Dünyaya Doyamayan 160’lık Delikanlı / 1

Bitlisli Zaro Ağa, ömrünün tamamına yakınını İstanbul’da geçirdi. Güçlü kuvvetli, tuttuğunu koparan adamdı. Ölünceye kadar sigara içmeyi sürdürdü. ‘Dünyanın En Uzun Yaşayan Adamı’ diye ünlendi. Otopsisinde 3 böbrekli olduğu ortaya çıktı.

Dünyaya Doyamayan 160’lık Delikanlı / 1

Eyüp Sultan Kabristanı’ndaki mezar taşında, ‘Az yaşa, çok yaşa; akıbet er geç gelir başa,’ yazılıydı. Uzun hayat sürmek isteyenlere, ‘Bol yoğurt yemelerini,’ önerirdi. Günlük yaşamında en çok bulgur pilavı, yoğurt ve salata tüketirdi. Ömrünün çoğunu geçirdiği İstanbul’da, Tophane’de mütevazı ahşap aile evinde kalırdı. Zaro Ağa, akşam yemeğine erken saatte otururdu. Tepside çoğunlukla kuru ekmek, yoğurt, bazen de ayran bulunurdu. Atasından edindiği alışkanlığı yaşamı boyunca sürdürdü.Uzun ömründe eşlerinin ve biri dışında bütün çocuklarının ölümüne şahitlik etti. 35 evladını toprağa verdiği yazıldı.

Zaro Ağa, 1,5 asrı aşan yaşamının son yıllarında ün ile tanıştı. 130 yaşında şöhretin(in) zirvesine çıktı. Önce Türk, hemen ardından dünya basınının manşetlerini süsledi. İstanbul’da yayınlanan gazete ve dergiler, Zaro Ağa’nın öyküsünü okuyucularına iletti. Ağa, Anadolu’nun her köşesinde bilinir oldu. ‘Bazı turizm/seyahat acenteleri, evinin bulunduğu bölgeye özel tur(lar) düzenledi. Bazen kendisi, bazen de aile fertleri misafirlerle ilgilendi!’

- Yaşamı Boyunca 10 Osmanlı Padişahı Gördü… -

Zaro Ağa, bazı kayıtlarda 1774, kimi kaynaklarda ise 1777’de, Bitlis’in Mutki ilçesinin Meydan Köyü’nde doğdu. Babasının adı Şemsi’ydi. Yörede, Şerif Mirza Aşireti’ne mensup aileler otururdu. Ağa, askerlik çağına - 18’ine! - kadar, ailesinin/akrabalarının yanında kaldı. Sonra İstanbul’a gelip yerleşti. Osmanlı tahtında 4. Mustafa vardı. Tophane’de kalacak yer edindi. Ömrünün sonuna kadar aynı çevrede yaşadı. 

Bitlisli Zaro Ağa, yaşamı boyunca 10 Osmanlı padişahı - I. Abdülhamit, III. Selim, IV. Mustafa, II. Mahmut, Abdülmecit, Abdülaziz, V. Murat, II. Abdülhamit, V. Mehmet Reşat, Vahdettin! -, 28 sadrazam, 1 cumhurbaşkanı ve 5 başbakan gördü. Osmanlı’nın son asrında yaptığı 6 büyük savaşa katıldı veya şahitlik etti: ‘Kafkas Savaşı’  - ‘Rus Çerkez Savaşı’! - (1817 - 1864), ‘Kırım Harbi’ (1853 - 1856), ‘Rus Harbi’ - ‘93 Harbi’! - (1877 - 1878), ‘Balkan Harbi’ (1912 - 1913), ‘İstiklal Harbi’ (1919 -1922)… 

Önemli toplumsal olaylara da tanıklık etti: ‘Kabakçı Mustafa İsyanı’ (Mayıs 1807), ‘Yeniçeri Ocağı’nın Kaldırılması’ - ‘Vaka-i Hayriye’ (16 Haziran 1826)! -, ‘Tanzimat Fermanı’ (1839), ‘Birinci Meşrutiyet’ (23 Aralık 1876), ‘İkinci Meşrutiyet’ (23 Temmuz 1908), ‘Cumhuriyet’in İlanı’ (29 Ekim 1923), vb. gibi…

- ‘Yeniçeri Ocağı’nda Ölümden Döndü… -

Zaro Bey, ilk defa, 1799’da, - kendi beyanına göre! - Cezzar Ahmet Paşa komutasındaki Osmanlı Ordusu’nda askerdi. Akka Kuşatması’nda Napolyon’a karşı savaştı. 

Ağa, 1826’ya kadar Yeniçeri Ocağı’na kayıtlıydı. Sultan 2. Mahmut, 18 Haziran 1826’da, İstanbul halkına çağrı yaptı. Kutsal Emanetler arasında muhafaza edilen Sancak-ı Şerif’i - Hazret-i Muhammed'in Sancağı’nı! - çıkarttı. Emirlerine uyulmasını ve birlik içinde hareket edilmesini buyurdu. Padişah ve ulema, Yeniçeri Ocağı’ndan hoşnut değildi. ‘Ocak, muhalefetin merkezi, baş kaldırıcıların/isyan(lar)ın odağı,’ diye yorumlanırdı. ‘Mensupları askerlik dışında her işle uğraşırdı. Padişah indirir, vezir öldürür, buyruklara uymaz ve bildiğini yapmaktan geri durmazdı!’ Mahmud-u Sâni’nin hükümdarlığına da karşı çıkıldı, engellemeye çalışıldı. 

2. Mahmut, şehirdeki askeri kuvvetler, bilhassa da topçu birlikleri ile beraber, Sultan Ahmet Meydanı civarındaki Yeniçeri Kışlaları’nı sardırdı ve muharebeye girdi. Aynı anda şehrin bütün giriş çıkış kapıları tutuldu, kapatıldı. Yoğun topçu ateşi başlayınca, erat kışladan çıkıp saldırmaya kalkıştı fakat başaramadı. Geri çekilip kışlaların kapılarını kapattılar. Tophane’den getirilen güçlü topların da devreye girmesi ile ‘kanlı imha harekâtı’ hız kazandı. Rivayetlere göre 20 ile 40 bin arasında Yeniçeri öldürüldü. Sağ kalıp kendini sokağa atanların işini de öfkeli halk ya da asker bitirdi.

- Cami İnşaatlarında Amelelik Yaptı… -

Genç Zaro şanslıydı. Kışladan çıkmayı, kıyafet değiştirmeyi başardı. Anlatısına göre, tanınmamak ve canını yitirmemek için günlerce saklandı. Ayasofya civarındaki tünelleri barınak belledi. Ortalık sakinleşince de, normal hayata döndü.

Zaro Ağa, çeşitli inşaatlarda çalıştı. 1826 - 1829 yılları arasında yeniden inşa edilen Selimiye Kışlası’nda - mimarı Kirkor Balyan! - çalıştı. 1823 - 1826’da, Nusretiye Camii’nin - mimarı Kirkor Balyan! -, inşasında amelelik yaptı. Beyanına göre Dolmabahçe Sarayı - 1843 ile 1856 arasında hayata geçirildi! Mimarları: Mihran Mesrobian ve Nikoğos Balyan! -, Büyük Mecidiye Camii’nin - 1853’de başlanıp 1856’da bitirildi. Mimarı Nikoğos Balyan! - yapımında işçi olarak ter döktü.İnşaat faaliyetleri yavaşlayınca, kazancını hamallıktan temin etmeye çalıştı. 

Tarihimize ‘93 Harbi’ diye geçen, 1877 - 1878 Osmanlı Rus Savaşı’na Şerif Mirza’nın komuta ettiği birliğe katıldı. Çeşitli yararlılıklar gösterdi ve bacağından yaralandı.İstanbul’a dönüp iyileşince hamallığa devam etti. Şehirdeki taşıyıcılar arasında haklı üne ve saygıya sahipti. 1840’dan itibaren, gayrı resmi ‘İstanbul Hamal Topluluğu’nda sözü geçer oldu, başkanlığında da bulundu. Uzun yıllar fahri ‘kâhya’ vazifesini üstlendi. İskelelerde ve gümrük kapılarında fiyat belirlenmesinde etkindi. Kâhyalık görevini 30 yıla yakın sürdürdü, gelirden mütevazı pay alarak hayatını idame ettirdi. Müslüman hamalları örgütlemesi, gayrimüslim taşıyıcılar arasında memnuniyetsizlik ve hasımlık yarattı. Menfaat mücadeleleri, grup kavgaları, yaralamalara sebebiyet verdi. Ama 2 rakip güç zaman zaman işbirliğine de gitti. 1908’de, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun Bosna-Hersek’i işgal etmesi ve ardından ilhakı üzerine beklenmedik reaksiyon gösterildi. İstanbul hamalları, Avusturya ürünü malların gemilerden ve trenlerden indirilmesini boykot etti. ‘Avusturya’nın çürük mallarına ihtiyacımız yok!’ sloganı haykırıldı. Türk, Rum ve Ermeni hamallardan ‘boykot komitesi’ oluşturuldu. Topluluk daha sonra ‘İktisadi Harp Cemiyeti’ adını aldı. 20. asrın başında sadece İstanbul’da 40 bine yakın - belki daha da fazla! - taşıyıcı vardı. Bir seyyahın kayıtlarına göre, her sokakta, her meydanda, her pazar yerinde birkaçına rastlanırdı.

- Hamallardan Her Zaman Saygı ve Sevgi Gördü… -

Bazı tarihçilerin kayıtlarına göre, İttihat ve Terakki Partisi, imparatorluğun her sosyal kesiminde/sınıfında örgütlenmeye özel önem ver(ir)di. Hatta İstanbul’u atar damarlar gibi saran taşıyıcıları, ‘Hamallar Cemiyeti’nin çatısı altında toplamaya girişti. Adı geçen meslek grubunun yöneticilerinden çok önemli teşkilatçılar çıktı. Mesela, Hamallar Kâhyası Salih Reis, ‘Mim Mim Grubu’nun kurucusuydu. Türkiye Sosyalist Fırkası’nın - İştirakçi Hilmi tarafından kurulan! - ilk üyelerindendi.Zaro Ağa, yaşlanmasına ve meslekten el çekmesine rağmen, küfecilerden her daim sevgi, saygı ve yardım gördü. Her zaman baş üstünde tutuldu, tecrübesinden ve fikirlerinden yararlanıldı.

1914’de, Mihri Müşfik Hanım’ın sahibi ve kurucusu olduğu, sadece genç kız öğrencilerin devam edebildiği ‘İnas Sanayi-i Nefise Mektebi’nde - ‘Kızlar İçin Güzel Sanatlar Akademisi’! - kısa süreli ‘çıplak mankenlik’ denemesinde bulunduğu yazıldı. Resim atölyesindeki çalışmalar için ‘erkek manken’ getirilmesi yasaktı. Okulun kurucusu Müşfik Hanım yenilik yanlısıydı, girişkendi ve dediğini yaptırırdı. Bürokrasiyi aşırı ısrarıyla ikna etti. Yasak kararını kendi lehine yumuşattırmayı başardı: ‘Erkek modelde çok yaşlılık ve evlilik şartları aranacaktı! Genç kızları etkileyecek - âşık edecek! - kadar yakışıklı ve gösterişli olmayacaktı!’ Zaro Ağa, neredeyse 140 yaşındaydı, ağzında kalan dişleri de sayılabilirdi. 

- Güzel Sanatlar Akademisi’nde Çıplak Mankenlik Yaptı… -

Zaro Ağa’dan önce, bıyık tak(ıl)mış kızlar mankenlik yapmaya çalışmıştı. Daha sonra da ‘muhafazakâr’ alçı heykeller kullanılmıştı. Şehirde, ‘Akademideki kızlar üryan herif heykellerine bakıyor, dokunuyor!’ şayiası almış yürümüştü. Dedikodu durdurulmalıydı. Çare de belliydi: ‘Yaşlı, çirkin ve özürlü erkek adaylar denenebilirdi!’

Zaro Ağa, okulda kısa süre çalışabildi. 3-4 gün sonra yeni işini bıraktı. Okul yönetimi telaşlandı, evine elçi gönderildi. Bir röportajında işini terk ediş nedenini açıklayacaktı: ‘Öğrenci kızlar huriler kadar güzeldi. Sürekli göz kırparlardı. Başını, yanaklarını okşarlardı. Sık sık makas alırlardı. Kalabalık ve yoğun ilgiden rahatsızdı. Bir iki kişiye dayanabilirdi. Fakat çok sayıdaki genç hanıma tahammül gösteremezdi.’ ‘Vallahi de gelmem, billahi de gelmem,’ demişti.

6 Ekim 1923’de, Şükrü Nail Paşa komutasındaki Türk askerleri İstanbul’a girdi. 3. Kolordu’ya bağlı birlikler, Üsküdar ve Haydarpaşa semtini ele geçirdi. Haydarpaşa Garı teslim alındı. İlk kurbanı kesen: 146 yaşındaki Zaro Ağa idi. Ordumuzun başarısını ve ‘kutsal savaş’ sonunda kazanılan zaferi kutluyordu. Yaşlı hamalın övgüye değer hareketi hemen dikkat çekti. Ankara’da yayınlanan Yeni Gün gazetesi, ihtiyar adamla ilgilendi ve mülakat yaptı. Uzun, ilginç, romanlara konu edilecek öyküsünü kamuoyuna aktardı. 

- Mevkutenin sahibi, Yunus Nadi Bey’di. Yeni Gün, ilk yayınına - 16 Mart 1920 Salı günü! -  İstanbul’da başladı. Anadolu Hareketi’ni destekleyince, Osmanlı’nın son yönetimince kapatıldı. Yunus Nadi Bey, Ankara’ya geçti. Gazetesini, ‘Anadolu’da Yeni Gün’ adı ile 10 Ağustos 1920’den itibaren tekrar neşretmeye girişti! -

22 February 2024 13:07
161 kez okundu

Ali Hikmet İnce



Benzer Yazılar

Bataklıkta Açan Çiçek: ‘Esengül’

Esengül, 24 yıllık kısacık ömründe çoğumuzun yüreğine dokunmayı başardı. Şarkılarıyla yaşamımıza karıştı, kalplerimizi sızlattı. Küllenmiş hatıralarımıza yeniden köz verdi. İstanbul’un varoşlarına yerleşe(bile)n Anadolu insanının sevda/hasret dünyasını canlı tuttu.

Rüşvet Kapısı Valide Sultan

Osmanlı hükümdarı 3. Mehmet’in annesi Safiye Sultan, Venedik Senatosu kararı ile ‘resmi kanallardan rüşvet/‘hediye’ alan hanedan mensubuydu. Devlet çarkını ‘sungu’ya bağladı ve kasasını doldurdu. Tarihçiler, Valide Sultan’ın sırtını Venedik Cumhuriyeti’ne dayadığını dahi iddia edecekti!

Dünyaya Doyamayan 160’lık Delikanlı / 2

Zaro Ağa, 130 yaşından sonra çok ünlendi fakat para kazamadı. Dünyayı dolaştı. Popüler isimlerle tanıştı, fotoğraf çektirdi. Reklam kampanyalarında etkin rol aldı. Kartpostalları/foto kartları yüz binlerce satıldı. Kısacası Ağa, ülkemizin ilk ‘uluslar arası medya ikonu’ydu!

İki Defa Gömülen Vezir-i Azam

Hekimoğlu Ali Paşa, Osmanlı coğrafyasının tamamına yakınını dolaştı/gördü. Yöneticilik yapmadığı bölge - nerede ise! - kalmadı. İmparatorluğun en yüksek makamına ‘sadrazamlığa/vezir-i azamlığa’ - tam 3 defa! - kadar yükseldi. Devleti kontrol eder duruma geldi. Daima halkın yanında durdu, sorunları çözmeye çalıştı. ‘Maaşından başkaca gelire sahip olmadı. Rüşvete, irtikâba, hediyeye bulaşmadı/tenezzül etmedi!’ Şahsi birikimini cami, külliye, çeşme, kütüphane gibi hayır işlerinde harcadı. ‘Ailesine de temiz ismini miras bıraktı!’

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 2

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

Fatih’in ‘Çapkın’ Şehzadesi

Fatih’in 2. oğlu, Şehzade Mustafa, askerliğe yatkındı, şiir söylerdi. Yakışıklı, hareketli ve ‘hercaî’ idi. Saray’ın ve hareminin cinsi latiflerini kendine hayran ederdi. ‘Güzelleri yalnız bırakmayı sevmediği,’ kayıtlara geçildi. Bu yüzden de hayatını yitirecekti!’

‘Paşanın Güzel Karısına Göz Koyan’ Padişah

Çeyrek asırlık süreçte her gün ölüm korkusuyla yaşayan Şehzade İbrahim, tahta çıkınca hayattan kâm almaya girişti. Harem, - yakın çevresinin ve yağcılarının da yardımıyla! - güzel cariyelerle dolup taştı. Ama Padişah’ın gözü doymadı. Kendine methedilen evli hanımlara da el atmaya, gönül eğlendirmeye kalkıştı!

Osmanlı'nın Ukraynalı Valide Sultanları

Osmanlı padişahları, dünyanın hemen her ülkesinden getirilen güzel kadın kölelerle beraber oldu. Cariyelerin bir kısmı haremde kaybolup gitti. Bazıları, hükümdar(lar)ın gözüne girdi, erkek evlat doğurdu ve ‘gözde’ sıfatı kazandı. Kimileri de, devleti yönetmeye, sultan(lar)ı yönlendirmeye kalkışacak/‘cesaret edecek’ kadar cüretkâr davrandı, hatta nikahlarına girdi.

‘Kıbrıs’ı Veren’ 2. Abdülhamit

2. Abdülhamit’in saltanatının 2. yılında Osmanlı yok oluşun eşiğinden döndü. Tarih, ’93 Harbi’ gibi örneğine çok az rastlanır drama şahitlik etti. Ruslar, İstanbul’un tarihi surlarına kadar ulaştı. Her an şehri alabilir, her şeyi talan edebilir, binlerce insanı öldürebilirlerdi. Sultan şoka girdi, ne yapacağını bilemedi. İngiliz Büyükelçisi Sir Henry Layard’ın önerisini kabul etmek zorunda kaldı. Kıbrıs’ı vermesi karşılığında şahsının ve imparatorluğun hayatiyetini garantiye alabilecekti! ‘Denize düşen yılana sarılırdı!’

‘Türk Kasabı’ Kuyucu Paşa / 2

Kuyucu Murat Paşa, hac vazifesini de yerine getirdi. Yemen Beylerbeyi iken, ‘Seyfullah’ - ‘Allah’ın Kılıcı’! - diye bilinen ünlü Arap komutan Hâlid bin Velîd’in palasını bulup satın aldı! Tarihçiler, ‘Giriştiği savaşlarda Velîd’in silahını kullandığını,’ yazacaktı!

‘Türk Kasabı’ Devşirme - 1

Kuyucu, 90’ına ulaşmış inatçı ihtiyardı. Devleti ve padişahı, her daim ‘nimet’ bildi. Aldığı em(irle)ri, harfiyen - hatta fazlası ile abartarak! - uyguladı. ‘Devşirme yönetimindeki’ Osmanlı’nın Anadolu’da katlanılmaz dereceye varan icraatına karşı durmaktan başka çaresi kalmayan kişilere ve kitlelere karşı, tarihte örneğine pek az rastlanan kanlı sindirme harekâtına girişti!

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

Kardeşini Zehirleten Padişah!

Fatih’in büyük oğlu Şehzade Bâyezid, babasının ardından tahta çıktı. Fakat atasının izinden gitmedi. Resim, heykel gibi güzel sanatlara uzak durdu. Hatta bazı dinî saiklarla yasak(lar) getirdi. Oysa şehzadeliğinde ‘hazcı anlayışı’ benimsemişti.

Osmanlı’nın Rum ‘Valide Sultanları’

Orhan Gâzi’nin birinci eşi ‘Holofira’ ya da ‘Nilüfer Hatun’, Osmanlı Hanedanı’na giren ilk ‘yabancı kökenli gelin’ti. Kroniklere/tarihçilere bakılırsa, oğullarının padişahlığını gören ‘ecnebi’ hanım sultanların sayısı 23 idi! Bazılarına göre, adet daha da fazlaydı!

Fatih’in ‘Çapkın’ Şehzadesi

Fatih’in 2. oğlu, Şehzade Mustafa, askerliğe yatkındı, şiir söylerdi. Yakışıklı, hareketli ve ‘hercaî’ idi. Saray’ın ve hareminin cinsi latiflerini kendine hayran ederdi. ‘Güzelleri yalnız bırakmayı sevmediği,’ kayıtlara geçildi. Bu yüzden de hayatını yitirecekti!’

Dünyaya Doyamayan 160’lık Delikanlı / 2

Zaro Ağa, 130 yaşından sonra çok ünlendi fakat para kazamadı. Dünyayı dolaştı. Popüler isimlerle tanıştı, fotoğraf çektirdi. Reklam kampanyalarında etkin rol aldı. Kartpostalları/foto kartları yüz binlerce satıldı. Kısacası Ağa, ülkemizin ilk ‘uluslar arası medya ikonu’ydu!

50 Yıl Hapis Yatan Padişah

25. Osmanlı hükümdarı Sultan Osmân-ı Salis - 3. Osman! -, neredeyse ömrünün tamamına yakınında hapisteydi. Rutubetli, karanlık, az sayıda insanın gir(ebil)diği ‘kafes’de yarım asırdan fazla tutuklu kaldı. Güneşe, suya, doğaya hasretti. Memleket ve dünya siyasetinden uzaktı. İstanbul’un günlük hayatından bîhaberdi. ‘Ama kaderinde cihan devletinin tahtına oturmak da vardı!’

İki Defa Gömülen Vezir-i Azam

Hekimoğlu Ali Paşa, Osmanlı coğrafyasının tamamına yakınını dolaştı/gördü. Yöneticilik yapmadığı bölge - nerede ise! - kalmadı. İmparatorluğun en yüksek makamına ‘sadrazamlığa/vezir-i azamlığa’ - tam 3 defa! - kadar yükseldi. Devleti kontrol eder duruma geldi. Daima halkın yanında durdu, sorunları çözmeye çalıştı. ‘Maaşından başkaca gelire sahip olmadı. Rüşvete, irtikâba, hediyeye bulaşmadı/tenezzül etmedi!’ Şahsi birikimini cami, külliye, çeşme, kütüphane gibi hayır işlerinde harcadı. ‘Ailesine de temiz ismini miras bıraktı!’

Dünyaya Doyamayan 160’lık Delikanlı / 2

Zaro Ağa, 130 yaşından sonra çok ünlendi fakat para kazamadı. Dünyayı dolaştı. Popüler isimlerle tanıştı, fotoğraf çektirdi. Reklam kampanyalarında etkin rol aldı. Kartpostalları/foto kartları yüz binlerce satıldı. Kısacası Ağa, ülkemizin ilk ‘uluslar arası medya ikonu’ydu!

Asker Vatan Savundu, Yangın Söndürdü

Osmanlı’da ilk itfaiye teşkilatı 18. asrın başında kuruldu. Yeniçeri Ocağı’na bağlıydı. İstanbul’da ve çevre ormanlarda çıkan yangınları söndürmeye çalıştı. Taşıma su ve ilkel teçhizatla işi zordu.

Yeşilçam’ın Muhafazakâr Kralı

16 yıl boyunca, Yeşilçam’ın bir numarasıydı. Kral, unvanını taşırken zorlandığı muhakkaktı; şöhretin sorumluluğunu hakkıyla teslim etti.

Dünyaya Doyamayan 160’lık Delikanlı / 2

Zaro Ağa, 130 yaşından sonra çok ünlendi fakat para kazamadı. Dünyayı dolaştı. Popüler isimlerle tanıştı, fotoğraf çektirdi. Reklam kampanyalarında etkin rol aldı. Kartpostalları/foto kartları yüz binlerce satıldı. Kısacası Ağa, ülkemizin ilk ‘uluslar arası medya ikonu’ydu!

Zeki Müren’in İlkleri

Zeki Müren; Türk Sanat Müziği’nde geleneksel yapıyı-anlayışı değiştirdi; pek çok yeniliğe imzasını attı.

Atina’daki Adamımız

İstiklal Savaşı’nın kazanılmasında, Cumhuriyet’in kurulmasında/sağlam temellere oturtulmasında harca ter akıtan pek çok isimsiz Türk istihbaratçısı da bulunuyordu. Binbaşı Fevzi Kamacı da büyük destanın kahramanlarındandı. Asker bir ailenin üyesiydi. Ağabeyi de Türk Erkan-ı Harbiyesi’nde albay rütbesinde istihbarat subayıydı.

Kirkor Cezveciyan Veya Kenan Pars

Nüfusa kayıtlı adıyla Kirkor Cezveciyan, beyaz perdedeki ismiyle Kenan Pars, doğma büyüme Bakırköylü sayılırdı.

Dünyaya Doyamayan 160’lık Delikanlı / 2

Zaro Ağa, 130 yaşından sonra çok ünlendi fakat para kazamadı. Dünyayı dolaştı. Popüler isimlerle tanıştı, fotoğraf çektirdi. Reklam kampanyalarında etkin rol aldı. Kartpostalları/foto kartları yüz binlerce satıldı. Kısacası Ağa, ülkemizin ilk ‘uluslar arası medya ikonu’ydu!

Dünyaya Doyamayan 160’lık Delikanlı / 2

Zaro Ağa, 130 yaşından sonra çok ünlendi fakat para kazamadı. Dünyayı dolaştı. Popüler isimlerle tanıştı, fotoğraf çektirdi. Reklam kampanyalarında etkin rol aldı. Kartpostalları/foto kartları yüz binlerce satıldı. Kısacası Ağa, ülkemizin ilk ‘uluslar arası medya ikonu’ydu!

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

Dünyaya Doyamayan 160’lık Delikanlı / 2

Zaro Ağa, 130 yaşından sonra çok ünlendi fakat para kazamadı. Dünyayı dolaştı. Popüler isimlerle tanıştı, fotoğraf çektirdi. Reklam kampanyalarında etkin rol aldı. Kartpostalları/foto kartları yüz binlerce satıldı. Kısacası Ağa, ülkemizin ilk ‘uluslar arası medya ikonu’ydu!

Hücreye Atılan Aktör

Akan, sıkı Atatürkçü idi. Büyük önderin fikirlerinin, eserlerinin, hatıralarının takipçisiydi. Mustafa Kemal Paşa’ya ait paltoyu olağanüstü dikkatle/özenle saklardı. Her 10 Kasım’da, sahibi olduğu ilkokulda öğrencilere, velilere ve öğretmenlere sergilerdi.

Cüneyt Arkın: Bozkırda Yetişen Aktör

Sean Connery’den sonraki ‘ikinci James Bond’ bir Türk aktör olabilirdi.

Dünyaya Doyamayan 160’lık Delikanlı / 2

Zaro Ağa, 130 yaşından sonra çok ünlendi fakat para kazamadı. Dünyayı dolaştı. Popüler isimlerle tanıştı, fotoğraf çektirdi. Reklam kampanyalarında etkin rol aldı. Kartpostalları/foto kartları yüz binlerce satıldı. Kısacası Ağa, ülkemizin ilk ‘uluslar arası medya ikonu’ydu!

‘Kanser’ Evita Perón’a Şifa Niyetine Mevlit

Ülkesinde gerçekleştirdiği reformlar ve halkına sağladığı sosyal imkânlarla sevildi. Kocası, Juan Perón’a verdiği destek ve darbecilere karşı gösterdiği direniş ile de insanının gönlünde taht kurdu. Eva Perón, dünyaca tanındı.

Babasının Mezarını Arayan Gazeteci

Yunan Hükümeti, tarihi mezarlığı kaldır(t)mış, üstünden de geniş asfalt yol geçirmişti. Sakız Adası’nın son Mutasarrıfı Hamdi (Simavi) Bey’in mezarı da kayıplara karışmıştı.

Hayatı Durduran Ses: Hamiyet Yüceses

Hamiyet adı verilen, mavi gözlü ve sapsarı saçlı güzel kız, bir dönem Türkiye’de fırtına gibi esecek ve musikimizin nağmelerini güzel sesiyle taçlandıracaktı.

Dünyaya Doyamayan 160’lık Delikanlı / 2

Zaro Ağa, 130 yaşından sonra çok ünlendi fakat para kazamadı. Dünyayı dolaştı. Popüler isimlerle tanıştı, fotoğraf çektirdi. Reklam kampanyalarında etkin rol aldı. Kartpostalları/foto kartları yüz binlerce satıldı. Kısacası Ağa, ülkemizin ilk ‘uluslar arası medya ikonu’ydu!

Atatürk'ün Emaneti Türk Hava Kurumu

Türk Tayyare Cemiyeti kurulduğunda sadece yerli uçağın yapımı değil, millî silah sanayinin de temeli atıldı. Atatürk’e göre Türk Milleti yüksek karaktere, zekâya, kabiliyete sahipti. Kendi uçağını, tankını ve her türden savaş silah(lar)ını üretebilirdi.

Babasının Mezarını Arayan Gazeteci

Yunan Hükümeti, tarihi mezarlığı kaldır(t)mış, üstünden de geniş asfalt yol geçirmişti. Sakız Adası’nın son Mutasarrıfı Hamdi (Simavi) Bey’in mezarı da kayıplara karışmıştı.

Sait Faik’in 1000 Bursiyeri

Çağdaş Türk hikâyeciliğinin ustalarından Sait Faik (Abasıyanık) yaklaşık 1000 öğrenciye burs verip okumalarını sağladı.

Dünyaya Doyamayan 160’lık Delikanlı / 2

Zaro Ağa, 130 yaşından sonra çok ünlendi fakat para kazamadı. Dünyayı dolaştı. Popüler isimlerle tanıştı, fotoğraf çektirdi. Reklam kampanyalarında etkin rol aldı. Kartpostalları/foto kartları yüz binlerce satıldı. Kısacası Ağa, ülkemizin ilk ‘uluslar arası medya ikonu’ydu!

Hitler’in Karısı da Yahudi Çıktı

Tarihe ‘Yahudi soykırımını yap(tır)an lider’ suçlamasıyla geçen, Alman Nazi Partisi’nin değişmeyen Führer’i Adolf Hitler’in son büyük aşkı, nikâhlı karısı Eva Braun Aşkenaz Yahudisi çıktı.

33’lük Tespih Gibi Tabanca Çeken Fedai

Yakup Cemil Bey, ‘korku’ kelimesini tanıma(z)dı. Düz mantık yürütürdü. Siyasetin ince oyunlarını, gülümserken ayak kaydıran tuzaklarını bilmezdi. Ölümü göze alır, istenileni/emredileni yapardı. Kontrolü müşküldü. Haksızlık(lar) karşısında susmaz, ya sesini yükseltir ya da - daha çok! - piştovunu konuştururdu.

İsmet Paşa’nın Elini Öpen TİP Lideri

Mehmet Ali Aybar, çok iyi eğitim almıştı; Sol/Sosyalist düşünce aileden mirastı.

Dünyaya Doyamayan 160’lık Delikanlı / 2

Zaro Ağa, 130 yaşından sonra çok ünlendi fakat para kazamadı. Dünyayı dolaştı. Popüler isimlerle tanıştı, fotoğraf çektirdi. Reklam kampanyalarında etkin rol aldı. Kartpostalları/foto kartları yüz binlerce satıldı. Kısacası Ağa, ülkemizin ilk ‘uluslar arası medya ikonu’ydu!

Atatürk'ün Emaneti Türk Hava Kurumu

Türk Tayyare Cemiyeti kurulduğunda sadece yerli uçağın yapımı değil, millî silah sanayinin de temeli atıldı. Atatürk’e göre Türk Milleti yüksek karaktere, zekâya, kabiliyete sahipti. Kendi uçağını, tankını ve her türden savaş silah(lar)ını üretebilirdi.

Babasının Mezarını Arayan Gazeteci

Yunan Hükümeti, tarihi mezarlığı kaldır(t)mış, üstünden de geniş asfalt yol geçirmişti. Sakız Adası’nın son Mutasarrıfı Hamdi (Simavi) Bey’in mezarı da kayıplara karışmıştı.

Sait Faik’in 1000 Bursiyeri

Çağdaş Türk hikâyeciliğinin ustalarından Sait Faik (Abasıyanık) yaklaşık 1000 öğrenciye burs verip okumalarını sağladı.

Diğer Türk Tarihi Yazıları

Dünyaya Doyamayan 160’lık Delikanlı / 2

Zaro Ağa, 130 yaşından sonra çok ünlendi fakat para kazamadı. Dünyayı dolaştı. Popüler isimlerle tanıştı, fotoğraf çektirdi. Reklam kampanyalarında etkin rol aldı. Kartpostalları/foto kartları yüz binlerce satıldı. Kısacası Ağa, ülkemizin ilk ‘uluslar arası medya ikonu’ydu!

Tahta Çıkınca ‘Sünnet Olan’ Padişah

I. Ahmet, 14 yaşında tahta oturdu. 14. Osmanlı padişahıydı. 14’ünde sünnet edildi. Saltanatı 14 yıl sürdü. Bazı müverrihlere göre 14 oğul babasıydı. İnşa ettirdiği caminin ‘Ahmediye Camii’nin - Sultan Ahmet Camii! - ilk tasarımında 14 şerefesi olduğu yazılacaktı. Sultan Ahmed-i Evvel’in hayatı ilgi çekici olaylar ve tezatlarla doluydu.

Osmanlı’nın Rum ‘Valide Sultanları’

Orhan Gâzi’nin birinci eşi ‘Holofira’ ya da ‘Nilüfer Hatun’, Osmanlı Hanedanı’na giren ilk ‘yabancı kökenli gelin’ti. Kroniklere/tarihçilere bakılırsa, oğullarının padişahlığını gören ‘ecnebi’ hanım sultanların sayısı 23 idi! Bazılarına göre, adet daha da fazlaydı!

Osmanlı’nın Tek ‘Kadın Padişahı’

Kösem Sultan, Osmanlı Hanedanı’nın tahta çıkan erkek üyelerinin çoğundan daha uzun süre hüküm sürdü. Devleti - tek başına! - 20 yılı aşkın idare etti. Bürokrasideki rakip/karşıt grupları/kanatları ustalıkla dengeledi. Ağzından çıkan her kelime ‘buyruk’/‘kanun’ kabul edildi. ‘Kadife eldiven içindeki çelik ele benzetildi!’

‘Kıbrıs’ı Veren’ 2. Abdülhamit

2. Abdülhamit’in saltanatının 2. yılında Osmanlı yok oluşun eşiğinden döndü. Tarih, ’93 Harbi’ gibi örneğine çok az rastlanır drama şahitlik etti. Ruslar, İstanbul’un tarihi surlarına kadar ulaştı. Her an şehri alabilir, her şeyi talan edebilir, binlerce insanı öldürebilirlerdi. Sultan şoka girdi, ne yapacağını bilemedi. İngiliz Büyükelçisi Sir Henry Layard’ın önerisini kabul etmek zorunda kaldı. Kıbrıs’ı vermesi karşılığında şahsının ve imparatorluğun hayatiyetini garantiye alabilecekti! ‘Denize düşen yılana sarılırdı!’

‘Padişah Oğlunu Boğduran’ Valide

Tarihçilerin ‘Rum asıllı!’ dedikleri Kösem Sultan, İslâm dinini benimsedi, Harem’de eğitildi/yetiştirildi. Osmanlı Devleti’ni 20 yılı aşkın süre yönetti. Sultanlığın, milletin, Sünni İslam dünyasının kaderinde birincil derecede söz/hak sahibi oldu.

Ondokuz Kardeşini Boğazlatan Padişah

Tarihçi Bostanzâde Yahya, 3. Mehmet’i adeta kutsadı. 19 erkek kardeşine Cennet kapılarını açtığını, kendilerine ‘şehitlik’ payesi verdiğini/sunduğunu ileri sürdü. Şeyhülislam da, boğdurulan şehzadeleri ‘şehit’ ilan etmekten geri kalmadı. ‘Padişah oğulları, - ağabeyleri tarafından! - ‘Cennet Kayığı’na bindirilmişti!’