İşgal Kuvvetleri Komutanı'nın Makam Otomobili Nasıl Çalındı?

Mim Mim Grubu’nun lideri Topkapılı Cambaz Mehmet Bey; bağlanan maaşı kabul etmedi; kendisinin ve ailesinin zaruretine rağmen, Kızılay’a hibe etti. Akrabalarının ne maaştan ne de bağıştan haberi olmadı. Ta ki ölümünden sonra yayınlanan taziye mesajına kadar…

İşgal Kuvvetleri Komutanı'nın Makam Otomobili Nasıl Çalındı?

Mim Mim Grubu; Ankara’nın talimatıyla İstanbul’da kuruldu ve Anadolu’da millî hareketi destekledi; büyük yararlılıklar gösterdi. Oluşturulan yeni orduya istihbarat, silah, mühimmat, para sağlamaya çalıştı. Teşkilat-ı Mahsusa’nın son Başkanı, Mim Mim Grubu’nun Ankara Temsilcisi Hüsamettin Ertürk’ün kayıtlarına göre; örgütün İstanbul’daki lideri Topkapılı Cambaz Mehmet Bey’di.

İzmir’e giren ilk Türk müfrezesinin komutanı, Kordon Postanesi’ne ilk Türk bayrağını çeken, - sonradan orgeneralliğe kadar yükselen! - Selahattin Salışık’ın belirttiğine göre Topkapılı Mehmet Bey; Çanakkale’de Mustafa Kemal Atatürk’ün komuta ettiği birliklerde görevliydi; düşmanla göğüs göğse çarpıştı. Başarısı, cesareti, yılmazlığı ve ataklığı ile tanındı; bizzat Atatürk tarafından çavuş rütbesiyle onurlandırıldı.

Mim Mim Grubu’nun İstanbul’daki ilk çekirdek kurucu kadrosu, Albay Esat Bey, Topkapılı Cambaz Mehmet Bey, Topkapılı İhsan Bey, Yüzbaşı Emin Ali Bey, Asteğmen Muhlis Bey ve Kaymakam Kemal (Koçer) Bey’den oluştu.

Osmanlı’nın yönetim merkezi İstanbul; 13 Kasım 1918’de fiilen işgal edildi. Müttefik kuvvetler, 16 Mart 1920’de kararı resmileştirdi. 600 yıllık imparatorluğun otoritesini  yitirmesi, vatansever kişilerin/kitlelerin örgütlenmesini getirdi. Eğitimli, milliyetperver, harp tecrübesi de olan kişilerin önderliğinde bazı gizli direniş teşkilatları oluştu. Karakol Cemiyeti, Müdafaa-ı Milliye Teşkilatı, Mim Mim Grubu, Muavenât-ı Bahriye Grubu ve Felah Grubu v.b. gibi örgütler önemli hizmetler yaptı.

Topkapılı Mehmet Bey; ilk 3 örgütün de içinde bulundu; yöneticilik/yönlendiricilik yaptı; gizli çalışmalarına/eylemlerine gönüllü katıldı. Gözüpek, çalışkan, örgütçü ve lider yapısıyla tanındı/sivrildi. Asıl mesleği ‘tulumbacılık’tı. Her tür silahı iyi kullanırdı; bıçak sallamaktaki maharetiyle tanınırdı.

Örgütte her şey ‘mahrem’di. Arkada yazılı bilgi ve belge bırakmamaya özen gösterildi. Mehmet Bey; çok mühim gizli işler/eylemler yapmasına karşın; anılarını dahi yazmadı. Hakkında bilinenlerin çoğu; ölümünden sonra yakın mesai arkadaşlarının sınırlı hatıralarından ve anlatılarından oluştu. Ankara’nın direktifi: ‘Mutlak sessizlik/gizlilik’ idi.

- Mim Mim Grubu; Komünist Örgüt Ve Kişileri De İzledi… -

Mim Mim Grubu; Anadolu’daki milli kuvvetlere silah ve cephane yolladı. İstanbul ve Anadolu’daki işgal kuvvetleri hakkında etkin istihbarat faaliyetine girişti. Muhalif kişi ve kuruluşlar hakkında da bilgi topladı; çeşitli malumat cetvelleri hazırladı. Komünist örgüt ve şahısları izledi; haber ve doküman temin etti. Bazen de kardeş/dost örgütlere etkinliğini/üstünlüğünü göstermek için çılgın denilebilecek eylemler koydu. İstanbul’daki İngiliz varlığına gözdağı vermek; Anadolu Hareketi’nin gücünü göstermek/moralini yükseltmek amacıyla planlamalara girişti. Öyle operasyon(lar) yapılmalıydı ki; işgalci düşman kuvvetler gülünç duruma düşmeliydi.

Topkapılı Mehmet Bey’in lakabı ‘Cambaz’dı. Uzun boyluydu; zayıftı; pire gibi hızlı hareket ederdi. Koşar gibi yürürdü; daima en öndeydi.

Fikir; Cambaz Mehmet Bey’e aitti. İstanbul’daki İngiliz İşgal Kuvvetleri Komutanı General Harrington’un son model, göz alıcı, her gün itina ile parlatılan ve sıkı korunan makam otomobili çalınacaktı. Eylem; az kişi ile gerçekleştirilecek ama bomba etkisi yaratacaktı. Topkapılı Cambaz Mehmet; yardımcısını seçti: Kadıköylü Şoför Murat… İyi silah kullanan; hemen paniklemeyen; zorluk(lar) karşısında yılgınlık göstermeyen/geri adam atmayan delikanlıydı. İyi şofördü; otomobili kullanacaktı/kaçıracaktı.

Gözcülük görevi de, - Topkapılı Cambaz Mehmet Bey’in! - 7 yaşındaki oğlu Ali’nindi.

- İngiliz İşgal Kuvvetleri Komutanı’nın Makam Arabası Çalındı… -

Araba; Tepebaşı’ndaki komutanlık karargâhının önüne park edilir; başında 2-3 nöbetçi beklerdi. Özel şoför; gün boyu otomobili temizler; sonra da birinci kattaki dinlenme odasına çıkardı.

Eylem ekibi; bölgede gereken araştırmayı yaptı. Arabanın karargâha geliş ve ayrılış saatlerini belirledi. Nöbetçi sayısı, şoförün davranışları incelendi.

Grup; Tepebaşı’na vardığında, anormal durum yoktu. Topkapılı Mehmet Bey; oğlu Ali’yi uyardı; işler ters giderse; hemen uzaklaşacaktı. Küçük Ali çok heyecanlıydı; kalbi yerinden çıkacak gibi atıyordu. Ama yine de bütün metanetini topladı; babasını ve Kadıköylü Murat’ı izledi. Sonra yanlarından ayrıldı; nöbet mıntıkasına yerleşti.

Otomobil her zamanki yerindeydi. Işıl ışıl parladığına göre; az önce temizlenmişti. Binanın giriş kapısının 2 yanında, omuzlarında tüfekleri asılı 3 asker duruyordu.

Küçük Ali; gördüklerini aktardı. Topkapılı Mehmet Bey ve Kadıköylü Murat; rahat, emin adımlarla komutanlık binasına yaklaştı. Sonra aniden tabancalarını çektiler; nöbetçi askerlerin üzerine mermileri boşalttılar. Her şey göz açıp kapatıncaya kadar gerçekleşti. Kadıköylü Murat; otomobilin direksiyona geçti; motoru çalıştırdı. Mehmet Bey; arka koltuğa yerleşti ve yanına da oğlunu aldı. Eyleme başarıldı; ‘devletleştirilen’ makam arabası Beyoğlu’nun uzun ve dar sokaklarında sırra kadem bastı.

- Ermeni Asıllı Osmanlı Vatandaşı Arman Pandikyan Efendi… -

Eylemin kotarıldığı anda; İşgal Kuvvetleri Komutanı General Harrington, yakın çalışma arkadaşlarıyla toplantı halindeydi. Birleşimin konusu da: İstanbul’da asayişin temini, - önceden belirlenen! - Anadolu Hareketi’ni destekleyen eşhasın gözetim altına alınmasıydı. Komutanın tam güvenini kazanmış ‘istihbarat subayı’ Yüzbaşı Bennett da yanındaydı. Bennett’ın tercümanlığını Arman Pendikyan Efendi yapardı.

Yüzbaşı John Godolphin Bennett; Nisan 1920’den Mart 1921’e kadar İstanbul’da kaldı. İngiliz Hükümeti’nce özel görevle gönderilmişti. Deniz İstihbarat Bölümü’nün başındaydı. Osmanlı’nın Emniyet Teşkilatı’nın da reisiydi. Yani - görünürde! - Osmanlı İmparatorluğu’nun polis gücünün tek hâkimiydi. Son Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nın basılmasını organize etti. İttihatçı milletvekillerinin tutuklanması; Malta’ya sürülmesini operasyonlarını yönetti. Daha net ifadeyle Bennett; seçkin istihbaratçı, tecrübeli sömürge yöneticisi, Lawrence ile şahsını kıyaslayabilecek kadar yüksek öz güvenli/kendinden emin subaydı. Kroker Oteli’ni emrindeki elemanlarla üs halinde kullandı. Türkçe bilmediğinden; Ermeni asıllı Osmanlı vatandaşı Arman Pandikyan Efendi kişisel tercümanı tayin edildi.

Pandikyan Efendi; göreve başladığında Anadolu Hareketi’ne muhalifti. Osmanlı’nın ve işgal kuvvetlerinin - özellikle de İngilizlerin! - güvenini pekiştirmek için aşırı gayret içindeydi; istihbaratçı kıvraklığıyla beklenileni söylenmeden yapardı/yapmaya çalışırdı.

Pandikyan Efendi’nin gayretkeşliği/aşırı çabası, Mim Mim’in gözünden kaçmadı. Etkin gözlem ve takip neticesince teşkilat elemanlarınca Galatasaray’da kaçırıldı. İkna sorgusuna alındı. Pandikyan Efendi; doğduğu, büyüdüğü, ekmeğini yediği topraklara bağlıydı; Osmanlı’nın sadık tebaasıydı; Padişah’ın bendesiydi. Ama katıksız İngiliz hayranıydı. - Bir iddiaya göre de; İngiliz İstihbaratı’nın kıdemli elemanıydı! -

- Pandikyan Efendi’nin Anadolu Hareketi’ne Yardımları… -

Mim Mim elemanları; Pandikyan Efendi’ye ülkenin yaşadığı dramatik durumu bütün açıklığıyla/çıplaklığıyla anlattı. Asırlarca bağımsız yaşanan topraklarda, işgal boyunduruğunda hayat sürmenin ezikliği/şerefsizliği/dayanılmazlığı vurgulandı. Bir grup vatansever, teslimi kabul etmemiş; başkaldırı/direniş hareketi başlatmıştı. Hayatlarını, aileleri, istikballerini tehlikeye atıp ‘imkânsız’ diye yorumlanan zorlu savaşa girmişlerdi. Mim Mim mensuplarına göre; bir ömrü esaret altında geçirmektense, bir gün hür yaşamak tercih edilirdi. Tutsaklık kabul edilemezdi. Tek yol: bağımsızlığı yeniden kazanmaktı.

İkna faaliyetinin faydası görüldü. Arman Pandikyan Efendi; hatasını kabul etti; nedamet gösterdi: İngiliz muhipliğinin çıkmazlığını gördü. Utandı; konuşurken kekeledi. Gözünün kamaştığını, aklının çelindiğini anladı. Kendini sorguya alan Mim Mim elemanlarına dedi ki:

‘Şerefim üzerine yemin ederim ki; ülkeme ve size bağlı kalacağım. Ailemi de rehin bırakacağım. Düşmana hizmet ediyor gibi görünsem de; parasını alsam da, daime vatanıma sadığım ve gereğini yapacağım…’

Pandikyan Efendi, sözünde durdu. İngiliz İstihbaratı’ndan, emrindeki Türk asıllı İngiliz yandaşlarından aldığı bilgileri günü güne ulaştırdı. Bilhassa Kuva-yı Milliyecilerin İstanbul’dan elde ettikleri çeşitli cephane ve silahların Anadolu’ya ulaşmasında kıymetli yardım(lar) sağladı.

Arman Pandikyan Efendi; zaferden sonra, Ankara Hükümeti tarafından berat ve istiklal madalyası ile onurlandırıldı.

Bir süre sonra İngiliz gizli yazışmaları kontrole girdi/alındı. Mektuplar açılıp okundu; sonra sahiplerine ulaştırıldı. Edinilen bilgi(ler); Ankara’ya aktarıldı.

İngiliz ajanlar; mektup yazarken klasik yöntem kullanırdı. Pembe kâğıdın yukarı kısmına mürekkeple birkaç satır yazılırdı. Aşağıda geniş bölüm - görünüşte! - boş bırakılırdı. Münhal kısım kobalt klorürlü karışımla doldurulurdu. Üzerine amonyaklı su serpildiğinde yazı görünür ve sır çözülürdü.

- Ankara’ya Gönderilen 2 İngiliz Ajan… -

İngiliz İstihbaratı’nın şifresi çözülünce; çok önemli bir suikast de önlendi. Yüzbaşı Bennett; Mustafa Kemal Paşa’yı öldürtmeyi kafasına koymuştu. Telkis ve Ohannes adlı, Ermeni orijinli İngiliz ajanlar, gerekli bilgilendirme/hazırlık döneminden sonra Ankara’ya gönderildi. 2 suikastçı, mükemmel Türkçe konuşurdu; Türk soylu olduklarını tekrarlardı. Adları da Mehmet Efendi ve Ramiz Efendi idi. - Pandikyan Efendi; İngilizlere yardım ederken; öte yandan Türk tarafına da gereken bilgi akışını sağladı! - İki suikastçı ajan; Mim Mim Örgütü’nün üyesi İshak Kaptan’ın motoru ile İnebolu’ya çıkarıldı. Tam kontrol/denetim altında Ankara’ya kadar ulaştı(rıldı)lar. Attıkları her adım izlendi ve bilindi. Düşmanın hain planı uygulanamadı. Türk Genel Kurmayı; ajanların yanlış bilgiler edinmesini sağladı; sahte belgelerle geri dönmelerini temin etti.

Bu arada, İngiliz İstihbarat Subayı Yüzbaşı Bennett; İstanbul’da tuzağa düşürüldü. Maslak’ta, Hacı Osman Bayırı’nda ökseye getirildi. Bir grup Türk direnişçisiyle çatışmaya girdi; - şahitlerin anlatımına göre! - kalçasından ağır yaralandı. Sağ çıkmayı başardı; fakat ömrünün sonuna kadar topal kaldı.

Bennett; savaş sonrası Türk dostu kesildi. Ülkemizi sık sık ziyaret etti. Akıcı şekilde Türkçe öğrendi. Mevlevi felsefesini benimsediğini tekrarladı. Merhum gazeteci Nezih Uzel ile ölümünden az önce uzun ve bilgilendirici (!) röportaj yaptı. Konuşmasının geniş bölümü kitap halinde basıldı.

Kısacası ‘cevval istihbaratçı’ emekli Yüzbaşı Bennett’in Türkiye’deki dostlukları ve ilişkileri ayrı ve hayli merak uyandıracak başka yazının konusuydu.

- Kadıköylü Murat Bey’in Akşehir Ziyareti… -

Beyoğlu’nun dar sokaklarında kayıplara karışan General Harrington’un makam otomobili Konya’nın Akşehir kazasında görüldü. Kadıköylü Şoför Murat Bey; bin bir güçlük içinde arabayı, Türk Genel Kurmay Başkanı Fevzi Çakmak Paşa’ya teslim etti. Paşa; karşısında asker selamı veren yiğit delikanlıyı tebrik etti; gönlünü aldı. ‘Akıl almaz, ses getiren büyük iş başardığını,’ söyledi. Mim Mim Örgütü’nün İstanbul kanadı yöneticilerini kutladı.

General Harrington’un makam otomobili; Mustafa Kemal Paşa’ya tahsis edildi. Atatürk; otomobili uzun süre kullandı.

General Harrington; makam otomobilinin çalındıktan sonra, TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa’ya ulaştırıldığını öğrenince, sinir krizleri geçirdi. Yanındaki personeli fırçaladı; şehirde tutuklama fırtınası estirdi.

Yeniden Topkapılı Cambaz Mehmet (Büyükyılmazel) Bey’e dönelim.

Mehmet Bey; terhis edildikten sonra İstanbul’a döndü. Mustafa Kemal Paşa ile bağlantısını sürdürdü. Paşa’nın emri ile örgütlenme çalışmalarına girişti. İstanbul’un ne kadar cesur, vatansever suçlusu varsa; organize etti. İddialara/yazılanlara bakılırsa; çevresinde 5 ile 50 bin arasında babayiğit bulunurdu. Mehmet Bey; sivrilmiş, korkusuz, racon kesen, sözü dinlenen tanınmış kabadayıydı. Mahallinin ve şehrin sayılı külhanbeyleri de çevresini sardı.

Mehmet Bey; Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul Şişli’de kaldığı süre zarfında yakın güvenliğini sağladı. Vatansever, gözü kara adamları evin çevresinde ‘görünmeyen surlar’ ördü. Bandırma Vapuru’na intikali sırasında şahsının ve yanındakilerin güvenliğini sağladı. 15 Mayıs 1919 günü, Galata Rıhtımı’ndaki kalabalığın çoğunluğu Topkapılının ekibiydi.

- Ağır Silahlar, Anadolu’ya İtalyan Personel Tarafından Geçirilirdi… -

Mehmet Bey; Bandırma Vapuru’nun ambarına tepeden tırnağa silahlı, İnebolulu 50 kahraman/korkusuz genci yerleştirdi. Hepsi de iyi yüzücü ve keskin nişancıydı. Kafilenin, Samsun’a güven içinde inmesini temin etmeye çalıştı.

Mim Mim Grubu’nun Reisi, başka bir iddiaya göreyse İstanbul Başkanı Topkapılı Cambaz Mehmet Bey; İngiliz Gizli Servisi’nin tehlikeli/sivrilmiş ajanı Papaz Fru’nun itimadını kazandı; gizli örgütüne sızmayı başardı. - Papaz Fru; Topkapı Fukaraperver Cemiyeti’nin kurucusuydu! - Elde ettiği bilgileri Ankara’ya iletti. Osmanlı Orduları’nın el konulan silah ve cephanelerinin depolandığı Maçka Kışlası’nın soyulmasını planladı. Ele geçirilen malzemeler; Mustafa Kemal Paşa’nın komutasındaki birliklere ulaştırıldı.

Gözü kara kahramanlar; Fransız korumasındaki Rami Kışlası’nı da boşalttı; Ankara’nın ağır silah açığını kapatmaya çalıştı.

Silahlar; küçük mavnalarla Karamürsel’e ulaştırılır; oradan da yaylı arabalarla Anadolu’ya geçirilirdi. Ağır silahlar da - ücretleri peşin ödenen! - İtalyan tüccarların nakliyesiyle gerçekleştirildi.

Yüzbaşı Bennett’e yapılan suikast sonucunda İstanbul’da tutuklama fırtınası esti. Tevkif edilenler arasında Topkapılı Cambaz Mehmet Bey ve arkadaşları da vardı. Duruşmalar sonucunda toplu idam kararı çıktı. Mehmet Bey ve arkadaşları kurşuna dizilecekti. Ama beklenmedik gelişme yaşandı: İngiliz Muhipleri Cemiyeti Başkanı Papaz Fru; insiyatifini kullandı. Mehmet Bey’in cemiyet üyesi ve yararlı dostu olduğunu ileri sürüp kararı uygulatmadı. Mehmet Bey’in serbest kalmasını sağladı.

- Maaşını Kızılay’a Bağışladı; Ama Kimse Bilmedi… -

Mehmet Bey bir süre görülmedi; sonradan Ankara’ya gittiği öğrenildi. Mustafa Kemal Paşa bizzat davet etmişti. Çankaya Köşkü’ne çıktı. Yaptıkları için teşekkür edildi; kendisine İstanbul Milletvekilliği önerildi. Topkapılı Mehmet Bey duygulandı; ama nezaketle reddetti. Uzun süre İstanbul’dan ayrı kalamazdı.

24 Haziran 1923’de, TBMM oy birliğiyle bir karar aldı. Mim Mim Grubu Başkanı Topkapılı Mehmet Bey’e ‘İstiklal Madalyası’ verildi. ‘Vatana Üstün Hizmet Faslı’ndan maaş bağlandı. Mehmet Özyılmazel Bey; maaşı almayı reddetti; Hilal-i Ahmer (Kızılay) Umum Merkezi’ne bağışladı. Kararını da gizli tuttu. Sırrı; ölümü üzerine eşi Huriye (Büyükyılmazel) Hanım’a - 18 Temmuz 1932 tarihinde! - gönderilen taziye mesajıyla öğrenilebildi.

Topkapılı Cambaz Mehmet Bey; siyasetten uzak dursa da, istihbarat dünyasını hiç terk etmedi. Memuriyet kimliği taşımamasına karşın; ölümüne kadar devlet hizmetinde kaldı. Mim Mim Grubu’nun beyni sıfatıyla bilgisine başvuruldu. Örgüt üyesi, destekçisi, Anadolu Hareketi’nin sempatizanı subayların ve askeri elemanların belirlenmesinde/ödüllendirilmesinde önemli rol aldı; listelerini hazırlayan dar ekibin içinde yer aldı.

İstanbul Umum Amele Birliği Başkanlığı ve İstanbul Belediye Meclis Üyeliği görevlerinde bulundu. Ölümünden az önce de Hilal-i Ahmer Cemiyeti’nin Şehremini Şubesi’nin reisliğini yaptı.

Mehmet Büyükyılmazel; bir kız, bir oğlan iki evlat sahibiydi. Kızı Zekâvet Hanım çok genç yaşta, 2 Nisan 1928’de vefat etti. Oğlu Ali Büyükyılmazel Bey uzun yaşadı; yokluk/yoksulluk çekti. Mustafa Kemal Paşa ve Fevzi Çakmak Paşa’nın kaybından sonra adeta unutuldu. 19 Mayıs 1993’de gözlerini kapadığında çok mütevazı merasimle defnedildi.

‘Gölgede kalmayı tercih eden adam’ Mehmet Bey’in ölümü hüzünlüydü. İkamet ettiği apartman dairesinde çıkan yangında ağır yaralandı. Hastaneye kaldırıldı; 4 gün boyunca itimamla tedavi edilmesine rağmen kurtarılamadı. 1 Haziran 1932’de hayata gözlerini kapattı. Merkez Efendi Mezarlığı’na defnedildi.

2 December 2019 20:00
2,982 kez okundu

Ali Hikmet İnce



Benzer Yazılar

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 1

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 2

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

‘Türk Kasabı’ Kuyucu Paşa / 2

Kuyucu Murat Paşa, hac vazifesini de yerine getirdi. Yemen Beylerbeyi iken, ‘Seyfullah’ - ‘Allah’ın Kılıcı’! - diye bilinen ünlü Arap komutan Hâlid bin Velîd’in palasını bulup satın aldı! Tarihçiler, ‘Giriştiği savaşlarda Velîd’in silahını kullandığını,’ yazacaktı!

‘Türk Kasabı’ Devşirme - 1

Kuyucu, 90’ına ulaşmış inatçı ihtiyardı. Devleti ve padişahı, her daim ‘nimet’ bildi. Aldığı em(irle)ri, harfiyen - hatta fazlası ile abartarak! - uyguladı. ‘Devşirme yönetimindeki’ Osmanlı’nın Anadolu’da katlanılmaz dereceye varan icraatına karşı durmaktan başka çaresi kalmayan kişilere ve kitlelere karşı, tarihte örneğine pek az rastlanan kanlı sindirme harekâtına girişti!

Kardeşini Zehirleten Padişah!

Fatih’in büyük oğlu Şehzade Bâyezid, babasının ardından tahta çıktı. Fakat atasının izinden gitmedi. Resim, heykel gibi güzel sanatlara uzak durdu. Hatta bazı dinî saiklarla yasak(lar) getirdi. Oysa şehzadeliğinde ‘hazcı anlayışı’ benimsemişti.

‘Türk Kasabı’ Kuyucu Paşa / 2

Kuyucu Murat Paşa, hac vazifesini de yerine getirdi. Yemen Beylerbeyi iken, ‘Seyfullah’ - ‘Allah’ın Kılıcı’! - diye bilinen ünlü Arap komutan Hâlid bin Velîd’in palasını bulup satın aldı! Tarihçiler, ‘Giriştiği savaşlarda Velîd’in silahını kullandığını,’ yazacaktı!

‘Türk Kasabı’ Devşirme - 1

Kuyucu, 90’ına ulaşmış inatçı ihtiyardı. Devleti ve padişahı, her daim ‘nimet’ bildi. Aldığı em(irle)ri, harfiyen - hatta fazlası ile abartarak! - uyguladı. ‘Devşirme yönetimindeki’ Osmanlı’nın Anadolu’da katlanılmaz dereceye varan icraatına karşı durmaktan başka çaresi kalmayan kişilere ve kitlelere karşı, tarihte örneğine pek az rastlanan kanlı sindirme harekâtına girişti!

Kardeşini Zehirleten Padişah!

Fatih’in büyük oğlu Şehzade Bâyezid, babasının ardından tahta çıktı. Fakat atasının izinden gitmedi. Resim, heykel gibi güzel sanatlara uzak durdu. Hatta bazı dinî saiklarla yasak(lar) getirdi. Oysa şehzadeliğinde ‘hazcı anlayışı’ benimsemişti.

Osmanlı’nın Rum ‘Valide Sultanları’

Orhan Gâzi’nin birinci eşi ‘Holofira’ ya da ‘Nilüfer Hatun’, Osmanlı Hanedanı’na giren ilk ‘yabancı kökenli gelin’ti. Kroniklere/tarihçilere bakılırsa, oğullarının padişahlığını gören ‘ecnebi’ hanım sultanların sayısı 23 idi! Bazılarına göre, adet daha da fazlaydı!

Fatih’in ‘Çapkın’ Şehzadesi

Fatih’in 2. oğlu, Şehzade Mustafa, askerliğe yatkındı, şiir söylerdi. Yakışıklı, hareketli ve ‘hercaî’ idi. Saray’ın ve hareminin cinsi latiflerini kendine hayran ederdi. ‘Güzelleri yalnız bırakmayı sevmediği,’ kayıtlara geçildi. Bu yüzden de hayatını yitirecekti!’

Başbakan’ı Koruyan Kung-Fu Ekibi

Türkiye Cumhuriyeti’nin 23. Başbakanı Necmettin Erbakan’ın yakın korumalığını yapan, kendilerine ‘Sakaryalılar’ adı veren bir grup vardı.

‘Tavukları Pişirmişem!’

Çadırda doğdu, gecekonduda öldü. Uçak satın almaya yetecek para kazandı. Ailesini her şeyin üstünde tuttu. ‘Ben, ‘ordu!’ besliyorum,’ diyecekti! 3. evliliğinde mutluluğu bulabildi. Vefat edince, ‘barak’lar öksüz kaldı!

Cem Karaca’dan ‘Karabağ Şarkısı’

Cem Karaca, babası Mehmet Bey’in öğüdüne bağlı kaldı: ‘Bu toprakların ezgilerini söyledi!’ Türk Dünyası’na ilgisini hiç azaltmadı. Karabağ’ın işgalini telin etti! ‘Karabağ Şarkısı’nı besteledi. ‘Nerede Kalmıştık?’ adlı kasetinde yer verdi.

Adı Filistin Olan Sevda

Cem Karaca, ülke ve dünya sorunlarıyla yakından ilgilendi. Filistin’in ezilen halkına karşı özel alâka/sempati duydu. ‘Mutlaka Yavrum’ gibi bazı popüler parçalarını ithaf etti. Kamuoyunda farkındalık yaratmaya çalıştı.

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

Kardeşini Zehirleten Padişah!

Fatih’in büyük oğlu Şehzade Bâyezid, babasının ardından tahta çıktı. Fakat atasının izinden gitmedi. Resim, heykel gibi güzel sanatlara uzak durdu. Hatta bazı dinî saiklarla yasak(lar) getirdi. Oysa şehzadeliğinde ‘hazcı anlayışı’ benimsemişti.

Hükümet Gibi Adam

Ayhan Işık, Yeşilçam’da kendi kanunlarını uyguladı. Ücretini belirledi ve yapımcılara kabul ettirdi. Hakkını cesaretle savundu, kimsenin sömürmesine izin vermedi. Sinema emekçilerinin sendikalaşmasının, haftada bir gün de olsa izin yapmasının yolunu açtı. ‘Türkan Şoray, Işık’ın yolundan yürüdü!’

Musikimizin Son Muhteşem İncisi

İnci Çayırlı, Münir Nurettin Selçuk, Emin Ongan, Saadettin Kaynak gibi klasik musikimizin son döneminde yetişen geleneksel halkanın temsilcisiydi. Birikimini nefes aldığı sürece öğretmeye çalıştı.

Hayatı Durduran Ses: Hamiyet Yüceses

Hamiyet adı verilen, mavi gözlü ve sapsarı saçlı güzel kız, bir dönem Türkiye’de fırtına gibi esecek ve musikimizin nağmelerini güzel sesiyle taçlandıracaktı.

Yeşilçam’ın Görünmeyen Şarkıcısı

Belkıs Özener (Özyenginer), ablası Gönül Yazar gibi, geleneksel müziğimiz, Türk Sanat Müziği parçalarına hayat verdi.

Fransız Kılıcı Sallayan Harkiler

Cezayir, 130 yılı aşkın süre (1830 - 1962) Fransız sömürgesiydi. Koloni yönetimi, yerli halkı sindirmek için her türlü insanlık dışı uygulamayı yaptı. Süreç içinde Arap ve Bedevi asıllı 10 milyona yakın Müslüman hayatını yitirdi. ‘Harki’ denilen yerli işbirlikçiler, Fransız saflarında yer aldı. Verilen emirleri uyguladılar. Cezayir Bağımsızlık Savaşı’nda soydaşlarına karşı savaştılar.

Devlet Eliyle Kalpazanlık

Almanya, 2. Dünya Savaşı’nda ezeli düşmanı İngiltere ile sadece cephede karşılaşmadı. Ekonomik yıkıma uğratmak için de çok gizli ve usta işi planı devreye soktu. ‘Bernhard Operasyonu’ denilen harekâtla sahte kâğıt paraları İngilizlerin günlük hayatına soktu. Enflasyonu artırdı, fiyatları zıplattı.

General Trikopis'i Esir Alan Ahmet Çavuş

Afyonlu Ahmet (Ünlü) Çavuş, savaşın gidişatını değiştirdi. 2 arkadaşıyla Yunan Ordusu’nun Başkomutanı Trikopis’i ve kurmaylarını esir alarak, imkânsızı mümkün kıldı. Ordumuza yüksek moral aşıladı.

Kelebek Gibi Uçan Arı Gibi Sokan Casus

Ahmet Esat Tomruk Bey - nam-ı diğer ‘İngiliz Kemal’ -, ‘destan kahramanı’ydı. Korku kelimesini hiç tanımadı. Üstün yetenekliydi. Son derece soğukkanlı ve atılgandı. Ülkesi için çok büyük işler başardı. Şımarmadı, övgü istemedi. Makam mevki derdine düşmedi. Bildikleriyle/sırlarıyla kimseyi rahatsız etmedi. Müktesebatını mezara götürdü.

Diplomatik Kriz Yaratan ‘Mama’

İstanbul’un ünlü ‘kadın ..ezevenk’i Lüks Nermin, Yassı Ada Mahkemeleri’nde gönüllü şahitlik yaptı. Devrin yöneticilerinin isteklerini yerine getirmişti. Hizmetlerinin karşılığı, - iddiasına göre! - devletin ‘Örtülü Ödeneği’nden karşılanmıştı.

‘Türk Kasabı’ Kuyucu Paşa / 2

Kuyucu Murat Paşa, hac vazifesini de yerine getirdi. Yemen Beylerbeyi iken, ‘Seyfullah’ - ‘Allah’ın Kılıcı’! - diye bilinen ünlü Arap komutan Hâlid bin Velîd’in palasını bulup satın aldı! Tarihçiler, ‘Giriştiği savaşlarda Velîd’in silahını kullandığını,’ yazacaktı!

‘Türk Kasabı’ Devşirme - 1

Kuyucu, 90’ına ulaşmış inatçı ihtiyardı. Devleti ve padişahı, her daim ‘nimet’ bildi. Aldığı em(irle)ri, harfiyen - hatta fazlası ile abartarak! - uyguladı. ‘Devşirme yönetimindeki’ Osmanlı’nın Anadolu’da katlanılmaz dereceye varan icraatına karşı durmaktan başka çaresi kalmayan kişilere ve kitlelere karşı, tarihte örneğine pek az rastlanan kanlı sindirme harekâtına girişti!

Osmanlı’nın Rum ‘Valide Sultanları’

Orhan Gâzi’nin birinci eşi ‘Holofira’ ya da ‘Nilüfer Hatun’, Osmanlı Hanedanı’na giren ilk ‘yabancı kökenli gelin’ti. Kroniklere/tarihçilere bakılırsa, oğullarının padişahlığını gören ‘ecnebi’ hanım sultanların sayısı 23 idi! Bazılarına göre, adet daha da fazlaydı!

‘Zânî!’ Maymunları İdam Ettiren Molla

Molla Abdülkerim Efendi, Sultan Murâd-ı Sâlis’in şehzadelik döneminde hocası, sonradan da saray imamı ve en güvendiği ‘akıldane’siydi. Padişah’a her dediğini yaptır(ır)dı. Rumeli Kazaskeri iken ününün/cesaretinin doruklarına tırmandı.

Osmanlı’nın Tek ‘Kadın Padişahı’

Kösem Sultan, Osmanlı Hanedanı’nın tahta çıkan erkek üyelerinin çoğundan daha uzun süre hüküm sürdü. Devleti - tek başına! - 20 yılı aşkın idare etti. Bürokrasideki rakip/karşıt grupları/kanatları ustalıkla dengeledi. Ağzından çıkan her kelime ‘buyruk’/‘kanun’ kabul edildi. ‘Kadife eldiven içindeki çelik ele benzetildi!’

Kardeşini Zehirleten Padişah!

Fatih’in büyük oğlu Şehzade Bâyezid, babasının ardından tahta çıktı. Fakat atasının izinden gitmedi. Resim, heykel gibi güzel sanatlara uzak durdu. Hatta bazı dinî saiklarla yasak(lar) getirdi. Oysa şehzadeliğinde ‘hazcı anlayışı’ benimsemişti.

‘Paşanın Güzel Karısına Göz Koyan’ Padişah

Çeyrek asırlık süreçte her gün ölüm korkusuyla yaşayan Şehzade İbrahim, tahta çıkınca hayattan kâm almaya girişti. Harem, - yakın çevresinin ve yağcılarının da yardımıyla! - güzel cariyelerle dolup taştı. Ama Padişah’ın gözü doymadı. Kendine methedilen evli hanımlara da el atmaya, gönül eğlendirmeye kalkıştı!

‘Zânî!’ Maymunları İdam Ettiren Molla

Molla Abdülkerim Efendi, Sultan Murâd-ı Sâlis’in şehzadelik döneminde hocası, sonradan da saray imamı ve en güvendiği ‘akıldane’siydi. Padişah’a her dediğini yaptır(ır)dı. Rumeli Kazaskeri iken ününün/cesaretinin doruklarına tırmandı.

‘Padişah Oğlunu Boğduran’ Valide

Tarihçilerin ‘Rum asıllı!’ dedikleri Kösem Sultan, İslâm dinini benimsedi, Harem’de eğitildi/yetiştirildi. Osmanlı Devleti’ni 20 yılı aşkın süre yönetti. Sultanlığın, milletin, Sünni İslam dünyasının kaderinde birincil derecede söz/hak sahibi oldu.

‘Cami Yaptıran’ Reis-i Cumhur

İsmet İnönü, siyaset yaptığı yarım asırlık müddette, ‘Din Düşmanı’, ‘Cami Satıcısı’, ‘Alnı Seccadeye Varmayan’ gibi çok ağır ithamlara/suçlamalara maruz kaldı. İddia sahipleri kutsal dinimizden yarar/çıkar sağlayan, kendilerini keramet sahibi sanan/gören, daha da önemlisi Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kadro/ideolojiye karşıt/düşman kişi(ler) ve çevrelerdi.

Kral Charles’ın ‘Gönül Galerisi’

Prens Charles ile Camilla arasındaki aşk öyküsü televizyon dizi(si) senaryosuna benzerdi. Taraflar, bir dargın bir barışık, bazen hoşnut bazen üzgün yarım asrı aşan ‘parçalı bulutlu’ birliktelik yaşadı. İkili - başka kişilerle evliyken dahi! - birbirlerinden vazgeçemedi. Sonunda mutlu sona ulaştılar ama hayli geç olmuştu!

ABD Başkanı’ndan Yasak Aşkına Mektuplar

ABD Başkanı Kennedy, kısa sayılabilecek - 46 yıl! - ömür sürdü. Ama çok hızlı, renkli, olaylarla dolu, yüksek gerilimli, sansasyonel yaşadı. Döneminin en gözde, en ünlü, en güzel, en seksi kadınlarıyla kurduğu ilişkilerle de anıldı.

Tavşan Doğuran Kadın

İngiltere tahtında oturan, İngilizce bilmeyen, çevresi ve devlet yöneticileriyle Fransızca konuşa(bile)n I. George’un döneminde inanılması zor/garip olaylar, skandallar yaşandı. 50 kadar tavşan doğurduğunu iddia eden Mary Tofts adlı kadın da sahtekârlar arasındaydı.

6 Milyar Doları Yiyen Fareler

Pablo Escobar, ‘beyaz zehir’ ticaretinin - bilinen! - ilk ve en önemli ismiydi. ‘ABD’yi dizlerinin üzerine çökertmeyi amaçladığını,’ tekrarlardı. ‘Büyük Şeytan’ın amansız düşmanıydı. Güçlü, mutlu, zengin ve uluslar arası alanda etkin Kolombiya düşlediğini söylerdi.

General Trikopis'i Esir Alan Ahmet Çavuş

Afyonlu Ahmet (Ünlü) Çavuş, savaşın gidişatını değiştirdi. 2 arkadaşıyla Yunan Ordusu’nun Başkomutanı Trikopis’i ve kurmaylarını esir alarak, imkânsızı mümkün kıldı. Ordumuza yüksek moral aşıladı.

Meclis Kapattıran Misak-ı Millî Haritası

Osmanlı’nın son Meclis-i Mebusan’ı ancak 90 gün açık kalabildi; Misak-ı Millî Haritası’na gösterilen tahammülsüzlük yüzünden kapatıldı.

Millî Piyango’nun Az Bilinen Tarihi

Ülkemizde ilk piyango çekilişi 1836’da İzmir’de düzenlendi; büyük ikramiye diye altın cep saati hediye edildi.

İngilizler 15 Bin Askerimizi Kör Etti

1920 yılında İngilizler tarafından esir edilen Osmanlı askerleri, kimyasal madde doldurulmuş su tanklarında zorla banyo yaptırılmak suretiyle kör edildi.

Kral Charles’ın ‘Gönül Galerisi’

Prens Charles ile Camilla arasındaki aşk öyküsü televizyon dizi(si) senaryosuna benzerdi. Taraflar, bir dargın bir barışık, bazen hoşnut bazen üzgün yarım asrı aşan ‘parçalı bulutlu’ birliktelik yaşadı. İkili - başka kişilerle evliyken dahi! - birbirlerinden vazgeçemedi. Sonunda mutlu sona ulaştılar ama hayli geç olmuştu!

Kral 3. Charles Müslüman mı?

‘3. Charles’ unvanı ile İngiltere Tahtı’na oturan Prens Charles, Şeyh Nazım Kıbrısî’nin iddia ettiği gibi ‘Müslüman’ mıydı? Hem Anglikan Kilisesi’nin başı hem İslâm dinine mensubiyet mümkün müydü?

‘Zânî!’ Maymunları İdam Ettiren Molla

Molla Abdülkerim Efendi, Sultan Murâd-ı Sâlis’in şehzadelik döneminde hocası, sonradan da saray imamı ve en güvendiği ‘akıldane’siydi. Padişah’a her dediğini yaptır(ır)dı. Rumeli Kazaskeri iken ününün/cesaretinin doruklarına tırmandı.

Hadım Edilen Veziriazamlar

İslam Peygamberi Hazret-i Muhammed’in şiddetle yasaklamasına rağmen, sonraki dönemlerde ‘halife’, ‘hükümdar’, ‘padişah’ vb. sıfatları taşıyan çoğu yönetici, ‘hadım personeli’ el üstünde tuttu. Harem(lerin)in namusunu, şahsi güvenliklerini ‘iğdiş’ kişilere emanet etti. Devlet yönetimde en üstün mevkilere kadar yükseltti. Osmanlı’da da çok sayıda ‘hadım’/‘burulmuş’ yüksek yönetici ve hatta sadrazam mevcuttu!

Putin'in Kadınları

Ünlü şairimiz Orhan Veli, ‘Kitabe-i Sen-i Mezar’ isimli şiirine, ‘Hiçbir şeyden çekmedi dünyada / Nasırdan çektiği kadar,’ mısralarıyla başladı. Süleyman Efendi’nin sıkıntılarını anlattı. Putin de, çevresindeki güzel kadınlardan çekti. Kalbini verdiği, kanatları altına aldığı, özenle sakladığı ‘nazende’ler sayesinde merak edildi, dillere düştü, haberlere mevzu oldu. Putin ve yakın çevresini saran ‘nazenin’ler, dünyanın da ilgisini çekecekti!

Diğer Türk Tarihi Yazıları

Dünyaya Doyamayan 160’lık Delikanlı / 2

Zaro Ağa, 130 yaşından sonra çok ünlendi fakat para kazamadı. Dünyayı dolaştı. Popüler isimlerle tanıştı, fotoğraf çektirdi. Reklam kampanyalarında etkin rol aldı. Kartpostalları/foto kartları yüz binlerce satıldı. Kısacası Ağa, ülkemizin ilk ‘uluslar arası medya ikonu’ydu!

Dünyaya Doyamayan 160’lık Delikanlı / 1

Bitlisli Zaro Ağa, ömrünün tamamına yakınını İstanbul’da geçirdi. Güçlü kuvvetli, tuttuğunu koparan adamdı. Ölünceye kadar sigara içmeyi sürdürdü. ‘Dünyanın En Uzun Yaşayan Adamı’ diye ünlendi. Otopsisinde 3 böbrekli olduğu ortaya çıktı.

Tahta Çıkınca ‘Sünnet Olan’ Padişah

I. Ahmet, 14 yaşında tahta oturdu. 14. Osmanlı padişahıydı. 14’ünde sünnet edildi. Saltanatı 14 yıl sürdü. Bazı müverrihlere göre 14 oğul babasıydı. İnşa ettirdiği caminin ‘Ahmediye Camii’nin - Sultan Ahmet Camii! - ilk tasarımında 14 şerefesi olduğu yazılacaktı. Sultan Ahmed-i Evvel’in hayatı ilgi çekici olaylar ve tezatlarla doluydu.

Osmanlı’nın Rum ‘Valide Sultanları’

Orhan Gâzi’nin birinci eşi ‘Holofira’ ya da ‘Nilüfer Hatun’, Osmanlı Hanedanı’na giren ilk ‘yabancı kökenli gelin’ti. Kroniklere/tarihçilere bakılırsa, oğullarının padişahlığını gören ‘ecnebi’ hanım sultanların sayısı 23 idi! Bazılarına göre, adet daha da fazlaydı!

Osmanlı’nın Tek ‘Kadın Padişahı’

Kösem Sultan, Osmanlı Hanedanı’nın tahta çıkan erkek üyelerinin çoğundan daha uzun süre hüküm sürdü. Devleti - tek başına! - 20 yılı aşkın idare etti. Bürokrasideki rakip/karşıt grupları/kanatları ustalıkla dengeledi. Ağzından çıkan her kelime ‘buyruk’/‘kanun’ kabul edildi. ‘Kadife eldiven içindeki çelik ele benzetildi!’

‘Kıbrıs’ı Veren’ 2. Abdülhamit

2. Abdülhamit’in saltanatının 2. yılında Osmanlı yok oluşun eşiğinden döndü. Tarih, ’93 Harbi’ gibi örneğine çok az rastlanır drama şahitlik etti. Ruslar, İstanbul’un tarihi surlarına kadar ulaştı. Her an şehri alabilir, her şeyi talan edebilir, binlerce insanı öldürebilirlerdi. Sultan şoka girdi, ne yapacağını bilemedi. İngiliz Büyükelçisi Sir Henry Layard’ın önerisini kabul etmek zorunda kaldı. Kıbrıs’ı vermesi karşılığında şahsının ve imparatorluğun hayatiyetini garantiye alabilecekti! ‘Denize düşen yılana sarılırdı!’

‘Padişah Oğlunu Boğduran’ Valide

Tarihçilerin ‘Rum asıllı!’ dedikleri Kösem Sultan, İslâm dinini benimsedi, Harem’de eğitildi/yetiştirildi. Osmanlı Devleti’ni 20 yılı aşkın süre yönetti. Sultanlığın, milletin, Sünni İslam dünyasının kaderinde birincil derecede söz/hak sahibi oldu.