******
Şehzade - Birinci/‘Deli’ - İbrahim’in hükümdar olunca, Kösem Sultan yeniden Topkapı Sarayı’na taşındı. ‘Saltanat nâibesi’ sıfatıyla ipleri eline aldı. İktidarının yeni dönemi 8,5 yıl sürecekti. Yine serveti katlanacaktı. Atamalardan, satın almalardan, vergilerden, hediyelerden payına düşen miktar ‘göz kamaştırıcı’ydı. 1640’da, İstanbul’daki Venedik Elçisi’nin raporunda, devlet içindeki yeri ve variyeti hakkında bilgiler mevcuttu: ‘Valide sultan, son derece kararlı ve açgözlü! Tahmin edilemeyecek kadar zengin! Bazı saraylılara göre, devletin en varsıl kişisi… Serveti ve ihtirasıyla Kapıkulu askerlerini kendisine ram etmiş!’
Kösem, iktidar dizginlerini kontrolüne alıp, İbrahim’i kazasız belâsız tahta oturtunca, ilk ciddi krizle karşılaştı. ‘Oğlundan başka Osmanlı Hanedanı’nın erkek mensubu yoktu! Durum, devletin/sülalenin devamlılığı açından büyük tehlikeydi/‘musibet’ti! Ailenin sürekliliğini sağlayacak tedbirleri acilen almalıydı!’ ‘Ama İbrahim’in adının önüne geçen ‘deliliği’nin yanında, karşı cinse ilgisizliği/soğukluğu da sır değildi/‘dillerdeydi’!’
Valide Sultan, soruna çözüm bulmayı denedi. İmparatorluğun 4 köşesinde nefesinin kuvveti, duasının kerameti ile ünlenmiş ‘ilim erbabı’nı (!) İstanbul’a getirtti. Halk arasında ‘üfürükçü’ denilenlerin en ünlüsü, Safranbolu eşrafından, ‘Cinci Hoca’ lakabıyla bilinen Karabaşzâde Hüseyin Efendi’ydi. Cinci Hoca, İbrahim-i Evvel’i terapiye aldı! Terkibini yalnızca kendisinin bildiği ‘zatî’ macunlar hazırladı. Günün belli saatlerinde hususi ‘okuma’/‘dua’ seansları yaptı. 2 yıl dolmadan beklenen ‘olumlu sonuç’ alındı: Şehzade - IV. ! - Mehmet dünyaya geldi. Şanslı anne - Ukraynalı ve Rus asıllı olduğu ileri sürülen! - Nadya adlı cariyeydi. Tatar akıncılar tarafından esir edilmişti. Pazarda satılırken, - Tuna boyu sancakbeylerinden! - Kör Süleyman Paşa tarafından bedeli ödenip alınmıştı. Kösem Sultan’a hediye edilmişti. ‘Kendisi daha sonra ‘Valide Turhan Hatice Sultan’ adı ile tanınacaktı!’ Birinci İbrahim’in koynuna sokulan ilk cariyeydi. 2 Ocak 1642’de, 15 yaşındayken, müstakbel hükümdarı doğurdu. ‘Haseki sultan’ unvanıyla anılmaya başlandı.
- Cinci Hoca Paraya Boğuldu, Safranbolu’da İş Hanı Yaptırdı… -
İbrahim’in oğul sayısı çoğaldı. Sıra ile Şehzade Süleyman, Şehzade Ahmet ve Şehzade Mehmet de dünyaya geldi. Safranbolu eşrafından Cinci Hoca, başarısının meyvelerini topladı. Paraya, statüye, şöhrete gark edildi. Sarayda, harem çevresinde ve hatta devlet yönetiminde söz sahibi oldu. Dönem tarihçilerinin kayıtlarına göre, rüşvet karşılığı iş takibi yaptı. Medrese hocalığını kullanarak da hediyeler kabul etti. Tantanalı, çoğu kişinin imrendiği/kıskandığı hayata kavuştu. Valide Sultan’ın iltifat(lar)ına ve ihsan(lar)ına boğuldu. Memleketinde kendi adı ile anılacak ‘işhanı’nın inşasını gerçekleştirdi. ‘İstanbul’un en ‘varsıl’ kişileri arasına girdi!’
4. Mehmet tahta çıktığında, - 8 Ağustos 1648’de! - hazine tam takırdı. Yeni hükümdarın cülus töreninde dağıtılacak maddi kaynak yoktu. Sadrazam Sofu Mehmet Paşa, Cinci Hoca’ya müracaat edip borç para talep etti. Dönemin hatırı sayılır zenginleri ve yöneticilerinden gelecek kaynak(lar)la ‘havuz oluşturulacak’tı! Hoca Efendi söz verdiyse de yerine getirmedi. Sonunda öldürülmesine ve mal varlığına el konulmasına karar verildi. - Cinci Hoca ile ilgili daha geniş bilgi için, siyasetcafe.com’da yayınlanan ‘Osmanlı'nın Rasputin'i Cinci Hoca’ başlıklı yazıma bakılabilir! - ‘Halk arasında, asker(ler)e dağıtılan paraya ‘Cinci Hoca Akçesi’ denildi!’
Hanedan’ın devamını sağlamak amacıyla alınan cariyeler, gözdeler için harcanan para(lar) pek külliyetli miktarlara ulaştı. Çıkmazdaki hazine daha zor duruma girdi. ‘Padişahın tensel zevk(ler)inin tutarı devlet tarafından ödenemeyecek boyuttaydı!’ Sultan İbrahim, haremde zaman harcarken, güzel kadınlara çok kıymetli hediyeler dağıtırdı. Beytülmal’deki en değerli mücevherleri getirtip gününü güzelleştiren/zenginleştiren nazen(ler)ine takardı. ‘Annesi, oğlunu dizginlemeye çalışsa da, ‘tırısa kalkan’ Sultan İbrahim’i durdurama(z)dı!’ ‘Kadınlar, hükümdarı etkilemeye/yönlendirmeye başladı. Yakın hizmetine bakan görevliler, yardakçılar da şanslarını denedi, paylarına düşenleri aldı!’
- Birinci İbrahim Samur Kürküne ve Amber Kokusuna Düşkündü… -
Halk, ağır vergiler, kötü yönetim, ‘normalleşen’ yolsuzluk söylentilerinden rahatsızdı. Devletin her kademesi rüşvet karşılığı alınır, belirlenir olmuştu. Bazı kayıtlara göre hediye verip makam edinen, daha yüksek meblağ(lar) karşılığı devrede(bili)rdi. Valide Sultan, sadrazam, vezirler, yüksek rütbeli yöneticiler, saray kadınları, kirli yönetimden yarar sağla(r)dı. Getiri(ler) aralarında pay edil(ir)di, servetleri katmerleş(ir)di.
Yeni vergi kalemleri getirildi. Samur ve amber satışları patlayınca, başka irad kapıları da bulunuverdi. Sultan İbrahim’in istekleri sınır tanıma(z)dı. Bir defasında, her tarafı kıymetli taşlarla süslenmiş ‘saltanat kayığı’ yaptırmayı kafasına koydu. Tüm çalışanlardan kesinti yapılacak, esnaftan farklı ‘kesenek’(ler) talep edilecekti. İsteme karşı duranlar cezalandırılacaktı.
İbrahim-i Evvel’in çılgınlıkları tükenmedi. 1647’nin Aralık ayında Hümaşah Sultan ile evlendi. 8. hasekisine nikâh kıyarken, günler süren, masal benzeri/‘rüya gibi’ düğün yaptı. Kız kardeşleri Ayşe Sultan, Hanzade Sultan, Fatma Sultan ve - yeğeni! - İsmihan Kaya Sultan’ın mal varlıklarına, hatta mücevherlerine ‘çöktü’: ‘Gönlünün son sahibine hediye etti!’
Kösem Sultan, Sultan İbrahim üzerindeki kontrolünü yitirince, yeni arayışlara girdi. Her türlü dedikodunun, ayak oyununun, dalaverenin, iktidar mücadelesinin döndüğü Topkapı Sarayı’ndan da - yeniden! - uzaklaştırıldı. Fakat devlet yönetimiyle/yöneticileriyle ilişkisini sürdürdü. Askerleri dinledi, kontrolü elde tutmaya çalıştı. İdaredekiler de, halktaki rahatsızlığın farkındaydı. Huzursuzluk, toplumsal reaksiyon/protesto uzun süre dizginlenemezdi. Zamanı geldiğinde patlayacaktı. Nitekim beklenen fırtınanın kopması gecikmedi. Sadrazam Nevesinli Salih Paşa, Valide Sultan’ı ziyaret etti, eteğini öptü, bağlılığını bildirdi ve maruzatını sıraladı. Divan üyeleri ile devlet yöneticileri de, Sultan İbrahim’den hoşnut değildi. Memleketin idaresi kötüye giderken, Sultan’ın davranışları kontrol dışına çıkmıştı. Tahttan indirilmeliydi. Yerine oğlu, Şehzade - 4.! - Mehmet getirilmeliydi. ‘Görüşmede konuşulanlar, Sultan İbrahim’in kulağına da gitti.’ Padişah öfkelendi. Sadrazam Salih Paşa, misafirliğe gittiği evin önünde yakalandı. Cellâtlar tarafından kuyu ipi ile boğuldu. Vefat ettiğinde 40 yaşındaydı. Kösem Sultan, şehirden uzaklaştırıldı. Florya’daki İskender Çelebi’nin ünlü bahçesindeki köşkte ikamete mecbur edildi. - Rodos’a sürgünü dahi düşünüldü! - Valide Sultan, otoritesini/statüsünü yitirir gibi oldu. Gelir muslukları, rüşvet kaynakları - bir anda! - kesildi/kurudu. İbrahim-i Evvel’in yeni dostları/yarenleri keselerini doldurmaya adaydı. Bazıları kısa sürede ‘yükünü tuttu’! ‘Şekerpare de, Sultan’ı tatlı dili, yürek hoplatan cilveleriyle avucunun içine alan nedimelerin en önünde geleniydi/‘tarihe derç edilendi’!’
- Yeni Sadrazam Da Padişahın Değişmesinden Yanaydı… -
Sultan İbrahim’in hevesleri ve çılgınlıkları sürdü gitti. Her adımı, her hareketi israf kalemlerini artırdı. Halkta ve bürokraside şikâyetler ayyuka çıktı. Devlet erkânı ve asker - özellikle de Yeniçeri Ocağı! -, padişah değişimini zorunlu gördü. Valide Sultan’a da konu anlatılmalı, desteği sağlanmalıydı. Sadrazam Mevlevi Sofu Mehmet Paşa ile Şeyhülislâm Abdürrahim Efendi de aynı görüşteydi. Kösem Sultan onay verdi. Ama ittifak çok gizli tutuldu. - Kendisinin yeniden Topkapı Sarayı’na dönmesi sağlandı! - Çok geçmeden de Şeyhülislâm Karaçelebizâde Abdülaziz Efendi, beklenen fetvayı tasdik etti: ‘Sultan İbrahim-i Evvel, imparatorluğu yönetebilecek akıl sağlığına sahip değildi. Tahta kalması hem ülke, hem devlet, hem tebaa ve hem de din-i İslâm için mahzurluydu.’
Şeyhülislam, Kazasker Hanefî Mehmed Efendi ve Yeniçeri Ocağı’ndan Muslihuddin Ağa’nın da bulunduğu devlet yöneticilerinin oluşturduğu ‘hal heyeti’, Topkapı Sarayı’na gelip Kösem Sultan’ın huzuruna çıktı. Valide Sultan, politik davranmaya dikkat etti. ‘Öneriyi hemen benimsemedi, karşı durdu. İbrahim-i Evvel’in tahttan indirilmesinin yanlışlığını anlatmaya çalıştı.’ Ama sonunda asıl niyetini açığa vurdu. Kendi ifadesine göre, ‘devlet yönetiminde ikilik çıkmaması için karara saygı gösterecekti!’ Torunu Şehzade - 4.! - Mehmet’in yanına gitti. ‘Biat ve cülus törenleri için hazırlayacaktı!’
Kösem Sultan, Birinci İbrahim’i Topkapı Sarayı’nda pencereleri kapatılmış, güneş girmeyen koğuşa hapsettirdi. Sultan ‘Deli’ İbrahim, başına gelenleri kabullen(e)medi. Hücre(sin)de bağırdı çağırdı, kafasını duvarlara vurdu ve garip sesler çıkardı. ‘Şahitler, sabık padişahın akli dengesini tamamen yitirdiğini söyleyecekti!’
- Valide Sultan, Oğlunun Boğdurulması Emrini Verdi… -
Sultan Birinci İbrahim, haledildikten sonra ancak 10 gün yaşayabildi. ‘Rakip gruplar tarafından yeniden tahta çıkarılabilir’ endişesiyle idam edildi. ‘Valide Kösem Sultan, oğlunun boğdurulmasını onayladı!’ Cellâtbaşı Kara Ali, kararın uygulayıcısıydı. ‘Dönem vakanüvisleri, Sultan İbrahim’in - 18 Ağustos 1648’deki! - katlinden Sadrazam Sofu Mehmet Paşa’yı da birinci derece sorumlu tuttu!’Şehzade Mehmet, 8 Ağustos 1648’de, ‘Mehmed-i Rabi’ - Dördüncü Mehmet! - sanıyla tahta geçtiğinde henüz 7 yaşındaydı. Çocuk denilecek çağdaki padişahın, devleti yönetmesi beklenemezdi. Cülusun ardından, babaanne Mâhpeyker Kösem Sultan, ‘saltanat naibesi’ kisvesini kuşandı ve idareyi eline aldı. Yeniçeri, Harem ve Dârüssâade ağalarını yanına çekti. Devletin bütün imkânlarını sundu. Hem iktidarını sağlamlaştırdı, hem muhaliflerini korkuttu/ezdirdi. Bazı Batılı tarihçiler süreci, ‘Osmanlı’nın Kadın Padişahı’nın Son Dönemi’ diye yorumlayacaktı. Yerli vakanüvisler ise Valide Sultan’ın ölümüne kadar sürecek nihaî dönemi, ‘Ağalar Saltanatı’ tabiriyle açıkladı. Zira Valide Sultan, ağaların da yardımıyla oğlunu tahttan indirmiş, torununu cihan devletinin başına geçir(ebil)mişti. Diğer değerlendirmeler daha farklıydı: ‘Devleti yönetecek cesarete, iradeye ve ferasete sahipti!’ ‘Hatta gözünün karalığını, cüretinin sınır tanımazlığını anlatmaya kelimeler yetmezdi/kifayetsiz kalırdı!’
Kösem Sultan, torunu 4. Mehmet’in annesi Hatice Turhan Sultan’ı dikkate almamış, ‘rakibe’ şeklinde görmemişti. Ama Valide Sultan da dişli çıktı. Oğlunun ninesinin etkisinde kalmasını kabullen(e)medi. Muhalefet etmeye, yönetimin başına geçmeye çalıştı. ‘Naibelik hakkı’nın kendisine ait olduğunu savundu. Sarayda, ‘Valide Sultanlar Mücadelesi/Savaşı’ patlak verdi. Tarih ve Topkapı Sarayı, ‘yaşlı ve tecrübeli’ ile ‘genç ve ihtiraslı’nın mücadelesine/didişmesine şahitlik etti.
- Kösem Sultan, Torunu 4. Mehmet’i De Öldür(t)meyi Denedi… -
Kösem’in planı basitti. Taze hükümdar daha sünnet edilmemişti. ‘Cerrahbaşı’nın küçük hatası ile ‘hedef’ ortadan kaldırılabilirdi. ‘Mehmed-i Rabi’, operasyon sırasında aşırı kan kaybından son nefesini verebilirdi.’ ‘Saray tarihçileri, Cerrahbaşı’nın efendisinin emrine harfiyen uyduğunu yazacaktı!’ Ama diğer tabipler olaya müdahale edecekti. Suikast planı akamete/‘başarısızlığa’ uğrayacaktı. Kimse Büyük Valide Sultan’ı suçlamadı. Sadece ‘ne düşündüğünü’/‘cüretinin nereye kadar uzanacağını’ öğrendi! Ama durdurul(a)madı. - 4. Mehmet hayatını yitirirse, diğer torunu, - Saliha Dilâşûb Sultan’dan doğma! - Şehzade Süleyman’ın iktidarı başlayacaktı. Kendi otoritesi de devam edecekti! - İkinci girişimde de en bilinen klasik yöntemi: ‘Zehirleme’yi kullanacaktı. Yeni planı da başarısız kalırsa, Yeniçeri Ocağı’nı devreye sokacaktı.
Fransız asıllı seyyah ve tüccar Jean-Baptiste Tavernier de, Kösem’in iktidarının son döneminde İstanbul’daydı. Dilimize ‘Tavernier Seyahatnamesi’ adı ile çevrilen hatıralarında, Valide Sultan’a ilişkin değerlendirmeler yapmıştı. Tavernier’e göre yaşlı Kösem, ‘Son derece akıllıydı, devlet işlerine yatkındı. Torunu 4. Mehmet çocuktu. Dolayısıyla bütün yetkiler, Büyük Valide Kösem’de toplanmıştı! Fakat geçkin hanım sultan, kendisine verilen iktidar aygıtını kötüye kullanmış, torununa karşı bir komplo/‘suikast’ düzenlemişti. Sonucunda da hayatını yitirmişti!’
Hatice Turhan Sultan, Naibe Büyük Valide Kösem Sultan’ın planlarını öğrenince, ‘gardını aldı’! Kösem’in muhaliflerini etrafında topladı, kendi organizasyonunu oluşturdu. Sabrının da sınırı vardı: Kontra atak için en uygun anı bekledi. Sonunda ‘ok yayından çıktı!’ 1651’in Ramazan’ının 17. günü, Naibe Valide Sultan’ın Topkapı Sarayı’ndaki hususi dairesi, bir grup Yeniçeri ve Bostancı askeri tarafından basıldı. Çeteyi, Turhan Sultan’ın en güvendiği adamlarından Lala Uzun Süleyman Ağa idare ederdi. Kösem Sultan direnmeye, cellâtlarını ikna etmeye çalıştı. Gözü dönmüş, aklı başından gitmiş askerler üzerine atıldı. Yerde sürümeye başladılar. Bir yandan da üzerindeki ve odasındaki mücevherleri yağmalama gayretine girdiler. ‘Gözüne hançer sapladılar. Parmaklarını kırarak yüzüklerini, kulaklarını yırtılarak/keserek küpelerine el koydular!’ Öldü sanıp, Kuşhane Kapısı’nın önüne bıraktılar. Darbeciler, talana devam ettiler. Servet edinme peşindeydiler. Kösem Sultan kendine gelince, kaçmaya çalıştı. Baltacı erlerinden ‘Deli Doğancı’ diye bilinen, ‘Kuşçu Küçük Mehmet’in elinden kurtulamadı. Perde ipi ile boğularak öldürüldü.
- Kösem Sultan Ölünce 14 Bin Kişi Aç Kaldı… -
Kösem Sultan’ın ortadan kaldırılmasıyla ‘ocak ağaları’nın padişah ve devlet yönetimi üzerindeki baskısı da tarihe karıştı. Sultan 4. Mehmet, babası ‘Deli’ İbrahim’in katlinden sorumlu tuttuğu, büyükannesinin her türlü kanunsuz eylemine destek vermekle suçladığı, 38 ağanın boynunun vurdurulmasını emretti. Hayatını yitirenlerin sayısı 70’i buldu.
Naibe Valide Kösem Sultan’ın bütün mal varlığı, hazineye irat/‘gelir’ kaydedildi. Yıllık neması: 250 bin ile 300 bin altın arasındaydı. Sadrazamlık da yapan, tarihçi Karaçelebizade Abdülaziz Efendi’nin yazdıklarına bakılırsa, ‘imparatorluğun en zengin ama en cömert kişisiydi!’ Kıbrıs, Midilli, Eğriboz, Gazze, Menemen, İzdin, Zile’de sayılamayacak kadar çok çiftliğin sahibiydi. Livadya’nın - Yunanistan’ın orta kısımlarında bir bölge! - verimli arazilerinden ve köylerinden her yıl payına düşen hâsılat gelirdi. İstanbul ve çeşitli ilçelerinden toplanan vergi(ler)den hissesine düşeni alırdı. Adını taşıyan - Çıkrıkçılar Yokuşu’ndaki, ‘Kapalı Çarşı’dan sonraki en büyük işyeri! - Büyük Valide Han’da sakladığı/muhafaza ettiği 20 büyük sandık dolusu altın lira ve mücevheratına da el konuldu.
1654’de, - Girit Seferi başladığında! - dönemin Venedik Balyosu’nun raporunda - Kösem Sultan hakkında! - yer verdiği bilgi(ler) önemliydi: ‘Valide Sultan, son derece haris, aynı zamanda zengindi. Osmanlı ülkesinin en varsılıydı! Halk arasında artan nüfusa, Kapıkulu askerleri üzerinde sarsılmaz hâkimiyete sahipti. Bütün İstanbul halkının bildiği gibi, iste(r)se, oğlu Birinci İbrahim’i tahttan indirecek güce vakıftı!’Kösem Sultan, tarihe ‘entrikacılığı’ kadar ‘hayırseverliği’ ile de geçti. Rivayet(ler)e göre, fakir halk kesimlerine el uzattı. Borçluların sırtındaki yükü hafifletmeye çalıştı. Hapishanelere düşen medyunların ellerinden tuttu. 200 yoksul aileye düzenli gelir bağladı. ‘Sâdât Ulûfesi’ diye adlandırdığı fondan/‘akar’dan ödemelerini sürdürdü. Evlenmekte maddi müşkülat çeken gençlerin önünü açtı, çeyizlerini hazırlattı, uygun kişilerle hayatlarını birleşmelerini sağladı. - ‘Katilleri ayrı tuttu. Kan dökenlerin ne yanına yaklaştı, ne elini uzattı!’ - Tarihçilerin yazdıkları dikkate alınırsa, Kösem Sultan son nefesini verdiğinde, 14 binden fazla insan sahipsiz/aç kaldı, ‘medar-ı maişet’ derdine düştü!
Kösem Sultan, öldü(rüldü)ğünde 62 yaşındaydı. Sultanahmet Camii’nin bahçesinde bulunan, kocası Ahmed-i Evvel’in adına yapılan türbeye defnedildi. Vefatından sonra kendisine ‘valide-i maktule’ ve ‘valide-i şehide’ gibi sıfatlar da yakıştırıldı. Osmanlı Tarihi’nde ortadan kaldırılan ilk ve tek ‘valide sultan’dı. ‘Kendisinden sonra gelen hem cinslerinin hiçbirisi aynı akıbeti yaşamadı!’
******
Meraklısına Önemli Not: Daha geniş bilgi için aşağıdaki kitaplara bakılabilir. Reşat Ekrem Koçu, 'Kösem Sultan', Doğan Yayıncılık, Nisan 2015; Ertuğrul Burak, 'Cariyeler Saltanatı', Çatı Kitapları, Mayıs 2010; M. Çağatay Uluçay, 'Padişahların Kadınları Ve Kızları', Ötüken Neşriyat, 2001; Nazım Tektaş, 'Harem'den Taşanlar', Çatı Kitapları, 2011; Ahmet Refik Altınay, 'Kadınlar Saltanatı', Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2000; Necdet Sakaoğlu, 'Bu Mülkün Kadın Sultanları', Alfa Basın Yayın, Kasım 2013; MÜNECCİMBAŞI TARİHİ, Tercüman Yayınları, 1975; Kamil Su, Tarih-i Gılmani, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1976; TAVERNIER, Jean-Baptiste, Tavenhier Seyahatnamesi, Kitap Yayınevi, 2005.
28 July 2023 11:31
895 kez okundu
Ali Hikmet İnce
Benzer Yazılar
Diğer Türk Tarihi Yazıları