‘Cami Yaptıran’ Reis-i Cumhur

İsmet İnönü, siyaset yaptığı yarım asırlık müddette, ‘Din Düşmanı’, ‘Cami Satıcısı’, ‘Alnı Seccadeye Varmayan’ gibi çok ağır ithamlara/suçlamalara maruz kaldı. İddia sahipleri kutsal dinimizden yarar/çıkar sağlayan, kendilerini keramet sahibi sanan/gören, daha da önemlisi Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kadro/ideolojiye karşıt/düşman kişi(ler) ve çevrelerdi.

‘Cami Yaptıran’ Reis-i Cumhur

Paşa, ‘Dini inancın sadece Allah ile kul(lar) arasında olduğuna inanırdı. Şahsi itikat biçiminin de kimseyi ilgilendirmeyeceği görüşünde’ydi. 

Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı, iktidar partisi liderliği hatta ana muhalefet fırkası başkanlığında bulundu. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ilk 50 yılında en derin izleri bırakanlardandı. Taraftarları, sevenlerince ‘Kurtuluş Savaşı Kahramanı’, ‘Lozan Kahramanı’ vb. payelerle anıldı, taltif edildi. Muarızları, rakiplerince de suçlandı: ‘Din Düşmanı’, ‘Osmanlı Düşmanı’, ‘Cami Düşmanı’ vb. ‘iğrenç’, ‘ilgisiz’ bir sürü asılsız ithamla adı yan yana getirilmeye çalışıldı. Ama İsmet İnönü, Cumhuriyet’i kuran kadronun temel politikalarından taviz vermedi. Laikliği son nefesine kadar savundu. İnanç tüccarlarına, dini kullanan sahte din adamlarına, sözde tarikat şeyhlerine yüz vermedi. Aksine Türk insanın pozitif bilimlerle aydınlanmasını, kutsal dinini asli kaynaklarından öğrenmesini savundu: ‘İslam, birilerinin tekelinde olamazdı. Kimilerine çıkar sağlayacak şekilde de kullanılamazdı!’

İsmet İnönü ve soyadını gururla taşıyan ailesi, üzerinde yaşadığımız toprakların insanlarıydı. Gerek hayat biçimleri, gerek inanç şekilleri, gerek duyuşları, bizden farklı değildi. 

- Cevriye Hanım Tam Bir ‘Osmanlı Kadını’ydı… -

Aile’yi tanıyanların anlatımına göre, İsmet İnönü’nün annesi, Cevriye Hanım, tabirin tam anlamıyla ‘Osmanlı Kadını’ydı. Genç kızlığında başına taktığı ve son nefesine kadar çıkarmadığı siyah başörtüsünü ‘inancının gereği’/‘simgesi’ gördü.

Cevriye (Temelli) Hanım, Rumeli kökenli aileye mensuptu. - Babası, günümüzde Bulgaristan sınırları içinde kalan Razgrad şehrinde medrese hocası, Müderris Hasan Efendi’ydi! - Aynı şehirde, 1867’de dünyaya geldi. Hane halkı, 1870’de İstanbul’a hicret etti. Eşi, Reşit (Temelli) Bey, aslen Bitlisli idi. Şehrin tanınmış ailelerinden Kürümoğulları’na mensuptu. Cevriye Hanım, 14 yaşındayken, 1880’de, Reşit Bey ile hayatını birleştirdi. - İsmet (İnönü) Bey, ailenin 2. çocuğuydu. İzmir’de, 1884’de dünyaya geldi! - Aile, 1920’de, velinimetlerini, hanenin asli direğini kaybetti. ‘Reşit Bey, aniden vefat etti!’ Cevriye Hanım, 4 çocuğu ile - adeta! - kala kaldı. Yılmadı, başını dik tuttu, ailesine sarıldı. Dirayetliydi, akıllıydı, kuru ekmeği sade suya katık etti, tahammül gösterdi. Otoritesi ile çocuklarını bir arada tuttu. Yetişmelerini, toplumda yer almalarını sağladı. Son nefesini verene kadar da, elini/idaresini evlatlarının üzerinden çekmedi. Kıymetli oğlu İsmet İnönü’nün siyasetteki başarısını, yaşadığı evreleri yakından gördü.

- Cevriye (Temelli) Hanım, İnanmış ‘Müslüman’dı… -

Cevriye Hanım, inanmış ‘Müslüman’dı. Günlük hayatını mensubu olduğu dinin gereklerine göre yaşamaya çalışırdı. Her gün 5 vakit namazını zamanında eda ederdi. Ramazanlarda, gelinleri ve ailenin diğer hanımları ile teravih namazlarını huşu içinde kılardı. Çevresine dahi duyurmadan - imkânı nispetince! - zekâtını verir, sadakasını dağıt(tır)ırdı. Kandillerde, dini bayramlarda kendi adına kurban(lar) kestirir, fakir fukaraya gönderirdi. Manevi değer(ler)inin yüksek olduğuna inandığı hat, levha örneklerini evin duvarlarına astırırdı. Gönlünde yatan hasletlerden birisi de, Kâbe’nin belirli periyotlarda yenilenen örtüsünden bir parçaya sahip olabilmekti! - Üzerine titrediği sevgili oğlu İsmet İnönü, Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı’ydı! - Kâbe’nin anahtarlarını asırlardır elinde bulunduran Benî Şeybe Ailesi’nin o günkü temsilcisi Şeyh Şeybi’ye mektup yolladı. ‘Kâbe Örtüsü’nden bir parçanın kendisine gönderilmesini talep etti!’ İnönü Ailesi’nin büyüğü/‘manevi reisi’ Cevriye Hanım, kutsal mekânı saran üzeri işlemeli örtünün ruhanî değerinin farkındaydı. Nitekim isteği hemen yerine getirildi. ‘Rüyası gerçekleşti!’ Vefatında tabutunun üzerine örtülmesini sonra da ‘aile yadigâr’ şeklinde korunmasını/saklanmasını murat/vasiyet etti. ‘Yakın çevresindeki birkaç kişinin dışında konuya bilen yoktu!’

- Demokrat Parti, ‘CHP’yi Dindarlara Sempatik Görünmeye Çalışmakla’ Suçladı… -

Aradan yıllar geçti, 1949’da, Hac yolculuğu serbest bırakıldı. Hürriyet Gazetesi’nin tanınmış muhabiri/röportaj yazarı Hikmet Feridun Es, özel şekilde Suudi Arabistan’a gönderildi. Bol fotoğraflarla süslü hac röportajları yapacaktı. Gazetesi de ülke insanına en taze haberleri ulaştıracaktı. Es, görevini başarı ile yerine getirdi. Hatta Kâbe Anahtarcısı Şeyh Şeybi ile de görüştü. Söylediklerini kelimesi kelimesine yayınladı. Şeyhin beyanı ilgi çekiciydi: ‘Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün annesi Cevriye Hanım’dan mektup aldım. Hanımefendi, Kâbe Örtüsü’nden bir parça istiyordu! Dileklerini ‘emir telakki edip’ yerine getirdim!’

Es’in röportajı okuyucu(lar) kadar siyasetçilerin de ilgisini çekti. TBMM’de, CHP’den ayrılıp grup kurmayı başaran DP - Demokrat Parti! -’nin sözcülerinin dil(ler)ine pelesenk oldu. ‘‘Laikliğin yılmaz savunucusu’ CHP, dindar kesim(ler)e sempatik görünmekle suçlandı!’ Oysa talep son derece ‘masumane’ydi. ‘Dar bir çevrede bilinmesine/kalmasına da özellikle dikkat edilmişti!’

- Kâbe Örtüsü, İnönü’nün Tabutunu Da Manen Süsledi… - 

Cevriye Hanım tarafından getirtilen ‘Kâbe Örtüsü’, İsmet İnönü’nün tabutunun üstüne de örtüldü. Hemen yanında da ‘Türk Bayrağı’ vardı. Olayın yakın şahitleri arasında, dönemin Çankaya Müftüsü Mehmet Özcan Bey de bulunuyordu. İnönü’nün ruhunu teslim ettiği 25 Aralık 1973 Pazartesi günü, Pembe Köşk’ten Çankaya Müftülüğü’ne telefon edildi. Defin işlemleri için hazırlık ve yardım edilmesi istendi. Özcan Bey, yanına 2 imam alıp Köşk’e ulaştı. Cenaze yıkandı, kefenlendi ve tabuta konuldu. Mevhibe Hanım, aile yadigârı Kâbe Örtüsü’nü uzatıp, sandukanın üzerine örtülmesini istedi. Olayın şahidinin beyanına göre bazı paşalar, itiraz etmeye kalkıştı: ‘Laikliğe aykırı’ buldular! Ama Mevhibe Hanım sessiz kalmadı. Emredercesine sesini yükseltti ve - mealen - dedi ki:

‘Beyler! İsmet Paşa, doğarken de, ölürken de Müslüman’dı. Ne dinini, ne ırkını inkâr etti! Kâbe Örtüsü, tabutunun üzerine serilecek! Benim ve ailemin isteğidir!’

Başkaca itiraz görülmedi/yaşanmadı. Mevhibe Hanım’ın ‘Osmanlı tavrı’ dediğini yaptırdı: ‘Türk Bayrağı ve Kâbe Örtüsü Sandukanın üzerine birlikte serildi!’

Defin töreni tamamlanınca, ‘Kâbe Örtüsü’ aile ocağına geri döndü.

- Atatürk Ve Devrim Karşıtlarının Hedefindeki İlk İsim: İsmet İnönü’ydü… - 

İsmet İnönü, özellikle Cumhurbaşkanlığı döneminde ve sonrasında acımasızca eleştirildi. Demokrat Parti’nin 10 yıl süren iktidarında hedefteki ilk isimdi. Üzerine en çok gidilen, en sert/acımasız tenkit edilendi. 

Oysa İnönü, Cumhuriyet’in temellerini güçlendirmeye çalıştı. Siyasi hayatı boyunca laikliğin ve Atatürk’ün görüşlerinin tavizsiz savunucuydu. Yüce dinimizin bazı bezirgânlar ve siyasiler tarafından istismar edilmesine, çıkar aracı yapılmasına göz yummadı, izin vermedi. ‘Askerin mutlak şekilde siyaset dışında kalması,’ fikrinin ödünsüz uygulayıcısı ve takipçisiydi!’

Toplumu izlemekten, taleplerini görmekten/karşılamaya çalışmaktan da geri durmadı. ‘Din eğitiminin mutlak şekilde devlet gözetiminde ve denetiminde yapılmasını prensip edindi!’ Pozitif bilimleri de tahsil etmiş, aydın, dünyayı ve ülkesini tanıyan din adamlarının yetişmesinin gerekliliğini ısrarla savundu. ‘İmam Hatip Okulları’nın ihtiyaca cevap verecek sayıda artırılması’ projesi de kendisine aitti!’ Nitekim CHP’nin son Başbakanı Prof. Dr. Şemsettin Günaltay’ın ve bakanların imzalarını taşıyan kanun teklifinin kabulü ile ‘Din Eğitimi ve Öğretimi’nin yeni yasal temellere oturtuldu. ‘DP Grubu da, CHP’nin önerisini destekledi!’

- Çocuklarına Kur’an Öğrettirdi, Arapça Dersleri Aldırttı… -

İsmet İnönü, Cumhurbaşkanlığı döneminde örnek aile reisiydi. Eşi, çocukları ve yakın çevresi ile ‘mütevazı/çağdaş Türk ailesi’ portresini başarıyla çizdi. Evlatları, sade vatandaşınkiler gibi devlet okullarına gitti. Çevreden, bulundukları şehirden kopmadan yaşadılar. ‘Paşa’nın çocukları’ diye anılmadılar, üstün görülmediler! Eğitimlerine büyük özen gösterildi. Özel öğretmenler de tutuldu. Erdal, Ömer ve Özden İnönü, hem İngilizce, hem Fransızca öğrendi. Aile, en az 2 Batı dilini mükemmel kavramalarını amaçladı. Ankara Müftülüğü’nce görevlendirilmiş bir din adamı da Çankaya’nın devamlı ziyaretçisiydi. Çocukların Kur’an okuması, Arapça, fıkıh, siyer vb. dini bilgileri edinmesi hedeflendi. Özellikle dinsel vecibeler hakkında eksiksiz ve doğru malumat almaları amaçlandı.

İnönü Ailesi, bir arada/birlikte yemek yemeyi severdi. Sofranın, çocukların büyüklerini, yetişkinlerin küçükleri tanımasını kolaylaştırdığına inanılırdı. Ayrı kalmak, ilişkileri soğutabilir, birbirlerine yabancılaşmalarını sağlayabilirdi.

İsmet İnönü, aile üyeleri ile - ‘her zaman’/‘daima’ - demokratik ilişki kurdu. Muhatabının fik(irle)rine önem verdi. Çocuklarını sabırla/dikkatle dinledi, görüşlerini önemsedi. Tartışarak orta yolu bulmayı öğretti. ‘İstikbale yönelik seçimlerini serbest bıraktı!’ Erdal İnönü ‘fizikçi’, Ömer İnönü ‘mühendis’ mesleğini tercih etti. Özden İnönü, Metin Toker ile evlenmeyi kendi istedi.

- Mevhibe Hanım, Gönüllü Hastabakıcılık, İlk Yardım Kurslarına Katıldı… -

İsmet Paşa, ailesini her zaman hayatın içinde tuttu. Yaşamı en yakınlarıyla paylaştı. Birlikte eğlenmeye, daha çok zaman geçirmeye gayret etti. Ailesine hem Türk, hem Klasik Batı Müziği sevgisini aşılamaya çalıştı. Spor yapmalarını teşvik etti. Hep birlikte at binilirdi. Beraberce denize girilirdi, saatlerce yüzülürdü. Konuta daima bir jimnastik/beden eğitimi öğretmeni gelirdi. Mevhibe Hanım’a idman yaptırırdı. First Lady, ata biner, otomobil kullanır, yemek(ler) pişirirdi. Bayan İnönü, 2. Büyük Savaş sırasında sayısız kurslara da katıldı. Gönüllü hastabakıcılık, ilk yardım görevleri aldı. Halk Evleri’nin düzenlediği biçki dikiş faaliyetlerine iştirak etti.

İsmet İnönü’nün biricik kızı Özden Toker, aile yaşamı hakkında zaman zaman kısa bilgiler sundu. Kamuoyunu aydınlatmaya çalıştı. - Bayan Toker, Ankara Kız Lisesi’nin ardından, DTCF’nin İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. Edinburgh Üniversitesi’nde alan çalışması yaptı. Şubat 1955’de, Gazeteci Metin Toker ile hayatını birleştirdi. Eşinin yönettiği AKİS’de yazdı. Aynı zamanda 3 çocuk annesiydi. İnönü Vakfı’nın da başkanıydı! - 

- Çankaya Köşkü’nde 5 Vakit Namaz Kılınırdı… -

Özden Toker’in beyanına göre İnönü Ailesi, babaanne(leri) Cevriye Hanım’dan devraldıkları geleneklere uygun yaşadı. Metin Toker’in deyimi ile ‘Pembe Köşk’te hep birlikte kaldılar. Mütevazı hayat sürdüler. Evin hanımları her gün 5 vakit namaz kılardı. Özellikle sabah kahvaltılarında ve akşam yemeklerinde birlikte olmaya özen gösterilirdi. Paşa gecikirse, beklenirdi. Ramazan’da ve 3 aylarda dini vecibelere harfiyen uyulurdu. Sahura kalkılırdı. İftarda, ezanın okunup topun patlamasından sonra dualar eşliğinde, oruç(lar) açılırdı. Ramazan ayı boyunca iftar sofraları daima açıktı. Aile dostları, akrabaları, CHP’li eski ve yeni milletvekilleri eşleri ile gelirdi. Diğer siyasi partilerden politikacılar da katılırdı. Köşk’te mevlit(ler) de okutulurdu. Bahçede kurban(lar) kes(tir)ilir, Ankara’nın fakir fukarasına dağıtılırdı. ‘Yardım sahibinin adı anılmazdı/duyurulmazdı!’

Her Kurban Bayramı’nda da koyun(lar) ve inek(ler) kesilir, etleri yoksullara ulaştırılırdı.

- Çankaya Köşkü’nün ‘Seccadeli First Lady’leri… -

Çankaya Köşkü’nün ilk First Lady’si Latife Hanım, Sorbonne Üniversitesi mezunuydu. Dini vecibelerini aksatmadan yerine getirirdi. 5 vakit namazını kaçırmazdı. Çeyiz sandığında getirdiği ‘aile yadigârı’ seccadeyi kullanırdı.

Mevhibe İnönü de, eşi İsmet İnönü Cumhurbaşkanı seçilip Çankaya Köşkü’ne çıkınca, Latife Hanım’ın yolundan gitti. Seccadesini yanında götürdü. Müslüman aile kızı olarak, yıllarca aynı - mavi atlastan yapılmış, üzeri altın renkli simlerle işlenmiş! - namazlığı kullandı. Yakın çevrenin beyanına göre Mevhibe Hanım, ibadetini kazaya bırakmamaya aşırı özen gösterirdi! 

Mevhibe İnönü’nün çeyiz sandığında getirdiği, ölümüne kadar üzerinde namazını eda ettiği seccadenin diğer eşi de, İnönü Vakfı’na ait eşyalar arasında sergilendi.

3. Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın muhterem eşi Reşide Bayar Hanımefendi de, kâmil Müslüman kadındı. Namazlarını aksatmaz, Ramazan’da ve kutsal günlerde orucunu tutardı. Kurbanlarını - vekâlet usulü! - kestirir ve dağıttırırdı!

- Torunu Gülsüm Bilgehan, Anneannesinin Yaşam Öyküsünü Kitaplaştırdı… -

12 Eylül Darbesi’nin Lideri, Orgeneral Kenan Evren de, Çankaya Köşkü’nde eşi ve ebediyete intikal eden akrabaları için mevlit(ler) okuturdu. - Sakine (Evren) Hanım, sert, haksızlık kabul etmez, dosdoğru Anadolu insanıydı. Çankaya Köşkü’nde oturmayı kabul etmedi. ‘Halkın oyu ile seçilmeden asla gelmem!’ dediği yazıldı. Yakın çevresinde, ‘CHP’li!’ diye bilinirdi! - ‘Mevhibe Hanım, Evren tarafından okutturulan mevlitlere davet edilirdi/katılırdı!’

İsmet İnönü’nün torunu, Metin Toker ile Özden İnönü Toker’in kız(lar)ı, Gazeteci/Politikacı Gülsüm Bilgehan - Adalet Partisi eski Milletvekili, Maliye eski Bakanı Cihat Bilgehan’ın gelini, oğlu Mustafa Bilgehan’ın eşi! -, anneannesi Mevhibe İnönü’yü anlatan ‘Mevhibe / Çankaya’nın Hanımefendisi’ adlı 2 kitap yayınladı.

Mevhibe Hanım, ‘Hayatımın aşkı!’ diye nitelediği İsmet Paşa’yı her sabah evden dualarla uğurlardı. Bazen de küçük kâğıtlara kendi eliyle yazdığı duaları verirdi. ‘Yanından ayırmamasını tekraren hatırlatırdı!’ 

Torunlar okula giderken de aynı merasim tekrarlanırdı. ‘Hayır duası edilmeden/alınmadan’, salınmazlardı!

Paşa’nın yatak odasında, aynalı komodinin yaslandığı duvarda ‘Allah’ın Dediği Olur!’ panosu asılıydı! Paşa’nın biricik kızı Özden Hanım, ‘babasının ölümüne kadar levhanın yerinin hiç değiş(tiril)mediğini,’ açıklayacaktı.

- İsmet İnönü, Hem ‘İnanmış Müslüman’, Hem ‘Katıksız Laik’ti… -

Cumhuriyet’i kuran kadro, dini şahsi çıkarlarına, politikaya alet etmemeye özen gösterdi. Atatürk ve yakın mesai arkadaşları, ‘laiklik’ konusunda çok hassastı. Dini kullanmadılar ama İslam inancından ve buyruklarından da kopmadılar. Cumhuriyet’i ihdas edenler, Osmanlı’nın son nesliydi. Özellikle askerler, iyi eğitimliydi. Batı dilleri öğrendiler. Ülke sorunlarını yerinde belirlediler. ‘Türk Aydınlanması’nı başlattılar. ‘Laik devletin dini olmazdı fakat vatandaş, inancını dileğince seçebilir/yaşayabilirdi!’ 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, ‘inanmış Müslüman’dı, aynı zamanda ‘katıksız laik’ti! ‘Namaz kıldığını çok az kişi bilirdi/görürdü. Bazı vakit namazlarını kaçırsa da, kılmaya özen gösterdiği ifade edilirdi.’

İnönü Ailesi’nin erkek çocukları da dini vecibelerini yerine getirmeye dikkat ederdi. Erdal İnönü, 1947’de, Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Bölümü’nü tamamladı. Lisans diploması aldı. Gemi ile ABD’ye, California Teknoloji Enstitüsü’ne yüksek lisans derecesi için gitti. Ağabeyi Ömer İnönü de California’daki CALTECH Üniversitesi’nde öğrenciydi. Her ikisi de baba parası ile eğitimlerini sürdürüyordu, burslu değillerdi. İsmet İnönü, her oğluna - ayda! - 140 dolar gönderebiliyordu. Arada bir ABD’ye yolu düşen tanıdık(ları) olursa, küçük harçlıklar da ulaştırmaya çalışıyordu. ‘Erdal İnönü’nün beyanına göre, bir defasında da Vehbi Koç ile para yollamıştı!’ 

Erdal ve Ömer İnönü, aynı evi paylaşırdı. Bütün günleri okulda geçer, akşamları ve hafta sonlarında derslerine çalışırlardı. Nadiren dışarıya yemeğe çıkarlardı. Arada bir de para artırabildiklerinde sinemaya giderlerdi. Kıt kanaat geçinirlerdi. Partilere, içkili toplantılara katılmazlardı. 

- Erdal İnönü’nün Bavulundaki Aile Yadigârı El Dokuması İpek Seccade… -

Erdal İnönü, eğitimini tamamlayıp yurda dönecekti. Fakat yeterli nakdi yoktu. Babasına mektup yazıp bilet parası göndermesini rica etti. Ama beklemediği cevap aldı. ‘Cumhurbaşkanı da maddi sıkıntı içindeydi!’ Bir önerisi vardı: ‘Sevgili Oğlum,’ diyordu. ‘Üzerinde namaz kıldığın, aile yadigârı, el dokuması ipek seccadenin maddi ve tarihi değeri yüksektir. Elden çıkarıp dönüş biletini satın alabilirsin!’

Türkiye Cumhuriyeti’nin 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü hakkında akıl sınırlarını zorlayan suçlamalar yapıldı. ‘Din düşmanı’ denildi. Camileri kapatmakla hatta bazılarını satmakla itham edildi. Kimileri insafı ve izanı bir yana itti: ‘Mabetler, ahır haline getirildi,’ safsatasını bile dillendirdi.İnönü, 2. Dünya Savaşı’nın başında, çok gizli bir planı uygulamaya soktu(r)du. İstanbul’da bulunan saray eşyaları, padişah tahtları, hazinedeki mücevherler, kutsal emanetler - ki bunların arasında Hazret-i Muhammed’in sancağı, kılıcı, hırka-i saadeti vb. gibi şahsi eşyaları vardı! -, Hazret-i Osman’ın Kur’an-ı Kerim’i, müzelerde ne kadar tarihî ve sanat değeri yüksek eser(ler) varsa toplandı, itina ile sandıklandı. Kutular tam 48 vagona yerleştirilerek Niğde’ye yollandı. Topkapı Sarayı 2. Müdürü Lütfi Turanbek başkanlığındaki 30 görevli, ailelerini de yanlarına alıp aynı şehre gitti. Değerli kargolar, vilayetteki Ak Medrese, Sarı Han ve 3 büyük camiye yerleştirildi. Camiler - geçici olarak! - ibadete kapatıldı. Etrafında askerler sürekli nöbet tuttu. - Daha geniş bilgi için; suzmehaber.com’da yayınlanan ‘Niğde’de Saklanan Kutsal Emanetler’ başlıklı yazım okunabilir! -

Oysa İsmet İnönü, Cumhuriyet düşmanlarının, ezeli muhaliflerinin sert/asılsız ithamlarına rağmen yolunu değiştirmedi. Din tüccarlarını/istismarcılarını kâale almadı. Dinsel hayatını bildiği gibi yaşadı. Tevazudan yana oldu. Tantanadan, reklamdan uzak durdu. Hatta şahsi bütçesinden yaptırdığı camileri bile kimseye söylemedi. Sadece manevi mükâfata ve kalp huzuruna rıza gösterdi.

- Bükreş Sokak’taki ‘Çankaya Merkez Camii’ni İsmet ve Mevhibe İnönü Yaptırdı… -

‘Cami(ler) kapattı!’ diye suçlanan İsmet İnönü, Ankara’da, Çankaya ilçesinde, Bükreş Sokak’ta eşinin de yardımı ile ‘Çankaya Merkez Camii’ni inşa ettirdi. Arsasını satın aldı. Projesini Mimar Hayati Tabanlıoğlu’na çizdirdi. Her türlü inşaat malzemesini tedarik etti. Mabet 1961’de tamamlandı. Aileye ait 2 büyük tarihi halıyı da hediye etti. Müezzin bulunmasını sağladı. ‘Ama ‘dini siyasete alet etti,’ suçlamasına muhatap olmamak için eşi ile müşterek hayrının bilinmesini/duyulmasını istemedi!’

Bükreş Sokak’taki ‘Çankaya Merkez Camii’, Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel tarafından meşhur edildi. Demirel, Cuma namazlarını, mütevazı mabette eda ederdi.

İnönü’nün torunu Gülsüm Bilgehan’ın eşi Mustafa Bilgehan tarafından kaleme alınan ‘Tanıkların Anılarıyla İsmet İnönü’ adlı kitapta, olayın ayrıntılarına yer verildi. Dönemin Devlet Bakanı İsmail Saffet Omay’ın tanıklığına başvuruldu.

Bazı işgüzar yerel yöneticiler, caminin İnönü Ailesi’nin yadigârı olduğunu öğrenince, yıktırmaya kalktı. Bahaneleri de hazırdı: ‘Cuma ve bayram namazlarında cemaat sığmıyor. Cami küçük geliyor!’

- İsmet İnönü, - Annesiyle Beraber! - Adını Taşıyan Nahiyede De Cami Yaptırdı… -

İsmet İnönü, annesi Cevriye Hanım ile müşterek başka bir cami yaptırmanın sevabına da nail oldu.

Eskişehir’in Çifteler ilçesi yakınındaki Serçesürüsü mevkiine, Bulgaristan’ın Razgrad şehrinin Kavala Köyü’nden 17 hane yerleştirildi. İskân merkezine, Mart 1927’de, İçişleri Bakanlığı’nın kararı ile ‘İsmet Paşa Köyü’ adı verildi. Kısa sürede örnek haline geldi. 1930’da da, 3’lü kararname ile nahiye statüsü kazandı.

Nahiyenin, İnönü Ailesi’nde farklı yeri vardı. Nüfusun bir kısmı, Cevriye Hanım tarafından akrabaydı. Daha da önemlisi adını, İsmet İnönü’den almıştı! Nahiye merkezinde, toplu namaz kılınacak büyüklükte ibadethane mevcut değildi. Anne ve oğul, kendi imkânlarıyla cami yaptırmaya karar verdi. 1942’de, Cevriye Hanım’ın da katıldığı törenle mabedin temeli atıldı. Cumhurbaşkanı İnönü, inşaat ile ilgilendi. Aile, gerekli parayı/harcamayı günü gününe iletti. Yapının hızla tamamlanmasını sağladı. İnşaat, Ağustos 1943’de bitirildi. Mabet, kalabalık cemaatin katıldığı, mevlit kıraati ile de hizmete açıldı. Tören sonrasında, Ankara’dan Cevriye Hanım’ın - parasını bizzat ödeyip, Şekerci Hacı Bekir’e özel imal ettirdiği sandıklar dolusu! - şeker(ler) de ikram edildi. 

- Konu hakkında daha geniş malumat edinmek için; ‘Prof. Dr. Kemal Yakut Bey’in ‘İsmet Paşa Köyü Kuruluyor’ başlıklı yazısı okunabilir! -

- Erdal İnönü’nün Eşi Sevinç İnönü’nün Dedesi De Cami İnşa Ettirdi… -

Erdal İnönü’nün eşi Sevinç İnönü’nün dedesi Hüseyin Avni Sohtorik de, 1953’de, Rize’nin Derepazarı ilçesindeki mülkiyeti kendisine ait arazinin üzerinde cami yaptırdı. Mabet, İsmet İnönü’nün köşkünün de bulunduğu Cami Sokağı’ndaki Heybeliada Camii’nin benzeriydi. - Hüseyin Avni Bey, hastalık dönemini adada geçirmişti. İbadetlerini eda ettiği yapının mimarisini beğenmişti! - Yıllarca bakımını üstlendi. Her türlü giderini karşıladı. Ölümünden sonra da masraflar, Erdal ve Sevinç İnönü tarafından ödendi. Sohtorik Ailesi, 2000’li yıllarda ibadethanenin bakımının ve onarımının daha iyi yap(tır)ılması şartıyla mülkiyetini Türkiye Diyanet Vakfı’na devretti. ‘Tek beklentileri: Caminin adının değiştirilmemesiydi, mimari özelliklerinin korunmasıydı!’

- Son Söz Yerine… -

İsmet İnönü ve ailesi, samimi dindardı. Kimsenin nasıl yaşadığına, ne şekilde ibadet ettiğine karışmazlardı. İslam Dini’nde zorlama olmadığına, ruhban sınıfının bulunmadığına inanırlardı. ‘Laiklik’, ülkenin sigortasıydı. Devletin resmi dini olmazdı! Vatandaş inandığı/bildiği dini benimseyebilirdi. Yöneticiler, siyasetçiler, bürokratlar vb. erk sahipleri halkın kutsal dinsel duygularından çıkar/menfaat de sağlayamazdı.

12 April 2022 16:13
1,546 kez okundu

Ali Hikmet İnce



Benzer Yazılar

Evini Satıp İşçi Maaşlarını Ödeyen Başkan

Fatma Girik, ‘içimizden/bizden birisi’ydi. Yeşilçam’ın ve Memduh Ün’ün ‘Fato’suydu. İnandığı gibi yaşadı. Engelleri aşmasını bildi. Kendini daima yenilemeye/geliştirmeye gayret etti. Tecessüs sahibiydi, öğrenmeye açtı. Sinemayı ve siyaseti tecrübeli ustalardan kavrama şansını yakaladı. Evinde çok zengin kitaplığı vardı. Her gün düzenli şekilde okurdu, tartışırdı. Hayatı sorgulardı.

2. Abdülhamit'e Rest Çeken Cariye

2. Abdülhamit, Osmanlı Hanedanı’nın en çok tartışılan, konuşulan ve hakkında yazılan üyesiydi. Eylemleri ile bazen eleştirildi, bazen göklere çıkarıldı. Özel hayatı da merak edildi. Kimi kaynaklara göre 13, kimi tarihçilere göre 16 hanımı oldu. Çerkez soyluları tercih ettiği yazıldı.

Türkeş, MBK’den Nasıl Tasfiye Edildi?

Atatürk’ün manevi kızı Prof. Dr. Afet İnan’ın Ankara’nın Necatibey Caddesi’ndeki mütevazı evinde ‘14’ler’ tanımlamasıyla siyasi tarihimize geçen grubun kaderi çizildi. CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, CHP Genel Sekreteri İsmail Rüştü Aksal ve MBK’nin 2 etkin üyesinin çok gizli toplantısında ülkenin yakın geleceğini etkileyecek önemli karar alındı.

İsmet Paşa’nın Elini Öpen TİP Lideri

Mehmet Ali Aybar, çok iyi eğitim almıştı; Sol/Sosyalist düşünce aileden mirastı.

Nazım’ın Tek Taraflı Aşkı

Suat Derviş (Hatice Saadet); güçlü, mağrur, bildiği yolda dönmeyecek kadar cesur, kartvizitinde pek çok ilki taşıyan kadındı.

Âfet-i Devrân Neriman

Neriman Köksal; özü sözü bir, hesapsız ve korkusuzdu. Kamera karşısında kendisini oynadı. Anlayışına göre hayat; bir sinema filmi ya da televizyon dizisiydi. Emeğinin/kazancının ekmeğini yedi; kimseyi sömürmedi.

MİT’çi Aktör / I

Avrupalı ve ABD’li ünlü yıldızlar gibi bol para kazandı. Geleceğini düşünmeden harcadı. Hovardaydı, güzel kızlara ve kadınlara düşkündü. Lüks yatında/karavanında misafir eder, ‘mirasyedi hayatı’ yaşardı. 8 kez nikâhlanıp boşandı. Sadece özel yaşantısıyla değil, filmleriyle de iz bıraktı, ‘gıpta’ ile izlendi!

MİT’çi Aktör / 2

Avrupalı ve ABD’li ünlü yıldızlar gibi bol para kazandı. Geleceğini düşünmeden harcadı. Hovardaydı, güzel kızlara ve kadınlara düşkündü. Lüks yatında/karavanında misafir eder, ‘mirasyedi hayatı’ yaşardı. 8 kez nikâhlanıp boşandı. Sadece özel yaşantısıyla değil, filmleriyle de iz bıraktı, ‘gıpta’ ile izlendi!

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 1

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

Kardeşini Zehirleten Padişah!

Fatih’in büyük oğlu Şehzade Bâyezid, babasının ardından tahta çıktı. Fakat atasının izinden gitmedi. Resim, heykel gibi güzel sanatlara uzak durdu. Hatta bazı dinî saiklarla yasak(lar) getirdi. Oysa şehzadeliğinde ‘hazcı anlayışı’ benimsemişti.

Kızlarını Ve Damatlarını Azarlayan Padişah

Sultan Abdülmecit, Osmanlı’nın son 4 padişahının da babasıydı. Uyguladığı programlar ve fikirleriyle sonraki nesillere ilham verdi. Batılılaşma ve çağdaşlaşma düşüncesinin/hareketinin savunucusuydu. Fransız ve İngiliz hanedan üyelerinin rüyaları süsleyen hayat tarzını örnek aldı/yaşadı. Dinî vecibelerini yerine getirdi fakat içkisini ve hızlı yaşantısını ihmal etmedi.

Kelebek Gibi Uçan Arı Gibi Sokan Casus

Ahmet Esat Tomruk Bey - nam-ı diğer ‘İngiliz Kemal’ -, ‘destan kahramanı’ydı. Korku kelimesini hiç tanımadı. Üstün yetenekliydi. Son derece soğukkanlı ve atılgandı. Ülkesi için çok büyük işler başardı. Şımarmadı, övgü istemedi. Makam mevki derdine düşmedi. Bildikleriyle/sırlarıyla kimseyi rahatsız etmedi. Müktesebatını mezara götürdü.

Çifte Tabancalı Aktör: Gazanfer Özcan

Gazanfer Özcan; eski tabirle ‘nevi şahsına münhasır’ tiyatro insanıydı. Kendisiyle barışıktı; ailesine ve sanatına bağlıydı. Son nefesine kadar sahnenin tozunu yuttu; öldüğünde devlete vergi borcu çıktı.

Kıbrıs’a Yahudi Kral Atayan Halife Hükümdar

Osmanlı’nın 11. padişahı 2. Selim, devletin yönetimini - damadı! - Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa’ya bıraktı. 8 yıllık saltanatını eğlence âleminde sürdürdü. Bazı tarihçilere göre şarap ve işret meclisleri için dünya geldi. Yazılanlara bakılırsa Kıbrıs, ‘emsalsiz lezzetli ve hoş kokulu şarapları için’ fethedildi. ‘50 bin babayiğit askerin şahadetine mal oldu.’

Sinemamızın Aptal (!) Uşağı Cevat Kurtuluş

Cevat Kurtuluş, Yeşilçam’a Ferdi Tayfur’un hediyesiydi. Konservatuarın Opera bölümünden mezundu. Bariton sese sahipti; baştan ayağa sanatçıydı.

Çankaya Köşkü'nde Eşek Sütüyle Güzellik Banyosu

Prenses Süreyya, İran İmparatoriçesi sıfatı ile ülkemize - 1951 ve 1956’da! - iki resmi ziyarette bulundu. Büyük ilgi gördü, el üstünde tutuldu. Güzellik reçetesini de uygulamasına fırsat tanındı…

Monaco’yu Parlatan Oscarlı Güzel

Grimaldi Ailesi; asırlar boyu bir bedduanın kurbanı mı oldu; yoksa ailenin fertleri çok göz önündeydiler de nazara mı geldiler, bilinemedi.

Yeşilçam’ın Hanımağası / 2

Selda Alkor, Yeşilçam’da kabiliyeti ve gayreti sayesinde isim oldu. Kimseden torpil beklemedi. Kendisi için özel senaryo(lar) da yazılmadı. ‘Beyazperde’nin görünmeyen kanunlarına direnmesini/dik durmasını bildi. Hem sinemada, hem televizyonda yıldızlaştı!

Yeşilçam’ın Hanımağası / I

Selda Alkor, Yeşilçam’da kabiliyeti ve gayreti sayesinde isim oldu. Kimseden torpil beklemedi. Kendisi için özel senaryo(lar) da yazılmadı. ‘Beyazperde’nin görünmeyen kanunlarına direnmesini/dik durmasını bildi. Hem sinemada, hem televizyonda yıldızlaştı!

Bataklıkta Açan Çiçek: ‘Esengül’

Esengül, 24 yıllık kısacık ömründe çoğumuzun yüreğine dokunmayı başardı. Şarkılarıyla yaşamımıza karıştı, kalplerimizi sızlattı. Küllenmiş hatıralarımıza yeniden köz verdi. İstanbul’un varoşlarına yerleşe(bile)n Anadolu insanının sevda/hasret dünyasını canlı tuttu.

Menekşe Gözlü Kadın

Fatma Girik ile Memduh Ün’ün ilişkisi salt aşk öyküsü değildi. Aynı zamanda mesleki dayanışma, hayata birlikte tutunma, bilgi/tecrübe aktarımıydı. Yarım asırdan fazla birbirlerini etkilediler. Girik’in ifadesine göre Memduh Ün, onun hayata bakışını değiştirdi/geliştirdi. Sinemayı, yaşamı, edebiyatı, müziği, kısaca kültürün pek çok boyutunu öğretmeye/aktarmaya çalıştı. Adeta üniversitesi oldu.

Cem Karaca’dan ‘Karabağ Şarkısı’

Cem Karaca, babası Mehmet Bey’in öğüdüne bağlı kaldı: ‘Bu toprakların ezgilerini söyledi!’ Türk Dünyası’na ilgisini hiç azaltmadı. Karabağ’ın işgalini telin etti! ‘Karabağ Şarkısı’nı besteledi. ‘Nerede Kalmıştık?’ adlı kasetinde yer verdi.

Adı Filistin Olan Sevda

Cem Karaca, ülke ve dünya sorunlarıyla yakından ilgilendi. Filistin’in ezilen halkına karşı özel alâka/sempati duydu. ‘Mutlaka Yavrum’ gibi bazı popüler parçalarını ithaf etti. Kamuoyunda farkındalık yaratmaya çalıştı.

Cenazesinde Alkış İstemeyen Sanatçı

Sümer Tilmaç, anne karnında sahneye çıkmıştı. Yaşamı boyunca tiyatronun tozunu yutmayı, sinemanın spotlarında aydınlanmayı/görünmeyi kabullendi. Beyazperdede ve televizyonda unutulmaz/ölümsüz tipler çizdi/bıraktı.

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 1

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

Evini Satıp İşçi Maaşlarını Ödeyen Başkan

Fatma Girik, ‘içimizden/bizden birisi’ydi. Yeşilçam’ın ve Memduh Ün’ün ‘Fato’suydu. İnandığı gibi yaşadı. Engelleri aşmasını bildi. Kendini daima yenilemeye/geliştirmeye gayret etti. Tecessüs sahibiydi, öğrenmeye açtı. Sinemayı ve siyaseti tecrübeli ustalardan kavrama şansını yakaladı. Evinde çok zengin kitaplığı vardı. Her gün düzenli şekilde okurdu, tartışırdı. Hayatı sorgulardı.

2. Abdülhamit'e Rest Çeken Cariye

2. Abdülhamit, Osmanlı Hanedanı’nın en çok tartışılan, konuşulan ve hakkında yazılan üyesiydi. Eylemleri ile bazen eleştirildi, bazen göklere çıkarıldı. Özel hayatı da merak edildi. Kimi kaynaklara göre 13, kimi tarihçilere göre 16 hanımı oldu. Çerkez soyluları tercih ettiği yazıldı.

Türkeş, MBK’den Nasıl Tasfiye Edildi?

Atatürk’ün manevi kızı Prof. Dr. Afet İnan’ın Ankara’nın Necatibey Caddesi’ndeki mütevazı evinde ‘14’ler’ tanımlamasıyla siyasi tarihimize geçen grubun kaderi çizildi. CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, CHP Genel Sekreteri İsmail Rüştü Aksal ve MBK’nin 2 etkin üyesinin çok gizli toplantısında ülkenin yakın geleceğini etkileyecek önemli karar alındı.

İsmet Paşa’nın Elini Öpen TİP Lideri

Mehmet Ali Aybar, çok iyi eğitim almıştı; Sol/Sosyalist düşünce aileden mirastı.

Tahta Çıkınca ‘Sünnet Olan’ Padişah

I. Ahmet, 14 yaşında tahta oturdu. 14. Osmanlı padişahıydı. 14’ünde sünnet edildi. Saltanatı 14 yıl sürdü. Bazı müverrihlere göre 14 oğul babasıydı. İnşa ettirdiği caminin ‘Ahmediye Camii’nin - Sultan Ahmet Camii! - ilk tasarımında 14 şerefesi olduğu yazılacaktı. Sultan Ahmed-i Evvel’in hayatı ilgi çekici olaylar ve tezatlarla doluydu.

Putin’in Türk Asıllı Metresi

Putin’in hayatına giren veya adı beraber anılan hanım(lar)ın yüzüne şans hep güldü. Kimisi gayrimenkul(ler)e ve servete kondu. Kimisi de politikaya girdi. Medya dünyasında patron koltuğuna oturdu. Devlet protokolünde ‘görünmeyen statü’ sahibi kesildi. Alina Kabaeva, şöhretli sporcuydu. Putin’le tanıştıktan sonra ününü, variyetini ve etkinliğini artırdı. Bayan Kabaeva, ‘son göz ağrısı’na, ‘Kış öncesi gelen - kısa süreli - aldatıcı yaz’a benzetildi. Güzelliği ile sadece Putin’in değil, bütün karşı cinsin ilgisini topladı. Sadece Rusya’da değil dünyada da stardı!

Kulağı ve Burnu Kesilen Padişah

Sultan 2. Osman, çocuk denilecek yaşta tahta çıktı. Devleti kendi bildiği gibi yönetmeye kalkıştı. Sert, tavizsiz, hayli acımasız idare kurmaya çalıştı. Bilhassa asker ve ulema ile uğraştı. Kendince reformlara girişti. Muhaliflerinin ve düşmanlarının sayısını artırdı. Tarihe, ‘askeri ihtilalde öldürülen ilk Osmanlı Sultanı,’ diye geçti.

Türkeş, MBK’den Nasıl Tasfiye Edildi?

Atatürk’ün manevi kızı Prof. Dr. Afet İnan’ın Ankara’nın Necatibey Caddesi’ndeki mütevazı evinde ‘14’ler’ tanımlamasıyla siyasi tarihimize geçen grubun kaderi çizildi. CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, CHP Genel Sekreteri İsmail Rüştü Aksal ve MBK’nin 2 etkin üyesinin çok gizli toplantısında ülkenin yakın geleceğini etkileyecek önemli karar alındı.

Evini Satıp İşçi Maaşlarını Ödeyen Başkan

Fatma Girik, ‘içimizden/bizden birisi’ydi. Yeşilçam’ın ve Memduh Ün’ün ‘Fato’suydu. İnandığı gibi yaşadı. Engelleri aşmasını bildi. Kendini daima yenilemeye/geliştirmeye gayret etti. Tecessüs sahibiydi, öğrenmeye açtı. Sinemayı ve siyaseti tecrübeli ustalardan kavrama şansını yakaladı. Evinde çok zengin kitaplığı vardı. Her gün düzenli şekilde okurdu, tartışırdı. Hayatı sorgulardı.

2. Abdülhamit'e Rest Çeken Cariye

2. Abdülhamit, Osmanlı Hanedanı’nın en çok tartışılan, konuşulan ve hakkında yazılan üyesiydi. Eylemleri ile bazen eleştirildi, bazen göklere çıkarıldı. Özel hayatı da merak edildi. Kimi kaynaklara göre 13, kimi tarihçilere göre 16 hanımı oldu. Çerkez soyluları tercih ettiği yazıldı.

Türkeş, MBK’den Nasıl Tasfiye Edildi?

Atatürk’ün manevi kızı Prof. Dr. Afet İnan’ın Ankara’nın Necatibey Caddesi’ndeki mütevazı evinde ‘14’ler’ tanımlamasıyla siyasi tarihimize geçen grubun kaderi çizildi. CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, CHP Genel Sekreteri İsmail Rüştü Aksal ve MBK’nin 2 etkin üyesinin çok gizli toplantısında ülkenin yakın geleceğini etkileyecek önemli karar alındı.

İsmet Paşa’nın Elini Öpen TİP Lideri

Mehmet Ali Aybar, çok iyi eğitim almıştı; Sol/Sosyalist düşünce aileden mirastı.

Evini Satıp İşçi Maaşlarını Ödeyen Başkan

Fatma Girik, ‘içimizden/bizden birisi’ydi. Yeşilçam’ın ve Memduh Ün’ün ‘Fato’suydu. İnandığı gibi yaşadı. Engelleri aşmasını bildi. Kendini daima yenilemeye/geliştirmeye gayret etti. Tecessüs sahibiydi, öğrenmeye açtı. Sinemayı ve siyaseti tecrübeli ustalardan kavrama şansını yakaladı. Evinde çok zengin kitaplığı vardı. Her gün düzenli şekilde okurdu, tartışırdı. Hayatı sorgulardı.

2. Abdülhamit'e Rest Çeken Cariye

2. Abdülhamit, Osmanlı Hanedanı’nın en çok tartışılan, konuşulan ve hakkında yazılan üyesiydi. Eylemleri ile bazen eleştirildi, bazen göklere çıkarıldı. Özel hayatı da merak edildi. Kimi kaynaklara göre 13, kimi tarihçilere göre 16 hanımı oldu. Çerkez soyluları tercih ettiği yazıldı.

Taliban’ın Kara Kutusu

Taliban, Afganistan’ın tamamında kontrolü sağlayıp iktidara geldi. Ülke insanına işbirliği/dayanışma çağrısında bulundu. Oysa 1996 - 2001 arasında tam bir ‘orta çağ idaresi’ uygulamıştı. Yokluklar içindeki ülke iyice yoksullaşmıştı. Çocuk ölümlerinde dünya rekoru yakalanmıştı. Kızların eğitim hakları ellerinden alınmıştı. Bütün eğitim kurumları medreseye çevrilmişti.

33’lük Tespih Gibi Tabanca Çeken Fedai

Yakup Cemil Bey, ‘korku’ kelimesini tanıma(z)dı. Düz mantık yürütürdü. Siyasetin ince oyunlarını, gülümserken ayak kaydıran tuzaklarını bilmezdi. Ölümü göze alır, istenileni/emredileni yapardı. Kontrolü müşküldü. Haksızlık(lar) karşısında susmaz, ya sesini yükseltir ya da - daha çok! - piştovunu konuştururdu.

Maksim Gorki ‘Seven Banker’

Adından daha ziyade mesleki unvanı ile tanındı. Her gün gazetelerin birinci sayfalarını haber(ler)i, iç yapraklarını da reklam(lar)ıyla doldururdu. Tek kanallı TRT televizyonunda günün her saatinde şirketlerinin ‘paralı tanıtımını’ yapan kısa bantlar dönerdi. Bankalardan daha fazla mevduat toplamayı başardı. Yüksek faiz dağıtırdı. Ama yükselişi gibi ‘inkırazı’/çöküşü de pek hızlıydı. ‘Banker Kastelli’ olarak bilinen, milyonlarca kişiyi peşinden sürükleye(bile)n Abidin Cevher Özden kimdi?

Evini Satıp İşçi Maaşlarını Ödeyen Başkan

Fatma Girik, ‘içimizden/bizden birisi’ydi. Yeşilçam’ın ve Memduh Ün’ün ‘Fato’suydu. İnandığı gibi yaşadı. Engelleri aşmasını bildi. Kendini daima yenilemeye/geliştirmeye gayret etti. Tecessüs sahibiydi, öğrenmeye açtı. Sinemayı ve siyaseti tecrübeli ustalardan kavrama şansını yakaladı. Evinde çok zengin kitaplığı vardı. Her gün düzenli şekilde okurdu, tartışırdı. Hayatı sorgulardı.

2. Abdülhamit'e Rest Çeken Cariye

2. Abdülhamit, Osmanlı Hanedanı’nın en çok tartışılan, konuşulan ve hakkında yazılan üyesiydi. Eylemleri ile bazen eleştirildi, bazen göklere çıkarıldı. Özel hayatı da merak edildi. Kimi kaynaklara göre 13, kimi tarihçilere göre 16 hanımı oldu. Çerkez soyluları tercih ettiği yazıldı.

Türkeş, MBK’den Nasıl Tasfiye Edildi?

Atatürk’ün manevi kızı Prof. Dr. Afet İnan’ın Ankara’nın Necatibey Caddesi’ndeki mütevazı evinde ‘14’ler’ tanımlamasıyla siyasi tarihimize geçen grubun kaderi çizildi. CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, CHP Genel Sekreteri İsmail Rüştü Aksal ve MBK’nin 2 etkin üyesinin çok gizli toplantısında ülkenin yakın geleceğini etkileyecek önemli karar alındı.

Yeşilçam’ın Kara Bahtlısı

Yeşilçam’ın uygun gördüğü ad ve soyadı hayat hikâyesine tıpa tıp uydu. Yaşamı hazin olaylar manzumesiydi. Ailesini genç yaşta kaybetti. Öyküsünü bilenlerin rivayetine göre 3 defa ‘âşık oldu’! Her seferinde de kavuşamadı. İlk gençliğini dolduran sıcacık, huzur dolu yuvanın - ilerleyen yıllarında! - hep hasretini çekti. Yüksek sinema kabiliyeti, gelişmiş edebi zevki ve doğaçlama müzisyenliği yeterince değerlendirilemedi. Bu dünyadan ‘Samuel Agop Uluçyan’, hepimizin aşina olduğu ismi ile ‘Sami Hazinses’ de geçti!

Yeşilçam’ın Küçük Dev Adamı

Hayri Caner, Yeşilçam’ın çok yönlü emekçisiydi. Yazdı, yönetti, rol aldı, kritize etti. Beyaz perdenin her veçhesini derinlemesine tanıdı. Babıâli’de de nefes aldı, ekmek parasını kazandı. Annesinin yardımı, manevi desteği ile hayata tutunmaya çalıştı. Sonrasında hep yokluk, çaresizlik, ümitsizlik ve yılgınlık içinde yaşadı.

Kitapsız İlim, Tekçe'siz Film Olmaz

Ahmet Tarık Tekçe, Yeşilçam Sokağı’nda yaşadı, nefes aldı, sinema için terledi ve rızkını temine çalıştı. Bazı yapımcıların sömürüsüne karşın, hakkını isterken bile zorlandı. Paranın değil, beyaz perdenin cazibesine kapıldı.

Fukara Babası Kemal Sunal

‘Türk Sineması’nın Şaban’ı aslında bir ‘fukara babası’ydı, ama ‘eli sıkı’ (!) bilinirdi…

Yeşilçam’ın Hanımağası / 2

Selda Alkor, Yeşilçam’da kabiliyeti ve gayreti sayesinde isim oldu. Kimseden torpil beklemedi. Kendisi için özel senaryo(lar) da yazılmadı. ‘Beyazperde’nin görünmeyen kanunlarına direnmesini/dik durmasını bildi. Hem sinemada, hem televizyonda yıldızlaştı!

Yeşilçam’ın Hanımağası / I

Selda Alkor, Yeşilçam’da kabiliyeti ve gayreti sayesinde isim oldu. Kimseden torpil beklemedi. Kendisi için özel senaryo(lar) da yazılmadı. ‘Beyazperde’nin görünmeyen kanunlarına direnmesini/dik durmasını bildi. Hem sinemada, hem televizyonda yıldızlaştı!

Fatih’in ‘Çapkın’ Şehzadesi

Fatih’in 2. oğlu, Şehzade Mustafa, askerliğe yatkındı, şiir söylerdi. Yakışıklı, hareketli ve ‘hercaî’ idi. Saray’ın ve hareminin cinsi latiflerini kendine hayran ederdi. ‘Güzelleri yalnız bırakmayı sevmediği,’ kayıtlara geçildi. Bu yüzden de hayatını yitirecekti!’

‘Paşanın Güzel Karısına Göz Koyan’ Padişah

Çeyrek asırlık süreçte her gün ölüm korkusuyla yaşayan Şehzade İbrahim, tahta çıkınca hayattan kâm almaya girişti. Harem, - yakın çevresinin ve yağcılarının da yardımıyla! - güzel cariyelerle dolup taştı. Ama Padişah’ın gözü doymadı. Kendine methedilen evli hanımlara da el atmaya, gönül eğlendirmeye kalkıştı!

Kızlarını Ve Damatlarını Azarlayan Padişah

Sultan Abdülmecit, Osmanlı’nın son 4 padişahının da babasıydı. Uyguladığı programlar ve fikirleriyle sonraki nesillere ilham verdi. Batılılaşma ve çağdaşlaşma düşüncesinin/hareketinin savunucusuydu. Fransız ve İngiliz hanedan üyelerinin rüyaları süsleyen hayat tarzını örnek aldı/yaşadı. Dinî vecibelerini yerine getirdi fakat içkisini ve hızlı yaşantısını ihmal etmedi.

Kelebek Gibi Uçan Arı Gibi Sokan Casus

Ahmet Esat Tomruk Bey - nam-ı diğer ‘İngiliz Kemal’ -, ‘destan kahramanı’ydı. Korku kelimesini hiç tanımadı. Üstün yetenekliydi. Son derece soğukkanlı ve atılgandı. Ülkesi için çok büyük işler başardı. Şımarmadı, övgü istemedi. Makam mevki derdine düşmedi. Bildikleriyle/sırlarıyla kimseyi rahatsız etmedi. Müktesebatını mezara götürdü.

Çifte Tabancalı Aktör: Gazanfer Özcan

Gazanfer Özcan; eski tabirle ‘nevi şahsına münhasır’ tiyatro insanıydı. Kendisiyle barışıktı; ailesine ve sanatına bağlıydı. Son nefesine kadar sahnenin tozunu yuttu; öldüğünde devlete vergi borcu çıktı.

‘Yunan’ Sevmeyen First Lady

Celal Bayar’ın eşi Reşide Bayar, Yunanları hiç sevmezdi; - bu sebepten ötürü de - Yunan Kralı’nın Türkiye gezisinde resmi törenlere katılmamıştı.

Diğer Türk Tarihi Yazıları

Dünyaya Doyamayan 160’lık Delikanlı / 2

Zaro Ağa, 130 yaşından sonra çok ünlendi fakat para kazamadı. Dünyayı dolaştı. Popüler isimlerle tanıştı, fotoğraf çektirdi. Reklam kampanyalarında etkin rol aldı. Kartpostalları/foto kartları yüz binlerce satıldı. Kısacası Ağa, ülkemizin ilk ‘uluslar arası medya ikonu’ydu!

Dünyaya Doyamayan 160’lık Delikanlı / 1

Bitlisli Zaro Ağa, ömrünün tamamına yakınını İstanbul’da geçirdi. Güçlü kuvvetli, tuttuğunu koparan adamdı. Ölünceye kadar sigara içmeyi sürdürdü. ‘Dünyanın En Uzun Yaşayan Adamı’ diye ünlendi. Otopsisinde 3 böbrekli olduğu ortaya çıktı.

Tahta Çıkınca ‘Sünnet Olan’ Padişah

I. Ahmet, 14 yaşında tahta oturdu. 14. Osmanlı padişahıydı. 14’ünde sünnet edildi. Saltanatı 14 yıl sürdü. Bazı müverrihlere göre 14 oğul babasıydı. İnşa ettirdiği caminin ‘Ahmediye Camii’nin - Sultan Ahmet Camii! - ilk tasarımında 14 şerefesi olduğu yazılacaktı. Sultan Ahmed-i Evvel’in hayatı ilgi çekici olaylar ve tezatlarla doluydu.

Osmanlı’nın Rum ‘Valide Sultanları’

Orhan Gâzi’nin birinci eşi ‘Holofira’ ya da ‘Nilüfer Hatun’, Osmanlı Hanedanı’na giren ilk ‘yabancı kökenli gelin’ti. Kroniklere/tarihçilere bakılırsa, oğullarının padişahlığını gören ‘ecnebi’ hanım sultanların sayısı 23 idi! Bazılarına göre, adet daha da fazlaydı!

Osmanlı’nın Tek ‘Kadın Padişahı’

Kösem Sultan, Osmanlı Hanedanı’nın tahta çıkan erkek üyelerinin çoğundan daha uzun süre hüküm sürdü. Devleti - tek başına! - 20 yılı aşkın idare etti. Bürokrasideki rakip/karşıt grupları/kanatları ustalıkla dengeledi. Ağzından çıkan her kelime ‘buyruk’/‘kanun’ kabul edildi. ‘Kadife eldiven içindeki çelik ele benzetildi!’

‘Kıbrıs’ı Veren’ 2. Abdülhamit

2. Abdülhamit’in saltanatının 2. yılında Osmanlı yok oluşun eşiğinden döndü. Tarih, ’93 Harbi’ gibi örneğine çok az rastlanır drama şahitlik etti. Ruslar, İstanbul’un tarihi surlarına kadar ulaştı. Her an şehri alabilir, her şeyi talan edebilir, binlerce insanı öldürebilirlerdi. Sultan şoka girdi, ne yapacağını bilemedi. İngiliz Büyükelçisi Sir Henry Layard’ın önerisini kabul etmek zorunda kaldı. Kıbrıs’ı vermesi karşılığında şahsının ve imparatorluğun hayatiyetini garantiye alabilecekti! ‘Denize düşen yılana sarılırdı!’

‘Padişah Oğlunu Boğduran’ Valide

Tarihçilerin ‘Rum asıllı!’ dedikleri Kösem Sultan, İslâm dinini benimsedi, Harem’de eğitildi/yetiştirildi. Osmanlı Devleti’ni 20 yılı aşkın süre yönetti. Sultanlığın, milletin, Sünni İslam dünyasının kaderinde birincil derecede söz/hak sahibi oldu.