‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 1

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 1

‘Cumhuriyet ilkelerine gönülden bağlıyım! İstiklal Savaşı gâzisi dedenin torunuyum. Atatürk sevgisi ile büyü(tül)düm. Türkiye’nin ve Türk Milleti’nin bütün değerlerine saygılıyım. Küçük yaşımdan itibaren dini eğitim de aldım. İnançlıyım! Benim gözümde herkes eşittir. Muhafazakâr aileden geldiğim doğrudur. Sosyal demokrat düşüncelerle üniversitede tanıştım ve benimsedim…’

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, 2019 Yerel Seçimleri’nden önce verdiği mülakâtta kendini tanınmaya gayret etti. ‘Dersaadet’ üzerine düşüncelerini de aktardı:

‘İstanbul’u çok seviyorum! ‘Dünya tek ülke olsaydı, İstanbul başkenti olurdu,’ diye düşünüyorum. Şehrimiz gelişmeli, güzelleşmeli… Bir tarafı ile Viyana, öbür yanı ile Paris ve hatta Londra’ya benzemeli… Meydanları ve parklarıyla anılmalı… Ama kentimizin tarihten gelen tılsımı ve büyüleyici yönleri de var…’

İmamoğlu, 2009’da CHP Beylikdüzü İlçe Başkanı oldu. 30 Mart 2014 Mahalli Seçimleri’nde partisince aday yapıldı. Beylikdüzü Belediye Başkanı seçildi. İlçenin gelişmesinde, kültür ve sosyal hayatının ilerlemesinde önemli rol(ler) oynadı. Seçmeniyle yakın ve sıcak ilişki kurdu. 2019’da da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na namzet gösterildi.

- İmamoğlu Ailesi Semerkant Kökenliydi… -

Ekrem İmamoğlu, 4 Haziran 1970’de, Trabzon’un Akçaabat ilçesinin Çevizli köyünde dünyaya geldi. Babası Hasan İmamoğlu, annesi Havva İmamoğlu’ydu. Atasının ailesi, anlatım(lar)a göre, Özbekistan’ın Semerkant kentinden gelmeydi. 200 yıl kadar evvel önce Bağdat’a, oradan da Adana ve Kayseri yolu ile Karadeniz Bölgesi’ne göçmüşlerdi. İlk durak: Sürmene Kuyubaşı idi. Sonra da Akçaabat’a yerleşilmişti. Sülalenin bazı kökleri Kahramanmaraş’dan Van’a kadar uzanırdı.

İmamoğlu, çocukluk günlerine ilişkin anılarını anlatırdı. Annesi ile babası akraba - hala - dayı! - çocuklarıydı. Validesinin babası kamyon şoförüydü. 7 kardeşi vardı. Çok istediği halde okula gidememişti. Kendini bildiğinden beri evde annesine ve diğer kadınlara yardım etti. Mutfakta yemek pişirdi. Tarlada ürün çapaladı. Ahırda inek(lere) baktı. Yazılanlara göre, 13 yaşındayken, dayısının kereste fabrikasında işçilere yemek(ler) yaptı. Havva Hanım, dayıoğlu Hasan Bey’i tanıyıp nişanlandığında 13’ündeydi. Evlenmek için 6 yıl beklenildi, 19’unda nikâh(ları) kıyıldı.

Ekrem İmamoğlu’nun doğum yeri Cevizli, Akçaabat’a - sahilden! - 12 kilometre uzaklıkta/içeride, yeşillikler arasında küçük köydü. Ailenin taş yığma, 2 katlı evi vardı. Tahminen 60 metrekareydi. Babasının ve amcasının alın teri ile yapılmıştı! Alt katı ahırdı ve 6 - 7 inek barındırılırdı. Hane halkı tarımla uğraşırdı. Tarlalarına tütün ekerdi.  O dönemde adı geçen ürün revaçtaydı. İyi para kazandırırdı. Evin direği annesiydi. Sabah erken saatinden gecenin ilerlemiş vaktine kadar çalışırdı. Çocuklarına ve çevresine karşı çok şefkatliydi. Hasan Bey, ticaretle de uğraşırdı. İnşaat malzemeleri satardı.

Küçük Ekrem, daha çok Havva Hanım ile vakit geçirirdi. ‘Annemle büyüdüm aslında,’ diyecekti. 2 kardeştiler. Kendisinden 9 yaş küçük, Neslihan adlı kız kardeşi vardı. ‘İfadesine göre, ‘ailesi, nüfus planlamasına uymuştu’!’ 

Neslihan İmamoğlu, Endüstri Mühendisliği eğitimi gördü. Evlendi. ‘Yakupçelebi’ soyadını aldı ve 2 çocuk annesi oldu. Ağabeyi Ekrem İmamoğlu’nu, ‘Güven veren, aileyi bir araya getiren kişi,’ diye tanımlardı. ‘Küçükleri, gençleri, akranlarımı hep destekledi. Çok etkileyicidir, insanları harekete geçirmeyi sever,’ diyecekti.

Ekrem İmamoğlu, ‘Annem çok çalışkan kadındı,’ diye anlatacaktı. ‘Babam ticaretle meşguldü ama annem köyde üretim yapardı. Yetiştirdiği ürünleri satardı. Dışarıdan sebze almazdık. Her şeyimiz bahçemizden sağlanırdı. İneklerimizin sütü boldu. Hem ailemizin ihtiyacı karşılanır; hem süt, peynir, tereyağı vb. gibi gereksinim fazlası ürünler alıcıya sunulurdu.

- Babası Hasan Bey Ülkücü Fikri Benimsemişti… -

İmamoğlu, babası Hasan Bey hakkında bilgi de verecekti. Beyanına göre Hasan İmamoğlu, 3 kardeşin en büyüğüydü. 1960’lı yılların sonuna doğru Ülkücü düşünceyi benimsemişti. Çevresinde ‘MHP’li!’ bilinirdi. ‘Ilımlı ve sağ duyulu’ydu! Fanatik değildi. Bu yüzden de tartışmalardan ve çatışmalardan uzak dur(ur)du. Çok sayıda ‘Solcu!’ arkadaşı mevcuttu. Diyalogu ve dostluğu öne çıkar(ır)dı. Yakın gönüldaşının yorumuyla, ‘Başı sıkışanlara yardım bile ederdi!’

Liseden sonra Erzurum Ziraat Fakültesi’ne kayıt yaptırdı. Ardından Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Bölümü’ne geçti. Eğitimini tamamlayamayacaktı. Babası Mevlüt İmamoğlu’nun ‘Sana ihtiyacımız var!’ çağrısına uydu, Trabzon’a döndü! Nalburiye dükkânın başına geçti. Aile şirketi daha sonra kereste ticaretine girişti. En sonunda da ‘İmamoğlu İnşaat’ markasını alacaktı!

Hasan İmamoğlu, 1980 sonrası aktif politikanın içinde yer aldı. ANAP’ın - Anavatan Partisi! - Trabzon’da kurucuları arasındaydı. 1984 - 1987 arasında, Trabzon Merkez İlçe Başkanlığı’nı yaptı. Hemşericilikten ötürü Mesut Yılmaz’ı destekledi. Ticarette yakaladığı yükselişi siyasette gösteremedi. İlçe kongresinde seçimi kaybetti. Milletvekilliği sözü verilmesine karşın vaat yerine getirilmedi. Kendisine haksızlık yapıldığını düşündü. Partiden ve politikadan soğudu. 

Hasan Bey’in ANAP yöneticiliği döneminde Ekrem İmamoğlu lise öğrencisiydi.Facebook’ta ‘Ümit Özdağ / Türk Milleti’nin Vekili’ sayfasında, İmamoğlu Ailesi hakkında - az bilinen ya da bilinmeyen! - bazı malûmata yer verildi. Ekrem İmamoğlu’nun amcası Ali (Müdafaa) İmamoğlu, Trabzon’da lise eğitimini tamamladı. Sınavlarda Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi’ni kazandı ve Adana’ya gitti. Adana Ülkü Ocakları’nda ve okulunda yöneticilik yaptı. 1980 sonrasında gözaltına alındı. Adana Polis Okulu’nda, 3 ay boyunca çok ağır şartlar altında nezarete tutuldu - Başka bir kaynağa göre de, yoğun işkenceden geçirildi ve hatta sakat kaldı! -

- Mevlüt Dedesi İstiklal Savaşı Gâzisi’ydi… -

Ekrem İmamoğlu’nun dedesi Mevlüt (Müdafaa) İmamoğlu, İstiklal Savaşı gazisiydi. 1895’de Pulathane’nin - Akçaabat! - Cevizli Köyü’nde dünyaya gelmişti. Çok sıska ve hastalıklıydı. ‘Yaşamaz!’ denilip bir köşeye itilmiş, adeta ölüme terk edilmişti! Ama Allah’ın verdiği ömür geri alınamayacağından, yaşamıştı! ‘Ailesinin hayattaki tek erkeğiydi!’ Torunu Ekrem İmamoğlu’nun aktarımıyla, Mevlüt Dede’nin öyküsü Cumhuriyet’imizin hikâyesine benzerdi! ‘En zorlu anda hayata tutunmak sonra yeni ve güçlü geleceği inşa etmek…’

Mevlüt Dede okuryazar değildi. Ama cehaletin her türüne karşıydı. Askerliğini yaptığı süreçte, eşinden gelen mektupları güvendiği arkadaş(lar)ına okut(tur)urdu. Cevap yazdır(ır)dı. Tahsilin önemini daha iyi kavramıştı. Köyünden tek okuryazar çıkmamıştı! Başta oğulları, bütün aile fertlerine hatta uzak yakın akrabalarına eğitimin önemini ve değerini anlatmaya/kavratmaya çalışırdı. ‘Katıksız Atatürk sevdalısıydı ve Cumhuriyet sevgisi ile doluydu!’ Dedenin ailesine bıraktığı en değerli miras: ‘Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına bağlılık’tı!’ 

Kurtuluş Savaşı’nda gösterdikleri üstün yararlılıktan ötürü aileye, - Cumhuriyet döneminde çıkan - 21 Haziran 1934 tarihinde kabul edilen! - Soyadı Kanunu’na göre… - bizzat Atatürk tarafından ‘Müdafaa’ soyadı verildi/uygun görüldü. - Aile daha sonra aile ismini ‘İmamoğlu’ olarak değiştirdi! - 

Mevlüt Dede, 1950’li yıllarda, kıt imkânlarına karşın ‘hac’ farizasını yerine getirdi.Küçük Ekrem, 6 yaşına kadar dedesi ile kalabildi. Mevlüt Dedesi’nin kısa süreye sığdırdığı yoğun sevgisine mazhar oldu. ‘Atatürk, Cumhuriyet ve Türk Milleti sevgisi/bağlılığı mirasını devraldı!’

Basında yer alan bilgilere göre dede Mevlüt İmamoğlu aktif siyasetle ilgilenmedi. Aile 1950’den itibaren DP’yi - Demokrat Parti! - destekledi. 1970’li yıllarda politik parçalanma görüldü. Ali Amcası MHP’li, diğer amcası da MSP’li - Millî Selamet Partisi! - diye bilinirdi. Ekrem İmamoğlu’nun anne tarafı CHP’liydi.

- İlkokulda Kuran Kursuna Gitti Ve Hentbol Oynadı… -

Ekrem İmamoğlu, ilk ve ortaokulu Akçabat’ta tamamladı. Kanuni Sultan Süleyman İlkokulu’na gitti. Yaz tatillerinde kuran kursuna devam etti. Çocukluk arkadaşı insani özelliklerini sıralayacaktı: ‘Arkadaş canlısıydı, açık sözlüydü, kolay iletişim kurardı! Herkese yardım etmeyi severdi…’

İmamoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildikten sonra annesi ve babası ile Umre’ye gitti. Hiçbir basın kurumuna haber ver(il)medi. - Reklam yapmaktan özellikle kaçındı! - Bir vatandaşın sosyal medyasında paylaştığı fotoğraf sonucu olay duyuldu. 

Devam ettiği ilkokul, Çocuk Esirgeme Kurumu’nun karşısındaydı. Dolayısıyla öğrencilerin çoğu ÇEK Yurdu’nda kalırdı. Yaşadığı süreç İmamoğlu’nun kişiliğini yakından etkileyecekti. ‘Yardımlaşmayı öğrendi. Elinde ne varsa arkadaşlarıyla paylaşırdı.’ İlerleyen senelerde de çoğu ile bağını koparmadı, iletişimi sürdürdü.İlk mektep sıralarında hentbola meraklıydı. Spora yatkınlığı/yetkinliği daha o yıllarda belliydi. ‘Okulun hentbol takımına girmeyi başardı!’ 

Okul takımı önce Trabzon Şampiyonu oldu. Karadeniz Grup Birinciliği’ni kucakladı. 1982’de, Aydın’da yapılan Türkiye Hentbol Finalleri’nde, beşincilik derecesine ulaştı. Başarılarında en büyük pay: Beden Eğitimi Öğretmeni Haydar Kazaz Bey’e aitti. Haydar Bey, Trabzon’da hentbol sporunun alt yapısını kuran, gençlere sevdiren kişiydi. ‘Trabzon Hentbol Takımı defalarca Türkiye Şampiyonu oldu!’Küçük Ekrem, ilk defa Trabzon dışına çıkmıştı! Bir röportajında, ‘Aydın’da her sokakta mandalina, portakal ağaçlarını görünce çok şaşırdık. İlk işimiz dallara saldırmak oldu,’ diyecekti. 

Bazen okuldaki kursu asar, denize yüzmeye veya yeşil sahaya top koşturmaya giderdi. Ama derslerinde de başarılıydı. İki büyük tutkusu: Okul ve spordu! Babası, biricik oğlunun üzerine titrerdi. ‘Eğitimini ikinci plana almasını, akranlarından geride kalmasını kabullenemezdi.’ Bölgenin tek yatılı hususi eğitim kurumu, Trabzon’daki Özel Köşk Lisesi’ydi. İngilizce eğitiminde başarılıydı. Ekrem İmamoğlu, yabancı dil sorunu çözdü: İngilizce’yi mükemmelen öğrendi. 

Ekrem İmamoğlu, lise birinci sınıfta okul gazetesinin yazar kadrosuna girdi. Röportajlar yaptı. İlk mülakatı, dönemin Trabzon Belediye Başkanı Orhan Karakullukçu’laydı. 

Daha sonra kaydını Trabzon Lisesi’ne aldırdı. Okul, bünyesinden yetişen ünlü sporcularla özellikle de futbolcularla adını duyurmuştu. İmamoğlu da mektebin ‘ayaktopu’ takımında oynamayı, kalesini korumayı düşünüyordu. ‘Şenol Güneş ve Kadir Özcan’ın ter akıttığı 1 numaralı formayı giymeyi başaracaktı!’ Amacına ulaştı ama yorucu antrenmanlardan ötürü derslerinden geri kaldı. İnkılâp Tarihi dersinden ikmale kaldı. Bütünleme sınavını başarıyla verip sınıfı geçti. ‘Okulunun 100. kuruluş yıldönümünde mezun oldu!’ 

Trabzon’un 2 eski ve köklü futbol takımından Sebatspor’dan transfer teklifi aldı. Sözleşme imzalayacağı süreçte amcası Ali İmamoğlu duruma müdahale etti. Yeğenini Kıbrıs’a götürüp eğitimini sürdür(ebil)me kapısını araladı. - Ali İmamoğlu, yeğeni Ekrem’i ilkokul sıralarında ‘Oğuz Kaan Destanı’ ile tanıştırandı! -

- Türk Ocağı Limasol Spor Kulübü’nün File Bekçisi ‘Uçan Çuval’… -

İmamoğlu Ailesi, 1987’de, İstanbul’a taşınma kararı aldı. Ekrem de aynı yıl Üniversite Sınavları’na katıldı. Amacı: İnşaat mühendisi olmaktı. Futbol sevdası yüzünden, derslerine yeterince çalışamadığından, beklediği başarıyı sağlayamadı. Kıbrıs’taki Doğu Akdeniz Üniversitesi’nin seçme imtihanlarına da iştirak etti. İnşaat Bölümü’nü kazandı fakat yeni okulundan ve kısımdan memnun kalmadı. Ailesinin de desteği/onayı ile Girne Amerikan Üniversitesi’nin İşletme Fakültesi’ne naklini yaptırdı. Burada da futboldan kopmadı. Türk Ocağı Limasol Spor Kulübü’nün file bekçiliğini yaptı. KKTC Liği’nde top koşturdu. Son derece başarılıydı. Lakabı da ‘Uçan Çuval’dı! 1.83 metre boyundaydı. 78 kilo ağırlığındaydı.

Futbol en önemli hobisi, belki de ilk aşkıydı! Ailesi, Ekrem’in spor sevdası yüzünden eğitimini aksatmasından korktu. İstanbul’a çağırdı. İstanbul Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümü’ne yatay geçiş yaptı. Lisans eğitimini tamamladı. Yine aynı kurumun İnsan Kaynakları ve Yönetimi’nde yüksek lisansını/‘master’ini de ikmal etti.

Ailesinin teşviki, tecrübe kazanmak gayretiyle ticarete atıldı. Yıl 1991’di. Bir yıl sonra Güngören’de köfteci dükkânı açtı. Trabzon Akçaabat’ın leziz etiyle yoğrulan köfteleri tanıtmayı görev edildi. 1995’de Üsküdar’da ikinci, 1998’de Beylikdüzü’nde üçüncü şube(ler) açıldı. Şirinevler ve Gaziosmanpaşa ile büyüme sürdürüldü. Ekrem İmamoğlu, 2001’de, aile ise 2009’da gıda işlerinden tamamen çekildi. 

Ekrem İmamoğlu, inşaat ve taahhüt işleriyle uğraşan aile şirketine dâhil oldu. Bir süre sonra da işletmenin Yönetim Kurulu Başkanlığı’na getirildi. Kuruluşun çalışma alını Beylikdüzü’ydü. Bazı yakın ilçelerde de faaliyetleri mevcuttu. Aile Beylikdüzü’nde otururdu. İşletmenin yönetim merkezi Kadıköy’deydi. İmamoğlu’nun okulu Avcılar’daydı. Ekrem İmamoğlu’nun zamanı yollarda, işyerlerinde geçerdi. ‘Nefes almaya zamanı yoktu!’ 

Ekrem İmamoğlu sporla özellikle de futbol ile ilişkisini hiç kesmedi. Beylikdüzüspor Kulübü’nde yöneticilik yaptı. 31 yaşında Trabzonspor Kulübü’nün Futbol ve - daha sonra da! - Basketbol Şubeleri’nde de idarecilik görevlerinde bulundu. ‘Kendi beyanına göre, 2008 yılında Basketbol Şubesi’nin kuruluşunda büyük pay sahibiydi!’

- ANAP’la Başlayan Siyaset Maratonu… -

1990’lı yıllarda siyasete de ısındı. Biyografisine ve yakın çevresine bakılırsa, babasının izinden yürüdü: Anavatan Partisi’ne katıldı. Gençlik Kolları’nda etkin görevler aldı. ‘ANAP’a sempatim vardı. Tabii ve rasyonel adamdım. Kısa sürede de tanındım,’ şeklinde konuşacaktı. Mükerrem Taşçıoğlu’nun İstanbul İl Başkanlığı yaptığı dönemde, il yönetiminde görev önerisi de alacaktı. Hakkında yazılanlara göre, ‘İl Başkan Yardımcısı’ oldu!   

2000’li yılların başında CHP’ye sempati duydu ve yakınlaştı. İkamet ettiği ilçenin yerel yönetiminden memnun değildi. Bir rivayete göre, 2004’de Beylikdüzü Belediye Başkanlığı’na aday olması önerisi geldi. Ama hem işlerini, hem Trabzonspor’daki yöneticilik görevini bahane etti. Cazip teklifi geri çevirdi!2008’de, eşi Dilek İmamoğlu’nun fikrini ve desteğini aldı. Siyasete girme düşüncesini ilk kez onunla paylaştı. Bayan İmamoğlu, ‘CHP dışında başka bir partiden aday olursan, seni desteklemem,’ diyecekti. CHP’ye resmen üye oldu. Partiye giriş sebebini de eğip bükmeden doğrudan açıklayacaktı: ‘Beylikdüzü’nde yaşardı. Yerel yönetimin idare şeklinden gayri memnundu. Şirketi ilçe sınırları içinde binlerce konut üretmişti. ‘İki çocuğu da burada doğmuştu!’ Toplum yaşamına yönelik özgün düşünceleri/projeleri vardı. ‘Mahalli yöneticilerin kente, insana bakışından, partizanlık duygularından rahatsızdım…’ ‘Mücadeleye girmeliyim, dedim. Siyaset kararı verdim.’ Çeşitli toplum kesimlerinden destek gördü ve kararını uyguladı.

CHP’ye üyelik başvurusu yapmadan önce, çok geniş - 100 kişiyi aşan! - aile toplantısı düzenledi. Büyüklerinin fikrini öğrenmeyi, onayını almayı düşündü. Görüşlerini, projelerini anlattı. En önemli sorusu: ‘Siyasete girdiğimde, siz de politika ile uğraşacak mısınız,’ idi. ‘Evet!’ cevabı verilirse, kararını erteleyecekti. Ama beklediği desteği buldu. - Dayısı Cemal İnan, CHP’den Beylikdüzü Belediyesi Meclis Üyesi’ydi. Amcası Ali İmamoğlu, 2004’de, AKP’den aynı ilçenin belediye başkanlığına aday adaylığını koymuştu! -

- Atatürk’ün Aziz Ruhuna Mevlit Okutmaya Başladı… -

2009 Yerel Seçimleri’nde, CHP’den ‘Beylikdüzü Belediye Başkan Adaylığı’ başvurusunda bulundu. Ancak kabul görmedi. Aynı sene, - 27 Aralık 2009’da! -, CHP’nin Beylikdüzü İlçe Başkanlığı’na seçildi. - Görevi 5 yıl aralıksız sürdürecekti! - İlçede yaşayan hemen herkesle sıcak ilişkiler kurmaya çalıştı. Hane hane dolaşıp kendini tanıttı. Halkın ihtiyaçlarını belirledi. İz bırakan, farklı işler yaptı! Tenkit edildi ama icraatını değiştirmedi. ‘İlk dönemde, kendi partimden arkadaşlarım eleştirdi. ‘AK Partili, MHP’li,’ dediler. Rahatsız olmadım. Benim değerli bulduğum: ‘Toplumun her kesimine yakın olduğumu hissetmekti!’ diyecekti. 2011’de, son derece mühim önerisini hayata geçirecekti! CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu telefonla aradı. ‘Müsaadeniz olursa,’ diye söze girdi.’ ‘10 Kasım’da, partim adına Atatürk için mevlit okutmak istiyorum!’ Kılıçdaroğlu, öneriye memnuniyetle karşıladı. Hemen onay verdi. İmamoğlu, her 10 Kasım’da, Türkiye Cumhuriyeti’nin Banisi/‘Kurucusu’ Mustafa Kemal Atatürk’ün aziz hatırasını camide anmayı başlattı ve devam ettirdi!

13 February 2024 12:19
171 kez okundu

Ali Hikmet İnce



Benzer Yazılar

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 2

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

Kardeşini Zehirleten Padişah!

Fatih’in büyük oğlu Şehzade Bâyezid, babasının ardından tahta çıktı. Fakat atasının izinden gitmedi. Resim, heykel gibi güzel sanatlara uzak durdu. Hatta bazı dinî saiklarla yasak(lar) getirdi. Oysa şehzadeliğinde ‘hazcı anlayışı’ benimsemişti.

Maksim Gorki ‘Seven Banker’

Adından daha ziyade mesleki unvanı ile tanındı. Her gün gazetelerin birinci sayfalarını haber(ler)i, iç yapraklarını da reklam(lar)ıyla doldururdu. Tek kanallı TRT televizyonunda günün her saatinde şirketlerinin ‘paralı tanıtımını’ yapan kısa bantlar dönerdi. Bankalardan daha fazla mevduat toplamayı başardı. Yüksek faiz dağıtırdı. Ama yükselişi gibi ‘inkırazı’/çöküşü de pek hızlıydı. ‘Banker Kastelli’ olarak bilinen, milyonlarca kişiyi peşinden sürükleye(bile)n Abidin Cevher Özden kimdi?

MİT’çi Aktör / I

Avrupalı ve ABD’li ünlü yıldızlar gibi bol para kazandı. Geleceğini düşünmeden harcadı. Hovardaydı, güzel kızlara ve kadınlara düşkündü. Lüks yatında/karavanında misafir eder, ‘mirasyedi hayatı’ yaşardı. 8 kez nikâhlanıp boşandı. Sadece özel yaşantısıyla değil, filmleriyle de iz bıraktı, ‘gıpta’ ile izlendi!

MİT’çi Aktör / 2

Avrupalı ve ABD’li ünlü yıldızlar gibi bol para kazandı. Geleceğini düşünmeden harcadı. Hovardaydı, güzel kızlara ve kadınlara düşkündü. Lüks yatında/karavanında misafir eder, ‘mirasyedi hayatı’ yaşardı. 8 kez nikâhlanıp boşandı. Sadece özel yaşantısıyla değil, filmleriyle de iz bıraktı, ‘gıpta’ ile izlendi!

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 2

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 2

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 2

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 2

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 2

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 2

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

CIA’nin Hedefindeki ‘Düşünce Silahşoru’

Osman Nuri Koçtürk, tek başına ABD’ye kafa tuttu/savaş açtı. Süt tozu, hibrit tohum, yumurta/et tavuğu, soya yağı, yabancı menşeli gübre gibi hayati ürünlere karşı çıktı. Süper/’emperyalist’ devletlerin, ‘zayıf müttefiklerinin topraklarını ve insanlarını deneylerinin malzemesi olarak kullandığını’ ortaya koydu/ispat etti. ‘Yeniçağın yeni silahlarını teşhir etti!’

‘Kamu Hizmeti’ Veren Lüks Mama

Lüks Nermin; İstanbul’un en ünlü - yerli! - kadın satıcılarındandı; dönemin iktidarına yakın durmuş; kendisinden istenileni yapmış ve politikacıların desteğini görmüştü.

Bataklıkta Açan Çiçek: ‘Esengül’

Esengül, 24 yıllık kısacık ömründe çoğumuzun yüreğine dokunmayı başardı. Şarkılarıyla yaşamımıza karıştı, kalplerimizi sızlattı. Küllenmiş hatıralarımıza yeniden köz verdi. İstanbul’un varoşlarına yerleşe(bile)n Anadolu insanının sevda/hasret dünyasını canlı tuttu.

MİT’çi Aktör / I

Avrupalı ve ABD’li ünlü yıldızlar gibi bol para kazandı. Geleceğini düşünmeden harcadı. Hovardaydı, güzel kızlara ve kadınlara düşkündü. Lüks yatında/karavanında misafir eder, ‘mirasyedi hayatı’ yaşardı. 8 kez nikâhlanıp boşandı. Sadece özel yaşantısıyla değil, filmleriyle de iz bıraktı, ‘gıpta’ ile izlendi!

MİT’çi Aktör / 2

Avrupalı ve ABD’li ünlü yıldızlar gibi bol para kazandı. Geleceğini düşünmeden harcadı. Hovardaydı, güzel kızlara ve kadınlara düşkündü. Lüks yatında/karavanında misafir eder, ‘mirasyedi hayatı’ yaşardı. 8 kez nikâhlanıp boşandı. Sadece özel yaşantısıyla değil, filmleriyle de iz bıraktı, ‘gıpta’ ile izlendi!

Osmanlı’nın Rum ‘Valide Sultanları’

Orhan Gâzi’nin birinci eşi ‘Holofira’ ya da ‘Nilüfer Hatun’, Osmanlı Hanedanı’na giren ilk ‘yabancı kökenli gelin’ti. Kroniklere/tarihçilere bakılırsa, oğullarının padişahlığını gören ‘ecnebi’ hanım sultanların sayısı 23 idi! Bazılarına göre, adet daha da fazlaydı!

Zeki Müren’in Bilinmeyenleri

‘Sanat Güneşi’ diye de tanınan, ünlü TSM sanatçısı Zeki Müren, toplumun değer yargılarına azami saygı göstermeye çalıştı. İstanbul’da bir köyün okulunu, camisini, kütüphanesini ve yolunu yaptırdı. Hayırlarının kimse tarafından bilinmesini istemedi, reklâmını yapmadı. Görkemli/şaşaalı yaşadı fakat çoğu sırrını da yanında götürdü.

Hitler’in Türkiye’yi İşgal Planı

Hitler’in Alman Gizli Servisi’nde çok güvendiği elemanlardan oluşan bir gruba Türkiye ile ilgili ‘çok gizli’ bir işgal planı hazırlattığı iddia edildi.

Karısından Tokat Yiyen Ulaştırma Bakanı

Mehmet Barlas; anılarını Dün Dündür/Mehmet Barlas Kitabı’nda topladı. Güncel siyasetin tanınan üstat yazarı, usta gazeteci hatıralarında ünlü/toplumun önündeki insanların şaşırtıcı hikâyelerini anlatıyor.

Cenazesinde Alkış İstemeyen Sanatçı

Sümer Tilmaç, anne karnında sahneye çıkmıştı. Yaşamı boyunca tiyatronun tozunu yutmayı, sinemanın spotlarında aydınlanmayı/görünmeyi kabullendi. Beyazperdede ve televizyonda unutulmaz/ölümsüz tipler çizdi/bıraktı.

‘Cami Yaptıran’ Reis-i Cumhur

İsmet İnönü, siyaset yaptığı yarım asırlık müddette, ‘Din Düşmanı’, ‘Cami Satıcısı’, ‘Alnı Seccadeye Varmayan’ gibi çok ağır ithamlara/suçlamalara maruz kaldı. İddia sahipleri kutsal dinimizden yarar/çıkar sağlayan, kendilerini keramet sahibi sanan/gören, daha da önemlisi Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kadro/ideolojiye karşıt/düşman kişi(ler) ve çevrelerdi.

‘Acıların Kadını’ Bergen’in Bol Acılı Öyküsü

Rivayete göre, babası, kızının şarkıcılık yapmasına rıza göstermemişti. Hasta yatağında, ölümün eşiğinde, ‘Belgin şarkıcı olursa, iki yakası bir araya gelmesin,’ diye beddua etmişti.

Çifte Tabancalı Aktör: Gazanfer Özcan

Gazanfer Özcan; eski tabirle ‘nevi şahsına münhasır’ tiyatro insanıydı. Kendisiyle barışıktı; ailesine ve sanatına bağlıydı. Son nefesine kadar sahnenin tozunu yuttu; öldüğünde devlete vergi borcu çıktı.

Lavinia: Şairini Tanıyamayan Şiir

Özdemir Asaf’ın ünlü dizelerindeki adı Lavinia idi Mevhibe (Meziyet) Beyat’ın …

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 2

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

Hücreye Atılan Aktör

Akan, sıkı Atatürkçü idi. Büyük önderin fikirlerinin, eserlerinin, hatıralarının takipçisiydi. Mustafa Kemal Paşa’ya ait paltoyu olağanüstü dikkatle/özenle saklardı. Her 10 Kasım’da, sahibi olduğu ilkokulda öğrencilere, velilere ve öğretmenlere sergilerdi.

Beşiktaşlı Kartal Tibet

Sinemanın ünlü, yakışıklı, zengin, pek kabiliyetli, çok yönlü ismiydi. İşine ve evine önem verdi. Sade, dedikodudan uzak, huzur dolu hayatı özledi, yaşadı. Mutluluğu hanesinde ve ailesinde buldu. Eşine ve çocuklarına sıkıntısız, sevgi dolu ve zengin sayılabilecek yaşam sunabilmenin gayreti içinde oldu. Kaliteli eğitim aldırdı.

Türkeş, MBK’den Nasıl Tasfiye Edildi?

Atatürk’ün manevi kızı Prof. Dr. Afet İnan’ın Ankara’nın Necatibey Caddesi’ndeki mütevazı evinde ‘14’ler’ tanımlamasıyla siyasi tarihimize geçen grubun kaderi çizildi. CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, CHP Genel Sekreteri İsmail Rüştü Aksal ve MBK’nin 2 etkin üyesinin çok gizli toplantısında ülkenin yakın geleceğini etkileyecek önemli karar alındı.

Musikimizin Son Muhteşem İncisi

İnci Çayırlı, Münir Nurettin Selçuk, Emin Ongan, Saadettin Kaynak gibi klasik musikimizin son döneminde yetişen geleneksel halkanın temsilcisiydi. Birikimini nefes aldığı sürece öğretmeye çalıştı.

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 2

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

Osmanlı'nın İlk ‘Hadım’ Sadrazamları

Osmanlı’nın Balkan’dan devşirdiği, hadım ettirip, Enderun’da eğitime aldığı sonra da devlet görevi verdiği kişiye ‘Akağa’ denirdi. Aralarından beylerbeyi, vezir, ordu komutanı ve hatta sadrazam(lar) çıktı. İlk ‘buruk vezîr-i âzam’ da, ‘Hadım Ali Paşa’ydı!

‘Zânî!’ Maymunları İdam Ettiren Molla

Molla Abdülkerim Efendi, Sultan Murâd-ı Sâlis’in şehzadelik döneminde hocası, sonradan da saray imamı ve en güvendiği ‘akıldane’siydi. Padişah’a her dediğini yaptır(ır)dı. Rumeli Kazaskeri iken ününün/cesaretinin doruklarına tırmandı.

Evini Satıp İşçi Maaşlarını Ödeyen Başkan

Fatma Girik, ‘içimizden/bizden birisi’ydi. Yeşilçam’ın ve Memduh Ün’ün ‘Fato’suydu. İnandığı gibi yaşadı. Engelleri aşmasını bildi. Kendini daima yenilemeye/geliştirmeye gayret etti. Tecessüs sahibiydi, öğrenmeye açtı. Sinemayı ve siyaseti tecrübeli ustalardan kavrama şansını yakaladı. Evinde çok zengin kitaplığı vardı. Her gün düzenli şekilde okurdu, tartışırdı. Hayatı sorgulardı.

Diğer Muhtelif Yazıları

CIA’nin Hedefindeki ‘Düşünce Silahşoru’

Osman Nuri Koçtürk, tek başına ABD’ye kafa tuttu/savaş açtı. Süt tozu, hibrit tohum, yumurta/et tavuğu, soya yağı, yabancı menşeli gübre gibi hayati ürünlere karşı çıktı. Süper/’emperyalist’ devletlerin, ‘zayıf müttefiklerinin topraklarını ve insanlarını deneylerinin malzemesi olarak kullandığını’ ortaya koydu/ispat etti. ‘Yeniçağın yeni silahlarını teşhir etti!’

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 2

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

Cem Karaca’dan ‘Karabağ Şarkısı’

Cem Karaca, babası Mehmet Bey’in öğüdüne bağlı kaldı: ‘Bu toprakların ezgilerini söyledi!’ Türk Dünyası’na ilgisini hiç azaltmadı. Karabağ’ın işgalini telin etti! ‘Karabağ Şarkısı’nı besteledi. ‘Nerede Kalmıştık?’ adlı kasetinde yer verdi.

Adı Filistin Olan Sevda

Cem Karaca, ülke ve dünya sorunlarıyla yakından ilgilendi. Filistin’in ezilen halkına karşı özel alâka/sempati duydu. ‘Mutlaka Yavrum’ gibi bazı popüler parçalarını ithaf etti. Kamuoyunda farkındalık yaratmaya çalıştı.

‘GPS’li Bavul’ İle Taşınan Dolarlar

‘Kısa sürede yüksek kazanç sağlama’ vaadi çoğu kişiye çekici geldi. ‘Tatlı dilin yılanı yuvasından çıkarması gibi, ‘emeksiz yemek’ hayali - aslında! - bütün birikimleri yok edecekti…’

Maksim Gorki ‘Seven Banker’

Adından daha ziyade mesleki unvanı ile tanındı. Her gün gazetelerin birinci sayfalarını haber(ler)i, iç yapraklarını da reklam(lar)ıyla doldururdu. Tek kanallı TRT televizyonunda günün her saatinde şirketlerinin ‘paralı tanıtımını’ yapan kısa bantlar dönerdi. Bankalardan daha fazla mevduat toplamayı başardı. Yüksek faiz dağıtırdı. Ama yükselişi gibi ‘inkırazı’/çöküşü de pek hızlıydı. ‘Banker Kastelli’ olarak bilinen, milyonlarca kişiyi peşinden sürükleye(bile)n Abidin Cevher Özden kimdi?

Asit Dolu Fıçıya Atılan Başbakan

Patrice Lumumba, Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin seçimle/halkın oyuyla işbaşına gelmiş ilk başbakanı idi. 4 ay görevde kalabildi. İcraatlarıyla değil de dramatik katlinin yarattığı sansasyonla/tepkiyle tanındı. CIA’nın örgütlediği onlarca kanlı darbenin talihsiz kurbanları arasındaydı.