul kütüphanesinde Hamlet üzerine seminer vere(bile)cek kadar donanımlıydı. Tiyatro sevgisi ile doluydu. Ayla Algan, ‘Beklan rejisörüm oldu,’ diyecekti. ‘Oyunculuktaki başarımı ona borçluyum. Bir de Muhsin Ertuğrul Bey’e…’   

Beklan Algan, tutkusunun peşinden gitme cesaretini gösterdi. Tiyatro eğitimi alacaktı! New York’a gidip Actors Studio’nun sınavlarına girdi. Zorlu süreci başarı ile aşıp kayıt hakkı kazandı. Ayla Algan, eşi ile gurur duydu. Biraz da kıskandı. Kendisi de benzer imtihan vetiresini yaşadı ve muvaffak oldu. Kanada’dan New York’a taşındılar. Beklan’ın ailesi ile araları bozuldu. Babası, oğlunun başladığı tahsili tamamlamasını, maden mühendisi diplomasını almasını bekliyordu. Tiyatro gündemlerinde yoktu! Ayla Algan, ‘O zamanlar kimse çocuklarına ‘Tiyatrocu ol!’ demezdi,’ diyecekti.   

- Actors Studio’da Elia Kazan’ın Öğrencisi Oldular… -

Tiyatro tahsilini ilk sıraya koydular. New York Actors Studio’ya kayıt yaptırınca okullarını bıraktılar. ‘Aynı anda iki karpuz bir koltukta taşın(a)mazdı!’ - Oysa kendisi İngiliz Filolojisi, eşi de maden mühendisliği okuyacaktı! - Actors Studio’ya girmek zordu. Hocalarından Lee Strasberg çok etkindi: İsteyeni değil seçtiğini kuruma alırdı! Leyla Gencer de benzer şekilde çalışırdı. Algan’ın anlatımına göre Gencer, ‘Parçayı çatır çatır söyleyeni kazandırmazdı. Aksine daha iyi seslendiremeyeni kabul ederdi. Nedenini de kendince açıklardı: ‘İyiyiydi ama sevgilisini görmüyordu. Arya okurken ‘maşuka’sını/aşığını gözünün önüne getirmesi gerekirdi!’

Actors Studio’da, Joshua Logan, Elia Kazan ve Lee Strasberg gibi ünlü isimler ders verirdi. Montgomery Clift, Julie Harris, Eli Wallach, Karl Malden, Patricia Neal, Mildred Dunnock, James Whitmore, Marlon Brando, Marilyn Monreo, Maureen Stapleton vb. yıldızlar da okulun mezunlarındandı. Algan’ın anlatımına göre Brando ve Monreo zaman zaman gelir, ‘bir tipten bir tipe geçmek, alt benliklerini temizlemek için çalışırlardı!’

Algan, ABD’de ‘yaratıcı drama’ seminerlerine de devam etti. Hocası, dersi oluşturup dünyaya tanıtan, Macar asıllı psikiyatr-yazar Jacob Levy Moreno’ydu. Moreno, dekor kullanmazdı. Ortaoyununa uygun sahneden yararlanırdı. Hem psikolojiden, hem pedagojiden faydalanırdı. Öğrenci hayal(ler)ine dalar, çocukluğuna kadar gidebilirdi/dönebilirdi! 

- Columbia Film Şirketi’nden 8 Yıllık Sözleşme Teklifi Aldı… -

Ayla Algan, Hollywood’un dikkatini çekti. Bazı film teklifleri aldı. Komedyen Fannie Brice’in hayat hikâyesini anlatan ‘Funny Girl’de başrol oynaması önerildi. Yapımcı firma Colombia Pictures’ın tek şartı: ‘8 yıllık sözleşme imzalamasıydı!’ Diledikleri her yapımda ve her rolde görünecekti. Algan, ‘8 yıllık kontratı imzalattılar mı, hangi rolde isterlerse oynatırlar, porno da bile,’ diyecekti. ‘Bu nedenle kabul etmedim!’ Marlon Brando da kendisini uyaracaktı: ‘Colombia’dan hâlâ kendimi satın alamadım!’

Diğer öneri ise, Jean Paul Belmondo ile başrolünü paylaşacağı, ‘uyuşturucu kullanımına karşı tavır alan ve kurbanların tedavisini sağlamaya çalışan kadın’ tiplemesiydi. Ama senaryoda Türkiye, ‘yasaklı maddenin çıkış kaynağı’ olarak gösteriliyor, açıkça karalanıyordu! Algan, teklifi düşünmeden reddetti. ‘Ülkemi lekeleyen filmde oynayamazdım,’ şeklinde konuşacaktı. ‘‘Vatan haini’ olarak görülebilirdim. Milliyetçi duygularla geri çevirdim!’    

Hollywood’da, Türk sinema sanatçılarının başarısı, sanat kabiliyetleri kadar dil bilmelerine de bağlıydı. Muzaffer Tema, şansını denemiş, birkaç filmde oynamıştı. ‘Kendisine güvenen teşebbüste bulunabilirdi!’

17 February 2024 11:21
356 kez okundu

Ali Hikmet İnce



Benzer Yazılar

Bayan Yunus Emre

Ayla Algan, Türk tasavvufuna ve mutasavvıflara özel ilgi gösterdi. Felsefesini yürekten benimsediği Yunus Emre’yi tanıtmayı vazife bildi. Pek çok ülkede Yunus şiirlerinden oluşan besteleri okudu. Biricik kızının adını da - ulu ozandan ilhamla! - ‘Sevi’ koydu!

Hayatı Durduran Ses: Hamiyet Yüceses

Hamiyet adı verilen, mavi gözlü ve sapsarı saçlı güzel kız, bir dönem Türkiye’de fırtına gibi esecek ve musikimizin nağmelerini güzel sesiyle taçlandıracaktı.

Altın Plak Yerine Buzdolabı

TSM (Türk Sanat Müziği) sanatçısı Nesrin Sipahi, iki bine yakın şarkıya hayat verdi ve bize sevdirdi.

Altı Kişiyle Kaldırılan Cenaze

Dr. Namık Gedik; - iç hastalıkları uzmanıydı! - Demokrat Parti’nin Aydın Milletvekiliydi.

Bayan Yunus Emre

Ayla Algan, Türk tasavvufuna ve mutasavvıflara özel ilgi gösterdi. Felsefesini yürekten benimsediği Yunus Emre’yi tanıtmayı vazife bildi. Pek çok ülkede Yunus şiirlerinden oluşan besteleri okudu. Biricik kızının adını da - ulu ozandan ilhamla! - ‘Sevi’ koydu!

Mezarımı Taştan Oyun!

Hüseyin Peyda, sinema tarihimize mendil ıslatan yerli melodramların öncüsü olarak geçti. ‘Söyleyin Anama Ağlamasın’ ve ‘Mezarımı Taştan Oyun’ ile rüştünü ispatladı. Milyonların sevgisini ve hayranlığını kazandı. 40 yıllık Yeşilçam serüveninde kendisini yenilemeyi, ayakta kalmayı bildi/başardı.

Ferhantoloji

Ferhan Şensoy, tiyatromuzun son yarım yüzyılda yetiştirdiği birkaç sivri dilli, muhalif, yazdığı okunan, sahnelediği seyredilen sanatkârlardandı. Heyecanlı, hareketli, yüksek tansiyonlu, özenilecek, serüven dolu hayat sürdü. Geride çok sayıda eser, anı ve dost bıraktı.

Kulak Çeken Senarist

Asıl adı Abdulkadir Pirhasan’dı; geniş kitlelerce Vedat Türkali diye tanıdı.

Bayan Yunus Emre

Ayla Algan, Türk tasavvufuna ve mutasavvıflara özel ilgi gösterdi. Felsefesini yürekten benimsediği Yunus Emre’yi tanıtmayı vazife bildi. Pek çok ülkede Yunus şiirlerinden oluşan besteleri okudu. Biricik kızının adını da - ulu ozandan ilhamla! - ‘Sevi’ koydu!

Her Filminde Başrol Oynayan Aktör

Ediz Hun, Yeşilçam’da, siyasette ve üniversitede disiplini, özeni ve dikkati ile tanındı. Çevre hassasiyeti ve doğa sevgisiyle bilindi. Her filminde başrolde oynayan tek aktördü. Heyecanını, yaşam sevincini, aile özenini hiç yitirmedi. Çevresine ve içinden çıktığı topluma örnek olmaya çalıştı.

Yıldız Yaratan Yapımcının İntiharı

Nevzat Pesen; sektör haline gelememiş acımasız Yeşilçam sinemasının ne ilk, ne de son kurbanıydı.

Aşk Filmlerinin Değişmeyen Aktörü

Göksel Arsoy; Kerime Nadir’in ünlü romanı Samanyolu (1959)’nun sinema filmi ile şöhrete ulaşmıştı.

Bayan Yunus Emre

Ayla Algan, Türk tasavvufuna ve mutasavvıflara özel ilgi gösterdi. Felsefesini yürekten benimsediği Yunus Emre’yi tanıtmayı vazife bildi. Pek çok ülkede Yunus şiirlerinden oluşan besteleri okudu. Biricik kızının adını da - ulu ozandan ilhamla! - ‘Sevi’ koydu!

MOSSAD'ın Suikast Listesindeki Siyasetçi

Yaser Arafat, yaşamı boyunca MOSSAD’ın tehdidi altındaydı. Sayısız suikast girişiminden son anda/kıl payı kurtulabildi. Ama hayatını yitirdikten sonra ortaya çıkan hastane raporu ürperticiydi...

Çankaya Köşkü'nde Eşek Sütüyle Güzellik Banyosu

Prenses Süreyya, İran İmparatoriçesi sıfatı ile ülkemize - 1951 ve 1956’da! - iki resmi ziyarette bulundu. Büyük ilgi gördü, el üstünde tutuldu. Güzellik reçetesini de uygulamasına fırsat tanındı…

Taçlı Fahişe

2. Katerina ya da Rus tarihçilerine göre Büyük Katerina; özel hayatıyla ve Rusya’da başardığı değişim ve dönüşümle hatırlandı. Rusya’yı ‘dünya devleti’ yaptı. Osmanlı’ya büyük zarar verdi ve ilk kez ‘hasta adam’ benzetmesini kullandı.

Bayan Yunus Emre

Ayla Algan, Türk tasavvufuna ve mutasavvıflara özel ilgi gösterdi. Felsefesini yürekten benimsediği Yunus Emre’yi tanıtmayı vazife bildi. Pek çok ülkede Yunus şiirlerinden oluşan besteleri okudu. Biricik kızının adını da - ulu ozandan ilhamla! - ‘Sevi’ koydu!

Medine Kahramanı Fahrettin Paşa

Tarihimize ‘Medine Kahramanı’ diye yazılan, (Ömer) Fahrettin Türkkan Paşa, askerliğin yanında çok usta fotoğraf sanatçısıydı.

Gökyüzünde Süzülen İlk Türk Kadın Pilot

Bedriye Tahir Gökmen Hanım, havacılığa gönül veren, pilotluk sevdası ile yanan binlerce Türk kızının örnek aldığı, arkasından yürüdüğü tarihî kişiydi. Kıt kanaat yaşantıya rıza gösterip, hayalini gerçekleştirmeye çalıştı. Zorlukları bir bir aştı, eğitimini başarıyla tamamladı ama brövesine kavuşamadı. ‘Solo uçuş yapan ilk Türk kadın pilot’ unvanını kazanmakla yetindi.

Yeşilçam’ın Muhafazakâr Kralı

16 yıl boyunca, Yeşilçam’ın bir numarasıydı. Kral, unvanını taşırken zorlandığı muhakkaktı; şöhretin sorumluluğunu hakkıyla teslim etti.

Bayan Yunus Emre

Ayla Algan, Türk tasavvufuna ve mutasavvıflara özel ilgi gösterdi. Felsefesini yürekten benimsediği Yunus Emre’yi tanıtmayı vazife bildi. Pek çok ülkede Yunus şiirlerinden oluşan besteleri okudu. Biricik kızının adını da - ulu ozandan ilhamla! - ‘Sevi’ koydu!

Dünyaya Doyamayan 160’lık Delikanlı / 2

Zaro Ağa, 130 yaşından sonra çok ünlendi fakat para kazamadı. Dünyayı dolaştı. Popüler isimlerle tanıştı, fotoğraf çektirdi. Reklam kampanyalarında etkin rol aldı. Kartpostalları/foto kartları yüz binlerce satıldı. Kısacası Ağa, ülkemizin ilk ‘uluslar arası medya ikonu’ydu!

Lise Öğrencisi Profesyonel Tiyatrocu

Kemal Sunal; tarihî Vefa Lisesi’nin tarih sayılabilecek öğrencisiydi.

Yıldız Kenter: ‘Hayatım Tiyatro…’

Tiyatromuzun temel direklerindendi. Hayatını tiyatroya adadı ve adını en yükseğe yazdırdı. Yıldız Kenter: ‘Tiyatromuzun Divası’ydı…

Bayan Yunus Emre

Ayla Algan, Türk tasavvufuna ve mutasavvıflara özel ilgi gösterdi. Felsefesini yürekten benimsediği Yunus Emre’yi tanıtmayı vazife bildi. Pek çok ülkede Yunus şiirlerinden oluşan besteleri okudu. Biricik kızının adını da - ulu ozandan ilhamla! - ‘Sevi’ koydu!

Yeşilçam’ın Kara Bahtlısı

Yeşilçam’ın uygun gördüğü ad ve soyadı hayat hikâyesine tıpa tıp uydu. Yaşamı hazin olaylar manzumesiydi. Ailesini genç yaşta kaybetti. Öyküsünü bilenlerin rivayetine göre 3 defa ‘âşık oldu’! Her seferinde de kavuşamadı. İlk gençliğini dolduran sıcacık, huzur dolu yuvanın - ilerleyen yıllarında! - hep hasretini çekti. Yüksek sinema kabiliyeti, gelişmiş edebi zevki ve doğaçlama müzisyenliği yeterince değerlendirilemedi. Bu dünyadan ‘Samuel Agop Uluçyan’, hepimizin aşina olduğu ismi ile ‘Sami Hazinses’ de geçti!

Bebek Yüzlü Aktör

Tarık Akan, yarışmayı kazandıktan hemen sonra Yeşilçam’ın en yeni ve en aranılan ismiydi. Dönemin bütün ünlü kadın yıldızlarıyla filmlerde göründü. Genç kızların, güzel hanımların yüreklerini hoplattı. Kartpostalları hatıra defterlerini süsledi. Posterleri duvarlara asıldı. ‘Bebek yüzlü aktör’, bir anda Türkiye’nin sevgilisi oluverdi!

Huzurevinde Sönen Yıldız

Altan Karındaş çok yönlü sanatçıydı. İlk Türk şov kadınıydı. İnsan, çocuk ve hayvan taklitlerini çok iyi yapardı. TSM’yi bilirdi, makamlara vakıftı. Makber’i kusursuz seslendirirdi. Sadece sanatçı yönüyle değil, güzelliğiyle de çekim merkeziydi.

Bayan Yunus Emre

Ayla Algan, Türk tasavvufuna ve mutasavvıflara özel ilgi gösterdi. Felsefesini yürekten benimsediği Yunus Emre’yi tanıtmayı vazife bildi. Pek çok ülkede Yunus şiirlerinden oluşan besteleri okudu. Biricik kızının adını da - ulu ozandan ilhamla! - ‘Sevi’ koydu!

‘Taş Bebek’ Gönül Yazar

Gönül Yazar, kaliteli sesi, düzgün fiziği ve renkli yaşamı ile hep zirvedeydi. 1960 yapımı ‘Taş Bebek’in senaryosu sanki kendisi için yazılmıştı. Bir anda şöhretin doruklarına ulaştı. Baş döndüren natürel güzelliği ile erkeklerin yoğun ilgisine mazhar oldu. Film gibi yaşadı. Pek çok meslektaşı tarafından örnek alındı ve taklit edildi.

Yeşilçam’ın Görünmeyen Şarkıcısı

Belkıs Özener (Özyenginer), ablası Gönül Yazar gibi, geleneksel müziğimiz, Türk Sanat Müziği parçalarına hayat verdi.

Suzan Avcı ya da ‘Şıngırdak Melahat’

Suzan Avcı (Bizavcı), ‘hayat mektebi’nden mezundu. Tek başına yaşamı ve ailesini omuzladı. Yeşilçam’da mucizeler yarattı. Çizdiği tipolojiyle milyonlarca erkeğin dikkatini çekti/hayranlığını kazandı. Adını, Türk Sinema Tarihi’nin zirvesine yazdırdı.

Bayan Yunus Emre

Ayla Algan, Türk tasavvufuna ve mutasavvıflara özel ilgi gösterdi. Felsefesini yürekten benimsediği Yunus Emre’yi tanıtmayı vazife bildi. Pek çok ülkede Yunus şiirlerinden oluşan besteleri okudu. Biricik kızının adını da - ulu ozandan ilhamla! - ‘Sevi’ koydu!

Yeşilçam’ın Hanımağası / 2

Selda Alkor, Yeşilçam’da kabiliyeti ve gayreti sayesinde isim oldu. Kimseden torpil beklemedi. Kendisi için özel senaryo(lar) da yazılmadı. ‘Beyazperde’nin görünmeyen kanunlarına direnmesini/dik durmasını bildi. Hem sinemada, hem televizyonda yıldızlaştı!

Yeşilçam’ın Hanımağası / I

Selda Alkor, Yeşilçam’da kabiliyeti ve gayreti sayesinde isim oldu. Kimseden torpil beklemedi. Kendisi için özel senaryo(lar) da yazılmadı. ‘Beyazperde’nin görünmeyen kanunlarına direnmesini/dik durmasını bildi. Hem sinemada, hem televizyonda yıldızlaştı!

52 Nişan, 16 Nikâh Yapan Ünlü Kaleci

Beşiktaş’ta üne kavuşan kaleci Varol Ürkmez, futbol yaşamı boyunca olayların, şaşaalı hayat tarzının, şaşırtıcı sayıdaki aşkların adamıydı. Gazetecilerin en önemli haber kaynaklarındandı. Halkın, özellikle de futbolseverlerin sevgilisiydi. Sadece futbolcu değildi, sinema ve tiyatro sanatçısıydı, tepeden tırnağa şov insanıydı.

Bayan Yunus Emre

Ayla Algan, Türk tasavvufuna ve mutasavvıflara özel ilgi gösterdi. Felsefesini yürekten benimsediği Yunus Emre’yi tanıtmayı vazife bildi. Pek çok ülkede Yunus şiirlerinden oluşan besteleri okudu. Biricik kızının adını da - ulu ozandan ilhamla! - ‘Sevi’ koydu!

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

Kardeşini Zehirleten Padişah!

Fatih’in büyük oğlu Şehzade Bâyezid, babasının ardından tahta çıktı. Fakat atasının izinden gitmedi. Resim, heykel gibi güzel sanatlara uzak durdu. Hatta bazı dinî saiklarla yasak(lar) getirdi. Oysa şehzadeliğinde ‘hazcı anlayışı’ benimsemişti.

CIA’nin Hedefindeki ‘Düşünce Silahşoru’

Osman Nuri Koçtürk, tek başına ABD’ye kafa tuttu/savaş açtı. Süt tozu, hibrit tohum, yumurta/et tavuğu, soya yağı, yabancı menşeli gübre gibi hayati ürünlere karşı çıktı. Süper/’emperyalist’ devletlerin, ‘zayıf müttefiklerinin topraklarını ve insanlarını deneylerinin malzemesi olarak kullandığını’ ortaya koydu/ispat etti. ‘Yeniçağın yeni silahlarını teşhir etti!’

Bayan Yunus Emre

Ayla Algan, Türk tasavvufuna ve mutasavvıflara özel ilgi gösterdi. Felsefesini yürekten benimsediği Yunus Emre’yi tanıtmayı vazife bildi. Pek çok ülkede Yunus şiirlerinden oluşan besteleri okudu. Biricik kızının adını da - ulu ozandan ilhamla! - ‘Sevi’ koydu!

Bayan Yunus Emre

Ayla Algan, Türk tasavvufuna ve mutasavvıflara özel ilgi gösterdi. Felsefesini yürekten benimsediği Yunus Emre’yi tanıtmayı vazife bildi. Pek çok ülkede Yunus şiirlerinden oluşan besteleri okudu. Biricik kızının adını da - ulu ozandan ilhamla! - ‘Sevi’ koydu!

Her Filminde Başrol Oynayan Aktör

Ediz Hun, Yeşilçam’da, siyasette ve üniversitede disiplini, özeni ve dikkati ile tanındı. Çevre hassasiyeti ve doğa sevgisiyle bilindi. Her filminde başrolde oynayan tek aktördü. Heyecanını, yaşam sevincini, aile özenini hiç yitirmedi. Çevresine ve içinden çıktığı topluma örnek olmaya çalıştı.

Arayışla Geçen Bir Ömür

Münir Özkul’u tiyatro oyuncusu yapan, İsmail Dümbüllü’ye aşırı hayranlığıydı. 1968’de, Arena Tiyatrosu’nda Kanlı Nigar oyununun prömiyerinde Dümbüllü’yü seyretti ve avuçları patlayıncaya kadar alkışladı.

İran'ın Nükleer Satrancı

Hedefe konulan İranlı nükleer fizikçiler şehir içinde düzenlenen suikastlarda öldürüldü. Trafikte yaklaşan motosikletli kişiler, ya arabanın dış yüzeyine mıknatıslı bomba yerleştirdi ya da otomatik silahlar kullanıp olay yerinden hızla uzaklaştı.

Bayan Yunus Emre

Ayla Algan, Türk tasavvufuna ve mutasavvıflara özel ilgi gösterdi. Felsefesini yürekten benimsediği Yunus Emre’yi tanıtmayı vazife bildi. Pek çok ülkede Yunus şiirlerinden oluşan besteleri okudu. Biricik kızının adını da - ulu ozandan ilhamla! - ‘Sevi’ koydu!

Bayan Yunus Emre

Ayla Algan, Türk tasavvufuna ve mutasavvıflara özel ilgi gösterdi. Felsefesini yürekten benimsediği Yunus Emre’yi tanıtmayı vazife bildi. Pek çok ülkede Yunus şiirlerinden oluşan besteleri okudu. Biricik kızının adını da - ulu ozandan ilhamla! - ‘Sevi’ koydu!

Türkiye’nin İlk Piyanist Şantörü

Gencer, Türkiye’de ilk Türkçe sözlü pop müzik parçasını seslendirdi. Çocukluk arkadaşı, Fecri Ebcioğlu, ‘Bak Bir Varmış Bir Yokmuş’ adlı şarkının sözlerini yazmıştı.

Hastalara Şifa Dağıtan Eski Dansöz

Leyla Sayar, Yeşilçam’dan elini ayağını çektikten sonra, kendisini evliya diye tanıtmaya başlamış ve ellerindeki mucizevî güçle (!) hastalara şifa dağıttığını öne sürmüştü.

Tesettürlü Sosyalist Şaire

Yaşar Nezihe (Bükülmez) Hanım, hayata, zorluklara, haksızlıklara, yolsuzluklara direndi. Ezilenin yanında, ezenin/despotun karşısındaydı. Şaire kimliği ile ilgi uyandırdı. Türk edebiyatının 1 Mayıs temalı ilk şiiri onun imzasını taşıyordu.

Bayan Yunus Emre

Ayla Algan, Türk tasavvufuna ve mutasavvıflara özel ilgi gösterdi. Felsefesini yürekten benimsediği Yunus Emre’yi tanıtmayı vazife bildi. Pek çok ülkede Yunus şiirlerinden oluşan besteleri okudu. Biricik kızının adını da - ulu ozandan ilhamla! - ‘Sevi’ koydu!

Oscar Ödülleri’ni Reddeden Ünlüler

Oscar ödülünü kazanmak için her türlü çılgınlığı/tanıtımı yapanların yanında çeşitli sebeplerden reddedenler de görüldü.

Sinatra, Marlon Brando’yu Mafyaya Dövdürmüş

Şarkıcı - aktör Frank Sinatra’nın karısı Ava Gardner ile yatan aktör Marlon Brando’yu mafyaya feci şekilde dövdürdüğü iddia edildi.

Bayan Yunus Emre

Ayla Algan, Türk tasavvufuna ve mutasavvıflara özel ilgi gösterdi. Felsefesini yürekten benimsediği Yunus Emre’yi tanıtmayı vazife bildi. Pek çok ülkede Yunus şiirlerinden oluşan besteleri okudu. Biricik kızının adını da - ulu ozandan ilhamla! - ‘Sevi’ koydu!

‘Taş Bebek’ Gönül Yazar

Gönül Yazar, kaliteli sesi, düzgün fiziği ve renkli yaşamı ile hep zirvedeydi. 1960 yapımı ‘Taş Bebek’in senaryosu sanki kendisi için yazılmıştı. Bir anda şöhretin doruklarına ulaştı. Baş döndüren natürel güzelliği ile erkeklerin yoğun ilgisine mazhar oldu. Film gibi yaşadı. Pek çok meslektaşı tarafından örnek alındı ve taklit edildi.

Akıl Hastanesinde Zincirlenen Ünlü Film Yıldızı

Türk Sineması’nın Küçük Hanımefendisi Belgin Doruk’un Son İsteği: Hayat Hikâyesinin Sinema Filmi Ya Da Televizyon Dizisi Yapılmasıydı…

Monroe'nun Beyaz Saray Hevesi

Hollywood’un ünlü ikonlarından Marilyn Monroe’nun, ABD eski başkanlarından John F. Kennedy ile yaşadığı yasak aşkı Jackie Kennedy’e itiraf ettiği iddia edildi.

Bayan Yunus Emre

Ayla Algan, Türk tasavvufuna ve mutasavvıflara özel ilgi gösterdi. Felsefesini yürekten benimsediği Yunus Emre’yi tanıtmayı vazife bildi. Pek çok ülkede Yunus şiirlerinden oluşan besteleri okudu. Biricik kızının adını da - ulu ozandan ilhamla! - ‘Sevi’ koydu!

Hadım Edilen Veziriazamlar

İslam Peygamberi Hazret-i Muhammed’in şiddetle yasaklamasına rağmen, sonraki dönemlerde ‘halife’, ‘hükümdar’, ‘padişah’ vb. sıfatları taşıyan çoğu yönetici, ‘hadım personeli’ el üstünde tuttu. Harem(lerin)in namusunu, şahsi güvenliklerini ‘iğdiş’ kişilere emanet etti. Devlet yönetimde en üstün mevkilere kadar yükseltti. Osmanlı’da da çok sayıda ‘hadım’/‘burulmuş’ yüksek yönetici ve hatta sadrazam mevcuttu!

ABD Başkanı İle Görüşebilen Mafya Şefi

Al Capone, servet edindikçe çevresini genişletti. Polisleri, savcıları, hâkimleri, belediye başkanlarını ve politikacılarını kendine bağladı. Dokunulmazlık zırhını kuvvetlendirdiğini düşündü. ABD Başkanı Herbert Hoover ile samimi dostluk kurmayı bile başardı. Suçlarının görmezden gelineceğini düşündü/sandı.

Devlet Eliyle Kalpazanlık

Almanya, 2. Dünya Savaşı’nda ezeli düşmanı İngiltere ile sadece cephede karşılaşmadı. Ekonomik yıkıma uğratmak için de çok gizli ve usta işi planı devreye soktu. ‘Bernhard Operasyonu’ denilen harekâtla sahte kâğıt paraları İngilizlerin günlük hayatına soktu. Enflasyonu artırdı, fiyatları zıplattı.

Diğer Türk Sineması Yazıları

Bayan Yunus Emre

Ayla Algan, Türk tasavvufuna ve mutasavvıflara özel ilgi gösterdi. Felsefesini yürekten benimsediği Yunus Emre’yi tanıtmayı vazife bildi. Pek çok ülkede Yunus şiirlerinden oluşan besteleri okudu. Biricik kızının adını da - ulu ozandan ilhamla! - ‘Sevi’ koydu!

MİT’çi Aktör / 2

Avrupalı ve ABD’li ünlü yıldızlar gibi bol para kazandı. Geleceğini düşünmeden harcadı. Hovardaydı, güzel kızlara ve kadınlara düşkündü. Lüks yatında/karavanında misafir eder, ‘mirasyedi hayatı’ yaşardı. 8 kez nikâhlanıp boşandı. Sadece özel yaşantısıyla değil, filmleriyle de iz bıraktı, ‘gıpta’ ile izlendi!

Yeşilçam’ın Hanımağası / 2

Selda Alkor, Yeşilçam’da kabiliyeti ve gayreti sayesinde isim oldu. Kimseden torpil beklemedi. Kendisi için özel senaryo(lar) da yazılmadı. ‘Beyazperde’nin görünmeyen kanunlarına direnmesini/dik durmasını bildi. Hem sinemada, hem televizyonda yıldızlaştı!

Yeşilçam’ın Hanımağası / I

Selda Alkor, Yeşilçam’da kabiliyeti ve gayreti sayesinde isim oldu. Kimseden torpil beklemedi. Kendisi için özel senaryo(lar) da yazılmadı. ‘Beyazperde’nin görünmeyen kanunlarına direnmesini/dik durmasını bildi. Hem sinemada, hem televizyonda yıldızlaştı!

‘Tavukları Pişirmişem!’

Çadırda doğdu, gecekonduda öldü. Uçak satın almaya yetecek para kazandı. Ailesini her şeyin üstünde tuttu. ‘Ben, ‘ordu!’ besliyorum,’ diyecekti! 3. evliliğinde mutluluğu bulabildi. Vefat edince, ‘barak’lar öksüz kaldı!

MİT’çi Aktör / I

Avrupalı ve ABD’li ünlü yıldızlar gibi bol para kazandı. Geleceğini düşünmeden harcadı. Hovardaydı, güzel kızlara ve kadınlara düşkündü. Lüks yatında/karavanında misafir eder, ‘mirasyedi hayatı’ yaşardı. 8 kez nikâhlanıp boşandı. Sadece özel yaşantısıyla değil, filmleriyle de iz bıraktı, ‘gıpta’ ile izlendi!

Bataklıkta Açan Çiçek: ‘Esengül’

Esengül, 24 yıllık kısacık ömründe çoğumuzun yüreğine dokunmayı başardı. Şarkılarıyla yaşamımıza karıştı, kalplerimizi sızlattı. Küllenmiş hatıralarımıza yeniden köz verdi. İstanbul’un varoşlarına yerleşe(bile)n Anadolu insanının sevda/hasret dünyasını canlı tuttu.