Kıbrıs’a Yahudi Kral Atayan Halife Hükümdar

Osmanlı’nın 11. padişahı 2. Selim, devletin yönetimini - damadı! - Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa’ya bıraktı. 8 yıllık saltanatını eğlence âleminde sürdürdü. Bazı tarihçilere göre şarap ve işret meclisleri için dünya geldi. Yazılanlara bakılırsa Kıbrıs, ‘emsalsiz lezzetli ve hoş kokulu şarapları için’ fethedildi. ‘50 bin babayiğit askerin şahadetine mal oldu.’

Kıbrıs’a Yahudi Kral Atayan Halife Hükümdar

2. Selim, Selim-i Sani, Sarı Selim - aslında sarışın değil kumraldı! -, Sarhoş Selim lakaplarıyla anıldı. 11. Osmanlı padişahı, 90. İslâm halifesiydi. Kânûnî Sultan Süleyman’dan olma ve Hürrem Sultan'dan doğmaydı. 28 Mayıs 1524’de Topkapı Sarayı’nda dünyaya geldi. Süleyman Han tarafından, kendisine dedesi Yavuz Sultan Selim’in adı verildi. Babasının 4. saltanat yılıydı. Tarihe, ‘İstanbul’da doğan ilk Osmanlı hükümdarı’ diye nakşedilecekti.

Sarı Selim’in çocukluğu İstanbul’da Eski Saray’da geçti. 6 yaşına bastığında, 27 Haziran 1530’da diğer kardeşleri Şehzade Mustafa ve Şehzade Mehmet ile sünnet ettirildi. At Meydanı’nda, bir hafta boyunca tarihte örneği görülmemiş zenginlikte/görkemde eğlence tertip edildi. İstanbul halkı, gece gündüz demeden yedi, içti ve eğlendi. Şehir, bayram yerine döndü.

Selim-i Sani, iri kemikli, orta boylu, pazılı, güçlü adamdı. Mavi gözlü, ince kaşlıydı. Dönemin müverrihlerine göre, yakışıklı sayılırdı. Çok kuvvetliydi, ok fırlatırken yayı germesi ile yani ‘kemankeşliği’ ile ünlüydü. Avcılıktan hoşlanırdı. Hassas ruhluydu, kimseyi kırmazdı. Şiire, musikiye, içkiye ve güzel kadına düşkündü.

- Kanuni, Şehzadelerinden Yana Şanssızdı… -

Kanuni, şehzadeleri açısından şanssızdı. Sağlığında, Mustafa, Murat, Abdullah ve Cihangir’in ölümlerini gördü. Selim’in ağabeyi Şehzade Mehmet, 1543’de vefat edince endişelendi. 2 şehzadesi Selim ve Beyazıt hayatta kaldı. Hürrem Sultan, Şehzade Beyazıt’ı sever ve ilgilenirdi.

Şehzade Selim 16 yaşına kadar sarayda iyi eğitim aldı. 1542’de Konya’ya Sancakbeyi tayin edildi. 2 yıl sonra, 1544’de Manisa Sancağı’na atandı. 14 sene boyunca Manisa’da kaldı. Yönetmekten çok eğlenmekle zaman geçirdi. Başarılı idareci sayılmazdı. Yerli ve yabancı kaynaklara göre, ‘halka kendini sevdirmek yerine kendini sevmeyi/mutlu etmeyi’ yeğledi. Avlandı, ziyafetlere katıldı, envai çeşit şarap tattı ve gönlünce yaşadı. Bazı tarihçilere göre ‘sarhoş’ değil ‘alkolik’ti. Şehirde bazı imar çalışmalarına da girişti.

Annesi Hürrem Sultan, oğullarından birinin Selim veya - özellikle de! - Beyazıt’ın veliaht ilan edilmesini düşlerdi. Mahidevran Sultan’dan doğma Şehzade Mustafa’nın ortadan kaldırılması gerekliydi. Yakın adamı/maşası Sadrazam Rüstem Paşa’yı ileri sürdü. Kanuni’nin ihtiyarlığı bahane edilip Şehzade Mustafa’nın tahta geçme arzusunu açıkladığını iddia ettirdi. Askeri arkasına alıp darbe yapabilme ihtimaliyle korkuttu/endişelendirdi. İran Şah’ına yazdığı ve destek istediği mektuplarının varlığını ortaya çıkarttı. Şeyhülislam Ebusuud Efendi idama cevaz verdi. 1553’de, Konya’da sefer anında verilen durakta, huzura çağırılıp boğduruldu. 

Selim’in annesi Hürrem Sultan 1558’de terk-i dünya eyledi. Öz kardeşi Şehzade Beyazıt atak, hırslı ve dik kafalıydı. Kontrol edilemezdi, aşırı sinirliydi. Amasya Sancakbeyi iken ayaklandı. Çevresinin de tahrikiyle babası Kanuni’yi devirmeyi planladı. Selim, atasının desteğini arkasına aldı. 29 Mayıs 1559’da, Konya’da 2 kardeşin kuvvetleri karşılaştı. Beyazıt’ın askeri sayıca azdı. Yenildi ve yanındaki 2 bin civarındaki kuvvetle İran’a, Şah Tahmasp’a sığındı. 

Selim durumunu kuvvetlendirdi, istikbaldeki saltanatın sahipliğini garantiye aldı. Konya’ya döndü. Rahat, eğlenceli yaşamına kavuştu.

- Bahtsız Şehzade Beyazıt’ın Acı Sonu… -

Kanuni, Safevî Hanedanı’ndan Şah Tahmasp’ı sürekli uyardı. Şehzadesinin geri gönderilmesini istedi. 25 Eylül 1561’de beklediği sonucu aldı. Yüklü rüşvet - tarihî kaynakların iddiasına göre, 1,2 milyon altın! - Şehzade Beyazıt ve ailesinin sonunu getirdi. Şah, kendisine sığınan erkek misafirlerini - İran’ın başkenti! - Kazvin şehrinde boğdurarak öldürttü. Naaşlarını Osmanlı askerlerine teslim etti. Talihsiz şehzade ve ailesinin cenazeleri Sivas’a kadar getirildi. Sivas Kalesi yakınlarında bilinmeyen bir yere defnedildi. Bir başka sava göre de, surların dışındaki ‘Melik-i Acem Türbesi’ne gömüldüler. Beyazıt’ın hanımının hayatı bağışlandı ve Bursa’ya gönderildi.

Şehzade Selim, 1562’de Kütahya Sancakbeyliği’ne atandı. Avcılığını ve sefahatini sürdürdü. Yakın arkadaşları ve adamları ile gününü gün etti. 7 Eylül 1566’da, Sıçanlı yakınlarında avlanırken, babasının vefat haberini aldı.

Hanedanın - Kanuni’den olma! - hayatta kalan tek erkek üyesiydi. 1566’da, Osmanlı’nın 11. padişahı olarak tahta oturdu. 42 yaşındaydı.

2’nci Selim, 8 yıllık saltanatında, ordunun başında sefere çıkmayan ilk Osmanlı sultanıydı. Şehzadelik ve veliahtlık dönemlerini geçirdiği Konya, Manisa ve Kütahya’da zamanını devleti yönetmekten çok eğlenmekle harcadı. Damadı Sokullu Mehmet Paşa gibi devleti bilen ve yüksek yönetme tecrübesine/becerisine sahip sadrazam en büyük şansıydı. - Sokullu, 1561'de Üçüncü Vezir iken Kanuni Süleyman'ın torunu ve Sultan II. Selim'in kızı Esma(han) Sultan ile evlenmişti! - 2’nci Selim, dedesi Yavuz Selim’e hiç benzemezdi, sadece O’nun adını taşırdı. Rindane tavrı, ehl-i zevk duruşuyla, sanki ‘dünyadan kâm almaya gelmiş’ti. Ehl-i şarap, ehl-i hazdı. Şarabın tadı, lezzeti, içimi ve adlandırılması konusunda uzmandı. Ağzına bir yudum alması yeterliydi. Hangi yöreye, hangi yıla aitliğini hemen söyle(yebili)rdi. - Yine bazı müverrihlerin kayıtlarına göre, kendisini şaraba alıştıran yakın dostu Yahudi Yasef Nassi’ydi! - Hatta diğer Osmanlı padişahlarından bir farkı da: Yaz aylarını İstanbul’da, kış aylarını da Edirne’de geçirmesiydi. Edirne’ye karşı özel ilgisi ve sevgisi bilinirdi. 

- 2. Selim Döneminde Osmanlı En Geniş Sınırlarına Ulaştı… -

Şehzadelik günlerindeki işret âlemlerine geri döndü. Şairleri, güzel söz söyleyenleri, ehl-i sohbeti etrafına topladı. İmparatorluğun en zengin döneminin muhteşem sefasını/sefahatini/haz dönemini sürdü.

Saltanatında, Osmanlı en geniş sınırlarına ulaştı. Sumatra adasının kuzeybatısındaki Açe Sultanlığı dahi İstanbul’un himayesine alındı. Açe Sultanı, Portekizlilerin tehdit ve saldırılarından bıkınca Kanuni’den yardım talep etti. Payitahta gelen heyet hükümdar tarafından kabul edilip dinlendi. Dileklerinin karşılanacağı bildirildi. 2. Selim, tahta oturunca, atasının izinden gitti. 1569’da Osmanlı donanması sefere çıktı. Açe’ye yardım eli uzatıldı ve sultanlığın toprakları koruma/himaye altına alındı.

Diğer önemli fetih Kıbrıs’ın zapt edilmesiydi. Bazı vakanüvislere göre, babasının vasiyetiydi. Kanuni, ‘Kıbrıs’ı fethetmek bize nasip değilmiş, sen tamamla,’ demişti. 2. Selim sözünü tuttu.

Kıbrıs’ın Osmanlı topraklarına katılması rivayetleri muhtelifti. İlk kayda göre Venedikli korsanlar, Mısır’dan 2. Selim’e gönderilen hediyelerin bulunduğu gemiye el koydu. Mürettebatın bir kısmı öldürüldü, diğer kısmı da Kıbrıs’a götürülüp hapsedildi. Padişah olayı duyunca sinirlendi. Hemen sefere çıkılması emrini verdi. Daha önce de benzer korsanlıklar yaşanmıştı. Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa karara muhalefet etti fakat etkili olamadı. Donanma, 15 Mayıs 1570’de denize açıldı. 1 Temmuz 1570’de adaya ulaşıldı. 9 Temmuz’da Girne ele geçirildi. 9 Eylül’de Lefkoşa fethedildi. 1 Ağustos 1571’de Mağusa teslim oldu. Lala Mustafa Paşa’nın komutasında gerçekleştirilen fetih 13 ayda tamamlanabildi. Kıbrıs’ın ele geçirilmesiyle Doğu Akdeniz’in tamamı güvenlik altına alındı. 

- Hammer’e Göre Kıbrıs Lezzetli Şaraplarından Ötürü Fethedildi… -

Kıbrıs’ın fethi, tarihi kaynaklara göre 50 bin askerin şahadetine mal oldu. Adaya Konya - Karaman! -, Antalya, Yozgat, Nevşehir ve Niğde bölgelerinden Türkmenler getirilip yerleştirildi. O ana kadar adada çok sayıda soydaşımızın varlığı da bilinirdi.

2. Selim’in şarap merakı ve tutkusu, tarihe geçti. Hammer’in iddiasına göre Kıbrıs, şarabının lezzeti ve içiminin güzelliğiyle namlıydı. Sultan’ın şarapbazlığından ötürü feth olundu. Osmanlı hükümdarı, dünyanın en leziz şaraplarına layıktı, afiyetle içmeliydi! 

Halil İnalcık, Kıbrıs’ın şaraplarının lezzetinden/şöhretinden ötürü değil, sıranın gelmesinden ötürü fethedildiğini kaydetti. Yasef Nassi - nam-ı diğer Don Joao Migas Mendes’in! - ısrarlarının sonucu alınmadı! 

Nassi, Ege Bölgesi’nde istihsal edilen şarabın satışında tek yetkiliydi. Günümüz tabiriyle ‘tekel’di. Lehistan’a yıllık bin fıçı şarap pazarlardı. Başka tabirle ‘şeriatla yönetildiği ileri sürülen’ Osmanlı, Yahudi asıllı tüccar/banker vatandaşı aracılığıyla ‘dinen haram sayılan’ şarabı satardı ve vergisini de devlet kasasına atardı!

2’nci Selim, - yine iddialara göre! - kadeh arkadaşı/ekonomi danışmanı, Yahudi asıllı, Portekiz doğumlu, Katolik mezhebine mensup Yasef Nassi’nin etkisinde kaldı. ‘Don Joseph Nassi’ ya da Yasef Nassi (1527 - 1579), İspanya’nın/Portekiz’in ünlü Yahudi asıllı Mendes Ailesi’ne mensuptu. 1492’de İspanya’da Engizisyon Mahkemeleri yargılamalara başlayınca, 2 seçenek sunuldu. Aile ya din değiştirip Katolik mezhebinin öğretileri benimsenecekti ya da ülkeyi terk edecekti. 1497’de Portekiz’e göç etmek zorunda kaldılar. Ama benzer uygulama yeni memleketlerine de gelince yine yollara düzüldüler. - Yasef Nassi, Portekiz’de doğdu! - Önce İtalya’nın Ancona şehrine ardından da Venedik’e dümen kırdılar. İtalya’da aradıkları/alıştıkları ticari ortama kavuştular ve servetlerini artırdılar. Yasef Nassi, İspanyol ismini kullanmayı yeğledi. Çevresinde ‘Don Juan Miquez’ olarak tanındı. 1554’de İstanbul’a geldi. Ailenin Osmanlı’daki temel direği, halası Dona Gracia Mendez’in kızı Brianda Reyna Mendes ile hayatını birleştirdi, konumunu sağlamlaştırdı.

- Nassi Ailesi, Saray’a Nasıl Duhul Edileceğini Bilirdi… -

Yasef Nassi, ailenin ticaret ve bankerlik faaliyetlerini geliştirdi. Hürrem Sultan’a ve Damat İbrahim Paşa’ya sunulan kıymetli hediyeler sayesinde Kanuni Sultan Süleyman’ın huzuruna çıkmayı başardı. Çok geçmeden de hizmetine girdi. Hatta bir iddiaya göre, ‘mutemet’i bile oldu. Hükümdar kendisine ‘Frenk Beyoğlu’ diye hitap ederdi.

İddialara göre, Şehzade Selim’e gönderilen şahsi tahsisatının iletmesinden sorumluydu. Kayıtlara bakılırsa Manisa, Konya ve Kütahya’ya gidip ödeneği teslim ederdi. Kanuni bir defasında, 50 bin duka altın ve 30 bin duka kıymetinde mücevheri Yassi vasıtasıyla ulaştırdı. Kardeşi Samuel Nassi’yi Şehzade Selim’in mahiyetine aldırdı.

Yasef Nassi Yahudi kökeninin faydasını da gördü. Yine bazı müverrihlerin yazdıkları dikkate alınırsa, kendisi tarafından hareme sunulan, Şehzade’nin büyük aşkı/hanımı Nurbanu Sultan da aynı milliyettendi. Hanım Sultan’ın da yardımıyla 2. Selim’in güvenini pekiştirdi. 

Tahtın varisi, Şehzade Selim’e sunduğu kıymetli hediyeler ve birbirinden lezzetli şaraplar da samimiyetin kapılarını sonuna kadar araladı, mahrem çevreye duhul etmesini sağladı.

Hanedan’a yakınlık, geniş ticaret imkânları getirdı. Osmanlı’dan Avrupa’ya çeşitli malların satışına girişti. Şarap, yün, hububat, baharat, bal mumu ve tekstil diyebileceğimiz el tezgâhlarında dokunan kumaşların toptan satışında başarı gösterdi. Bazı kalemlerde tekeldi: Hububat, balmumu ve şarap ticaretinde tek yetkiliydi. Yine kayıtlara göre, Hanedan’ın kuyumculuk hizmetlerini üstlendi. Hürrem Sultan’ın gözüne girmek için yabancı ve yerli büyük tüccarlara belli faizler karşılığında krediler açtı/temin etti.

Nassi, soydaşlarını bir toprak parçasında buluşturmayı düşün(ür)dü. Filistin’in Tiberya şehri gönlünden geçerdi. Şehirde ‘Yahudi Yerleşim Bölgesi’ kurulmasını planladı. Projesini, Kanuni Sultan Süleyman’a sundu. Sonuncu teşebbüsünde fikrine olumlu cevap verildi. İdeali için servet sayılacak para akıttı. Bölgenin Yahudi iskânına açılabilmesi için gerekli şartları oluşturmaya çalıştı. Yahudi nüfusun kesif olduğu bölgelere elçiler gönderip davetini iletti. Fakat bölgenin iklimi uzun süreli/devamlı barınmaya uygun değildi. Osmanlı coğrafyasındaki soydaşları da hallerinden memnundu. Dolayısıyla Nassi’nin ‘İlk Siyonist Yerleşim Projesi: Tiberya’ akim kaldı/gerçekleş(e)medi. 

- Kıbrıs Seferi’ni Nassi Finanse Etti… -

2. Selim’in saltanatında, 1567’de, Nassi, ‘Naksos (Adası) Dukası/Dükü’ ilan edildi. Ege Denizi’ndeki Santorini, Antiporo, Syra, Kiklad gibi adaların yönetimini yüklendi.

Bir rivayete göre, Yasef Nassi’nin kontrol ettiği sermaye 500 bin duka altın civarındaydı. İhtiyaç durumunda devlet hazinesine de borç ve avans sağlardı. Ailesi finans işlerinden ötürü hatırı sayılır ayrıcalıklar/imtiyazlar kazandı. Hatta bazı tarihçilerin yorumlarına/yazdıklarına bakılırsa, Kıbrıs’a yapılan seferin bütün masrafları üstlen(il)di. Harekâtın süresi, askeri harcamaların belirsizliği, alınacak ganimetin tahmin edilememesi, başta 2. Selim olmak üzere devlet yönetiminin isteksizliğine sebepti. Ama Nassi, başından beri Kıbrıs’ın fethedilmesi fikrini destekleyen ve yöneticileri etkilemeye çalışan tek kişiydi. Osmanlı’nın el üstünde tuttuğu banker, Kıbrıs’ı bir Yahudi yerleşkesine çevirme gayretindeydi/düşüncesindeydi. Etkin ilişkileriyle projesini gerçekleştireceğine inan(ır)dı. Fetihten sonra gizli planını uygulamaya koydu. 1576’da yayınlanan fermanla Suriye’nin Safed kentinde mukim 1000 Yahudi aile - her türlü masrafları karşılanarak! - Kıbrıs’a getirilip yerleştirildi. Selanik’ten 100 Yahudi daha transfer edildi. Ama Nassi’nin 2. tasarısı da gerçekleşmedi, akim kaldı.

- Nassi’nin Babası Kanuni’nin Özel Doktoru Samuel Banbanaste İdi… -

Nassi hakkındaki iddialar çok ve çeşitliydi. Bazı vakanüvislere göre, 2. Selim’in kalbini çalan, - 11. Osmanlı hükümdarı 3. Murat’ın annesi! - Nurbanu Sultan, Nassi’nin hediyesiydi. Asıl isminin ‘Rachel Marié Nassi’ olduğu ileri sürülen Yahudi cariye, ünlü tüccar ailenin ferdiydi/akrabasıydı.

Diğer kaynaklarda zikredilen başka dikkat çeken bilgilere göre de Nassi ailesi, Yavuz Sultan Selim’in son döneminde Osmanlı devlet ricali ile tanıştı ve ‘dersaadet’e duhul etti. Yasef Nassi’nin babası Samuel Banbanaste saray hekimleri arasındaydı. Batılı bazı tarihçilerin anlatımlarına bakılırsa, hareme elini kolunu sallayarak gire(bili)rdi. Daha önemli başka sav dikkate alınırsa, ‘Hürrem Sultan’ın da ağabeyi’ydi. Yani, batılıların ‘Muhteşem Süleyman’ dedikleri, Sultan 1. Süleyman’ın (1494 - 1566) ‘kayınbiraderi’ydi. Bu iddiaların işaret ettiği Yasef Nassi, aynı zamanda 2’nci Selim’in de dayısının oğluydu. Hammer de yazdıklarında benzer/dolaylı iddialar bulunurdu.

Yasef Nassi, - sanki! - tüccarlık yapmak için dünyaya gelmişti. Aile, paradan para kazanmayı, ticareti pekiyi bilirdi. Nassi, Sultan 2’nci Selim ile dostluğunu paraya tahvil etmeyi de başardı. İmparatorluğun önemli limanlarının işletme izinlerini aldı. ‘Naksos Adası’nın Dukası’ unvanını edindi. - Naksos, Ege’de büyük bir adaydı. Tarım ürünlerinin çeşitliliği açısından kendi kendine yetebilen kapasiteye sahipti! - Nassi, kayınvalidesi Dona Gracia Mendes ile şirket kurdu. Kısa sürede banka gibi zenginleşti. Avrupalı tüccarlarla yaptığı ortak işler ve topladığı komisyonlarla servetine servet kattı. Balmumu ticaretinden büyük paralar kazandı. Son ticarî başarısı, - Osmanlı’ya tek kuruş para vermeden ve vergi ödemeden! - Girit’te üretilen yüksek kaliteli şarapların ihracında tekel olmasıydı. 

- 2. Selim, Nassi’yi Kıbrıs’a Kral Yapacaktı… -

Yine diğer bir kayda göre Yasef Nassi, her içki muhabbetinde Kıbrıs’tan söz açar ve ‘Sultanımız, Kıbrıs’ı fethederlerse, şarabın en âlâsını yudumlayacaklar,’ derdi. Konuyu sık sık gündeme getirmesi üzerine 2’nci Selim, ‘Allah’ın izniyle Kıbrıs’ı alalım, oraya seni kral yapacağım!’ sözü verdi. Sultanın kelamına itibar eden/inanan Yasef Nassi, İstanbul Kuruçeşme’deki konağının kapısına ‘Kıbrıs Kralı Yasef Nassi’ yazılı madenî tabela iliştirdi. Hatta bir hükümdarlık arması hazırlatıp astırdı. - Yine bir diğer tarihi kayda göre, 3. Murat’ın saltanatının ilk yılında Sokullu Mehmet Paşa’nın hışmına uğradı, tabelası ve arması söktürüldü. ‘Kıbrıs Kralı’ ve ‘Naksos (Adası) Dukası’ unvanları da elinden alındı. -

2’nci Selim, 1570’de Kıbrıs’ın fethedilmesi emrini verdi. Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa, yeni bir savaşa ve çıkaracağı masraflara karşıydı. İmparatorluğun çok geniş arazileri üzerinde imar faaliyetlerinden yanaydı. Halkın ve askerin dinlenmeye, barışa ihtiyaç duyduğunu düşünürdü. Ama Ebusuud Efendi’nin ‘sefer ve hedef meşrudur!’ şeklindeki fetvasına da ses çıkart(a)madı. Venedik hâkimiyetindeki ada, Ege’de ve Doğu Akdeniz’de her türden korsanlığa/yağmaya müsaitti. Bölgenin deniz yollarını kontrol ederdi, deniz hırsızlarına emin/yüksek güvenlikli barınaklar sunardı.

Osmanlı, ilk hamleyi Venedik’te gerçekleştirdi. 12 Ekim 1569’da, şehirdeki büyük barut deposu havaya uçuruldu. Çevresindeki evler ve limanda demirli onlarca gemi yandı. Yüzlerce insan helak oldu. Sonra asıl harekâta girişildi. Mayıs 1570’de, İstanbul’dan 400’den fazla gemi, 100 binden ziyade asker yola çıktı. Osmanlı’nın donanması 3 filo halindeydi. İlk filoya Murat Reis, ikincisine Piyale Paşa ve sonuncusuna - en büyüğüne! - Kaptan-ı Deryâ Müezzinzâde Ali Paşa komuta ederdi.

- İslâm Peygamberi, 2. Selim’in Cami Yaptırmasını İstedi… -

Evliya Çelebi de Seyahatnamesi’nde Kıbrıs’ın fethine yer verdi. Dönemin padişahı 2. Selim, rüyasında İslâm Peygamberi’ni gördü. Peygamber, Selim’e Kıbrıs’ın fethi müjdesini verdi. Fütuhatın hatırasına da bir cami yapılmasını buyurdu. Sultan 2. Selim, İstanbul’da şanıyla mütenasip/muhteşem bir cami inşa edilebilecek büyüklükte arazi bulamadı. Edirne münasip görüldü. Mimar Sinan’a görkemli Selimiye Camii’ni inşa ettirdi. Şehrin hükümdar nezdinde ayrı bir kıymeti/hatırası vardı.

Kıbrıs fethedilince, savaş ganimetleri arasında İstanbul’a ulaştırılan ünlü şaraplardan Sultan 2. Selim’e de takdim edildi. Halife/Hükümdar, kadehler dolusu mey tüketti. Ürünün şöhreti fazlasıyla hak ettiği sonucuna vardı. Ancak verilen bazı sözler unutuldu. Seferi finanse eden, kendini ‘Kıbrıs Kralı’ diye tanıtan Yasef Nassi’ye verilen vaatler tutulmadı. Tarihçiler, Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa’yı başrolde gösterdi. İlgi çeken fakat son derece mühim tespite göre, ‘Sokullu, Hıristiyan kökenli devşirmeydi ve doğal olarak Yahudi karşıtı reflekslere sahipti.’

Yasef Nassi, 2. Selim’in vefatının ardından gözden düştü. Resmi vesikalarda ‘Frenk Beyzade’, ‘Frenk Beyi’ gibi sıfatlarla anıl(ır)dı. 1579’a, ölümüne kadar zengin hayatını sürdürdü ve servetini katladı. 3. Murat, babasının işret arkadaşına sıcak davranmadı. Ölümünden sonra Nassi’nin mal varlığına el koydurdu. Dul hanımı Reyna’nın çeyiz parasını iade etti. Reyna Nassi, 1599’a kadar yaşadı. Dini kitap basımıyla hayatını kazandı.

Ömrünün tamama yakınını işret âlemlerinde geçiren Sultan 2. Selim, 1574’de aniden nadim oldu. Gedoslu Şeyh Süleyman Efendi’yi huzuruna davet etti. Duasını aldı, huşu içinde telkinatını dinledi. Aniden zevk ve eğlenceden elini eteğini çekti, tövbekâr oldu. İçkiyi tamamen bırakınca sağlığı da aniden bozuldu. Sefahat âlemi ve her türlü içki bünyesini zayıf bırakmıştı. Hekimlerin eline düştü. Aynı yılın 15 Aralık günü son nefesini verdi.

- Hamamda Ayağı Kayıp Düştü ve Hayatını Yitirdi… -

Ölümü hakkında çeşitli/farklı rivayetler oluştu. İlkinde, hamamda iken ayağındaki nalınlar kaydı, yere düşerken başını mermer döşemelere çarptı ve aniden öldü. 

İkincisinde, sarhoşken hamamda cariye kovaladı. Birden kalp krizi geçirdi, mermerlerin üzerine yuvarlandı. Başını vurup vefat etti. 

Üçüncü rivayetin kaynağı Protestan rahip Stephan Gerlach’ın kaleme aldığı Türkiye anılarını yayınladığı ‘Türkiye Günlüğü’ adlı kitaptı. Gerlach’ın satırlarına göre, 2. Selim çok fazla koyun sucuğu tüketirdi. Öldüğü gün de bol miktarda sucuk yedi ve bardaklar dolusu su içti. Üst üste 2 defa kalp krizi geçirdi. Hekimlerin kan alınması önerisini geri çevirdi. Akciğerlerine kan dolması neticesinde hayatını yitirdi.

Dördüncü ve sonuncu aktarımda ise, tövbe edip içkiyi bırakmasından ötürü baş dönmesi geçirirdi. Hamamda halvet halindeyken yuvarlandı, kafasını çarptı ve yaralandı. Odasına kaldırılsa da kurtarılamadı, ruhunu teslim etti.

En büyük oğlu, Şehzade Murat, Manisa Sancakbeyi idi. İstanbul’a ulaşması 7 gün sürdü. Merhum Sultan 2. Selim’in cenazesi, sarayın buzluğunda bekletildi. 24 Aralık 1574’de cenaze namazı kılındı. 

Yeni Padişah 3. Murat, ‘kendisinden küçük 5 kardeşinin de idam kararını verdi. Fatih’in kararnamesi bir kere daha uygulandı.’ Sultan 2. Selim ve boğdurulan 5 şehzadesinin cenaze namazını Şeyhülislam Konyalı Mahmut Efendi kıldırdı. Arkasında bütün devlet erkânı saf tuttu. 

2. Selim ve talihsiz 5 oğlu, Ayasofya’daki aynı türbeye defnedildi.

Sultan 2. Selim, Selimi mahlası ile şiirler yazdı. - Yahya Kemal’in değerlendirmesine göre, ‘Osmanlı’nın şair hükümdarlarının en büyüğü’ydü! - Divan sahibiydi. İlham perisi de: Çocuklarının annesi Nurbanu Sultan’dı.

22 December 2020 23:11
1,312 kez okundu

Ali Hikmet İnce



Benzer Yazılar

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

Ondokuz Kardeşini Boğazlatan Padişah

Tarihçi Bostanzâde Yahya, 3. Mehmet’i adeta kutsadı. 19 erkek kardeşine Cennet kapılarını açtığını, kendilerine ‘şehitlik’ payesi verdiğini/sunduğunu ileri sürdü. Şeyhülislam da, boğdurulan şehzadeleri ‘şehit’ ilan etmekten geri kalmadı. ‘Padişah oğulları, - ağabeyleri tarafından! - ‘Cennet Kayığı’na bindirilmişti!’

Ferhantoloji

Ferhan Şensoy, tiyatromuzun son yarım yüzyılda yetiştirdiği birkaç sivri dilli, muhalif, yazdığı okunan, sahnelediği seyredilen sanatkârlardandı. Heyecanlı, hareketli, yüksek tansiyonlu, özenilecek, serüven dolu hayat sürdü. Geride çok sayıda eser, anı ve dost bıraktı.

Türbesine Kilise Yapılan Padişah

1693’de yöreyi ele geçiren Avusturyalılar, türbeyi temellerine kadar yıktılar. Tepeye de Turpek adını verdiler. Türbenin yerine, Szüz Maria Kilisesi'ni inşa ettiler.

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

Ondokuz Kardeşini Boğazlatan Padişah

Tarihçi Bostanzâde Yahya, 3. Mehmet’i adeta kutsadı. 19 erkek kardeşine Cennet kapılarını açtığını, kendilerine ‘şehitlik’ payesi verdiğini/sunduğunu ileri sürdü. Şeyhülislam da, boğdurulan şehzadeleri ‘şehit’ ilan etmekten geri kalmadı. ‘Padişah oğulları, - ağabeyleri tarafından! - ‘Cennet Kayığı’na bindirilmişti!’

Ferhantoloji

Ferhan Şensoy, tiyatromuzun son yarım yüzyılda yetiştirdiği birkaç sivri dilli, muhalif, yazdığı okunan, sahnelediği seyredilen sanatkârlardandı. Heyecanlı, hareketli, yüksek tansiyonlu, özenilecek, serüven dolu hayat sürdü. Geride çok sayıda eser, anı ve dost bıraktı.

Türbesine Kilise Yapılan Padişah

1693’de yöreyi ele geçiren Avusturyalılar, türbeyi temellerine kadar yıktılar. Tepeye de Turpek adını verdiler. Türbenin yerine, Szüz Maria Kilisesi'ni inşa ettiler.

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

Ondokuz Kardeşini Boğazlatan Padişah

Tarihçi Bostanzâde Yahya, 3. Mehmet’i adeta kutsadı. 19 erkek kardeşine Cennet kapılarını açtığını, kendilerine ‘şehitlik’ payesi verdiğini/sunduğunu ileri sürdü. Şeyhülislam da, boğdurulan şehzadeleri ‘şehit’ ilan etmekten geri kalmadı. ‘Padişah oğulları, - ağabeyleri tarafından! - ‘Cennet Kayığı’na bindirilmişti!’

Ferhantoloji

Ferhan Şensoy, tiyatromuzun son yarım yüzyılda yetiştirdiği birkaç sivri dilli, muhalif, yazdığı okunan, sahnelediği seyredilen sanatkârlardandı. Heyecanlı, hareketli, yüksek tansiyonlu, özenilecek, serüven dolu hayat sürdü. Geride çok sayıda eser, anı ve dost bıraktı.

Türbesine Kilise Yapılan Padişah

1693’de yöreyi ele geçiren Avusturyalılar, türbeyi temellerine kadar yıktılar. Tepeye de Turpek adını verdiler. Türbenin yerine, Szüz Maria Kilisesi'ni inşa ettiler.

Cem Karaca’dan ‘Karabağ Şarkısı’

Cem Karaca, babası Mehmet Bey’in öğüdüne bağlı kaldı: ‘Bu toprakların ezgilerini söyledi!’ Türk Dünyası’na ilgisini hiç azaltmadı. Karabağ’ın işgalini telin etti! ‘Karabağ Şarkısı’nı besteledi. ‘Nerede Kalmıştık?’ adlı kasetinde yer verdi.

Adı Filistin Olan Sevda

Cem Karaca, ülke ve dünya sorunlarıyla yakından ilgilendi. Filistin’in ezilen halkına karşı özel alâka/sempati duydu. ‘Mutlaka Yavrum’ gibi bazı popüler parçalarını ithaf etti. Kamuoyunda farkındalık yaratmaya çalıştı.

‘Türk Kasabı’ Kuyucu Paşa / 2

Kuyucu Murat Paşa, hac vazifesini de yerine getirdi. Yemen Beylerbeyi iken, ‘Seyfullah’ - ‘Allah’ın Kılıcı’! - diye bilinen ünlü Arap komutan Hâlid bin Velîd’in palasını bulup satın aldı! Tarihçiler, ‘Giriştiği savaşlarda Velîd’in silahını kullandığını,’ yazacaktı!

‘Türk Kasabı’ Devşirme - 1

Kuyucu, 90’ına ulaşmış inatçı ihtiyardı. Devleti ve padişahı, her daim ‘nimet’ bildi. Aldığı em(irle)ri, harfiyen - hatta fazlası ile abartarak! - uyguladı. ‘Devşirme yönetimindeki’ Osmanlı’nın Anadolu’da katlanılmaz dereceye varan icraatına karşı durmaktan başka çaresi kalmayan kişilere ve kitlelere karşı, tarihte örneğine pek az rastlanan kanlı sindirme harekâtına girişti!

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

‘Türk Kasabı’ Kuyucu Paşa / 2

Kuyucu Murat Paşa, hac vazifesini de yerine getirdi. Yemen Beylerbeyi iken, ‘Seyfullah’ - ‘Allah’ın Kılıcı’! - diye bilinen ünlü Arap komutan Hâlid bin Velîd’in palasını bulup satın aldı! Tarihçiler, ‘Giriştiği savaşlarda Velîd’in silahını kullandığını,’ yazacaktı!

‘Türk Kasabı’ Devşirme - 1

Kuyucu, 90’ına ulaşmış inatçı ihtiyardı. Devleti ve padişahı, her daim ‘nimet’ bildi. Aldığı em(irle)ri, harfiyen - hatta fazlası ile abartarak! - uyguladı. ‘Devşirme yönetimindeki’ Osmanlı’nın Anadolu’da katlanılmaz dereceye varan icraatına karşı durmaktan başka çaresi kalmayan kişilere ve kitlelere karşı, tarihte örneğine pek az rastlanan kanlı sindirme harekâtına girişti!

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

Kardeşini Zehirleten Padişah!

Fatih’in büyük oğlu Şehzade Bâyezid, babasının ardından tahta çıktı. Fakat atasının izinden gitmedi. Resim, heykel gibi güzel sanatlara uzak durdu. Hatta bazı dinî saiklarla yasak(lar) getirdi. Oysa şehzadeliğinde ‘hazcı anlayışı’ benimsemişti.

Fatih’in ‘Çapkın’ Şehzadesi

Fatih’in 2. oğlu, Şehzade Mustafa, askerliğe yatkındı, şiir söylerdi. Yakışıklı, hareketli ve ‘hercaî’ idi. Saray’ın ve hareminin cinsi latiflerini kendine hayran ederdi. ‘Güzelleri yalnız bırakmayı sevmediği,’ kayıtlara geçildi. Bu yüzden de hayatını yitirecekti!’

‘Türk Kasabı’ Kuyucu Paşa / 2

Kuyucu Murat Paşa, hac vazifesini de yerine getirdi. Yemen Beylerbeyi iken, ‘Seyfullah’ - ‘Allah’ın Kılıcı’! - diye bilinen ünlü Arap komutan Hâlid bin Velîd’in palasını bulup satın aldı! Tarihçiler, ‘Giriştiği savaşlarda Velîd’in silahını kullandığını,’ yazacaktı!

‘Türk Kasabı’ Devşirme - 1

Kuyucu, 90’ına ulaşmış inatçı ihtiyardı. Devleti ve padişahı, her daim ‘nimet’ bildi. Aldığı em(irle)ri, harfiyen - hatta fazlası ile abartarak! - uyguladı. ‘Devşirme yönetimindeki’ Osmanlı’nın Anadolu’da katlanılmaz dereceye varan icraatına karşı durmaktan başka çaresi kalmayan kişilere ve kitlelere karşı, tarihte örneğine pek az rastlanan kanlı sindirme harekâtına girişti!

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

Kardeşini Zehirleten Padişah!

Fatih’in büyük oğlu Şehzade Bâyezid, babasının ardından tahta çıktı. Fakat atasının izinden gitmedi. Resim, heykel gibi güzel sanatlara uzak durdu. Hatta bazı dinî saiklarla yasak(lar) getirdi. Oysa şehzadeliğinde ‘hazcı anlayışı’ benimsemişti.

Fatih’in ‘Çapkın’ Şehzadesi

Fatih’in 2. oğlu, Şehzade Mustafa, askerliğe yatkındı, şiir söylerdi. Yakışıklı, hareketli ve ‘hercaî’ idi. Saray’ın ve hareminin cinsi latiflerini kendine hayran ederdi. ‘Güzelleri yalnız bırakmayı sevmediği,’ kayıtlara geçildi. Bu yüzden de hayatını yitirecekti!’

‘Türk Kasabı’ Kuyucu Paşa / 2

Kuyucu Murat Paşa, hac vazifesini de yerine getirdi. Yemen Beylerbeyi iken, ‘Seyfullah’ - ‘Allah’ın Kılıcı’! - diye bilinen ünlü Arap komutan Hâlid bin Velîd’in palasını bulup satın aldı! Tarihçiler, ‘Giriştiği savaşlarda Velîd’in silahını kullandığını,’ yazacaktı!

‘Türk Kasabı’ Devşirme - 1

Kuyucu, 90’ına ulaşmış inatçı ihtiyardı. Devleti ve padişahı, her daim ‘nimet’ bildi. Aldığı em(irle)ri, harfiyen - hatta fazlası ile abartarak! - uyguladı. ‘Devşirme yönetimindeki’ Osmanlı’nın Anadolu’da katlanılmaz dereceye varan icraatına karşı durmaktan başka çaresi kalmayan kişilere ve kitlelere karşı, tarihte örneğine pek az rastlanan kanlı sindirme harekâtına girişti!

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

Kardeşini Zehirleten Padişah!

Fatih’in büyük oğlu Şehzade Bâyezid, babasının ardından tahta çıktı. Fakat atasının izinden gitmedi. Resim, heykel gibi güzel sanatlara uzak durdu. Hatta bazı dinî saiklarla yasak(lar) getirdi. Oysa şehzadeliğinde ‘hazcı anlayışı’ benimsemişti.

Fatih’in ‘Çapkın’ Şehzadesi

Fatih’in 2. oğlu, Şehzade Mustafa, askerliğe yatkındı, şiir söylerdi. Yakışıklı, hareketli ve ‘hercaî’ idi. Saray’ın ve hareminin cinsi latiflerini kendine hayran ederdi. ‘Güzelleri yalnız bırakmayı sevmediği,’ kayıtlara geçildi. Bu yüzden de hayatını yitirecekti!’

‘Türk Kasabı’ Kuyucu Paşa / 2

Kuyucu Murat Paşa, hac vazifesini de yerine getirdi. Yemen Beylerbeyi iken, ‘Seyfullah’ - ‘Allah’ın Kılıcı’! - diye bilinen ünlü Arap komutan Hâlid bin Velîd’in palasını bulup satın aldı! Tarihçiler, ‘Giriştiği savaşlarda Velîd’in silahını kullandığını,’ yazacaktı!

‘Türk Kasabı’ Devşirme - 1

Kuyucu, 90’ına ulaşmış inatçı ihtiyardı. Devleti ve padişahı, her daim ‘nimet’ bildi. Aldığı em(irle)ri, harfiyen - hatta fazlası ile abartarak! - uyguladı. ‘Devşirme yönetimindeki’ Osmanlı’nın Anadolu’da katlanılmaz dereceye varan icraatına karşı durmaktan başka çaresi kalmayan kişilere ve kitlelere karşı, tarihte örneğine pek az rastlanan kanlı sindirme harekâtına girişti!

Kardeşini Zehirleten Padişah!

Fatih’in büyük oğlu Şehzade Bâyezid, babasının ardından tahta çıktı. Fakat atasının izinden gitmedi. Resim, heykel gibi güzel sanatlara uzak durdu. Hatta bazı dinî saiklarla yasak(lar) getirdi. Oysa şehzadeliğinde ‘hazcı anlayışı’ benimsemişti.

Osmanlı’nın Rum ‘Valide Sultanları’

Orhan Gâzi’nin birinci eşi ‘Holofira’ ya da ‘Nilüfer Hatun’, Osmanlı Hanedanı’na giren ilk ‘yabancı kökenli gelin’ti. Kroniklere/tarihçilere bakılırsa, oğullarının padişahlığını gören ‘ecnebi’ hanım sultanların sayısı 23 idi! Bazılarına göre, adet daha da fazlaydı!

Fatih’in ‘Çapkın’ Şehzadesi

Fatih’in 2. oğlu, Şehzade Mustafa, askerliğe yatkındı, şiir söylerdi. Yakışıklı, hareketli ve ‘hercaî’ idi. Saray’ın ve hareminin cinsi latiflerini kendine hayran ederdi. ‘Güzelleri yalnız bırakmayı sevmediği,’ kayıtlara geçildi. Bu yüzden de hayatını yitirecekti!’

Kardeşini Zehirleten Padişah!

Fatih’in büyük oğlu Şehzade Bâyezid, babasının ardından tahta çıktı. Fakat atasının izinden gitmedi. Resim, heykel gibi güzel sanatlara uzak durdu. Hatta bazı dinî saiklarla yasak(lar) getirdi. Oysa şehzadeliğinde ‘hazcı anlayışı’ benimsemişti.

‘Paşanın Güzel Karısına Göz Koyan’ Padişah

Çeyrek asırlık süreçte her gün ölüm korkusuyla yaşayan Şehzade İbrahim, tahta çıkınca hayattan kâm almaya girişti. Harem, - yakın çevresinin ve yağcılarının da yardımıyla! - güzel cariyelerle dolup taştı. Ama Padişah’ın gözü doymadı. Kendine methedilen evli hanımlara da el atmaya, gönül eğlendirmeye kalkıştı!

‘Zânî!’ Maymunları İdam Ettiren Molla

Molla Abdülkerim Efendi, Sultan Murâd-ı Sâlis’in şehzadelik döneminde hocası, sonradan da saray imamı ve en güvendiği ‘akıldane’siydi. Padişah’a her dediğini yaptır(ır)dı. Rumeli Kazaskeri iken ününün/cesaretinin doruklarına tırmandı.

‘Padişah Oğlunu Boğduran’ Valide

Tarihçilerin ‘Rum asıllı!’ dedikleri Kösem Sultan, İslâm dinini benimsedi, Harem’de eğitildi/yetiştirildi. Osmanlı Devleti’ni 20 yılı aşkın süre yönetti. Sultanlığın, milletin, Sünni İslam dünyasının kaderinde birincil derecede söz/hak sahibi oldu.

Ondokuz Kardeşini Boğazlatan Padişah

Tarihçi Bostanzâde Yahya, 3. Mehmet’i adeta kutsadı. 19 erkek kardeşine Cennet kapılarını açtığını, kendilerine ‘şehitlik’ payesi verdiğini/sunduğunu ileri sürdü. Şeyhülislam da, boğdurulan şehzadeleri ‘şehit’ ilan etmekten geri kalmadı. ‘Padişah oğulları, - ağabeyleri tarafından! - ‘Cennet Kayığı’na bindirilmişti!’

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 2

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

‘Türk Kasabı’ Kuyucu Paşa / 2

Kuyucu Murat Paşa, hac vazifesini de yerine getirdi. Yemen Beylerbeyi iken, ‘Seyfullah’ - ‘Allah’ın Kılıcı’! - diye bilinen ünlü Arap komutan Hâlid bin Velîd’in palasını bulup satın aldı! Tarihçiler, ‘Giriştiği savaşlarda Velîd’in silahını kullandığını,’ yazacaktı!

‘Türk Kasabı’ Devşirme - 1

Kuyucu, 90’ına ulaşmış inatçı ihtiyardı. Devleti ve padişahı, her daim ‘nimet’ bildi. Aldığı em(irle)ri, harfiyen - hatta fazlası ile abartarak! - uyguladı. ‘Devşirme yönetimindeki’ Osmanlı’nın Anadolu’da katlanılmaz dereceye varan icraatına karşı durmaktan başka çaresi kalmayan kişilere ve kitlelere karşı, tarihte örneğine pek az rastlanan kanlı sindirme harekâtına girişti!

Kardeşini Zehirleten Padişah!

Fatih’in büyük oğlu Şehzade Bâyezid, babasının ardından tahta çıktı. Fakat atasının izinden gitmedi. Resim, heykel gibi güzel sanatlara uzak durdu. Hatta bazı dinî saiklarla yasak(lar) getirdi. Oysa şehzadeliğinde ‘hazcı anlayışı’ benimsemişti.

Osmanlı’nın Rum ‘Valide Sultanları’

Orhan Gâzi’nin birinci eşi ‘Holofira’ ya da ‘Nilüfer Hatun’, Osmanlı Hanedanı’na giren ilk ‘yabancı kökenli gelin’ti. Kroniklere/tarihçilere bakılırsa, oğullarının padişahlığını gören ‘ecnebi’ hanım sultanların sayısı 23 idi! Bazılarına göre, adet daha da fazlaydı!

‘Cami Yaptıran’ Reis-i Cumhur

İsmet İnönü, siyaset yaptığı yarım asırlık müddette, ‘Din Düşmanı’, ‘Cami Satıcısı’, ‘Alnı Seccadeye Varmayan’ gibi çok ağır ithamlara/suçlamalara maruz kaldı. İddia sahipleri kutsal dinimizden yarar/çıkar sağlayan, kendilerini keramet sahibi sanan/gören, daha da önemlisi Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kadro/ideolojiye karşıt/düşman kişi(ler) ve çevrelerdi.

Çankaya Köşkü'nde Eşek Sütüyle Güzellik Banyosu

Prenses Süreyya, İran İmparatoriçesi sıfatı ile ülkemize - 1951 ve 1956’da! - iki resmi ziyarette bulundu. Büyük ilgi gördü, el üstünde tutuldu. Güzellik reçetesini de uygulamasına fırsat tanındı…

Monaco’yu Parlatan Oscarlı Güzel

Grimaldi Ailesi; asırlar boyu bir bedduanın kurbanı mı oldu; yoksa ailenin fertleri çok göz önündeydiler de nazara mı geldiler, bilinemedi.

Alman Konsolosluğu’nda Uyuyan Osmanlılar

Boğaz manzaralı 55 bin metrekare alan için 95 bin Taler (O dönemde kullanılan Alman parası!) ödendi. Almanlar, mezarlık halindeki alanı çevirip temizledi.

Kardeşini Zehirleten Padişah!

Fatih’in büyük oğlu Şehzade Bâyezid, babasının ardından tahta çıktı. Fakat atasının izinden gitmedi. Resim, heykel gibi güzel sanatlara uzak durdu. Hatta bazı dinî saiklarla yasak(lar) getirdi. Oysa şehzadeliğinde ‘hazcı anlayışı’ benimsemişti.

Rüşvet Kapısı Valide Sultan

Osmanlı hükümdarı 3. Mehmet’in annesi Safiye Sultan, Venedik Senatosu kararı ile ‘resmi kanallardan rüşvet/‘hediye’ alan hanedan mensubuydu. Devlet çarkını ‘sungu’ya bağladı ve kasasını doldurdu. Tarihçiler, Valide Sultan’ın sırtını Venedik Cumhuriyeti’ne dayadığını dahi iddia edecekti!

‘Çalan’ Ama ‘Çalışan’ Sadrazam / 1

Kanuni Sultan Süleyman’ın sevgili damadı, en güvendiği veziri/sadrazamı Rüstem Paşa, Osmanlı Tarihi’nde derin izler bıraktı. Hanedan içindeki iktidar oyunlarında rol aldı. Kayınvalidesi Hürrem Sultan’dan yana tavır koydu. Şehzade Mustafa yerine, karısının erkek kardeşlerinden birinin tahta çık(arıl)ması planlarını destekledi.

İki Defa Gömülen Vezir-i Azam

Hekimoğlu Ali Paşa, Osmanlı coğrafyasının tamamına yakınını dolaştı/gördü. Yöneticilik yapmadığı bölge - nerede ise! - kalmadı. İmparatorluğun en yüksek makamına ‘sadrazamlığa/vezir-i azamlığa’ - tam 3 defa! - kadar yükseldi. Devleti kontrol eder duruma geldi. Daima halkın yanında durdu, sorunları çözmeye çalıştı. ‘Maaşından başkaca gelire sahip olmadı. Rüşvete, irtikâba, hediyeye bulaşmadı/tenezzül etmedi!’ Şahsi birikimini cami, külliye, çeşme, kütüphane gibi hayır işlerinde harcadı. ‘Ailesine de temiz ismini miras bıraktı!’

Kulağı ve Burnu Kesilen Padişah

Sultan 2. Osman, çocuk denilecek yaşta tahta çıktı. Devleti kendi bildiği gibi yönetmeye kalkıştı. Sert, tavizsiz, hayli acımasız idare kurmaya çalıştı. Bilhassa asker ve ulema ile uğraştı. Kendince reformlara girişti. Muhaliflerinin ve düşmanlarının sayısını artırdı. Tarihe, ‘askeri ihtilalde öldürülen ilk Osmanlı Sultanı,’ diye geçti.

Diğer Türk Tarihi Yazıları

Dünyaya Doyamayan 160’lık Delikanlı / 2

Zaro Ağa, 130 yaşından sonra çok ünlendi fakat para kazamadı. Dünyayı dolaştı. Popüler isimlerle tanıştı, fotoğraf çektirdi. Reklam kampanyalarında etkin rol aldı. Kartpostalları/foto kartları yüz binlerce satıldı. Kısacası Ağa, ülkemizin ilk ‘uluslar arası medya ikonu’ydu!

Dünyaya Doyamayan 160’lık Delikanlı / 1

Bitlisli Zaro Ağa, ömrünün tamamına yakınını İstanbul’da geçirdi. Güçlü kuvvetli, tuttuğunu koparan adamdı. Ölünceye kadar sigara içmeyi sürdürdü. ‘Dünyanın En Uzun Yaşayan Adamı’ diye ünlendi. Otopsisinde 3 böbrekli olduğu ortaya çıktı.

Tahta Çıkınca ‘Sünnet Olan’ Padişah

I. Ahmet, 14 yaşında tahta oturdu. 14. Osmanlı padişahıydı. 14’ünde sünnet edildi. Saltanatı 14 yıl sürdü. Bazı müverrihlere göre 14 oğul babasıydı. İnşa ettirdiği caminin ‘Ahmediye Camii’nin - Sultan Ahmet Camii! - ilk tasarımında 14 şerefesi olduğu yazılacaktı. Sultan Ahmed-i Evvel’in hayatı ilgi çekici olaylar ve tezatlarla doluydu.

Osmanlı’nın Rum ‘Valide Sultanları’

Orhan Gâzi’nin birinci eşi ‘Holofira’ ya da ‘Nilüfer Hatun’, Osmanlı Hanedanı’na giren ilk ‘yabancı kökenli gelin’ti. Kroniklere/tarihçilere bakılırsa, oğullarının padişahlığını gören ‘ecnebi’ hanım sultanların sayısı 23 idi! Bazılarına göre, adet daha da fazlaydı!

Osmanlı’nın Tek ‘Kadın Padişahı’

Kösem Sultan, Osmanlı Hanedanı’nın tahta çıkan erkek üyelerinin çoğundan daha uzun süre hüküm sürdü. Devleti - tek başına! - 20 yılı aşkın idare etti. Bürokrasideki rakip/karşıt grupları/kanatları ustalıkla dengeledi. Ağzından çıkan her kelime ‘buyruk’/‘kanun’ kabul edildi. ‘Kadife eldiven içindeki çelik ele benzetildi!’

‘Kıbrıs’ı Veren’ 2. Abdülhamit

2. Abdülhamit’in saltanatının 2. yılında Osmanlı yok oluşun eşiğinden döndü. Tarih, ’93 Harbi’ gibi örneğine çok az rastlanır drama şahitlik etti. Ruslar, İstanbul’un tarihi surlarına kadar ulaştı. Her an şehri alabilir, her şeyi talan edebilir, binlerce insanı öldürebilirlerdi. Sultan şoka girdi, ne yapacağını bilemedi. İngiliz Büyükelçisi Sir Henry Layard’ın önerisini kabul etmek zorunda kaldı. Kıbrıs’ı vermesi karşılığında şahsının ve imparatorluğun hayatiyetini garantiye alabilecekti! ‘Denize düşen yılana sarılırdı!’

‘Padişah Oğlunu Boğduran’ Valide

Tarihçilerin ‘Rum asıllı!’ dedikleri Kösem Sultan, İslâm dinini benimsedi, Harem’de eğitildi/yetiştirildi. Osmanlı Devleti’ni 20 yılı aşkın süre yönetti. Sultanlığın, milletin, Sünni İslam dünyasının kaderinde birincil derecede söz/hak sahibi oldu.