Ondokuz Kardeşini Boğazlatan Padişah

Tarihçi Bostanzâde Yahya, 3. Mehmet’i adeta kutsadı. 19 erkek kardeşine Cennet kapılarını açtığını, kendilerine ‘şehitlik’ payesi verdiğini/sunduğunu ileri sürdü. Şeyhülislam da, boğdurulan şehzadeleri ‘şehit’ ilan etmekten geri kalmadı. ‘Padişah oğulları, - ağabeyleri tarafından! - ‘Cennet Kayığı’na bindirilmişti!’

Ondokuz Kardeşini Boğazlatan Padişah

Üçüncü Mehmet ya da tarihçi tabiriyle ‘Sultan Mehmet-i Sâlis’, Osmanlı Hanedanı’nın 13. sultanı, 92. İslâm halifesiydi. 26 Mayıs 1566 Perşembe günü, Manisa’da doğdu. ‘Haçova Fatihi’, ‘Eğri Fatihi’ gibi unvanlarla da anıldı. Sancakta görev yapıp tahta çıkan son veliaht idi. Kanuni Sultan Süleyman’dan 30 yıl sonra ordunun başında sefere - gönülsüz, şeyhülislamın ve askerin zorlaması ile! - giden ilk padişahtı.

Günümüz tarihçilerinden Necdet Sakaoğlu’nun yorumlamasına göre 3. Mehmet, 24 yıl devam eden eğitimden geçirildi. Osmanlı Hanedanı’ndan gelen hiçbir padişah bu kadar uzun süreli ve yüksek seviyeli tedris görmedi.

3. Mehmet, tarihe, ‘19 erkek kardeşini boğazlatan, ölüm emrini veren padişah!’ diye de geçti. Annesi Safiye Sultan, babası 3. Murat’dı.

- Safiye Sultan Venedik/İtalyan Asıllıydı… -

Safiye Sultan’ın kökeni ve hayat hikâyesi hakkındaki rivayetler çeşitliydi. Asıl adı ‘Sofia’ - bir diğer iddiaya göre de ‘Cecilia’! - idi. Venedik Cumhuriyeti vatandaşı Bafo Ailesi’ne mensuptu. Babası, Korfu Adası Valisi’ydi. Türk leventlerinin yük gemisine yaptıkları baskında ele geçirildi. Esir edilip köle pazarında satışa çıkarıldı. İtalyan esirenin güzelliğinin övgüsü Topkapı Sarayı’na kadar ulaştı. 2. Selim’in hanımı Valide Nurbanu Sultan harekete geçti. Soydaşını görmeye gitti. Hemen bedelini ödeyip yanına aldı. Sofia Baffo, olağanüstü güzelliği, akıllılığı, kibarlığı, protokol kurallarını bilişiyle göz doldurdu. Haremde geleneksel eğitime alındı. 2 yıl sonrasında, Veliaht Murat için hazır hale geldi. İsmi değiştirildi: - ‘duru, katkısız, temiz, saf, vb. anlamında’! - ‘Safiye’ denildi. 15’ine girdiğinde de, istikbalin hükümdarına sunuldu. Safiye, Veliaht’ın başını döndürdü, âşık etti. Deli gibi kendine bağladı. Bir de oğul - Şehzade Mehmet! - doğurunca, gönül tahtının tartışmasız sahibi kesildi. Şehzade Murat’ı kontrol etmeye, her dediğini yaptırmaya başladı. Müstakbel padişahın akıl hocası, fahri danışmanı, haremin tek hâkimliğine de adaydı. Ama iktidarın asıl sahipleri, yetkilerini devretmek niyetinde değildi. Karşılıklı silahlar çekilecek ve yüksek dozajda sinir/yetki savaşına girişilecekti.Valide Nurbanu Sultan, tecrübesine ve konumuna güvenirdi. Sultan 2. Selim’i nasıl parmağında oynattıysa, oğlunu da kolayca avucunun içine alabilirdi. Şehzade (3.) Murat, tahta oturunca, birbirinden güzel/özel cariyeler sundu. Hatta evladını başka nigârlara yönlendirdi. Her gün âlemler düzenledi. Dönem tarihçilerinin yazdıklarına göre, zevk partilerinin merkezi - düzenlendiği yer! - Sadrazam Sinan Paşa’nın köşküydü. - ‘İncili Köşk’ diye de tanınırdı. Paşa, 6 defa sadaret makamına geldi. - Sultan Murad-ı Sâlis, annesinin hediyeleriyle yetinmedi. Harem dışından, köle pazarlarından satın alınan nazeninleri de kabule/istemeye başladı. ‘Hatta güzelliğini işittiği hatunların getirilmelerini dahi emrettiği,’ yazıla geldi. Esir pazarlarında satışa sunulan afetlerin fiyatı kat be kat arttı. Bürokraside yükselmek, yerini sağlamlaştırmak isteyen devlet adamlarının hediyeleri belliydi. 

- Safiye Sultan, Saray Kavgalarında Kayınvalidesi Nurbanu Sultan’ı Örnek Aldı… -

Safiye Sultan’ın ardı ardına şanssız doğumlar yaptı. Şehzade Mehmet’in dışında yaşayan erkek evladı olmadı. Bazıları doğum anında, kimileri de kısa süre sonra vefat etti. Valide Nurbanu Sultan, eline geçen fırsatı fark etmekte gecikmedi. 3. Murat’ı başka kadınlarla daha çok beraber olmaya itti. Dönem vakanüvislerine göre Sultan, harem ile hamam arasında gidip geldi. Günün gündeminin tek ve değişmeyen maddesi: ‘Sefahat Meclisleri’ydi! Bazı dönem müverrihlerinin kayıtlarına göre Sultan Murad-ı Sâlis, ‘saraydan dışarıya çıkmayı, hatta İstanbul’da dolaşmayı dahi unuttu!’

Ama Safiye Sultan, 3. Murat’ın hep aklındaydı. Aşkı baki kaldı ve sevgisini hiç yitirmedi. Veliahdı, en büyük şehzadesi Mehmet’in annesinin yeri daima başının üstündeydi. ‘Ulu ceddim!’ dediği Fatih Sultan Mehmet’e benzerliğini bir nimet/mesaj kabul etti. Büyük dedesi Kanuni, adını koymak lütufunda da bulundu. ‘Kaderinin, ismini taşıdığı atasına benzemesini, hatta daha üstün olmasını, duasını etti!’ - 1. Süleyman, şehzadenin doğum haberini aldığında, Sigetvar/Zigetvar Seferi’ndeydi! -

Veliaht Şehzade Mehmet - Mehmed-i Sâlis! -, dönemin önemli din adamlarından Manisalı İbrahim Cafer Efendi’den dersler aldı. Haydar Efendi ve Pir Mehmet Azmi Efendi’nin rahle-i tedrisinden geçti. Şahsi tarihine nakşedilen not şaşırtıcıydı: ‘Veliaht Mehmet, çok geç sayılabilecek yaşta - 16’sında! - sünnet ettirildi!’ Sünnet ameliyesini Cerrah Mehmet Paşa yaptı. Tören, uzun süreli şenlik geçidine/bayrama dönüştü. 29 Mayıs 1582’de başladı. Tam 57 gün sürdü. Düğünün her günü farklı karnavala dönüştü. İstanbul’un tarihinde benzerine rastlanmadı. Esnaf para kazandı. Fakirin karnı doydu. Dilencinin cebi doldu. Fukara ailelerin çocukları da sünnet ettirildi. Evlenme çağı gelenlerin nikâhları kıyıldı, dünya evine girmeleri sağlandı. Ahali, günlük sıkıntılarından - kısa süreli de olsa! - uzaklaştı.

Veliaht Mehmet, bir yıl sonra, 1583’de, Saruhan - Manisa! - Sancak Beyliği’ne atandı.

- 3. Mehmet Tahta Çıkınca Askeri Altına Boğdu… - 

Şehzade Mehmet, 1595’de de, babası 3. Murat’ın ölüm haberini aldı. - 12 yıllık yönetim tecrübesine sahipti! - Safiye Sultan, kocasının - felçten! - ölümünü saklamaya çalıştı. Kimseye bilgi vermedi. Habercileri, Manisa’ya gizlice gönderip oğlunu yanına çağırdı. Bazı Batılı kaynaklara/‘bilhassa’ Venedik Elçisi’nin raporlarına göre, ‘Sultan’ın ölüm havadisi saklı kal(a)madı. Saray’daki bazı yetkililer vefatı halka duyurdu. İstanbul’da karışıklıklar çıktı. Yönetim, askeri devreye soktu, zor/şiddet kullandı ve sükûneti sağlamaya çalıştı.’ 

Veliaht Şehzade Mehmet, tahta oturmak için acele etti. On bir günde İstanbul’a ulaştı. Safiye Sultan’ın rüyası gerçekleşti. Biricik oğlu, Osmanlı’nın 13. padişahı payesini aldı. 27 Ocak 1595’de, 3. Mehmet - Mehmed-i Sâlis! - unvanıyla kılıç kuşandı. Kendisine iletilen ilk tavsiyeye de uydu: Askeri yanına çekmek, sempatisini kazanmak için kesenin ağzını açtı. Rivayete göre, 130 sandık dolusu - her birinde 30 bin duka altın bulunan! - tutarı ihsan niyetine dağıttı. 3 milyon 900 bin duka altınlık ‘ulufe’, orduyu pek hoşnut etti. Biat töreninde vukuat yaşanmadı. Sarayda cenazesi bekletilen - kısmen bozulmaya başlayan! - 3. Murat’ın defin hazırlıklarına geçildi. ‘Saray vakanüvislerine göre merhum padişah, Halveti Tarikatı’na bağlıydı. ‘Naaşı, Ayasofya Camii’nin bahçesindeki türbe haline getirilen ‘eski Vaftizhane’ binasında toprağa verildi!’

- Genç Hükümdar, Adını Taşıdığı Büyük Dedesinin Fermanını Uyguladı… -

Genç hükümdarı sürpriz beklerdi. Adını aldığı, büyük büyük dedesi Fatih Sultan Mehmet’in ‘Nizam-ı Âlem Fermanı’nı uygulayacaktı. 2. Mehmet buyruğunda diyordu ki: ‘Her kim(sey)e saltanat nasip olursa, devlet düzenini sağla(t)ması için erkek karındaşlarını - biraderlerini! - katlet(tir)mesi münasiptir - ‘uygundur’! - 

Dedesi 2. Selim, hatunlara aşırı düşkündü. Yine bazı saray müverrihlerinin yazdığına göre, yeni yaptırdığı hamamda cariye kovalarken ayağı kayıp düşmüş, beyin kanaması neticesinde hayatını yitirmişti. Rahmetli hükümdar babası 3. Murat, ‘cins-i latif’e pek tutkundu. Dönem tarihçilerinin eserlerinde rastlanan bilgiler, karakteri, kuvvetli ve zayıf noktaları hakkında ipuçları verirdi. 6 nikâhlı karısı, 40’a yakın/geçkin gözdesi/cariyesi mevcuttu. 130’a yakın/aşkın çocuğu olduğu, 47/48’inin yaşadığı kayıtlarda görülürdü. Öldüğünde 27 kızı, 20 oğlu hayattaydı. Safiye Sultan’dan doğma, en büyük mahdumu Şehzade Mehmet tahta çıkınca, Osmanlı Tarihi’nin en kanlı, en dramatik, en üzücü olayı yaşanacaktı. Fatih Sultan Mehmet’in fermanı, ‘Osmanlı Devleti’nin Temel Mottosu’ yürürlüğe - mecburen! - sokulacaktı! 

Dönem tarihçisi Bostanzâde Yahya - Babası, Şeyhülislâm Bostanzâde Mehmed Efendi'ydi! -, ‘Tuhfetü'l-ahbâb’ - ‘Târîh-i Sâf’ ve ‘Duru Tarih’ adlarıyla da bilinirdi! - olaylar silsilesini kendine göre anlattı. Saray müverrihi, 3. Mehmet’i, ‘19 kardeşini Cennet Kayığı’na bindiren’, ‘Cennet’e gönderen’, ‘şehitlik payesi bağışlayan’ vb. övücü/süslü sıfatlarla kayda geçirdi. Gerçek ise: 19 şehzadenin vahşice/acımasızca boğdurularak öldürülmesiydi. Rivayete göre dönemin şeyhülislamı, Fatih Kanunnamesi’nin uygulanmasını cevaz verdi/‘makul’ buldu. 19 şehzadenin ‘şehit’ kabul edildiğini, her birinin ‘cennetmekân’ sayılacağını duyurdu. 4’ü akıl baliğ, 19 şehzade sağır ve dilsiz cellâtların insafına terk edildi. Tarihçi Enver Behnan Şapolyo’nun anlatımıyla, ‘Kızlarağası’nın dairesi önündeki yalağın yanında teker teker boğduruldu!’

- Boğazlanan Şehzadeler, Babalarının Ayakucuna Gömüldü… -

Mustafa, Beyazıt, Osman ve Abdullah adlı 4 yetişkinin yanında aralarında kundaklara sarılı bebeklerin yer aldığı ‘şehit sayılan’ kurbanların cenaze namazlarını, Fatih Kararnamesi’ni uygun bulan Şeyhülislam Bostanzâde Mehmet Efendi kıldırdı. Devlet töreni düzenlendi. Yöneticiler cenaze namazında saf tuttu. 19 şehzadenin naaşları, Ayasofya Camii’nin bahçesindeki eski ‘Vaftizhane’de metfun, 3. Murat’ın ayakucuna kazılan irili ufaklı kabirlere defnedildi. 

Oysa adları geçen 4 şehzade, ağabeylerinin huzuruna çıkıp saltanatını tebrik ettiler, elini öptüler. Bağlılıklarını bildirdiler. En büyükleri, Şehzade Mustafa, hayatlarının bağışlanmasını diledi. 3. Mehmet, temenniyi duymazdan geldi. Bir rivayete göre de, başını ters yöne çevirdi, üzüldüğünü göstermemeye çalıştı. Olaya şahitlik edenler, yeni hükümdarın, Fatih’in fermanına karşı çıkamayacağını anladı. - Zira kendisinden önce aynı mülke sahiplik eden babası, 3. Murat da, atasının kararına uymuş, 6 kardeşini boğdurmuştu! -

Boğdurulan Şehzade Mustafa, büyük dedesi Kanuni Sultan Süleyman’a benzetilirdi. Bütün özelliklerini taşıdığına inanılırdı. Tahta oturan - ağabeyi! - 3. Mehmet’ten daha üstün vasıflara sahipliği dillendirilirdi. Dönemin büyük şairi Baki’den dersler almıştı. Hocasının şiir anlayışına paralel dizeler yazdı/söyledi.

- Safiye Sultan, 19 Şehzadenin Katline Seyirci Kaldı, Sesini Çıkarmadı… -

Cellâtlar, bir şehzadenin odasına girdiğinde, mangalda közlenmiş kestaneleri yediğini gördü. Hükümdar çocuğu yalvardı: ‘Bırakın da kestanemi bitireyim! Emri sonra uygularsınız!’

3. Mehmet’in ‘kanlı kararı’, erkek kardeşleriyle sınırlı kalmadı. Bazı tarihçilerin yazdıklarına bakılırsa, ‘2 kardeşinden hamile 7 cariye de aynı kaderi paylaş(acak)tı! Daha da dehşete düşürücü kayıt ise, babasından gebe kalmış gözdelerin de benzer kaderi bölüşmesiydi. Sayılarının 200’ü bulduğu ileri sürülen hanımlar, Marmara’nın soğuk sularında son nefeslerini verdi!’ Bir başka sava göre de, 3. Murat’ın 27 kızı ile 200’den fazla cariyesi Eski Saray’a gönderildi. Yanlarında dadıları, bazı harem görevlileri de vardı. Merhum hükümdarı eğlendiren komikler, cüceler ve özel işlerini yapan dilsiz personel de aynı yere sürüldü. Şapolyo’ya göre, ‘Gebe cariyelerinden 11’i de Marmara Denizi’ne atılarak boğduruldu!’

Rivayete bakılırsa, 19 şehzadenin kıyımının 40. gününde, İstanbul’un cami ve mescitlerinde, 85 bin hatm-i şerif duaları okundu, ruhlarına gönderildi.

Sarayda benzersiz kıyım yapılırken, Safiye Sultan’ın sesinin çıkmadığı, seyretmekle yetindiği tarih satırlarına geçti. - Daha suçlayıcı satırlar da yazıldı! - Gözyaşı dökmediği, aksine iktidarın oğluna geçmesinin sevincini yaşadığı da ileri sürülecekti. Katliamın önemli müsebbiplerinden sayılacaktı. Yeni valide sultan, devlet yönetiminin görünmeyen iplerinin kendi eline geçtiğinin inancındaydı. 

- 3. Mehmet, Oğlu Şehzade Mahmut’u Da Boğdurdu… -

3. Mehmet’in kardeşlerine ve babasının eşlerine layık gördüğü muamele halk ve asker tarafından hoş karşılanmadı. Vezirleri ve özellikle de sadrazamı, ahaliye şefkatli ve cömert davranmasını önerdi. Diyalog içinde bulunması telkin edildi. Böylece tebaanın kendisine sempati duyacağı, adaletle hükmettiğine inanacağı hatırlatıldı. Yeni padişah, babasının unuttuğu/uyuttuğu geleneği canlandırmaya çalıştı. Cuma selâmlıklarını yeniden ihya etti. Cuma namazı için yanına yöneticileri de alıp saraydan merasimle çıktı. Eyüp’ten Edirnekapı’ya kadar değişik türbelerde yatan atalarını ziyaret etti, dualar etti, fukaraya sadaka dağıttırdı. Tebaası üzerinde ‘imanı bütün’, ‘dindar hükümdar’ imajını yerleştirmeye çalıştı.‘19 erkek kardeşini ‘Cennet Kayığı’na bindiren’, 13. Osmanlı padişahı, 92. İslâm halifesinin 3 nikâhlı karısı oldu. Haremine ilk giren Halime Sultan’dı. Bazı müelliflere göre Abaza kökenliydi, adı Fuldâne Sultan’dı. 2 oğul doğurdu. İlki Şehzade Mahmut, ikincisi Şehzade Mustafa - ‘Birinci Mustafa’/‘Mustafa-ı Evvel’! - idi. Büyük oğlunu, kocasının yerine geçirmeye çalıştı. Saray içinde iktidar savaşlarında taraf oldu. Safiye Sultan’ın engin deneyimini dikkate almadı. Hatta açıktan cephe açma cesareti gösterdi. Ama hamleleri başarı yerine dram getirdi. 

Tebaasına ‘halim selim’ padişah diye sunulmaya çalışılan 3. Mehmet yine gazaba geldi. - Yazılanlara bakılırsa, Valide Safiye Sultan’ın tahriki ve saray içi dedikodular da etkiliydi! - Şehzade Mahmut, bir gece yarısı, derin/tatlı uykusundan kaldırıldı. ‘Dilsiz’ ve ‘sağır’ cellâtların kementlerini boynunda buldu. - Gözlerini kapattığında 16. yaşına yeni girmişti! Şehzade Mahmut, dini bütündü, Dersaadet’teki tarikat şeyhlerini ziyaret eder, evliya türbelerini gezer, dua ederdi. Saray’da yayılan dedikodu sonunu getirdi. Söylentiye bakılırsa, güvendiği bir şeyh kahve falına baktı. Aldığı müjde, egosunu kabarttı, arzularını kamçıladı: ‘Cihan tahtına çıkması an meselesiydi! Osmanlı’nın 14. padişahı olabilecekti!’ Muştuyu, karşılıksız bırakmadı. Değerli hediye(ler) gönderdi. Ama olay duyuldu. Adı bilinmeyen müzevir, duyumunu Saray’a iletti. Sultan 3. Mehmet, gözü gibi sevdiği oğlunu ‘gözden çıkardı’! 

‘Babasına çok benzer/atasının kopyası’ gibi tanımlanan şehzade, gece yarısında, adı belirtilmeden, namazı kılın(a)madan defnedildi. Tabutunun üzerine şal örtüldü. ‘Kadın’ sanılması istendi. - Üstat tarihçi Reşat Ekrem Koçu, Şehzade Mahmut’u, ‘bön babanın erken bunamış, tımarhanelik hasta oğluydu,’ diye tanıtacaktı. -

- İddiaya Göre Şehzade Mahmut’un Haremindeki 30 Cariye Marmara’da Boğuldu… -

Bir başka rivayete göre de, oğlunun falına baktıran Halime Sultan’dı. Müjdeli haber kendisine verilmiş, hediye de tarafından gönderilmişti. Şehzade Mahmut’un haberi yoktu. Ama iddia büyük olunca, ilk şüpheli addedildi. İngiliz Elçisi Henry Lello’nun yazdıklarına bakılırsa, Şehzade Mahmut, 2 gün boyunca falakaya yatırıldı. Bildikleri, daha doğrusu tertibin ayrıntıları soruldu. Babası 3. Mehmet’i tahtından nasıl indirecekti? Askerin desteğini almış mıydı? ‘Ordunun çoğu unsurunun kendisini desteklediği,’ bilinirdi, kulislerde konuşulurdu. ‘Padişahın sağlığının kötüye gidişi, sefere çıkamaması da, tahta yeni isim arayışı söylentilerini artırdı!’

Şehzade’nin ağzından istenilen ‘itiraf’ dökülmeyince, Halime Sultan sıkıştırıldı. Hanım Sultan, evladını kurtarmaya çalıştı. Oğlunun tahta çıkıp çıkmayacağını öğrenmek için fal baktırdığını kabullendi. Şeyh efendi, müjde haberini pusula ile kendine iletmişti. Başkaca bilgi yazmamıştı. Hükümdarın hastalık mı yoksa darbe ile mi tahtını yitireceğine ilişkin öngörüde de bulunmamıştı! Fakat Şehzade Mahmut, kendisini bekleyen akıbetten kurtulamadı. Hizmetine bakan 30 cariye haremden çıkarıldı. İddiaya göre de, ‘Marmara’nın engin sularına bırakıldılar!’  

Halime Sultan’a ilişilmedi. Eski Saray’a sürgün edilmekte yetinildi. Diğer oğlu, Şehzade Mustafa’ya da dokunulmadı. Safiye Sultan’ın tavsiyesi üzerine küçük şehzadenin bakımı ve eğitimiyle Handan Sultan görevlendirildi. ‘Osmanlı Sülalesi’nin inkıtaya/‘kesintiye’ uğraması tehlikesine karşı tedbir alındı!’ Ama küçük Şehzade Mustafa, tahta çıkacağı müjdesini alana kadar, boynuna geçirilebilecek kemendin korkusuyla yaşadı! ‘Akli dengesi bozuldu. 2 defa tahta çıktıysa da, iktidarı kısa sürecekti!’

- Saraydaki Rüşvet Çetesinin Başında Safiye Sultan Vardı… -

3. Mehmet’in ikinci eşi: Handan Sultan’dı. Bazı iddialara göre Rus asıllıydı ve adı da ‘Helen’ idi. Venedik Elçilerinin raporlarına göreyse, Cerrah Mehmet Paşa’nın cariyeleri arasındaydı. Bir başka sava bakılırsa, Boşnak asıllıydı. Veliaht Şehzade Mehmet’in Saruhan Sancak Beyliği sırasında kendisine hediye edildi. Bazı tarihçilerin kayıtlarında ise, ‘Türk’ asıllı gösterildi. Yüzünden tebessüm eksik olmazdı. Kendisine ‘güleç yüzlü’ anlamında ‘Handan’ adı verildi. Hanım Sultan, temiz kalpliydi, saray dalaverelerinden uzak durmaya çalıştı. Hayatını çok sevdiği oğlu Şehzade Ahmet’e - Birinci Ahmet! - adadığı, eğitimi, görgüsü ve terbiyesiyle ilgilendiği yazılacaktı. Ama kayınvalidesi Safiye Sultan ile ittifak etmekten de geri durmadı. Efendisi, 3. Mehmet’in diğer eşi Halime Sultan’dan doğma evladı Şehzade Mahmut’un tahta çıkmasını engelleme operasyonlarında taraftı.

3. Mehmet, Handan Sultan’dan 3 erkek - Şehzade Ahmet, Şehzade Cihangir ve Şehzade Selim! - ve - adları tarihi kayıtlara geç(irile)meyen! - 2 kız çocuk sahibi oldu. Şehzade Selim, kızıl hastalığından vefat etti. Şehzade Cihangir de bilinmeyen illetten öldü. İlk kızını Davut Paşa ile ikincisini de Kaymakam Mustafa Paşa ile evlendirdi.

Ünlü Osmanlı tarihçisi Hammer, 3. Mehmet dönemini anlatırken, - valide sultan, sadrazam, vezir, beylerbeyi, vb. gibi! - yönetici sınıfın devleti bırakıp şahsi ikbal ve servet peşinde koştuklarına işaret etti/dikkat çekti. Tek amaçları: ‘Bol rüşvet alıp zenginleşmekti!’ Halkın açlığına, sefaletine gözleri kapalıydı. Saray ve çevresi, ‘irtişa’ karşılığı her şeyi yapabilirdi. ‘Cellâdın elinden hükümlü kurtarılabilirdi!’ 

- Yahudi Tüccarlar, Safiye Sultan’ı Saraya Resmen Şikâyet Etti… -

Saraydaki ‘rüşvet mekanizması’nın başında, Valide Safiye Sultan bulunurdu. Yardımcıları: Harem Kilercisi, - Yahudi asıllı! - Esparanzo Malchi ‘Kira Kadın’ ile Baş Kalfa Canfeda Kadın’dı.

Kira Kadın, asker, özellikle de sipahiler tarafından düşman bilindi. Kendilerine teslim edilmesi istendi. Dilekleri yerine getirilmedi. Aramalar sonucunda, Sadaret Kaymakamı Halil Paşa’nın konağında saklandığı öğrenildi. Boğularak öldürüldü. Cesedi, ibret alınması için ağaca asıldı ve iki gün bekletildi. Sonra da parçalara ayrıldı ve yüksek memurların hane kapılarının önüne bırakıldı.

İstanbul’da gümrük işleri yapan bir grup Yahudi tüccar, Divan-ı Hümayun’a dilekçe verip, Safiye Sultan’a ilettikleri rüşvet miktarını açıkladı ve şikâyetçi oldu. 

İddialarına bakılırsa, 10 ayda 12 bin altın ‘haraç’ ödenmişti. Başlatılan soruşturma yarıda kaldı. 3. Mehmet’in iradesiyle Valide Safiye Sultan ‘kurtarıldı’!

3. Mehmet’in - Şeyhülislam Mehmet Efendi’nin oluruyla! - görevden aldığı ve Yedikule Zindanları’nda boğdurulması emrini verdiği Sadrazam Hadım Hasan Paşa’nın Safiye Sultan hakkındaki ithamları/suçlamaları ‘yenilir yutulur cinsten’ değildi. Divan toplantılarında, ‘Valide Sultan, beni de takside bağladı,’ cümlesini tekrarlaması sonunu getirmişti. ‘Rüşvet salgınının hangi noktalara kadar uzandığının ‘ibret veren itirafı’ şeklinde yorumlanmıştı!’

Kayıtlara göre Safiye Sultan’ın günlük harcırahı 3 bin akçe idi. Yaz ve kış mevsiminin başında, hediye adı altında 360 bin akçe alırdı. Tahsisatını yetersiz bulunca, ‘Poşmak’ - terlik parası! - kaleminden 1 milyon akçe tutarında zam yapıldı. 

- Safiye Sultan’ın İnşasını Başlattığı ‘Yeni Cami’ye Halk Arasında ‘Zulmiye’ Denildi… -

Safiye Sultan, halk nezdindeki olumsuz imajını düzeltebilmek için mabet yaptırmaya karar verdi. 3. Mehmet’in buyruğu ile Eminönü’de istimlâk çalışmaları başladı. Yahudi mahalleleri ve sinagog yıkıldı. Mülk sahiplerine rayicin 2 katı ödeme yapıldığı kayıtlarda yer aldı. 1598’de, deniz kenarında büyük caminin temeli atıldı. Ama ahaliyi kandıramadı. Rüşvet gelirleriyle inşa edildiği için, - günümüzde ‘Yeni Cami’ diye bilinen muhteşem abideye! - ‘Zulmiye!’ adı konuldu. - İddianın sahibi Üstat tarihçi Reşat Ekrem Koçu idi! - ‘Valide Sultan, ibadethanenin açılışını da göremedi. Ömrü vefa etmedi. Yeni Cami, 60 sene sonra tamamlanabildi!’

3. Murat’a hediye ettiği, devrin en uç işret âlemlerinin düzenlendiği ‘İncili Köşk’ün sahibi, bazı tarihçilerin ‘Büyük’ diye de nitelediği - 6 kez sadaret makamına getirilmiş! - Sadrazam Sinan Paşa’nın müsadere edilen/’zorla el konulan’ servetinin dökümü rüşvet hastalığının boyutlarının haritasıydı: ‘20 sandık dolusu külçe altın, yirmi kavanoz dolusu altın, altı yüz bin adet duka altın, iki milyon gümüş akçe, 29 yük kıymetli taş, 20 çekmece dolusu zeberced, 61 ölçek inci, 20 miskal altın tozu, otuz parça elmas, iri inci tanelerden 15 tesbih, altın ve gümüş ibrikler, yakut işlemeli 32 zırh, kıymetli taşlarla süslü 140 miğfer, 32 tane kıymetli taşlarla süslü kalkan, 30 adet inci işlemeli eyer, 34 adet altın üzengi, 20 adet altın ibrik, kıymetli taşlarla süslenmiş pazubentler, gümüş yemek takımları, ipek ve simden dokunmuş 200 parça kumaş, 600 samur ve tilki kürkü, tilki kürkü ile kaplanmış 30 kaftan, 900 adet Rus sincabı derisi, vb.’

- 3. Mehmet, Askerin Baskılarından, Ekonominin Bozukluğundan Etkilendi… -

3. Mehmet, haremin, yöneticilerin ve askerin baskılarından, olumsuz tavırlarından etkilendi. Psikolojisi bozuldu, vücudunda hastalıklar arız oldu. Dermansız düştü. Saray hekimlerinin ve annesinin verdiği ilaçlar/macunlar fayda etmedi. Edirne’ye geçip dinlenme kararı aldı. ‘Dersaadet’ten ayrı kalır, başını dinlerse, eski sıhhatine kavuşabilirdi. Ama kararını uygulayamadan, Hakka yürüdü. Vefat sebebi olarak, ‘mide hastalığı’, ‘kalp durması’ ve ‘kalp krizi’ iddiaları gösterildi.

Bazı tarihçilerin rivayet ettiği kıssa ise ilginçti. 3. Mehmet, at üzerinde, mahiyetiyle saraya dönerken ‘meczup’ ile karşılaştı. Hırpani kılıklı adam, padişahın gözlerine baktı. Yüksek sesle - herkesin duymasını istediği belli olacak şekilde! - dedi ki: ‘Allah’ın yolundan ayrılma, padişahım! Gafil olma! 56 gün sonra başına gelecek kazadan kurtulamayacaksın!’ Hükümdar, işittiklerinden çok etkilendi. İçine kapandı. Çevresi ile ilişkisini sınırlandırdı. İştahını yitirdi, yemeden içmeden kesildi. ‘Divane’nin sözleri hakikat çıktı. Sultan, - tam 56 gün sonra! - 21 Aralık 1603’de, hayatını yitirdi.

- Yeni Padişah 1. Ahmet, Babası 3. Mehmet’in Cenaze Namazına Katılmadı… -

Sultan 3. Mehmet’in cenazesi, ertesi günü kaldırıldı. Ayasofya Camii’nin bahçesinde ebedi istirahatına bırakıldı. Yerine geçen oğlu, Birinci Ahmet’in babasının cenaze namazına katılmadığı da kayıtlara geçti. Yeni padişah, şeyhülislam tarafından ‘atasına son görevini eda için’ davet edildi. Ama şoke edici cevabı şaşkınlık yarattı: ‘Babam, 19 erkek kardeşinin ve oğlunun boğulması emirlerini verdi. Benim nazarımda ‘evlat katili’dir ve namazına katılmam caiz değildir!’

Bazı dönem müverrihlerinin yazdıklarına bakılırsa 3. Mehmet, orta boyluydu, saçı ve sakalı kumraldı, çehresi sevimliydi. Duyduğu her şeye hemen inanırdı. Saftı, sakindi ama son derece kindar ve tedbirsizdi. İçine kapanıktı. ‘Dindar’ olduğu iddia edil(ir)di. Yüce Yaradan’ın ve İslam Peygamberi’nin adlarını her duyduğunda ayağa kalktığı ve kısık sesle ‘salâvat’ getirdiği yazıldı. Cemaatle namaza durmaya özen göster(ir)di. Deprem, sel baskını, kıtlık gibi doğal felaketler sonrasında, kıldırılan bazı toplu namazlarda ‘halife’ sıfatıyla ‘imamet’ makamına geçti. Koçu, meslektaşlarının yazdıklarını inandırıcı bulma(z)dı. 3. Mehmet’i tanımlaması son derece olumsuzdu: ‘Bu padişah doğruya güç inanan, eğri söze pek çabuk kanan, her türlü tezvire alet olan bir aptal, bön adamdır. Son derece korkak, kuvvetli rüzgâr ne taraftan eserse ona göre döner, dostluğuna güvenilmez, sözüne inanılmazdı.’

3. Mehmet, şehirde görülen seri yangınların, şiddetli depremlerin sebebini içki tüketenlere de bağladı. Meyhaneleri kapattı. Şarap içenlerin idamını buyurdu.

Osmanlı tarihçilerinin çoğuna göre, annesinin en çok etkisinde kalan, dediklerine uyan padişah: 3. Mehmet’ti. Babası gibi kadınlara düşkün değildi fakat saltanatında yapılan harcamalar çok yüksekti. Venedik elçilerinin raporlarında 3. Murat, oğlu Şehzade (3.) Mehmet’i kıskanırdı. Halkın, veliahdı çok sevdiğini düşünürdü. Safiye Sultan da, Manisa’da görev yapan evladını uyarır, kendini çok güçlü gösterecek hareketlerden sakınmasını önerirdi!

Bazı kaynaklara göre Sultan III. Mehmet’in, Halvetiyye’den Abdülmecid Sivâsî’ye mensupluğu ileri sürüldü. Yine aynı görüşe göre, Halvetiyye-i Celvetiyye’den Aziz Mahmud Hüdâî’nin de sohbetlerine katılırdı. Aynı zamanda şairdi. Şiirlerinde ‘Adlî’ mahlasını tercih etti. Aynı takma ismi, 2. Beyazıt ve 2. Mahmut da kullandı.

25 July 2023 20:41
371 kez okundu

Ali Hikmet İnce



Benzer Yazılar

Cem Karaca’dan ‘Karabağ Şarkısı’

Cem Karaca, babası Mehmet Bey’in öğüdüne bağlı kaldı: ‘Bu toprakların ezgilerini söyledi!’ Türk Dünyası’na ilgisini hiç azaltmadı. Karabağ’ın işgalini telin etti! ‘Karabağ Şarkısı’nı besteledi. ‘Nerede Kalmıştık?’ adlı kasetinde yer verdi.

Adı Filistin Olan Sevda

Cem Karaca, ülke ve dünya sorunlarıyla yakından ilgilendi. Filistin’in ezilen halkına karşı özel alâka/sempati duydu. ‘Mutlaka Yavrum’ gibi bazı popüler parçalarını ithaf etti. Kamuoyunda farkındalık yaratmaya çalıştı.

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

Kardeşini Zehirleten Padişah!

Fatih’in büyük oğlu Şehzade Bâyezid, babasının ardından tahta çıktı. Fakat atasının izinden gitmedi. Resim, heykel gibi güzel sanatlara uzak durdu. Hatta bazı dinî saiklarla yasak(lar) getirdi. Oysa şehzadeliğinde ‘hazcı anlayışı’ benimsemişti.

Fatih’in ‘Çapkın’ Şehzadesi

Fatih’in 2. oğlu, Şehzade Mustafa, askerliğe yatkındı, şiir söylerdi. Yakışıklı, hareketli ve ‘hercaî’ idi. Saray’ın ve hareminin cinsi latiflerini kendine hayran ederdi. ‘Güzelleri yalnız bırakmayı sevmediği,’ kayıtlara geçildi. Bu yüzden de hayatını yitirecekti!’

Cem Karaca’dan ‘Karabağ Şarkısı’

Cem Karaca, babası Mehmet Bey’in öğüdüne bağlı kaldı: ‘Bu toprakların ezgilerini söyledi!’ Türk Dünyası’na ilgisini hiç azaltmadı. Karabağ’ın işgalini telin etti! ‘Karabağ Şarkısı’nı besteledi. ‘Nerede Kalmıştık?’ adlı kasetinde yer verdi.

Adı Filistin Olan Sevda

Cem Karaca, ülke ve dünya sorunlarıyla yakından ilgilendi. Filistin’in ezilen halkına karşı özel alâka/sempati duydu. ‘Mutlaka Yavrum’ gibi bazı popüler parçalarını ithaf etti. Kamuoyunda farkındalık yaratmaya çalıştı.

‘Türk Kasabı’ Kuyucu Paşa / 2

Kuyucu Murat Paşa, hac vazifesini de yerine getirdi. Yemen Beylerbeyi iken, ‘Seyfullah’ - ‘Allah’ın Kılıcı’! - diye bilinen ünlü Arap komutan Hâlid bin Velîd’in palasını bulup satın aldı! Tarihçiler, ‘Giriştiği savaşlarda Velîd’in silahını kullandığını,’ yazacaktı!

‘Türk Kasabı’ Devşirme - 1

Kuyucu, 90’ına ulaşmış inatçı ihtiyardı. Devleti ve padişahı, her daim ‘nimet’ bildi. Aldığı em(irle)ri, harfiyen - hatta fazlası ile abartarak! - uyguladı. ‘Devşirme yönetimindeki’ Osmanlı’nın Anadolu’da katlanılmaz dereceye varan icraatına karşı durmaktan başka çaresi kalmayan kişilere ve kitlelere karşı, tarihte örneğine pek az rastlanan kanlı sindirme harekâtına girişti!

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

‘Taş Bebek’ Gönül Yazar

Gönül Yazar, kaliteli sesi, düzgün fiziği ve renkli yaşamı ile hep zirvedeydi. 1960 yapımı ‘Taş Bebek’in senaryosu sanki kendisi için yazılmıştı. Bir anda şöhretin doruklarına ulaştı. Baş döndüren natürel güzelliği ile erkeklerin yoğun ilgisine mazhar oldu. Film gibi yaşadı. Pek çok meslektaşı tarafından örnek alındı ve taklit edildi.

Terziden Film Yıldızı

Balıkesir’in Burhaniye ilçesinde kendi halinde bir terziydi.

Cenaze Namazı Kıldırılmayan Ülkücü

‘Ülkücü’ Mustafa Pehlivanoğlu ile ‘Devrimci’ Necdet Adalı aynı gün asıldı; 12 Eylül’ün mimarları (!) ne sağda, ne de solda olduklarını icraatlarıyla gösterdi.

‘Türk Kasabı’ Kuyucu Paşa / 2

Kuyucu Murat Paşa, hac vazifesini de yerine getirdi. Yemen Beylerbeyi iken, ‘Seyfullah’ - ‘Allah’ın Kılıcı’! - diye bilinen ünlü Arap komutan Hâlid bin Velîd’in palasını bulup satın aldı! Tarihçiler, ‘Giriştiği savaşlarda Velîd’in silahını kullandığını,’ yazacaktı!

‘Türk Kasabı’ Devşirme - 1

Kuyucu, 90’ına ulaşmış inatçı ihtiyardı. Devleti ve padişahı, her daim ‘nimet’ bildi. Aldığı em(irle)ri, harfiyen - hatta fazlası ile abartarak! - uyguladı. ‘Devşirme yönetimindeki’ Osmanlı’nın Anadolu’da katlanılmaz dereceye varan icraatına karşı durmaktan başka çaresi kalmayan kişilere ve kitlelere karşı, tarihte örneğine pek az rastlanan kanlı sindirme harekâtına girişti!

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

Kardeşini Zehirleten Padişah!

Fatih’in büyük oğlu Şehzade Bâyezid, babasının ardından tahta çıktı. Fakat atasının izinden gitmedi. Resim, heykel gibi güzel sanatlara uzak durdu. Hatta bazı dinî saiklarla yasak(lar) getirdi. Oysa şehzadeliğinde ‘hazcı anlayışı’ benimsemişti.

Fatih’in ‘Çapkın’ Şehzadesi

Fatih’in 2. oğlu, Şehzade Mustafa, askerliğe yatkındı, şiir söylerdi. Yakışıklı, hareketli ve ‘hercaî’ idi. Saray’ın ve hareminin cinsi latiflerini kendine hayran ederdi. ‘Güzelleri yalnız bırakmayı sevmediği,’ kayıtlara geçildi. Bu yüzden de hayatını yitirecekti!’

Rüşvet Kapısı Valide Sultan

Osmanlı hükümdarı 3. Mehmet’in annesi Safiye Sultan, Venedik Senatosu kararı ile ‘resmi kanallardan rüşvet/‘hediye’ alan hanedan mensubuydu. Devlet çarkını ‘sungu’ya bağladı ve kasasını doldurdu. Tarihçiler, Valide Sultan’ın sırtını Venedik Cumhuriyeti’ne dayadığını dahi iddia edecekti!

‘Türk Kasabı’ Kuyucu Paşa / 2

Kuyucu Murat Paşa, hac vazifesini de yerine getirdi. Yemen Beylerbeyi iken, ‘Seyfullah’ - ‘Allah’ın Kılıcı’! - diye bilinen ünlü Arap komutan Hâlid bin Velîd’in palasını bulup satın aldı! Tarihçiler, ‘Giriştiği savaşlarda Velîd’in silahını kullandığını,’ yazacaktı!

‘Türk Kasabı’ Devşirme - 1

Kuyucu, 90’ına ulaşmış inatçı ihtiyardı. Devleti ve padişahı, her daim ‘nimet’ bildi. Aldığı em(irle)ri, harfiyen - hatta fazlası ile abartarak! - uyguladı. ‘Devşirme yönetimindeki’ Osmanlı’nın Anadolu’da katlanılmaz dereceye varan icraatına karşı durmaktan başka çaresi kalmayan kişilere ve kitlelere karşı, tarihte örneğine pek az rastlanan kanlı sindirme harekâtına girişti!

Osmanlı’nın Rum ‘Valide Sultanları’

Orhan Gâzi’nin birinci eşi ‘Holofira’ ya da ‘Nilüfer Hatun’, Osmanlı Hanedanı’na giren ilk ‘yabancı kökenli gelin’ti. Kroniklere/tarihçilere bakılırsa, oğullarının padişahlığını gören ‘ecnebi’ hanım sultanların sayısı 23 idi! Bazılarına göre, adet daha da fazlaydı!

‘Zânî!’ Maymunları İdam Ettiren Molla

Molla Abdülkerim Efendi, Sultan Murâd-ı Sâlis’in şehzadelik döneminde hocası, sonradan da saray imamı ve en güvendiği ‘akıldane’siydi. Padişah’a her dediğini yaptır(ır)dı. Rumeli Kazaskeri iken ününün/cesaretinin doruklarına tırmandı.

Osmanlı’nın Tek ‘Kadın Padişahı’

Kösem Sultan, Osmanlı Hanedanı’nın tahta çıkan erkek üyelerinin çoğundan daha uzun süre hüküm sürdü. Devleti - tek başına! - 20 yılı aşkın idare etti. Bürokrasideki rakip/karşıt grupları/kanatları ustalıkla dengeledi. Ağzından çıkan her kelime ‘buyruk’/‘kanun’ kabul edildi. ‘Kadife eldiven içindeki çelik ele benzetildi!’

‘Türk Kasabı’ Kuyucu Paşa / 2

Kuyucu Murat Paşa, hac vazifesini de yerine getirdi. Yemen Beylerbeyi iken, ‘Seyfullah’ - ‘Allah’ın Kılıcı’! - diye bilinen ünlü Arap komutan Hâlid bin Velîd’in palasını bulup satın aldı! Tarihçiler, ‘Giriştiği savaşlarda Velîd’in silahını kullandığını,’ yazacaktı!

‘Türk Kasabı’ Devşirme - 1

Kuyucu, 90’ına ulaşmış inatçı ihtiyardı. Devleti ve padişahı, her daim ‘nimet’ bildi. Aldığı em(irle)ri, harfiyen - hatta fazlası ile abartarak! - uyguladı. ‘Devşirme yönetimindeki’ Osmanlı’nın Anadolu’da katlanılmaz dereceye varan icraatına karşı durmaktan başka çaresi kalmayan kişilere ve kitlelere karşı, tarihte örneğine pek az rastlanan kanlı sindirme harekâtına girişti!

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

Kardeşini Zehirleten Padişah!

Fatih’in büyük oğlu Şehzade Bâyezid, babasının ardından tahta çıktı. Fakat atasının izinden gitmedi. Resim, heykel gibi güzel sanatlara uzak durdu. Hatta bazı dinî saiklarla yasak(lar) getirdi. Oysa şehzadeliğinde ‘hazcı anlayışı’ benimsemişti.

Fatih’in ‘Çapkın’ Şehzadesi

Fatih’in 2. oğlu, Şehzade Mustafa, askerliğe yatkındı, şiir söylerdi. Yakışıklı, hareketli ve ‘hercaî’ idi. Saray’ın ve hareminin cinsi latiflerini kendine hayran ederdi. ‘Güzelleri yalnız bırakmayı sevmediği,’ kayıtlara geçildi. Bu yüzden de hayatını yitirecekti!’

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

Ferhantoloji

Ferhan Şensoy, tiyatromuzun son yarım yüzyılda yetiştirdiği birkaç sivri dilli, muhalif, yazdığı okunan, sahnelediği seyredilen sanatkârlardandı. Heyecanlı, hareketli, yüksek tansiyonlu, özenilecek, serüven dolu hayat sürdü. Geride çok sayıda eser, anı ve dost bıraktı.

Türbesine Kilise Yapılan Padişah

1693’de yöreyi ele geçiren Avusturyalılar, türbeyi temellerine kadar yıktılar. Tepeye de Turpek adını verdiler. Türbenin yerine, Szüz Maria Kilisesi'ni inşa ettiler.

Kıbrıs’a Yahudi Kral Atayan Halife Hükümdar

Osmanlı’nın 11. padişahı 2. Selim, devletin yönetimini - damadı! - Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa’ya bıraktı. 8 yıllık saltanatını eğlence âleminde sürdürdü. Bazı tarihçilere göre şarap ve işret meclisleri için dünya geldi. Yazılanlara bakılırsa Kıbrıs, ‘emsalsiz lezzetli ve hoş kokulu şarapları için’ fethedildi. ‘50 bin babayiğit askerin şahadetine mal oldu.’

Cem Karaca’dan ‘Karabağ Şarkısı’

Cem Karaca, babası Mehmet Bey’in öğüdüne bağlı kaldı: ‘Bu toprakların ezgilerini söyledi!’ Türk Dünyası’na ilgisini hiç azaltmadı. Karabağ’ın işgalini telin etti! ‘Karabağ Şarkısı’nı besteledi. ‘Nerede Kalmıştık?’ adlı kasetinde yer verdi.

Adı Filistin Olan Sevda

Cem Karaca, ülke ve dünya sorunlarıyla yakından ilgilendi. Filistin’in ezilen halkına karşı özel alâka/sempati duydu. ‘Mutlaka Yavrum’ gibi bazı popüler parçalarını ithaf etti. Kamuoyunda farkındalık yaratmaya çalıştı.

‘Türk Kasabı’ Kuyucu Paşa / 2

Kuyucu Murat Paşa, hac vazifesini de yerine getirdi. Yemen Beylerbeyi iken, ‘Seyfullah’ - ‘Allah’ın Kılıcı’! - diye bilinen ünlü Arap komutan Hâlid bin Velîd’in palasını bulup satın aldı! Tarihçiler, ‘Giriştiği savaşlarda Velîd’in silahını kullandığını,’ yazacaktı!

‘Türk Kasabı’ Devşirme - 1

Kuyucu, 90’ına ulaşmış inatçı ihtiyardı. Devleti ve padişahı, her daim ‘nimet’ bildi. Aldığı em(irle)ri, harfiyen - hatta fazlası ile abartarak! - uyguladı. ‘Devşirme yönetimindeki’ Osmanlı’nın Anadolu’da katlanılmaz dereceye varan icraatına karşı durmaktan başka çaresi kalmayan kişilere ve kitlelere karşı, tarihte örneğine pek az rastlanan kanlı sindirme harekâtına girişti!

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

Cem Karaca’dan ‘Karabağ Şarkısı’

Cem Karaca, babası Mehmet Bey’in öğüdüne bağlı kaldı: ‘Bu toprakların ezgilerini söyledi!’ Türk Dünyası’na ilgisini hiç azaltmadı. Karabağ’ın işgalini telin etti! ‘Karabağ Şarkısı’nı besteledi. ‘Nerede Kalmıştık?’ adlı kasetinde yer verdi.

Adı Filistin Olan Sevda

Cem Karaca, ülke ve dünya sorunlarıyla yakından ilgilendi. Filistin’in ezilen halkına karşı özel alâka/sempati duydu. ‘Mutlaka Yavrum’ gibi bazı popüler parçalarını ithaf etti. Kamuoyunda farkındalık yaratmaya çalıştı.

‘Türk Kasabı’ Kuyucu Paşa / 2

Kuyucu Murat Paşa, hac vazifesini de yerine getirdi. Yemen Beylerbeyi iken, ‘Seyfullah’ - ‘Allah’ın Kılıcı’! - diye bilinen ünlü Arap komutan Hâlid bin Velîd’in palasını bulup satın aldı! Tarihçiler, ‘Giriştiği savaşlarda Velîd’in silahını kullandığını,’ yazacaktı!

‘Türk Kasabı’ Devşirme - 1

Kuyucu, 90’ına ulaşmış inatçı ihtiyardı. Devleti ve padişahı, her daim ‘nimet’ bildi. Aldığı em(irle)ri, harfiyen - hatta fazlası ile abartarak! - uyguladı. ‘Devşirme yönetimindeki’ Osmanlı’nın Anadolu’da katlanılmaz dereceye varan icraatına karşı durmaktan başka çaresi kalmayan kişilere ve kitlelere karşı, tarihte örneğine pek az rastlanan kanlı sindirme harekâtına girişti!

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

Kızlarını Ve Damatlarını Azarlayan Padişah

Sultan Abdülmecit, Osmanlı’nın son 4 padişahının da babasıydı. Uyguladığı programlar ve fikirleriyle sonraki nesillere ilham verdi. Batılılaşma ve çağdaşlaşma düşüncesinin/hareketinin savunucusuydu. Fransız ve İngiliz hanedan üyelerinin rüyaları süsleyen hayat tarzını örnek aldı/yaşadı. Dinî vecibelerini yerine getirdi fakat içkisini ve hızlı yaşantısını ihmal etmedi.

‘Çalan’ Ama ‘Çalışan’ Sadrazam / 1

Kanuni Sultan Süleyman’ın sevgili damadı, en güvendiği veziri/sadrazamı Rüstem Paşa, Osmanlı Tarihi’nde derin izler bıraktı. Hanedan içindeki iktidar oyunlarında rol aldı. Kayınvalidesi Hürrem Sultan’dan yana tavır koydu. Şehzade Mustafa yerine, karısının erkek kardeşlerinden birinin tahta çık(arıl)ması planlarını destekledi.

Hanım Sultan’ın Ermeni Jigolosu

Serfirâz Hatun, Osmanlı’nın 31. padişahı Sultan Abdülmecit’in gözdesiydi. Su gibi para harcar, Avrupa elbiseler giyer, Galata ve Beyoğlu’nda fink atardı. ‘Küçük Fesli’ lakaplı, yakışıklı Ermeni müzisyeni jigolo tutmuştu.

100 Çocuklu Padişah

12. Osmanlı padişahı 3. Murat (1546 - 1595) hanedan tarihinin en çok çocuk sahibi olanıydı.

Aynı Odada 20 Yıl

Yahya Kemal; hayatının son 20 yılını Park Otel’in 165 numaralı küçük odasında geçirdi.

Cem Karaca’dan ‘Karabağ Şarkısı’

Cem Karaca, babası Mehmet Bey’in öğüdüne bağlı kaldı: ‘Bu toprakların ezgilerini söyledi!’ Türk Dünyası’na ilgisini hiç azaltmadı. Karabağ’ın işgalini telin etti! ‘Karabağ Şarkısı’nı besteledi. ‘Nerede Kalmıştık?’ adlı kasetinde yer verdi.

Adı Filistin Olan Sevda

Cem Karaca, ülke ve dünya sorunlarıyla yakından ilgilendi. Filistin’in ezilen halkına karşı özel alâka/sempati duydu. ‘Mutlaka Yavrum’ gibi bazı popüler parçalarını ithaf etti. Kamuoyunda farkındalık yaratmaya çalıştı.

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

Kardeşini Zehirleten Padişah!

Fatih’in büyük oğlu Şehzade Bâyezid, babasının ardından tahta çıktı. Fakat atasının izinden gitmedi. Resim, heykel gibi güzel sanatlara uzak durdu. Hatta bazı dinî saiklarla yasak(lar) getirdi. Oysa şehzadeliğinde ‘hazcı anlayışı’ benimsemişti.

Fatih’in ‘Çapkın’ Şehzadesi

Fatih’in 2. oğlu, Şehzade Mustafa, askerliğe yatkındı, şiir söylerdi. Yakışıklı, hareketli ve ‘hercaî’ idi. Saray’ın ve hareminin cinsi latiflerini kendine hayran ederdi. ‘Güzelleri yalnız bırakmayı sevmediği,’ kayıtlara geçildi. Bu yüzden de hayatını yitirecekti!’

Diğer Türk Tarihi Yazıları

Dünyaya Doyamayan 160’lık Delikanlı / 2

Zaro Ağa, 130 yaşından sonra çok ünlendi fakat para kazamadı. Dünyayı dolaştı. Popüler isimlerle tanıştı, fotoğraf çektirdi. Reklam kampanyalarında etkin rol aldı. Kartpostalları/foto kartları yüz binlerce satıldı. Kısacası Ağa, ülkemizin ilk ‘uluslar arası medya ikonu’ydu!

Dünyaya Doyamayan 160’lık Delikanlı / 1

Bitlisli Zaro Ağa, ömrünün tamamına yakınını İstanbul’da geçirdi. Güçlü kuvvetli, tuttuğunu koparan adamdı. Ölünceye kadar sigara içmeyi sürdürdü. ‘Dünyanın En Uzun Yaşayan Adamı’ diye ünlendi. Otopsisinde 3 böbrekli olduğu ortaya çıktı.

Tahta Çıkınca ‘Sünnet Olan’ Padişah

I. Ahmet, 14 yaşında tahta oturdu. 14. Osmanlı padişahıydı. 14’ünde sünnet edildi. Saltanatı 14 yıl sürdü. Bazı müverrihlere göre 14 oğul babasıydı. İnşa ettirdiği caminin ‘Ahmediye Camii’nin - Sultan Ahmet Camii! - ilk tasarımında 14 şerefesi olduğu yazılacaktı. Sultan Ahmed-i Evvel’in hayatı ilgi çekici olaylar ve tezatlarla doluydu.

Osmanlı’nın Rum ‘Valide Sultanları’

Orhan Gâzi’nin birinci eşi ‘Holofira’ ya da ‘Nilüfer Hatun’, Osmanlı Hanedanı’na giren ilk ‘yabancı kökenli gelin’ti. Kroniklere/tarihçilere bakılırsa, oğullarının padişahlığını gören ‘ecnebi’ hanım sultanların sayısı 23 idi! Bazılarına göre, adet daha da fazlaydı!

Osmanlı’nın Tek ‘Kadın Padişahı’

Kösem Sultan, Osmanlı Hanedanı’nın tahta çıkan erkek üyelerinin çoğundan daha uzun süre hüküm sürdü. Devleti - tek başına! - 20 yılı aşkın idare etti. Bürokrasideki rakip/karşıt grupları/kanatları ustalıkla dengeledi. Ağzından çıkan her kelime ‘buyruk’/‘kanun’ kabul edildi. ‘Kadife eldiven içindeki çelik ele benzetildi!’

‘Kıbrıs’ı Veren’ 2. Abdülhamit

2. Abdülhamit’in saltanatının 2. yılında Osmanlı yok oluşun eşiğinden döndü. Tarih, ’93 Harbi’ gibi örneğine çok az rastlanır drama şahitlik etti. Ruslar, İstanbul’un tarihi surlarına kadar ulaştı. Her an şehri alabilir, her şeyi talan edebilir, binlerce insanı öldürebilirlerdi. Sultan şoka girdi, ne yapacağını bilemedi. İngiliz Büyükelçisi Sir Henry Layard’ın önerisini kabul etmek zorunda kaldı. Kıbrıs’ı vermesi karşılığında şahsının ve imparatorluğun hayatiyetini garantiye alabilecekti! ‘Denize düşen yılana sarılırdı!’

‘Padişah Oğlunu Boğduran’ Valide

Tarihçilerin ‘Rum asıllı!’ dedikleri Kösem Sultan, İslâm dinini benimsedi, Harem’de eğitildi/yetiştirildi. Osmanlı Devleti’ni 20 yılı aşkın süre yönetti. Sultanlığın, milletin, Sünni İslam dünyasının kaderinde birincil derecede söz/hak sahibi oldu.