Maksim Gorki ‘Seven Banker’

Adından daha ziyade mesleki unvanı ile tanındı. Her gün gazetelerin birinci sayfalarını haber(ler)i, iç yapraklarını da reklam(lar)ıyla doldururdu. Tek kanallı TRT televizyonunda günün her saatinde şirketlerinin ‘paralı tanıtımını’ yapan kısa bantlar dönerdi. Bankalardan daha fazla mevduat toplamayı başardı. Yüksek faiz dağıtırdı. Ama yükselişi gibi ‘inkırazı’/çöküşü de pek hızlıydı. ‘Banker Kastelli’ olarak bilinen, milyonlarca kişiyi peşinden sürükleye(bile)n Abidin Cevher Özden kimdi?

Maksim Gorki ‘Seven Banker’

Yakın tarihe ‘Banker Kastelli’ olarak geçen Abidin Cevher Özden, edebiyat dostuydu. Kendi ifadesiyle: ‘Duygu adamı’ydı! Şiir yazardı, klasik literatüre düşkündü. Gençliğinde çok sayıda Rus romanı okumuştu. Çevresinde, Maksim Gorki’ye özel alakası, hatta sempatisi bilinirdi. Bir röportajında da, yazarın, ‘Ekmeğimi Kazanırken’ adlı otobiyografik eserinden çok etkilendiğini açıklamıştı. Sanat, hayatına yön vermiş, zorluk(lar)la mücadele etmesinin yollarını öğretmişti. ‘Geçimi için hep koşturmuştu. Çabalamış ve para kazanma hırsıyla dolmuştu!’

Özden, tiyatro ve sinemaya da ilgi duyardı. İstanbul’a ilk gelişinde ‘artist’ olmayı düşledi. Bir sinema dergisinin düzenlediği ‘yıldız yarışması’na katıldı. Fotoğrafını gönderip davet bekledi. Yeşilçam’ın ünlü ismi Öztürk Serengil’in hem hemşerisi, hem arkadaşıydı. - Serengil, anılarında Özden’e yer verdi. İlginç anekdotlar sundu! - Firmalarının TV ve gazete reklamlarında ünlü sinema yıldızlarını oynattı/kullandı. Para kazanmalarını, yeniden hatırlanmalarını sağladı. ‘Derin sinema sevgisini çevresine gösterdi!’

İşyerinde yüksek sesle konuşur, tiyatro sahnesinde final tiradını seslendiren sanatçıya benzerdi. Röportaj yapan pek çok gazetecinin ortak kanaati: ‘Temaşa oyunculuğunu meslek seçse, çok başarılı olabileceği yönündeydi!’

- Lise İkinci Sınıftan Ayrılmak Zorunda Kaldı… -

Kastelli, 1933’de, Trabzon’un Sürmene ilçesine bağlı Baştımar (Kastel) köyünde doğdu. Ticari hayatında çok sevdiği köyünün adını kullandı. Düzenli sayılacak eğitim al(a)madı. Babasının zorlama ve fikrini değiştirme girişimlerine karşın söz(ünü) dinlemedi. Ortaokul sıralarında harçlığını çıkarmaya başladı. Sokaklarda işportacılığa girişti. Para kazandı, güveni geldi, kendince başarı sağladı. İstanbul’u ve Büyükada’yı çalışma alanı seçti. Yaz boyunca adada kal(ır)dı. Tezgâhında soğuk meşrubat, simit ve sandviç satardı. Haydarpaşa ve Kabataş Liselerine devam etti. Ama başaramadı. Sonunda yine babasının ısrarıyla Trabzon Ticaret Lisesi’ne kaydını aldırdı. Sonuç yine değişmedi: Lise 2. sınıftan ‘terk belgesi’ edinebildi. Askere gidinceye kadar da köy okullarında ‘vekil öğretmenlik’ yaptı.

Vatan görevinin ardından İstanbul’a döndü. Saray Sineması’nda muhasebecilik yaptı.

1960’lı yıllarda ilk şirketini - ‘Kastelliler’! - kurdu. Çalışma alanı Almanya’ya giden ve permi hakkı kazanan işçilerdi. Emekçileri dikkatle belirledi. Araba getirme hakkı kazananların paralarını ödedi, otomobillerini ülkeye soktu. Yabancı marka araçları yüksek fiyatlarla pazarladı.

- ‘Tasarruf Bonosu’ İşinde İlk İflasını Yaşadı… -

Kazandığı para ile ‘tasarruf bonoları’nı toplamaya girişti. 1960 İhtilali’nden sonra devlet memurlarının maaşlarının bir kısmı ‘devlet senedi’ şeklinde öden(ir)di. Kupürler ‘hamiline’ yazılıydı. Uzun vade içerirdi. Kastelli, ‘kıymetli kâğıtlar’ı değerinin altında satın aldı. Sahiplerine nakit para ödedi. Elinde hatırı sayılır stok oluştu. Ancak beklentisi gerçekleşmedi. Yetkililer, gününde tediye yap(a)mayınca da, iflas bayrağını çekti.

1975’te de, Kastel İnşaat’ın kapısına kilit vurdu.

1980 öncesinde şans yeniden yüzüne güldü. Bankaların mevduat toplamak için çıkardıkları sertifikalardaki kâr marj(lar)ının cazibesini fark etti. Hem mevduatta, hem sertifika satışlarında verilen faiz sabitti, yüzde 2 - 3 arasındaydı. Piyasanın hareketlenmesi, Kastelli’nin ve belge sahiplerinin daha yüksek getiriler elde etmesi gerekliydi. Bankalarla görüşmeler sağladı. Kıymetli kâğıtlarda yüksek indirimler talep etti. Örneğin 1.000 liralık belgeyi 700 - 750 liraya aldı. Sonra da daha yüksek nema ile - yüzde 5 - 6 gibi! -  satışa sundu. Ülkenin büyük şehirlerinde ‘Banker Kastelli’, ‘Mentaş’ ve ‘Bimtaş’ şirketlerinin şubeleri açıldı. Hizmet ağı genişledi, toplanan mevduat zirve yaptı.

- Turgut Özal’a ‘Ağabey!’ Diyecek Kadar Yakındı… -

24 Ocak 1980’de yayınlanan yeni ekonomik kararlar işlerini iyiden iyiye zora soktu. Ekonomik dengelerin yerine oturmasını bekledi. Kurulan yeni hükümette Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcılığına Turgut Özal getirilince, durumu kuvvetlendi, morali yükseldi. Özal ile samimiydi. Kendisine, ‘Turgut Ağabey!’ diye hitap edecek kadar yakındı. 1981 Mart’ında zirveyi gördü. 30’u aşkın bankanın yetkilisi, Banker Kastelli’nin kapısını çaldı. Şartlarını kabul edip, ‘tek satıcı’ imtiyazı verdiler. Kastelli Şirketler Topluluğu’nun cirosu inanılmaz ölçüde yükseldi. Toplam satışları 1979’da 900 milyon liraydı. 1980’de 7 milyar liraya, 1981’de de 60 milyar liraya çıktı. 1982’de ise cirosu tam 105 milyar liraydı.

Gazete ve televizyon reklamları son derece inandırıcı ve etkileyiciydi. İlanlar, halkın ‘kolay para kazanma hevesini’ harekete geçirecek/‘tetikleyecek’ şekildeydi. Mesela tam sayfa tutan bir duyuru şöyleydi: ‘Ülkemizin en büyük holdingi A’ya ait gübre fabrikasının 100 milyon lira değerindeki tahvili satışa sunuldu!’ Ertesi veya daha sonraki gün neşredilen duyuru(lar)da ise başarı vurgulanırdı: ‘İlginize ve güveninize çok teşekkür ederiz! Tahvillerinizin tamamı 2 saat içinde satıldı!’ 

Reklam filmlerinde Yeşilçam tarihine imzasını atmış meşhur yıldızlara yer verdirdi. Cüneyt Arkın, Fikret Hakan, İzzet Günay, Ekrem Bora, Eşref Kolçak, Orhan Günşıray ve Selma Güneri gibi starlar, TV ekranlarında göründü. Her gün defalarca ‘Banker Kastelli’ şarkılarını seslendirdiler. Halkın her kesiminden çok sayıda kişi, birikimlerini değerlendirmek için kapısını çaldı. Ekonomistlerin belirlemesine göre Kastelli, 1980’in sonunda 550 bin kişiye erişti. Yaklaşık 2,5 ila 3,2 milyar dolarlık bir fona ulaştı. 1982’de, toplam millî gelirimiz 65 milyar dolar civarındaydı. ‘Kastelli, millî gelirin yüzde 4 ila 4,5’i kadar parayı topladı. Günümüz rakamları ile miktar, 30 - 35 milyar dolara karşılık gel(ebil)irdi!’

İşiyle ilgili yaptığı teşbih dikkat çekici ama hayli ‘incitici’ydi! Rivayete göre Kastelli kendisini ‘Lüks Nermin’e benzetti. ‘Ben aracılık yapıyorum. Komisyonumu alıyorum. Zampara ile ..rospu bir araya geliyor, buluşuyor…’

- Bir Anda Ülkenin En Tanınan Kişisi Oluverdi… -

Kastelli, hızlı yükselişi ve aşırı popülerliği ile kendisine danışılan, fikirleri önemsenen, dediklerine uyulan ‘kanaat önderi’ne dönüşüverdi. Üniversitelerin iktisat fakültelerinde el üstünde tutuldu. ‘Fahri ekonomi doktoru’ unvan(lar)ına layık görüldü. Çeşitli kurum ve kuruluşlara maddi yardım(lar)da bulundu. ‘İlgi odağı’, ‘cazibe merkezi’ konumuna yükseldi. ‘Kastelli’yi ziyaret etmek, çayını/kahvesini içmek, birlikte resim çektirmek, övünç/itibar meselesi kabul edildi!’ Asker, siyasetçi, bürokrat çok sayıda ‘isim sahibi’ konuğun akınına uğradı. Hatta 1980 İhtilali sonrasında kurulan Danışma Meclisi Başkanı - eski Başbakan! -  Ord. Prof. Dr. Sadi Irmak’ın resmi makam aracı ile ziyaretine geldiği, yazıldı. Gazetecilerin karşısında tokalaşırlarken, Kastelli’ye ‘Kadim dostum!’ diye hitap edecekti.

Birçok büyük bankadan daha yüksek mevduat toplayan Kastelli’nin kendine güveni de tavan yaptı. Fenerbahçe Kulübü üyesiydi, başkanlığa adaylığını koydu. Kulübün mali durumunu iyileştireceğini beyan etti. Dönemin gazetelerinde yer alan haberlere göre, çok yüksek miktarda - 250 milyar lira! - hibede bulunacağını açıkladı. - ‘Takımıma Cevher de, serveti de feda olsun!’ dediği rivayet edilecekti! - Ali Şen ile girdiği yarışı kaybedince, ‘hevesi kursağında kaldı!’

Özden, ‘Kastelli Kültür Sanat Vakfı’nı ihdas etti. ‘Bediiyat’ın tüm dallarına destek verilecek, sanatkârların çalışmalarına yeni/benzersiz imkânlar sunulacaktı. Çocuk tiyatroları açılacaktı. Sahne ve bale kursları oluşturulacaktı. Resim/heykel sergileri teşvik edilecekti. Festivallere yardımcı olunacaktı. Özel tiyatrolara teberrularda bulunulacaktı. Yılın sanatçılarına verilmek üzere ödüller konulacaktı.

Kastelli, hayır kurumlarına, varoşlarda yaşayan fakir halka yardımlar götürdü.

- Büyük Bankaların Kıskançlığı Kastelli’yi Yıktı… -

Kendisini yardımsever, sanatsever, spor ve sporcu dostu olarak tanıtma gayretindeydi. ‘Adeta toplumun her kesimini kanatları altına almış iyilik perisi’ydi!

Memleketi Sürmene’ye - adını verdiği! - Abidin Cevher Özden Kız Meslek Lisesi’ni yaptırdı.

Abidin Cevher Özden’in mevduat sertifikası piyasasına yönlendirmesi ve adeta tekelleşmesi, büyük bankaları rahatsız etti. Dev bankalar, Kastelli’nin yükselişinden ve mali piyasayı oryantasyonundan rahatsızdı. Hisse ve mevduat kâğıtlarını kendilerinin pazarlayacağını açıkladılar. Nakit girişi azaldı ve kesildi. Kasasındaki meblağı yerli yerinde kullanamadı. Özden, mudilerine faiz ve anapara ödeyemez duruma düştü. Merkez Bankası’nın sermaye piyasasına ilişkin kararları da ‘yangına benzin döktü’! Rüyanın sonuna gelindi. ‘Kestirmeden/kısa yoldan zenginleşme hayalleri dumura uğradı!’ Yakın tarihimizde ‘Banker Kastelli Skandalı’ diye anılan büyük kriz patlak verdi. 

Kastelli, 1982’nin yaz aylarında İsviçre’ye kaçtı. - Dönemin bazı ekonomi yazarları, Özden’in İsviçre bankalarında ‘en azından!’ 5 milyon İsviçre Frangı nakit parası olduğunu ileri sürecekti! - Bir süre Cenevre’de kaldı, sonra Tunus’a geçti. İnterpol peşini bırakmadı. - Yakalama kararı 163 ülkeye iletildi! - Aynı yıl Türkiye’ye iade edildi. Bayrampaşa Cezaevi’ne konuldu. Hakkında 11 dava açıldı. 8,5 ay tutuklu kaldı.

Devlet Başkanı Kenan Evren, skandaldan ekonomi yönetimini sorumlu tuttu. Kastelli’nin ‘Ağabey!’ diye hitap ettiği, Başbakan Yardımcı Turgut Özal istifasını verdi. ‘Halkın kumar oynadığını ve kaybettiğini,’ açıklayan Maliye Bakanı Kaya Erdem de kabinedeki görevinden ayrılmak zorunda kaldı.

- Bütün Katılımcıların Parası Ödendi… -

‘Banker Kastelli Skandalı’ basında çok geniş yer buldu. Para yatıran yüz binlerce iştirakçi Kastelli’nin şirketlerinin önünde uzun kuyruklar oluşturdu. Katılım paylarının peşine düştüler. İstanbul’da, ‘9 Nolu Tasfiye Kurulu’ oluşturuldu. Başkanlığına - daha sonraki yıllarda İstanbul Yeminli Mali Müşavirler Odası Reisliği de yapacak! - Sezai Onaral getirildi. 1982’nin Haziran’ında çalışmalara başlandı. Kuruma 150 bin kişi başvurdu. İşlem uzun sürdü. - 4 - 5 yıl içinde tamamlanabildi! - Başvuran katılımcıların paraları ödendi. Kastelli yıllar sonra ‘Kimsenin bir kuruş alacağı kalmadı,’ diyecekti. Resmi Gazete’de tasfiyenin sonuçlanmasıyla ilgili kamusal karar yayınlandı. Başka hak sahipleri olup olmadığı soruldu. İtiraz eden(ler) çıkmadı!

Ekonomi tarihçilerine göre Kastelli, ‘Ponzi Scheme’/‘Ponzi Düzeni’ni Türkiye’de uygulayan ilk ve en popüler kişiydi. Sistem, ‘saadet zinciri’, ‘titan zinciri’ne benzetilebilirdi. Bazılarının iddiası/‘değerlendirmesi’ dikkate alınırsa, bir çeşit ‘dolandırıcılık biçimi’ydi! Çalışma şekli de basitti. Çarkın başındaki kişi, topladığı paraları dağıtarak işlemi yürütürdü. Anapara ve faiz ödemeleri de genellikle yeni katılımcıların hisseleriyle karşılanırdı. Resmi kurumların faiz oranlarından daha yükseği vaat edilerek müşteri çekilirdi. İstikrarsızlık/sürpriz görülmezse, yöntemin işleyişinden herkes memnun kalırdı.

‘Ponzi Oyunu’nun kurucusu, ABD vatandaşı Charles Ponzi’ydi. 1920’de, 10 bini aşkın yatırımcıyı yüksek kâr elde etme vaadiyle kandırdı. Ama sistemini yürütemedi. Katılımcı sayısı kısıtlı kalınca, faiz/‘kar payı’ dağıtamadı. Ortaya çok sayıda mağdur çıktı.

- Kastelli, 1985’de İnşaatçılığa Döndü… -

Kastelli ve diğer bankerlerin hızlı batışı, ülke finans sisteminin yeniden düzenlenmesine yol açtı. ‘Sermaye Piyasası Kanunu’ çıkarıldı. ‘İstanbul Borsası’ açıldı.

Kastelli, 1985’de yeniden sahnede göründü. İnşaat sektörünü faaliyet alanı seçti. Tercüman Gazetesi’nin boş arazisine toplu konutlar yaptı. Ancak beklediği başarı gelmedi. Kâr edemeyince battı. Ama pes etmedi. Tekrar ortaya çıktı: ‘Küllerinden hayat buldu!’ 1994’de, Emlak Borsası’nda çalıştı. Yine yeterli performansı gösteremedi.

Banker Kastelli, kamuoyunda ‘milliyetçi baba’ (!) diye tanınan şahsın kurduğu ileri sürülen çeteye üye olmakla suçlandı. Hazırlanan iddianameye göre - basına yansıyan çeşitli haberlerde de yayınlandı! -, 37,5 yıla kadar hapsi istendi. İddialar tüyler ürperticiydi: ‘1992’de, adı geçen kişiyi ziyaret edip tanışmıştı. Ekonomik konularda danışmanlığını yapmıştı. Para alış verişi ile örgüte destek olmuştu. Kendi alacakları konusunda da belirtilen kişi ve yönettiği suç örgütünden destek almıştı.’ 

Kastelli, iddianamede adı geçen örgüt lideri ile tanışıklığını inkâr etmedi. Yine basına akseden havadise göre, ‘legal şekilde yardımcı olmuştu. Ticari konulara ilişkin fikirler vermişti.’ Diğer bütün iddiaları reddetmişti.

Kastelli, Maslak’ta mülkiyeti eşine ait evi satmaya kalktı. Ancak üvey oğlu, ‘hileli satış’ iddiasında bulunup konuyu yargıya taşıdı. Olay basında haberleşince duyuldu.

Tarih: 2 Haziran 2008’di! ‘Banker Kastelli’ diye bütün ülkede tanınan Abidin Cevher Özden, Kadıköy Kuşdili Caddesi’ndeki Efes Çarşısı’nın 2. katındaki bürosunda hayatına son noktayı koydu. Ağzına Smith Wesson tabancasını dayadı, tek kurşunla sonuca gitti. Hâdise yerinde can verdi. 

- İntiharına Kimsenin Şahitlik Etmesini İstemedi… -

Kastelli, hâdise günü, bürosuna gelince personele, ‘Yalnız kalmak istiyorum,’ dedi. Çevresinde yardım veya şahitlik edecek kimsenin bulunmasını istemedi. Haberlerde yazıldığı, olay sonrası manzarayı görenlerin beyanlarına göre, ‘Ölümünden kimsenin sorumlu olmadığına ilişkin,’ notun yanında bazı - 6 adet! - mektup da bıraktı.

Özden’in piyasaya ve kredi kartına borcu olduğu ileri sürüldü: ‘Karta 100 bin TL ve piyasaya da 370 bin TL tutarında ödeme yükümlülüğü mevcuttu.’ Kefili: Eşi Mukaddes Özden’di. Nişantaşı’ndaki evine haciz gelmişti. Öne sürüldüğüne göre, Kastelli ile ailesinin arası açılmıştı. 

Yanında 5 yıl çalışan, sekreterliğini yapan - 8 ay öncede işten ayrılan! - Pınar Yılmaz, olayı duyunca, Efes Çarşısı’na geldi. Yılmaz’ın anlatımına göre Özden, bazı sıkıntılar yaşadı ancak kimse ile paylaşmadı. - Özden, son nefesini verdiği ofisin bulunduğu binayı, sinemadan iş hanına çevirmişti. Kendisine ait son 2 büroyu da satıp, başka kattaki işliğe kiracı çıkmıştı. -

Özden’in eşi Mukaddes Hanım ile kaldıkları, Nişantaşı, Abdi İpekçi Caddesi’ndeki Nazem Apartmanı’nın görevlisi Kemal Erdoğan’ın - mealen! - anlattıkları da anlamlıydı: ‘Cevher Bey, sabahleyin üzgündü. İlk kez omzuma dokundu, ‘Allaha ısmarladık,’ deyip veda eder gibi davrandı. Hüzünlü gözlerle eve baktı…’

Özden, ölümünden önce de, ‘silahla havaya ateş açmaktan’ haber olmuştu. 16 Temmuz 2007’de, Üsküdar Karacaahmet Mezarlığı’ndaki Aile Kabristanı’nı ziyaretteydi. 1982’de, aşırı doz yasaklı madde kullanımından hayatını yitirdiği ileri sürülen üvey oğlu Hakan Bahadır’ın gömütünün önündeydi. Silahı ile 11 el ateş etti. Olay yerine ulaşan özel güvenlik kuvvetleri, elinde tabanca tutan Özden’i yakaladı. Ünlü banker, polis karakoluna götürüldü. Yapılan araştırmada, Smith Wesson marka tabanca’nın 1996’da taşıma ruhsatının iptal edildiği belirlendi. Sanık ifadesinde, intihar teşebbüsü iddiasını reddetti. Piyasaya aşırı borçluğundan ötürü alacaklılarının baskısına maruz kaldığını, üvey oğlunun mezarını ziyaret edip, dertleşmek istediğini anlattı. Evladını çok severdi. Vefatı sırasında - hapisteydi! - yanında olamamıştı.

- 6 Mektup Kimlere Yazıldı? -

Kastelli, üzerinde ‘Savcıya verilecek!’ notu yazan mektup da bıraktı. Basının üzerine çok geldiğini, haksız yere suçla(n)dığını yazdı. Satırlarına bakılırsa, ‘işleri hep ters gitmişti. Kimseyi aldatmayı düşünmemişti. Ödeme gayreti içindeydi. Bu sebepten ötürü ailesi ile de arası bozulmuştu. Ölüme kendisi karar vermişti. Kimse sorumlu değildi.’

Diğer mektuplar, eşine, çocuklarına, hizmetçisine, avukatına ve tanınmış iş insanı Erdoğan Demirören’e hitabendi.

Çocukları için kaleme aldığı satırlarda dedi ki: ‘Miras için birbirinize düşmeyin. Annenize iyi bakın!’ Borçlarının listesini de mektuba ekledi. Hizmetçisinden, eşine bir süre daha karşılıksız - para beklemeden! - bakmasını rica etti. Özel aşçısından da benzer talepte bulundu: ‘Bana emsalsiz lezzetler tattırdın. Eşime bir süre daha hizmet etmeni beklerim!’ Demirören’e de, ‘Dostluğumuzun hatırına, eşime ve çocuklarıma sahip çıkmanı rica ediyorum. Hepsi sana emanet!’ mealinde nihai arzusunu iletti.

Avukatının açıklamasından, Kastelli’nin ölümünden birkaç ay önce de başka intihar girişiminde daha bulunduğu ortaya çıkacaktı.

- Otomobiline Benzin Alacak Parası Yoktu… -

Banker Kastelli’nin şahsı adına kayıtlı tek varlığı: BMW marka otomobiliydi. Üzerindeki 5 farklı icra takibinden ötürü satışı mümkün değildi. Yine bir başka iddiaya göre kredi kartı, 124 bin TL’yi bulan borcundan ötürü kapalıydı. 10 farklı bankanın alacak davası açtığı da haberlere konu edildi. 24 yıl boyunca korumalığını yapan Ergün Şat, Özden’in son günlerde moralinin ve maddi durumunun bozuk olduğunu söyleyecekti. Şoförü Aygün Bektaş’ın açıklaması daha da üzüntü vericiydi: ‘Benzin parasını ben ödüyordum!’

Üvey oğlu Cemil Bahadır’ın savları da basında geniş yer buldu. Kastelli’nin ölümünden sonra sitem dolu ölüm ilanı veren Bahadır, iddialarını sıraladı. ‘Babası, servet avcısı kadınlar yüzünden yokluğa düşmüş ve canına kıymıştı. Annesinin milyon dolarlık mücevherlerini sahtesiyle değiştirmiş, sevgilisine vermişti. Sava konu hanım, sık sık televizyonlarda magazin programlarına çıkardı. Pırlanta küpeleri, TV’de kadının kulağında görmüştü!’ 

Babasını suçlamayı sürdürdü: Namusluları dinlemedin! Alçakları, etrafındaki hırsızları, haysiyetsizleri tanıyamadın. Tefeciler, servet avcısı, evli erkeklerden menfaat sağlamayı iş edinmiş kadınlar yüzünden kendine kıydın. Böyle bitmemeliydi!’

- Üvey Oğlunun Açıklamaları Bilinmeyen Yüzünü Ortaya Çıkardı… -

Cemil Bahadır, gazetecilerin sorularını da cevapladı. Rahmetli gazeteci Aykut Işıklar’ın da şahit olduğu olayı anlattı. Bir banka müdürü kendisini görüşmek için çağır(t)mıştı. Daveti kabul edip gitmişti. Yetkili, Banker Kastelli tarafından ciro edilmiş, 275 milyon lira değerindeki senetleri göstermişti. Bonolar, adı açıklanmayan kadın tarafından bankaya getirilmişti. Tahsil edilecek para, hanımın hesabına geçecekti. Bahadır, anlattığı olayı yorumladı: ‘Kadın(lar), Cevher Özden’i 2 dakikada tavlardı. ‘Sen ne büyüksün! Senin gibi adam var mı?’ Desin(ler) tamam! Hep pohpohlayacaksın!’

Yine oğlunun anlatımına göre Kastelli, ‘İstanbul’un çok ünlü kuyumcusundan 100 bin dolar değerinde mücevher satın almış, başka hanıma hediye etmişti. Ama parasını da ödeyememişti. Kadın, armağanı aynı kuyumcuyu götürüp, daha düşük fiyata - yaklaşık 60 bin dolara! - satın almasını önermişti. Cevap beklemediği yöndeydi: ‘Ben, daha alacağımı tahsil etmedim!’ Hatun da elindeki değerli mücevheri başka firmaya yok pahasına satmıştı.’

- Aykut Işıklar’ın ‘Assolist Sevgilisi Vardı!’ İddiası… -

Ölümü üzerine, kendisini 40 yıldır tanıyan, rahmetli Aykut Işıklar da, Kastelli’nin ‘boncuk gözlü assolist’ ile yaşadığı yasak aşkı yazacaktı. ‘1982’de, Kastelli şöhretinin doruklarındaydı. Türkiye’nin en popüler ve çok nakit paraya sahip kişisiydi. Kadıköy Efes Çarşısı’ndaki muhteşem ötesi bürosuna arkadaş olmak niyetiyle gelen güzel kadınların haddi hesabı yoktu. Ama ünlü banker kalbini ‘yuvarlak yüzlü, boncuk gözlü, çok güzel gülen assolist’e kaptırdı. Her gün saatlerce görüşür, akşamları da sevgilisinin Etiler Tören Sokak’taki evine giderdi. ‘Mahrem ilişki’, Mukaddes Özden’in kulağına kadar ulaştı. Bayan Özden, akıllı kadındı. Yanına gelinini alıp - kendisine iletilen! - adrese gitti. Assolistin değil de karşısındaki kapıyı çaldı. Özür dileyip sordu: ‘Komşunuz, damadım ile aşk ilişkisi içindeymiş. Eve gelenleri gördünüz mü?’ Cümlesini bitirir bitirmez beklediği cevabı aldı: ‘Hanımefendi! İftira etmeyiniz. Komşum, Banker Kastelli ile büyük aşk yaşıyor!’

Üvey oğlunun anlatımına bakılırsa, son anına kadar gönlünce yaşadı. Televizyon programcısı hanıma evler ve son model cipler hediye etti. Maşukası memnun olurken, kendisi borçlarını ödeyebilmenin sıkıntısı ve endişesi içindeydi. 

Kastelli, ‘film gibi hayat sürdü!’ Kendi gitti, adı yadigâr kaldı…

4 August 2023 11:14
303 kez okundu

Ali Hikmet İnce



Benzer Yazılar

Star Olmayı Hedeflemeyen Star

Bir tarafı ile hep çocuk kaldı; içindeki çocuğu korumaya çalıştı. İçindeki çocuk, yaratıcılığını ve oyunculuğunu tetikliyordu.

‘Cami Yaptıran’ Reis-i Cumhur

İsmet İnönü, siyaset yaptığı yarım asırlık müddette, ‘Din Düşmanı’, ‘Cami Satıcısı’, ‘Alnı Seccadeye Varmayan’ gibi çok ağır ithamlara/suçlamalara maruz kaldı. İddia sahipleri kutsal dinimizden yarar/çıkar sağlayan, kendilerini keramet sahibi sanan/gören, daha da önemlisi Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kadro/ideolojiye karşıt/düşman kişi(ler) ve çevrelerdi.

Hitler’in İnönü’yü Öldürme Ve İhtilal Planı

Hitler’in Türkiye Cumhuriyeti’nin 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’yü Nazi politikalarına karşı çıktığı için öldürtmeyi planladı.

Her Piyango Biletine Bir Kutu Bayram Şekeri

(Hacı) Melek Nimet Özden; 1924’de faaliyete geçen Tayyare Piyangosu’nun ilk bayan başbayisiydi. Şartların zorlamasıyla iş hayatını seçti. Disiplinli ve girişimci ruhuyla başarıyı ilk seferde yakaladı ve hiç bırakmadı.

Tarım İşçiliğinden Emekli Olabilen Aktör

Eşref Kolçak; Yeşilçam sinemasının yaşayan en yaşlı üyesiydi. Hatıralarıyla, filmleriyle, yakın ve uzak çevresiyle sinemamızın önemli şahidiydi. Hep maddi sıkıntı içindeydi; günü birlik yaşadı; ama her zaman iyimserdi ve çok çalışkandı. En büyük hayali de: Film setinde can vermekti. Çünkü sinema en büyük sevdasıydı…

Solist Tokatlayan Gazino Patronu

Zeki Müren; inatçıydı; kararından geri dönmezdi; sonucuna da katlanırdı.

Viski Eşliğinde İlahi

Fahrettin Aslan’ın büyük oğlu Sacit Aslan anılarına yer verdiği ‘Kovadaki Balıklar’ kitabı yayınlandı.

Hükümet Gibi Adam

Ayhan Işık, Yeşilçam’da kendi kanunlarını uyguladı. Ücretini belirledi ve yapımcılara kabul ettirdi. Hakkını cesaretle savundu, kimsenin sömürmesine izin vermedi. Sinema emekçilerinin sendikalaşmasının, haftada bir gün de olsa izin yapmasının yolunu açtı. ‘Türkan Şoray, Işık’ın yolundan yürüdü!’

Kitapsız İlim, Tekçe'siz Film Olmaz

Ahmet Tarık Tekçe, Yeşilçam Sokağı’nda yaşadı, nefes aldı, sinema için terledi ve rızkını temine çalıştı. Bazı yapımcıların sömürüsüne karşın, hakkını isterken bile zorlandı. Paranın değil, beyaz perdenin cazibesine kapıldı.

52 Nişan, 16 Nikâh Yapan Ünlü Kaleci

Beşiktaş’ta üne kavuşan kaleci Varol Ürkmez, futbol yaşamı boyunca olayların, şaşaalı hayat tarzının, şaşırtıcı sayıdaki aşkların adamıydı. Gazetecilerin en önemli haber kaynaklarındandı. Halkın, özellikle de futbolseverlerin sevgilisiydi. Sadece futbolcu değildi, sinema ve tiyatro sanatçısıydı, tepeden tırnağa şov insanıydı.

‘Şoray Kanunları’nı Delen Aktör

Ekrem Şerif Uçak (Bora), şehit bir pilotun oğluydu. Olağanüstü yakışıklı, kabiliyetli ve adeta sinema için doğmuştu/yaratılmıştı. Sert, sözü dinlenen, tuttuğunu koparan, ‘organize işler’i yöneten karakterleri - başarıyla! - canlandırdı. Aslında hep romantik rollerde oynamayı istedi/düşledi.

Cem Karaca’dan ‘Karabağ Şarkısı’

Cem Karaca, babası Mehmet Bey’in öğüdüne bağlı kaldı: ‘Bu toprakların ezgilerini söyledi!’ Türk Dünyası’na ilgisini hiç azaltmadı. Karabağ’ın işgalini telin etti! ‘Karabağ Şarkısı’nı besteledi. ‘Nerede Kalmıştık?’ adlı kasetinde yer verdi.

Adı Filistin Olan Sevda

Cem Karaca, ülke ve dünya sorunlarıyla yakından ilgilendi. Filistin’in ezilen halkına karşı özel alâka/sempati duydu. ‘Mutlaka Yavrum’ gibi bazı popüler parçalarını ithaf etti. Kamuoyunda farkındalık yaratmaya çalıştı.

Defne Yalnız’ın Yalnızlık Korkusu

Defne Yalnız; okumayı-yazmayı öğrenmeden tiyatro sahnesinin tozunu ciğerlerine çekti.

Kelebek Gibi Uçan Arı Gibi Sokan Casus

Ahmet Esat Tomruk Bey - nam-ı diğer ‘İngiliz Kemal’ -, ‘destan kahramanı’ydı. Korku kelimesini hiç tanımadı. Üstün yetenekliydi. Son derece soğukkanlı ve atılgandı. Ülkesi için çok büyük işler başardı. Şımarmadı, övgü istemedi. Makam mevki derdine düşmedi. Bildikleriyle/sırlarıyla kimseyi rahatsız etmedi. Müktesebatını mezara götürdü.

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

Evini Satıp İşçi Maaşlarını Ödeyen Başkan

Fatma Girik, ‘içimizden/bizden birisi’ydi. Yeşilçam’ın ve Memduh Ün’ün ‘Fato’suydu. İnandığı gibi yaşadı. Engelleri aşmasını bildi. Kendini daima yenilemeye/geliştirmeye gayret etti. Tecessüs sahibiydi, öğrenmeye açtı. Sinemayı ve siyaseti tecrübeli ustalardan kavrama şansını yakaladı. Evinde çok zengin kitaplığı vardı. Her gün düzenli şekilde okurdu, tartışırdı. Hayatı sorgulardı.

Beşiktaşlı Kartal Tibet

Sinemanın ünlü, yakışıklı, zengin, pek kabiliyetli, çok yönlü ismiydi. İşine ve evine önem verdi. Sade, dedikodudan uzak, huzur dolu hayatı özledi, yaşadı. Mutluluğu hanesinde ve ailesinde buldu. Eşine ve çocuklarına sıkıntısız, sevgi dolu ve zengin sayılabilecek yaşam sunabilmenin gayreti içinde oldu. Kaliteli eğitim aldırdı.

Huzurevinde Sönen Yıldız

Altan Karındaş çok yönlü sanatçıydı. İlk Türk şov kadınıydı. İnsan, çocuk ve hayvan taklitlerini çok iyi yapardı. TSM’yi bilirdi, makamlara vakıftı. Makber’i kusursuz seslendirirdi. Sadece sanatçı yönüyle değil, güzelliğiyle de çekim merkeziydi.

MİT’çi Aktör / I

Avrupalı ve ABD’li ünlü yıldızlar gibi bol para kazandı. Geleceğini düşünmeden harcadı. Hovardaydı, güzel kızlara ve kadınlara düşkündü. Lüks yatında/karavanında misafir eder, ‘mirasyedi hayatı’ yaşardı. 8 kez nikâhlanıp boşandı. Sadece özel yaşantısıyla değil, filmleriyle de iz bıraktı, ‘gıpta’ ile izlendi!

MİT’çi Aktör / 2

Avrupalı ve ABD’li ünlü yıldızlar gibi bol para kazandı. Geleceğini düşünmeden harcadı. Hovardaydı, güzel kızlara ve kadınlara düşkündü. Lüks yatında/karavanında misafir eder, ‘mirasyedi hayatı’ yaşardı. 8 kez nikâhlanıp boşandı. Sadece özel yaşantısıyla değil, filmleriyle de iz bıraktı, ‘gıpta’ ile izlendi!

Zeki Müren’in Bilinmeyenleri

‘Sanat Güneşi’ diye de tanınan, ünlü TSM sanatçısı Zeki Müren, toplumun değer yargılarına azami saygı göstermeye çalıştı. İstanbul’da bir köyün okulunu, camisini, kütüphanesini ve yolunu yaptırdı. Hayırlarının kimse tarafından bilinmesini istemedi, reklâmını yapmadı. Görkemli/şaşaalı yaşadı fakat çoğu sırrını da yanında götürdü.

‘Şoray Kanunları’nı Delen Aktör

Ekrem Şerif Uçak (Bora), şehit bir pilotun oğluydu. Olağanüstü yakışıklı, kabiliyetli ve adeta sinema için doğmuştu/yaratılmıştı. Sert, sözü dinlenen, tuttuğunu koparan, ‘organize işler’i yöneten karakterleri - başarıyla! - canlandırdı. Aslında hep romantik rollerde oynamayı istedi/düşledi.

Hücreye Atılan Aktör

Akan, sıkı Atatürkçü idi. Büyük önderin fikirlerinin, eserlerinin, hatıralarının takipçisiydi. Mustafa Kemal Paşa’ya ait paltoyu olağanüstü dikkatle/özenle saklardı. Her 10 Kasım’da, sahibi olduğu ilkokulda öğrencilere, velilere ve öğretmenlere sergilerdi.

Zeki Müren’in İlkleri

Zeki Müren; Türk Sanat Müziği’nde geleneksel yapıyı-anlayışı değiştirdi; pek çok yeniliğe imzasını attı.

Kızlarını Ve Damatlarını Azarlayan Padişah

Sultan Abdülmecit, Osmanlı’nın son 4 padişahının da babasıydı. Uyguladığı programlar ve fikirleriyle sonraki nesillere ilham verdi. Batılılaşma ve çağdaşlaşma düşüncesinin/hareketinin savunucusuydu. Fransız ve İngiliz hanedan üyelerinin rüyaları süsleyen hayat tarzını örnek aldı/yaşadı. Dinî vecibelerini yerine getirdi fakat içkisini ve hızlı yaşantısını ihmal etmedi.

67 Yıl Sonra Mezarı Bulunan Bakü Fatihi

Bakü’ye giren Kafkas İslam Orduları Komutanı ‘Fahri Ferik’ Nuri Bey’in anavatanındaki ‘sembolik sayılabilecek’ mezarı 67 yıl boyunca bulunamadı. Araştırmacı Atilla Oral Bey olmasa belki de kıyamete kadar kayıp kalacaktı.

Cenazesinde Alkış İstemeyen Sanatçı

Sümer Tilmaç, anne karnında sahneye çıkmıştı. Yaşamı boyunca tiyatronun tozunu yutmayı, sinemanın spotlarında aydınlanmayı/görünmeyi kabullendi. Beyazperdede ve televizyonda unutulmaz/ölümsüz tipler çizdi/bıraktı.

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 1

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 2

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

Kardeşini Zehirleten Padişah!

Fatih’in büyük oğlu Şehzade Bâyezid, babasının ardından tahta çıktı. Fakat atasının izinden gitmedi. Resim, heykel gibi güzel sanatlara uzak durdu. Hatta bazı dinî saiklarla yasak(lar) getirdi. Oysa şehzadeliğinde ‘hazcı anlayışı’ benimsemişti.

Libya'da Başbakanlık Yapan İlk Türk

Sadullah Koloğlu; 1948’den sonra Libya’da kurulan hükümetlerde Başbakanlık yapan Türk soyluların ilkiydi. Devlet cihazının oluşturulmasında önemli hizmetleri dokundu. Ahmet Maytik, Muhammet Sakızlı ve Fayiz es Serrac gibi Türkler de aynı makama gelecekti.

40 Odalı Konaktan Tek Göz Eve

Eşref Üren; babasının katlini/boğulmasını canlı canlı seyretti; korkunç olay hafızasına kazındı.

Tarım İşçiliğinden Emekli Olabilen Aktör

Eşref Kolçak; Yeşilçam sinemasının yaşayan en yaşlı üyesiydi. Hatıralarıyla, filmleriyle, yakın ve uzak çevresiyle sinemamızın önemli şahidiydi. Hep maddi sıkıntı içindeydi; günü birlik yaşadı; ama her zaman iyimserdi ve çok çalışkandı. En büyük hayali de: Film setinde can vermekti. Çünkü sinema en büyük sevdasıydı…

Bataklıkta Açan Çiçek: ‘Esengül’

Esengül, 24 yıllık kısacık ömründe çoğumuzun yüreğine dokunmayı başardı. Şarkılarıyla yaşamımıza karıştı, kalplerimizi sızlattı. Küllenmiş hatıralarımıza yeniden köz verdi. İstanbul’un varoşlarına yerleşe(bile)n Anadolu insanının sevda/hasret dünyasını canlı tuttu.

MİT’çi Aktör / I

Avrupalı ve ABD’li ünlü yıldızlar gibi bol para kazandı. Geleceğini düşünmeden harcadı. Hovardaydı, güzel kızlara ve kadınlara düşkündü. Lüks yatında/karavanında misafir eder, ‘mirasyedi hayatı’ yaşardı. 8 kez nikâhlanıp boşandı. Sadece özel yaşantısıyla değil, filmleriyle de iz bıraktı, ‘gıpta’ ile izlendi!

MİT’çi Aktör / 2

Avrupalı ve ABD’li ünlü yıldızlar gibi bol para kazandı. Geleceğini düşünmeden harcadı. Hovardaydı, güzel kızlara ve kadınlara düşkündü. Lüks yatında/karavanında misafir eder, ‘mirasyedi hayatı’ yaşardı. 8 kez nikâhlanıp boşandı. Sadece özel yaşantısıyla değil, filmleriyle de iz bıraktı, ‘gıpta’ ile izlendi!

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 1

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

Osmanlı’nın Rum ‘Valide Sultanları’

Orhan Gâzi’nin birinci eşi ‘Holofira’ ya da ‘Nilüfer Hatun’, Osmanlı Hanedanı’na giren ilk ‘yabancı kökenli gelin’ti. Kroniklere/tarihçilere bakılırsa, oğullarının padişahlığını gören ‘ecnebi’ hanım sultanların sayısı 23 idi! Bazılarına göre, adet daha da fazlaydı!

MSP'li Bakan'ın Gözünden 12 Eylül’ün İlk Günleri

Malatya Milletvekili, MSP Genel Başkan Yardımcısı, İmar ve İskân eski Bakanı Recai Kutan; 12 Eylül 1980 Cuma günü yapılacak askerî darbeyi 3 gün önceden duydu/öğrendi.

‘Taş Bebek’ Gönül Yazar

Gönül Yazar, kaliteli sesi, düzgün fiziği ve renkli yaşamı ile hep zirvedeydi. 1960 yapımı ‘Taş Bebek’in senaryosu sanki kendisi için yazılmıştı. Bir anda şöhretin doruklarına ulaştı. Baş döndüren natürel güzelliği ile erkeklerin yoğun ilgisine mazhar oldu. Film gibi yaşadı. Pek çok meslektaşı tarafından örnek alındı ve taklit edildi.

Diplomatik Kriz Yaratan ‘Mama’

İstanbul’un ünlü ‘kadın ..ezevenk’i Lüks Nermin, Yassı Ada Mahkemeleri’nde gönüllü şahitlik yaptı. Devrin yöneticilerinin isteklerini yerine getirmişti. Hizmetlerinin karşılığı, - iddiasına göre! - devletin ‘Örtülü Ödeneği’nden karşılanmıştı.

‘Kamu Hizmeti’ Veren Lüks Mama

Lüks Nermin; İstanbul’un en ünlü - yerli! - kadın satıcılarındandı; dönemin iktidarına yakın durmuş; kendisinden istenileni yapmış ve politikacıların desteğini görmüştü.

Adnan Menderes’in Son Yasak Aşkı

Menderes’in bir yanı hep boştu/boş kaldı. Eşi Berin Hanım ve tanıdığı/birlikte olduğu bütün kadınlarda annesini aradı; daha doğrusu anne sıcaklığını/şefkatini bulmaya çalıştı. Arayış serüveninde toplumun değer yargılarını pek dikkate almadı; anı dolu dolu yaşadı… Hep kalbinin sesine uydu; kadınların peşinden gitti, koştu…

Yeşilçam’ın Hanımağası / 2

Selda Alkor, Yeşilçam’da kabiliyeti ve gayreti sayesinde isim oldu. Kimseden torpil beklemedi. Kendisi için özel senaryo(lar) da yazılmadı. ‘Beyazperde’nin görünmeyen kanunlarına direnmesini/dik durmasını bildi. Hem sinemada, hem televizyonda yıldızlaştı!

Yeşilçam’ın Hanımağası / I

Selda Alkor, Yeşilçam’da kabiliyeti ve gayreti sayesinde isim oldu. Kimseden torpil beklemedi. Kendisi için özel senaryo(lar) da yazılmadı. ‘Beyazperde’nin görünmeyen kanunlarına direnmesini/dik durmasını bildi. Hem sinemada, hem televizyonda yıldızlaştı!

Musikimizin Son Muhteşem İncisi

İnci Çayırlı, Münir Nurettin Selçuk, Emin Ongan, Saadettin Kaynak gibi klasik musikimizin son döneminde yetişen geleneksel halkanın temsilcisiydi. Birikimini nefes aldığı sürece öğretmeye çalıştı.

Seçkin Kötü Adam

Hayati Hamzaoğlu, Trabzon kökenli Yeşilçam emekçisiydi. Ömrü boyunca sinema aşkı ile yandı tutuştu. Karın tokluğuna filmlerde oynadı. 56 yaşına kadar her türlü sosyal güvenceden yoksundu. Alışılmış ‘kötü adam’ tiplemesine yeni yorum getirdi: Hemen teslim olmayan, film sonuna kadar dişe diş mukavemet eden/dövüşen kişiliğe büründürdü.

Bataklıkta Açan Çiçek: ‘Esengül’

Esengül, 24 yıllık kısacık ömründe çoğumuzun yüreğine dokunmayı başardı. Şarkılarıyla yaşamımıza karıştı, kalplerimizi sızlattı. Küllenmiş hatıralarımıza yeniden köz verdi. İstanbul’un varoşlarına yerleşe(bile)n Anadolu insanının sevda/hasret dünyasını canlı tuttu.

Cenazesinde Alkış İstemeyen Sanatçı

Sümer Tilmaç, anne karnında sahneye çıkmıştı. Yaşamı boyunca tiyatronun tozunu yutmayı, sinemanın spotlarında aydınlanmayı/görünmeyi kabullendi. Beyazperdede ve televizyonda unutulmaz/ölümsüz tipler çizdi/bıraktı.

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 1

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 2

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

Menekşe Gözlü Kadın

Fatma Girik ile Memduh Ün’ün ilişkisi salt aşk öyküsü değildi. Aynı zamanda mesleki dayanışma, hayata birlikte tutunma, bilgi/tecrübe aktarımıydı. Yarım asırdan fazla birbirlerini etkilediler. Girik’in ifadesine göre Memduh Ün, onun hayata bakışını değiştirdi/geliştirdi. Sinemayı, yaşamı, edebiyatı, müziği, kısaca kültürün pek çok boyutunu öğretmeye/aktarmaya çalıştı. Adeta üniversitesi oldu.

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 2

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

Şeriat Adına Kafası Koparılan Öğretmen

Öğretmen Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay, kararlı, inatçı, korkusuz, tehditten yılmayan, inancını - gerektiğinde! - hayatı pahasına koruyan yapıdaydı. Cumhuriyet ilkelerinin yılmaz savunucusuydu. Milliyetçiydi ve Türk Ocağı mensubuydu. Atatürk’ün açtığı yeni yolun inanmış fedaisiydi.

Zafer ve Tayyare Bayramı

‘30 Ağustos Zafer Bayramı’, ilk kez 1924 yılından itibaren ‘Zafer ve Tayyare Bayramı’ adıyla kutlanmaya başladı.

Ali Babacan’ın Bilinmeyen Hikâyesi

Ali Babacan; - Başkentli gazetecinin benzetmesiyle! - Ankaralı, Müslüman burjuva ailenin - yurt içinde ve yurt dışında! - en iyi okullarda eğitim almış üyesiydi. ABD’ye gitti; Batı gördü; yabancı diller öğrendi. Aile şirketini yönetmesi, geliştirmesi/yükseltmesi beklendi. Babacan; kendisini aniden siyasetin içinde buldu; sonrası çorap söküğü gibi geldi…

Yeşilçam’ın Taçsız Kralı

Ayhan Işık, Selanik’ten hicret eden bir ailenin çocuğu idi. Eğitimini zorluklar içinde tamamladı. DGSA’den mezun olup ressamlık yapacaktı. Kendisini Yeşilçam’da buldu. ‘Türk sinemasının ilk büyük starı’ diye tanındı. Beyazperdenin tarihine geçti.

Yeşilçam’ın Muhafazakâr Kralı

16 yıl boyunca, Yeşilçam’ın bir numarasıydı. Kral, unvanını taşırken zorlandığı muhakkaktı; şöhretin sorumluluğunu hakkıyla teslim etti.

‘Şoray Kanunları’nı Delen Aktör

Ekrem Şerif Uçak (Bora), şehit bir pilotun oğluydu. Olağanüstü yakışıklı, kabiliyetli ve adeta sinema için doğmuştu/yaratılmıştı. Sert, sözü dinlenen, tuttuğunu koparan, ‘organize işler’i yöneten karakterleri - başarıyla! - canlandırdı. Aslında hep romantik rollerde oynamayı istedi/düşledi.

Bilinmeyen Abdullah Gül

Genç Abdullah Gül’e göre Kısakürek; ‘ışığından yararlanılacak kutup yıldızı/mürşit’ idi. Fikir çizgisinin diğer 2 önemli isim ise; Sezai Karakoç ve Nurettin Topçu’ydu. Cemil Meriç, Erol Güngör, İdris Küçükömer ve Fethi Gemuhluoğlu da etkisinde kaldığı mütefekkirlerdi.

‘GPS’li Bavul’ İle Taşınan Dolarlar

‘Kısa sürede yüksek kazanç sağlama’ vaadi çoğu kişiye çekici geldi. ‘Tatlı dilin yılanı yuvasından çıkarması gibi, ‘emeksiz yemek’ hayali - aslında! - bütün birikimleri yok edecekti…’

Baltacı, ‘Şehvet’ Değil ‘Rüşvet’ Mağduru

Baltacı Mehmet Paşa; Prut Harbi’nde risk alsa; Rusya, tarih sahnesinden siline(bile)cekti. Tereddüt, aşırı güvensizlik, ‘rüşvetin dayanılmaz çekiciliği’ tarihin ebediyen değişmesini engelledi.

Diğer Muhtelif Yazıları

CIA’nin Hedefindeki ‘Düşünce Silahşoru’

Osman Nuri Koçtürk, tek başına ABD’ye kafa tuttu/savaş açtı. Süt tozu, hibrit tohum, yumurta/et tavuğu, soya yağı, yabancı menşeli gübre gibi hayati ürünlere karşı çıktı. Süper/’emperyalist’ devletlerin, ‘zayıf müttefiklerinin topraklarını ve insanlarını deneylerinin malzemesi olarak kullandığını’ ortaya koydu/ispat etti. ‘Yeniçağın yeni silahlarını teşhir etti!’

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 2

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 1

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

Cem Karaca’dan ‘Karabağ Şarkısı’

Cem Karaca, babası Mehmet Bey’in öğüdüne bağlı kaldı: ‘Bu toprakların ezgilerini söyledi!’ Türk Dünyası’na ilgisini hiç azaltmadı. Karabağ’ın işgalini telin etti! ‘Karabağ Şarkısı’nı besteledi. ‘Nerede Kalmıştık?’ adlı kasetinde yer verdi.

Adı Filistin Olan Sevda

Cem Karaca, ülke ve dünya sorunlarıyla yakından ilgilendi. Filistin’in ezilen halkına karşı özel alâka/sempati duydu. ‘Mutlaka Yavrum’ gibi bazı popüler parçalarını ithaf etti. Kamuoyunda farkındalık yaratmaya çalıştı.

‘GPS’li Bavul’ İle Taşınan Dolarlar

‘Kısa sürede yüksek kazanç sağlama’ vaadi çoğu kişiye çekici geldi. ‘Tatlı dilin yılanı yuvasından çıkarması gibi, ‘emeksiz yemek’ hayali - aslında! - bütün birikimleri yok edecekti…’

Asit Dolu Fıçıya Atılan Başbakan

Patrice Lumumba, Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin seçimle/halkın oyuyla işbaşına gelmiş ilk başbakanı idi. 4 ay görevde kalabildi. İcraatlarıyla değil de dramatik katlinin yarattığı sansasyonla/tepkiyle tanındı. CIA’nın örgütlediği onlarca kanlı darbenin talihsiz kurbanları arasındaydı.