MOSSAD'ın Suikast Listesindeki Siyasetçi

Yaser Arafat, yaşamı boyunca MOSSAD’ın tehdidi altındaydı. Sayısız suikast girişiminden son anda/kıl payı kurtulabildi. Ama hayatını yitirdikten sonra ortaya çıkan hastane raporu ürperticiydi...

MOSSAD'ın Suikast Listesindeki Siyasetçi

Başından eksik etmediği geleneksel kefiyesi, haki gerilla üniformasıyla Filistin’in simgesi sayıldı. İsrail’e karşı yürütülen tarihi direnişin lideriydi. Halkının tamamını birleştirdi. Kendisini ‘Filistinli’ gören herkesin/her kesimin ortak paydasıydı. Milletinin güvenini, saygısını, desteğini temin etti. Adı: Yaser Arafat’tı! Son anına kadar mücadelesini ve davasını terk etmedi/savundu. Bir iddiaya göre yakalandığı ağır hastalık sonucunda hayatını yitirdi. Diğer sava göreyse zehirlenerek öldürüldü.

Arafat’ın yanından ayrılmayan yakın dostu - emekli hâkim! - Şeyh Teysir et - Temimi, son anlarını anlattı: ‘Gördükleri korkunçtu. Yoğun bakım odasındaki yatağında kendinden geçmişçesine yatıyordu. Kafasında ve vücudunun çeşitli yerlerinden çok sayıda kablo ile cihaz(lar)a bağlıydı. Gözleri pek iriydi ve yuvalarından çıkacak gibi pörtlemişti. Başı büyümüştü. Kimseyle konuşamıyordu. Bilinci kapalıydı.’

Et - Temimi, metanetini topladı. Yatağın kenarına ilişti. Kur’an-ı Kerim okudu. Tilaveti ve niyazı bir saat kadar sürdü. Yoğun bakımdan çıkarken her iki gözünden dökülen damlalar görülüyordu.

- Arafat, ‘Vitiligo’ - Beyazlama! - Hastasıydı… -

Temimi, Arafat’ın zehirlenmiş olabileceği ihtimali göz ardı etmedi. Soruşturulmasını önerdi. Filistin lideri, yoğun radyasyon saldırısına maruz kalmış olabilirdi. Arafat, ‘Vitiligo’ - beyazlama! - hastasıydı. Her sabah, pencereleri açar belli süre vücudunu güneşlendirirdi. Yakın çevresi ve korumaları, rahatsızlığını bilirdi. Temimi’nin iddiasına göre, ‘yakınlardaki bir İsrail uçağı/aracı tarafından radyasyona maruz bırakılması söz konusuydu!’

Arafat, Ramallah’daki resmi makamında, İsrail emniyet güçleri tarafından aylar boyunca göz hapsinde tutuldu. Hareketleri kısıtlandı. Sağlık sorunları ağırlaştı. Durumunun iyice kötüleşmesi üzerine Fransa’da tedavi edilmesine izin verildi. 75 yaşındayken, Paris’te, 11 Kasım 2004’de hayatını kaybetti.

Tedavi sürecinde Filistinli ve İsrailli çevreler, çelişkili açıklamalarda bulundu. Arafat, Paris’teki sağaltma sürecinde derin komaya girdi. Debka - İsrail Gizli Servisi MOSSAD’a yakınlığıyla bilinen! - adlı internet sitesi, Filistin Lideri’nin kadir gecesi öldüğünün açıklanacağını haberleştirdi. Filistinli yönetici Tayyip Abdürrahim, Devlet Başkanı Yaser Arafat’ın beyin kanaması geçirdiğini belirtti. Fakat tedavinin sürdüğü Percy Askeri Eğitim Hastanesi'nin Yoğun Bakım Servisi Başhekimi Christian Estripeau iddiaları doğrulamadı.

Filistin makamları, Yaser Arafat’ın ölümünden İsrail’i sorumlu tuttu. ‘Tek zanlı/fail’ iddiasında bulunuldu. Akla gelen en baskın ihtimal: ‘Suikast’ idi. ‘Zehirlenme’ olasılık dâhilindeydi. Çok sıkı korunan Arafat’a ‘ağı’nın nasıl ve kim tarafından ulaştırılabileceği de soruşturulmalıydı.

- Cesedinde Normalden 18 kat daha fazla Polonyum-200 Maddesi Bulundu… -

Arafat’ın şahsi eşyaları çok gelişmiş testlerden geçirildi. Zehirlenme ihtimali kuvvet kazandı. 2012’de, eşi Süha Arafat isteği/rızası üzerine - Ölümünden 8 yıl sonra! - uluslar arası komisyon oluşturuldu. Mezarı açılıp vefat sebebi araştırılacaktı. İsviçreli, Fransız ve Rus bilim adamlarından araştırma grubu oluşturuldu. Görüntü alınmasına katiyetle izin verilmedi. Otopsi yapılacak alan mavi kalın brandalarla kapatıldı. Makbere açıldı, cesetten 60 kadar örnek alındı.

Bir süre sonra neticeler açıklandı. İsviçreli adli tıp uzmanlarının basın toplantısında beyan ettikleri sonuçlar ürperticiydi: ‘Arafat’ın cesedinde normalin 18 katı Polonyum-200 maddesi bulunmuştu! Ama bulguyu ölümün kesin sebebini olarak yorumlamak mümkün değildi!’ - Polonyum, suikastlarda kullanılabilirdi. Zararını göstermesi için solunması, sindirilmesi ve yaraya değmesi gerekirdi. Karaciğer, dalak ve böbrek(ler)de onarılmaz zarar(lar) oluştururdu! - Arafat’ın elbiseleri üzerinde yapılan testler de elde edilen bulgular da zehirlenme ihtimalini kuvvetlendiriyordu!

Filistinli yetkililer, ‘Arafat’ın kaybından İsrail’i sorumlu tuttu. Raporlara göre ölüm, yaşlılık veya doğal hastalık sonucu değildi. Sıkı güvenlik çemberinde tutulan müteveffa lider, ‘cinayet’ kurbanıydı!’ İsrail yöneticileri, her seferinde iddiaları/suçlamaları kabullenmedi. BBC muhabiri Yolanda Knell’in açıklaması dikkat çekiciydi. Knell’in anlattıklarına/ileri sürdüklerine bakılırsa, İsrail eski Başbakanı Ariel Şaron, bir yardımcısına konuyla ilgili talimat vermişti. Yetkilinin Knell’e aktarmasına göre, ‘Arafat’ın İsrail tarafından öldürüldüğü suçlamalarını etkisizleştirmek için her türlü tedbirin alınmasını emretmişti!’

- ‘Grip!’ Dediler, Zehirlenme Çıktı… -

Arafat, 25 Ekim 2004’de, aniden hastalandı. Özel doktorları, ‘grip’ teşhisi koydu. Yakın mesai arkadaşları, Filistin liderinin sağlık durumunun ciddiliğini, bir toplantıda bilinçsizce kusmasıyla anladı. Hemen Mısır, Ürdün ve Tunus’tan tıbbi yardım/destek talep edildi. Fakat tedavilerden sonuç alınamadı. Arafat’ın şifa bulması sağlanamadı. Rehabilitasyona Fransa’da devam edilmesi önerildi. Paris’te, Percy Askeri Eğitim Hastanesi'ne nakledildi. Fransız doktorlar, bir dizi test uyguladı. ‘İlk açıklamalara göre, Arafat’ın zehirlendiğini doğrulayan bir kanıta/veriye ulaşıl(a)madı!’ 

Arafat, 3 Kasım 2004’de, derin komaya girdi. Bir daha da gözlerini aç(a)madı, çevresiyle ilgilen(e)medi. 8 gün sonra, 11 Kasım’da da son nefesini verdi. ‘Hastane yetkililerin verdiği bilgiye göre Filistinli lider, beyin kanamasından hayatını yitirdi!’ Basında, ‘ailesinin otopsi yapılmasına izin vermediği, Filistinli yetkililerin Arafat’ın tıbbi kayıtlarına el koydukları,’ mealinde haberler yer aldı.

2012’de, ilginç gelişmelere şahit olundu. Lozan’daki Vaudois Üniversitesi’nde oluşturulan bir heyet, 2004’de, Arafat’ın hastaneye götürülürken giydiği giysiler üzerinde incelemeler yaptı. Sonuçta, Arafat’ın ‘Polonyum-200 zehirlenmesi’ ihtimali üzerinde duruldu. ‘Gıdalarda belirlenen dozda bulunması normaldi. Yüksek miktarda alınması ölüm sebebiydi!’ 

Üniversitenin bulgularını içeren rapor ihbar kabul edildi. Fransa, Ağustos 2012’de, cinayet soruşturması açtı.

- İsrail İstihbarat Örgütlerinin Suikast Operasyonları… -

İsrail’de en çok satılan ve dağıtımı yapılan Yediot Aharonot Gazetesi’nin istihbarat konularında uzmanlaşan muhabiri Ronen Bergman’ın ‘Rise And Kill First’ - Kalk Ve Önce Sen Öldür! (Bilgi Yayınları, 2021) - adlı kitabında çok önemli olaylara/operasyonlara ışık tuttu. İsrail’in iç istihbaratla görevli teşkilatı Şin-Bet ve dış haber alma örgütü MOSSAD’ın faaliyetlerine - tanıkların anlatımlarıyla! - yer verdi. Bergman, İsrail istihbaratında çalışmış ve yöneticilik yapmış kişilerle görüşmüştü. Her iki örgüt için de tanımlaması ‘suikast fabrikası’ şeklindeydi. İddiasına göre İsrailli ajanlar, ‘70 yıl içinde 2.700 civarında suikast girişiminde bulunmuştu!’

Bergman’ın kitabının en ilgi çeken bölümlerinden birisi de Yaser Arafat’a ayrılandı. Suikast planları açıklanıyordu. İddiaya göre, İsrail istihbarat çevreleri Arafat’ın günlük rutin davranışlarını incelemeye almıştı. Seyahatlerinde sivil uçuşları tercih ettiğini belirlemişti. Başbakan Şaron, ticari havayolları ‘potansiyel hedef’ kapsamına sokmuştu. Gerektiğinde müdahale edile(bile)cekti.

Yediot Aharonot, korkunç ötesi bir suikast planını haberleştirdi. ‘1 Ocak 1982’de, Arafat, Beyrut Stadyumu’nda iken öldürülecekti! Seyircilerle dolu stadyum havaya uçurulacaktı!’ Aynı mekânda bulunacak ‘Ebu Cihat’ kod adlı Halil el-Vezir ve bazı FKÖ - Filistin Kurtuluş Ordusu! -’nün önderleri de ‘ölüm meleği tarafından öpülecek’ti! Planın adı: ‘Olimpiya Operasyonu’ydu! Önce yöneticilerin oturduğu koltukların altına yerleştirilmiş bombalar patlatılacaktı. Sonra stadyumun giriş kapılarına park edilen 2 ton ağırlığındaki patlayıcıların yüklendiği 3 araç infilak ettirilecekti. İlk gürültünün korkusu ile çıkışa yönelen halk hedefe girecekti.

Ama operasyon gerçekleştirilemedi.

- Arafat, Atina’da Öldürülecekti… -

Ronen Bergman, ABD’de yayınlanan New York Times için ilginç bir analiz kaleme aldı. Arafat’a yapılan suikast girişimlerini ayrıntılarıyla anlattı. İddialarını tanıklarının ifadeleriyle destekledi. ‘Altı Gün Savaşları’ndan sonra operasyonlara ağırlık verilmişti. Ariel Şaron, Arafat’ı ortadan kaldıracak bütün eylemlere tam destek sağlamıştı!

Bergman, 23 Ekim 1982’de gerçekleştirilen suikast girişimini de konu edindi. Arafat, Atina’dan Kahire’ye geçecekti. Özel uçak kullanacaktı. MOSSAD planlama yaptı. Dönemin Savunma Bakanı Ariel Şaron, projenin sorumlusuydu. MOSSAD’ın suikastları gerçekleştiren birimi ‘Caesarea’ devreye girdi. Atina Havaalanı’nın güvenlik zafiyetlerini/açıklarını araştırdı. Sonuçları raporladı. Görevli ajanlar, özel uçaklara ayrılan bölümde konuşlandı. Arafat gelinceye kadar nöbet sürecekti. 

Şaron, süreci başından itibaren izlemeye aldı. İsrail Müdafaa Kuvvetleri Başkanı’dan sürekli bilgi akışı sağladı. Operasyonun gerçekleştirilmesinde ısrarcı davrandı. Hava Kuvvetleri Komutanı David Ivry de baskı altındaydı. Ama Ivry son derece temkinliydi. Arafat’ın binmediği tayyareyi vurdurmayacaktı. Aksi davranış uluslar arası skandal yaratabilirdi. Sessiz ama kahreden bekleyiş sürdükçe sinirler gerildi. Sonra bir ajanın Yaser Arafat’ın kimliğini doğruladığı bilgisi Mossad’a ulaştı. Harekâtın düğmesine basıldı. Yine başka sürprizle karşılaşıldı. Telefon haberinde, Arafat’ın Yunanistan’da bulunmadığı ihbar edildi. Uçaktaki kişi Arafat değildi. Sonradan öğrenildi ki, ağabeyine çok benzeyen, küçük kardeşi, pediatrist Fathi Arafat idi. 

Böylece başka bir suikast girişimi daha rafa kalktı!

- ‘Mançuryalı Aday’ Filminin Senaryosu Uygulanacaktı… -

Mossad, yeni suikast planında ‘Mançuryalı Aday’ - The Manchurian Candidate! (1962) - filminden ilham aldı. - Eserde, Kore Savaşı’nda esir alınan ve beyni yıkanan ABD’li askerin hikâyesi anlatılmıştı! - Senaryoya benzer şekilde hareket edildi. ‘Filistin asıllı azılı mahkûm Arafat’ı öldürmede kullanılacaktı!’ 1968’de, İsrailli uzmanlar, seçilen kişi üzerinde 3 ayı bulan ‘yoğun ikna’/’beyin yıkama’ çalışması yaptı. Sonunda suikastçının istenilen kıvama geldiğine inanıldı. Fakat beklenmedik durumla karşılaşıldı. Katil adayı İsrailli yetkililerin elinden kurtulmayı başardı. Doğruca Arafat’ın yanına gitti. Olayı haber verdi.

İsrail yetkilileri, Filistin lideri Arafat’ı yok etmek için havadan bombalamayı da düşündü. Operasyonun adı: ‘Salt Fish’ - ‘Tuzlu Balık’! - idi. Direksiyonda yine Ariel Şaron vardı. Mossad Başkanı Mair Dagan ve İsrail Savunma Güçleri Başkanı Rafael Eitan karar verici pozisyondaydı. Hazırlıklar çok gizli yürütüldü. 

Arafat, 3 Temmuz 1982’de, İsrail vatandaşı, sol eğilimiyle tanınan, gazeteci Uri Avnery ile Güney Beyrut’ta kaldığı konutta mülakat yapacaktı. - Avnery, barış yanlısıydı. Filistin devletinin kurulması fikrini savunurdu! - ‘Mossad’ın planlamasına göre, görüşme sürerken mekân savaş uçaklarınca vurulacaktı. Filistin lideri devre dışı bırakılacaktı!’ Yaser Arafat’ın güvenliği sağlayan ekibin aldığı önlemler faydasını gösterdi. Şans Arafat’ın yüzüne güldü. Suikast girişiminden önceden haberdar oldu. Günlük programını değiştirdi. Koruması daha güçlendirildi. Mossad yanıltıldı. ‘Tuzlu Balık Operasyonu’nda görev alan ekip de sonuca ulaşamadı.

- Arafat’ın Kısa Hayat Hikâyesi… -

Yaser Arafat’ın asıl adı: ‘Muhammed Yaser Abdülrahman Abdülrauf’du. 1929’da, Kudüs’te dünyaya geldi. - Bazı kaynaklara göre de doğum yeri Kahire veya Gazze olabilirdi! - Annesi Kudüs eşrafındandı. Yaser, ailesinin 7 çocuğunun 6.sıydı. Babası Gazze’liydi. Kumaş ticaretiyle uğraşırdı. Zengin sayılırdı.

Küçük Yaser şanssızdı: 4 yaşına girdiğinde - 1933’de! - annesini böbrek hastalığından kaybetti. Babası kalabalık ailesiyle ilgilenmekte zorlandı. Yaser ve en küçük kardeşini, müteveffa eşinin Kudüs’deki ailesinin yanına gönderdi. Orada 4 yıl kaldılar. 1937’de, Kahire’ye döndüler. Bakımlarını ablaları üstlenecekti.

Arafat, ilk gençlik yıllarından beri ‘Bağımsız Filistin’ davasını savuna geldi. İsrail’e karşı savaşan güçleri destekledi. 1948’de, İsrail’in üstünlük sağladığı savaşta, Filistin kuvvetlerine gizli yollardan silah ve mühimmat sağlayan grupta görev aldı.

Üniversite eğitimi için Kahire’ye döndü. Kral Birinci Fuat Üniversitesi’ne kayıt yaptırdı. Talebeliği döneminde, ‘Filistinli Üniversiteliler Derneği'nin kuruluşunda etkin rol aldı. 1956’da patlayan Süveyş Boğazı Krizi’nde, Batılı koalisyona karşı savaşan Mısır güçlerine gönüllüler yolladı.

Arafat, mühendislik diplomasını aldıktan sonra iş hayatına atıldı. Kuveyt’te çalışmaya başladı. Yüksek ideallerin insanıydı. Mesleki kariyer yerine, kendini halkının varlığına adayacaktı. Daha sonraki yıllarda, Filistin silahlı direnişinin çatı teşekkülü - 1964’de oluşturulan! - FKÖ’nün en güçlü üyesi olacak EL FETİH Örgütü’nü kurdu. ‘Bizim Filistinimiz’ adlı siyasi dergiyi yayınladı. 

FKÖ’nün bağımsızlığına büyük önem verdi. Hiçbir Arap ülkesinin/hükümetinin kontrolüne girmesine müsaade etmedi. 1965’de, Cezayir’de El Fetih’in ilk şubesini açtı. 1973’de, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün siyasi kanadının liderliğine getirildi.

27 October 2021 16:36
1,035 kez okundu

Ali Hikmet İnce



Benzer Yazılar

Mescid-i Aksa’nın Karşısına ‘Süleyman Sinagogu’ Önerisi

Türkiye Dışişleri Bakanı İsmail Cem, Yaser Arafat’a, ABD ve bazı Avrupa ülkeleri adına elçi gitti. ‘Mescid-i Aksa’nın bahçesine inşa edilecek sinagoga izin verilirse bağımsız Filistin devletinin tanınacağı’ teklifini iletti. Olayı Filistin asıllı gazeteci Abdülbari Atwan doğruladı.

Taliban’ın Kara Kutusu

Taliban, Afganistan’ın tamamında kontrolü sağlayıp iktidara geldi. Ülke insanına işbirliği/dayanışma çağrısında bulundu. Oysa 1996 - 2001 arasında tam bir ‘orta çağ idaresi’ uygulamıştı. Yokluklar içindeki ülke iyice yoksullaşmıştı. Çocuk ölümlerinde dünya rekoru yakalanmıştı. Kızların eğitim hakları ellerinden alınmıştı. Bütün eğitim kurumları medreseye çevrilmişti.

Mescid-i Aksa’nın Karşısına ‘Süleyman Sinagogu’ Önerisi

Türkiye Dışişleri Bakanı İsmail Cem, Yaser Arafat’a, ABD ve bazı Avrupa ülkeleri adına elçi gitti. ‘Mescid-i Aksa’nın bahçesine inşa edilecek sinagoga izin verilirse bağımsız Filistin devletinin tanınacağı’ teklifini iletti. Olayı Filistin asıllı gazeteci Abdülbari Atwan doğruladı.

İran'ın Nükleer Satrancı

Hedefe konulan İranlı nükleer fizikçiler şehir içinde düzenlenen suikastlarda öldürüldü. Trafikte yaklaşan motosikletli kişiler, ya arabanın dış yüzeyine mıknatıslı bomba yerleştirdi ya da otomatik silahlar kullanıp olay yerinden hızla uzaklaştı.

Darüşşafaka Bağışçısı Zübeyde Hanım

Bağışla ilgili vasiyetname; Darüşşafaka Cemiyeti’nin arşiv ve müzesinde yenileme/düzenleme yapılırken bulundu.

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

50 Yıl Hapis Yatan Padişah

25. Osmanlı hükümdarı Sultan Osmân-ı Salis - 3. Osman! -, neredeyse ömrünün tamamına yakınında hapisteydi. Rutubetli, karanlık, az sayıda insanın gir(ebil)diği ‘kafes’de yarım asırdan fazla tutuklu kaldı. Güneşe, suya, doğaya hasretti. Memleket ve dünya siyasetinden uzaktı. İstanbul’un günlük hayatından bîhaberdi. ‘Ama kaderinde cihan devletinin tahtına oturmak da vardı!’

Şeriat Adına Kafası Koparılan Öğretmen

Öğretmen Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay, kararlı, inatçı, korkusuz, tehditten yılmayan, inancını - gerektiğinde! - hayatı pahasına koruyan yapıdaydı. Cumhuriyet ilkelerinin yılmaz savunucusuydu. Milliyetçiydi ve Türk Ocağı mensubuydu. Atatürk’ün açtığı yeni yolun inanmış fedaisiydi.

Osmanlı'nın Rasputin'i Cinci Hoca

Cinci Hüseyin Hoca Efendi’nin nefesi kuvvetliydi. Sultan İbrahim’i okuyup üfledi; rahatlamasını, - kısmen! - hayata dönmesini sağladı. Emeli şöhrete kavuşmak, zenginleşmek, mal mülk sahibi olmaktı. Rüşvet almaktan çekinmedi; kesesini/testisini doldurdu. Devlet kadrolarını para karşılığı gayri ehil kişilere tahsis etti ve köşeyi döndü.

‘Paşanın Güzel Karısına Göz Koyan’ Padişah

Çeyrek asırlık süreçte her gün ölüm korkusuyla yaşayan Şehzade İbrahim, tahta çıkınca hayattan kâm almaya girişti. Harem, - yakın çevresinin ve yağcılarının da yardımıyla! - güzel cariyelerle dolup taştı. Ama Padişah’ın gözü doymadı. Kendine methedilen evli hanımlara da el atmaya, gönül eğlendirmeye kalkıştı!

Parçalanan Cesedi İlaç Diye Satılan Sadrazam

Hezarpâre - bin parça! - Ahmet Paşa, 2 yaşındaki - dul! - Beyhan Sultan ile evlendirildi. Sadrazamlığı 11 ay sürdü. Boğularak öldürüldü, cesedi parçalara ayrıldı. Her dilimi ‘mafsal ağrılarını iyileştiren ilaç’ (!) diye halka satıldı!

Davutoğlu’nun Mahrem Tarihi

Wikileaks tarafından sızdırılan bir belgeye göre, ABD’nin Ankara eski Büyükelçisi James Jeffrey; Davutoğlu’nun Balkanlar ve Ortadoğu’da uygulamaya çalıştığı ‘yeni Osmanlıcı politikalar’ı, ülkesinin bölgedeki menfaatleri/çıkarları açısından son derece tehlike buldu.

Küçük Cezve

Onu ‘Ah Güzel İstanbul’ filminde, ‘Ayşe’ kimliği ile tanıdık. İzmir’den kaçıp İstanbul’a gelen, ‘artist’ olmayı düşleyen toy kızdı. Adeta çaresizliğini haykırdığı, ‘Ben bir küçük cezveyim / Elden ele gezmeyim!’ şarkısıyla da akıllarımızda kalacaktı.

Bayan Yunus Emre

Ayla Algan, Türk tasavvufuna ve mutasavvıflara özel ilgi gösterdi. Felsefesini yürekten benimsediği Yunus Emre’yi tanıtmayı vazife bildi. Pek çok ülkede Yunus şiirlerinden oluşan besteleri okudu. Biricik kızının adını da - ulu ozandan ilhamla! - ‘Sevi’ koydu!

Çankaya Köşkü'nde Eşek Sütüyle Güzellik Banyosu

Prenses Süreyya, İran İmparatoriçesi sıfatı ile ülkemize - 1951 ve 1956’da! - iki resmi ziyarette bulundu. Büyük ilgi gördü, el üstünde tutuldu. Güzellik reçetesini de uygulamasına fırsat tanındı…

Taçlı Fahişe

2. Katerina ya da Rus tarihçilerine göre Büyük Katerina; özel hayatıyla ve Rusya’da başardığı değişim ve dönüşümle hatırlandı. Rusya’yı ‘dünya devleti’ yaptı. Osmanlı’ya büyük zarar verdi ve ilk kez ‘hasta adam’ benzetmesini kullandı.

Yeşilçam’ın Küçük Dev Adamı

Hayri Caner, Yeşilçam’ın çok yönlü emekçisiydi. Yazdı, yönetti, rol aldı, kritize etti. Beyaz perdenin her veçhesini derinlemesine tanıdı. Babıâli’de de nefes aldı, ekmek parasını kazandı. Annesinin yardımı, manevi desteği ile hayata tutunmaya çalıştı. Sonrasında hep yokluk, çaresizlik, ümitsizlik ve yılgınlık içinde yaşadı.

Kitapsız İlim, Tekçe'siz Film Olmaz

Ahmet Tarık Tekçe, Yeşilçam Sokağı’nda yaşadı, nefes aldı, sinema için terledi ve rızkını temine çalıştı. Bazı yapımcıların sömürüsüne karşın, hakkını isterken bile zorlandı. Paranın değil, beyaz perdenin cazibesine kapıldı.

33’lük Tespih Gibi Tabanca Çeken Fedai

Yakup Cemil Bey, ‘korku’ kelimesini tanıma(z)dı. Düz mantık yürütürdü. Siyasetin ince oyunlarını, gülümserken ayak kaydıran tuzaklarını bilmezdi. Ölümü göze alır, istenileni/emredileni yapardı. Kontrolü müşküldü. Haksızlık(lar) karşısında susmaz, ya sesini yükseltir ya da - daha çok! - piştovunu konuştururdu.

Mescid-i Aksa’nın Karşısına ‘Süleyman Sinagogu’ Önerisi

Türkiye Dışişleri Bakanı İsmail Cem, Yaser Arafat’a, ABD ve bazı Avrupa ülkeleri adına elçi gitti. ‘Mescid-i Aksa’nın bahçesine inşa edilecek sinagoga izin verilirse bağımsız Filistin devletinin tanınacağı’ teklifini iletti. Olayı Filistin asıllı gazeteci Abdülbari Atwan doğruladı.

İngilizler 15 Bin Askerimizi Kör Etti

1920 yılında İngilizler tarafından esir edilen Osmanlı askerleri, kimyasal madde doldurulmuş su tanklarında zorla banyo yaptırılmak suretiyle kör edildi.

Diğer Casuslar Dünyası Yazıları

Kızıl Saçlı Afet

Anna (Kushchyenko) Chapman, 21. yüzyılın birinci çeyreğinde dünyaca ünlenen ilk kadın casustu. New York’ta faaliyet gösterdi. Eşsiz fiziği, kızıl saçları, yeşil gözleri, Hollywood yıldızlarını kıskandıran çok zengin gardırobu, lüks ötesi hayatıyla hedef seçtiği erkekleri parmağında oynattı. Mata Hari’nin türevi gibiydi.

CIA’dan Kongo’ya Jazz Festivali

ABD, 1940-1960 arasındaki süreçte Kongo’ya özel ilgi gösterdi. CIA’nin ağabeyi, Stratejik Hizmetler Ofisi, zengin uranyum yataklarını belirledi. Çok gizli operasyon(lar)la Japonya’ya atılan atom bombalarının yapımı için gereken ham maddeyi elde etti ve ülkesine taşıdı.

Devlet Eliyle Kalpazanlık

Almanya, 2. Dünya Savaşı’nda ezeli düşmanı İngiltere ile sadece cephede karşılaşmadı. Ekonomik yıkıma uğratmak için de çok gizli ve usta işi planı devreye soktu. ‘Bernhard Operasyonu’ denilen harekâtla sahte kâğıt paraları İngilizlerin günlük hayatına soktu. Enflasyonu artırdı, fiyatları zıplattı.

Castro’ya Zehirli Puro

Küba’nın efsanevi lideri Fidel Castro’ya iktidara geldiği 1959 yılından 2006’ya kadar 650’e yakın suikast girişiminde bulunulduğu iddia edildi.

Kral Hüseyin'in Yahudi Sevgilisi

CIA (Merkezi Haberalma Teşkilâtı) resmi belgelerine göre çöpçatanlık yaptı: Ürdün Kralı Hüseyin ile Yahudi asıllı Hollywood yıldızı Susan Cabot ilişkisine aracılık etti.

İran'ın Nükleer Satrancı

Hedefe konulan İranlı nükleer fizikçiler şehir içinde düzenlenen suikastlarda öldürüldü. Trafikte yaklaşan motosikletli kişiler, ya arabanın dış yüzeyine mıknatıslı bomba yerleştirdi ya da otomatik silahlar kullanıp olay yerinden hızla uzaklaştı.

Kelebek Gibi Uçan Arı Gibi Sokan Casus

Ahmet Esat Tomruk Bey - nam-ı diğer ‘İngiliz Kemal’ -, ‘destan kahramanı’ydı. Korku kelimesini hiç tanımadı. Üstün yetenekliydi. Son derece soğukkanlı ve atılgandı. Ülkesi için çok büyük işler başardı. Şımarmadı, övgü istemedi. Makam mevki derdine düşmedi. Bildikleriyle/sırlarıyla kimseyi rahatsız etmedi. Müktesebatını mezara götürdü.