General Trikopis'i Esir Alan Ahmet Çavuş

Afyonlu Ahmet (Ünlü) Çavuş, savaşın gidişatını değiştirdi. 2 arkadaşıyla Yunan Ordusu’nun Başkomutanı Trikopis’i ve kurmaylarını esir alarak, imkânsızı mümkün kıldı. Ordumuza yüksek moral aşıladı.

General Trikopis'i Esir Alan Ahmet Çavuş

Çakmaklı - Bölmelik! - Tepe’ye sade bir anıt dikildi. Üzerindeki mermer levhada şu satırlar okunurdu:

‘Burası 2/3 Eylül 1922 Cumartesi saat 22.30’da, Yunan Orduları Başkumandanı General Trikopis ile maiyetinde bulunan İkinci Kolordu Kumandanı Albay Vangelis, Albay Kalinalis ve kurmay başkanları ile yaverlerinin muzaffer Türk Ordularının Beşinci Kafkas Tümeni Komutanı Kurmay Albay Dadaylı Halit Bey - Akmansü - tarafından teslim alındığı yerdir.’

Ahmet Çavuş, iki asker arkadaşıyla keşif görevindeydi. Arkalarından 40 kişilik bir takviye grubu gelecekti. Yanlarındaki silah ve teçhizat sınırlı sayıdaydı. En çok güvendikleri ise, saatli, tetikli ve fitilli 11 el bombasıydı. Sessiz, dikkat çekmeden Elmalıdağ’a tırmandılar. Ahmet Çavuş hızlı yürürdü, grubun hayli önündeydi. Zirveye yaklaşınca bazı sesler duydu ve ardından karaltılar gördü. Biraz daha yakınlaştığında, portatif masa etrafında oturan 8-10 subayı farkedebildi. Arkadaşlarının gelmesini dahi beklemedi. Hemen eline ilk gelen bombayı aldı. Gecenin sessizliğini yaran haykırışı duyuldu:

‘Kıpırdamayın! Ellerinizi havaya kaldırın! Teslim olun! Yoksa hepiniz hemen ölürsünüz!’

- Alay Komutanlığı Yapan Çavuş… -

Yunan subaylar yıldırım gibi önlerine düşen emre uydu. Ayağa kalktılar ve ellerini kaldırdılar. Ahmet Çavuş’un arkadaşları da gelmişti. Bir anda subaylardan birisi yanlarındaki ata binip kaçmaya kalkıştı. Ama Ahmet Çavuş, fırsat vermedi. Atın dizginlerini tuttu. Binicisinin yakasına yapıştı, alaşağı ediverdi.

Elleri hâlâ havada asılı kalan bir subay sordu:

‘Kimsiniz? Rütbeniz nedir?’

Ahmet Çavuş, ‘Başçavuşum! Alay komutanıyım,’ dedi. 

Yunan subay Türkçe’yi iyi konuşuyordu. Cevaba şaşırdı:

‘Bir başçavuş alaya nasıl komuta edebilir?’

Çavuş nefes almadan devam etti:

‘Bizde fırka - tümen! - yöneten onbaşılar da var!’

- Yunan Subaylar Zorluk Çıkarmadı… -

Ahmet Çavuş’un arkadaşları ellerinde silahları bulunduğu halde, Yunan subaylara yaklaştı. Üzerlerindeki tabanca, kılıç, el bombası ve mermi gibi teçhizatı topladılar. Sonra da kendilerini güvenliğe almak için birkaç adım geri çekildiler.

Yaşlı ve en yüksek rütbeli subay şaşkınlıktan sıyrıldı. Hâlâ esir edildiklerine inanamamıştı. Arka arkaya sorular sordu:

‘Ne kadar kuvvetiniz var?’

‘Üç birliğimiz saldırı için hazır! Çevrenizi tamamen çevirdik ve hepinizi imha edeceğiz…’ 

Korktular ve - zoraki! - sevimli görünmeye çalıştılar. Karşı harekete girişmenin yararsızlığını anladılar. Direnmeleri sonucu değiştirmeyecekti. Aksine çıkacak çatışmada birkaçı hayatını yitirebilirdi. Sonra iki grup arasında buzlar çözüldü. Türk tarafından birisi çantasındaki peksimetlerden uzattı. Yunan tarafı da sigara uzattı. Düşman askerleri açtı. İkram edilen peksimetleri hemen midelerine indirdiler.

- Trikopis Esir Alınınca Savaşın Seyri Değişti… -

Türk askerleri ile Yunan esirler arasında sohbet devam ederken, Kaymakam Hüseyin Hüsnü Bey ile tabur komutanı Fuat Bey de yanlarına geldi. Fuat Bey gördüklerine inanamadı. Gözleri şaşkınlıktan fal taşı gibi açıldı.

‘Trikopis… Trikopis…’ diye haykırdı. Ahmet Çavuş ve 2 arkadaşı, savaşın kaderine hükmeden, düşmanın - yeni! - başkomutanı General Nikolaos Trikopis’i esir etmişti. Büyük kapışmanın kaderi belirlenmişti. Kahramanlarımız kimi yakaladıklarını bilmiyordu. General Trikopis de Yunan Orduları Başkomutanlığı’na atandığını öğrenmemişti. General Yeoryos Hacıanestis yerine Yunan Orduları Başkomutanlığı’na getirilmesine ilişkin emri ulaştıracak Yunan posta eri, Türk süvarileri tarafından yakalanmıştı. Karar tebliğ edilememişti. Olayı, Mustafa Kemal Paşa’nın yaveri Yüzbaşı Muzaffer Kılıç Bey, Halit Bey’e iletmişti.

General Trikopis, 1952’de - 84 yaşındaydı! -, Atina’daki evinde Türk gazeteci Hıfzı Topuz’u kabul etti. Teslim alındığı anı anlattı:

‘Bizim anlayışımıza göre, kılıç düşmana teslim edilmez. Küçüklük sayılır! Yaverim heyecanla yanıma geldi: ‘Generalim! Kılıcınızı imha edelim,’ dedi. Derhal uzattım. Hemen önümde parçaladı. Atım da vurulmuştu, biraz ötede can çekiştiriyordu. Diğer bir ata atlayıp çemberi yarmayı denedim. Başaramadım. Yaka paça yakalandım. Eğerine asılı süvari kılıcına da el konuldu. Beni ve arkadaşlarımı ilk kez Garp Cephesi Komutanı İsmet Paşa’nın yanına götürdüler. Sonra da Mustafa Kemal (Atatürk) Paşa’nın huzuruna çıkardılar…’

Ahmet Çavuş ve arkadaşlarına teşekkür edildi. Cesareti, ataklığı ve sonuç alıcı davranışından ötürü kendisine ‘İstiklal Madalyası’ verilecekti. Trikopis’in bazı elbiseleri de kendisine hediye edildi.

- Çanakkale Gazisi Ahmet Çavuş… -

Ahmet (Ünlü) Çavuş, Afyon - 1890! - doğumluydu. Eğitimini aynı şehirde yaptı. Çanakkale için seferberlik ilân edildiğinde ‘gönüllü’ oldu. Görevinden ayrıldı. - Afyon Cezaevi’nde gardiyandı! - Gözünü kırpmadan vatan savunmasına iştirak etti. Birinci Dünya Savaşı’na katıldı. Osmanlı Orduları terhis edilince İstanbul’dan Afyon’a yürüyerek döndü. Ayağında değil postal, çorap bile yoktu. Babası Tınaztepe’de eski bir değirmenin sahibiydi. Oğlunu görünce tanıyamadı. Karşısında iskelete benzeyen ‘insan kurusu’ dururdu. Sarıldılar, hasret giderdiler. Ahmet Çavuş biraz dinlendi ve yine yola koyuldu. Afyon’a ulaşıp annesine ve akrabalarına kavuşmalıydı.

Afyon işgal altındaydı. Gece yarısı evine ve ailesine erişebildi. Ama sıcak yatağında uyuyamadan Yunan askerlerince gözaltına alındı. Bir komşunun ihbarı, düşmanı uyandırmıştı. Askerin döndüğü, rahat durmayacağı rapor edilmişti. Ahmet Çavuş’un ellerine kelepçe vuruldu ve Merkez Komutanlığı’na götürüldü. İşkenceye alındı, bildiklerini anlatması beklendi. Ama her seferinde sade vatandaş olduğunu, değirmencilik yaptığını tekrarladı. Babasının değirmenini hatırlattı. Köylülerinden şahit(ler) gösterdi. Muhtar da askerlikle değil çiftçilikle uğraştığını söyleyince inandırdı. Sonunda serbest bırakıldı. Ailesine dahi veda edemeden yeniden yollara koyuldu. Yürüyerek Ankara’ya vasıl oldu.

Terhis edilen birliğinden tanıdığı pek çok arkadaşı da Ankara’daydı. Bölüğü eğitim sonrası cepheye sevk edildi. İnönü Savaşları’na iştirak etti. Çöğürler Köyü civarında ağır yaralandı. Sahra hastanesine kaldırıldı. 4 ay boyunca tedavi edildi. Sağlığına kavuşunca yeniden kıtasına döndü. Sakarya Savaşı’nda da bulundu. Yunan’ın bozgununu ve kaçışını an be an izledi.

- Yunan Subayların Türk Karargâhına Götürülmesi… -

Türk Ordusu tarafından teslim alınan Yunan subayların listesi şöyleydi: Yunan Ordusu Başkomutanı General Trikopis, 2. Kolordu Komutanı General Dijennis - Hasta olduğu anlaşılıyordu. Girdiği bölgelerde halka insanlık dışı uygulamalarda bulunmuştu. Gaddarlığı, ‘Tahkik-i Mezalim Cemiyeti’nin raporlarında açık açık yazılıydı! -, 2. Kolordu - İzmir’e ilk çıkan Yunan askeri kuvveti! - Kurmay Başkanı Albay Yuvannis, 13. Tümen Komutanı Albay Vandelis ve Albay Kalinalis ile yaverleri…

Esir subayların morali bozuktu. Yorgun görünüyorlardı. Oysa karargâha kadar yürümediler. Trikopis atından inip Halit Bey’in yanına geldi. En yeni kıyafetlerini giymişti. Görenler merasime katılacak sanırdı. Teslim alınacağı komutanı merak ediyordu. Fransızca, ‘Komutan kim?’ diye sordu. 

Halit Bey günlerdir uykusuzdu. Cephenin en ileri ucunda, askerleriyle beraberdi. Sakal tıraşı olmamıştı, bakımsız vaziyetteydi. Haki elbisesi kirli ve eskiydi. Parıltılı, ütülü, madalyalarla süslü merasime çıkacak şekilde giyinemezdi. Ne başka bir üniforması ne de zamanı vardı. Trikopis, Halit Bey’in kıyafetinden ve bakımsızlığından komutanlık yapabileceğini düşünememişti. Halit Bey, Yunan Başkomutanı’na döndü. Mükemmel Fransızcası ile ‘Komutan benim,’ dedi. ‘Ordugâhımıza hoş geldiniz. Misafirimizsiniz. Buyurunuz…’

- Köylü, Yunan Mezalimini Unutmadı… -

Komutan ve esirler, çadırının önünde yanan kır ateşinin etrafında oturdular. Halit Bey, emir erini yanına çağırdı. Esirlere ikramda bulunulmasını istedi. Ama karargâhta misafirlere sunulacak yeterli yiyecek ve içecek yoktu. Hemen yakınlarındaki Göğem Köyü’nden erzak temin olunmalıydı. - Köy halkı, Yunan kuvvetlerinden zulüm görmüştü… - Evlerini basan, yiyeceklerine, samanlarına el koyan ve zalim davranan düşmana erzak veremeyeceklerini beyan ettiler. Ama Halit Bey’in şahsı ve askerleri için isteyeceği her şeyi derhal temin edebilirlerdi. Halit Bey, köy halkının tavrını saygıyla karşıladı. Asker erzakı ile karınları doyuruldu.

Bu arada Halit Bey, Uşak’taki Kolordu Komutanlığı’na telgrafla durumu bildirmişti. Beklediği cevap geldi: Esir Yunan subaylar, gerekli güvenlik tertibatı alındıktan sonra hızlı şekilde Uşak’a intikal ettirilecekti.

3 Eylül 1922 Pazar sabahı, kendilerine kahvaltı ikram edildi. 5. Tümen’in Süvari Bölüğü güvenliği sağlamakla görevliydi. Komutan Sivaslı Yüzbaşı Ahmet Bey, seçkin, cesur ve disiplinli askerdi. Esir zabitler kendi atlarıyla yola çıkacaktı. Yaralılar için köyden sağlanan kağnılar kullanılacaktı.

- Asım Gündüz Bey, Esir Komutanları Fırçaladı… -

Esir Yunan subayları, Garp Cephesi Kurmay Başkanı Albay Asım Gündüz Bey’in huzurundaydı. Asım Bey çok sinirli ve üzüntülüydü, adeta burnundan soluyordu. Yunan katliamı olanca korkunçluğu ile sürüyordu. Önlerine çıkan insanlar yaşlarına bakılmadan öldürülüyordu. Kadınlara tecavüz ediliyordu. Evler, samanlıklar, tarlalar yakılıyordu. Hayvanlar ya zehirleniyor, ya götürülüyor, ya da süngüleniyordu. Terk edilen yerleşim merkezleri yangın yerlerine dönmüştü. Önündeki Yunan subaylarına Fransızca dedi ki: 

‘Sizi çağdaş bir ordunun yöneticileri mi, yoksa adi ve kan içen bir çetenin üyeleri diye mi karşılayayım, bilemiyorum!’

Uşak’taki karargâhta Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Garp Cephesi Komutanı İsmet Paşa, Birinci Ordu Komutanı Nurettin Paşa ve Dördüncü Kolordu Komutanı Kemalettin Sami Paşa bulunuyordu.

Yunan komutanlar, İsmet Paşa’dan sonra Mustafa Kemal Paşa’nın huzuruna çıkarıldı. Türk Orduları’nın Başkomutanı, Yunan meslektaşını teskin etmeye çalıştı:

- Mustafa Kemal Paşa, Yunan Komutana Kibar Davrandı… -

‘Üzülmeyiniz!’ dedi. ‘En büyük komutanlar bile yenilebilir. Napolyon da mağlup olmadı mı? Ama çok merak ettiğim bir husus var: Sivil halka neden zulmettiniz? Acımasızlık, katliam, hırsızlık, ırza tasallut, medeni insanlara özellikle de biz askerlere yakışır mı?’

Trikopis üzgün ve moralsizdi. Kendini haklı çıkarmaya çalıştı:

‘Emin olabilirsiniz ki, haberim yoktu. Sivil halka karşı herhangi bir emir vermedim…’

‘Demek ki askerlerinize hükmedemediniz!’

Mustafa Kemal Paşa’nın son sözü ‘tokat gibi’ydi. Trikopis kızardı, korkunun her tonu yüzünde görülebilirdi. Belli etmemeye çalışsa da akıbetini düşündükçe ürperdi.

‘Aileniz merak içindedir. Bir telgraf yazarsanız, hemen göndertebilirim…’

Trikopis kendini daha fazla tutamadı. Gözyaşlarına boğuldu.

‘Yaverim bile kaş göz arasında yanımdan ayrıldı. İntihar etmeyi bile aklıma getirdim. Siz ise ailemi bile düşünüyorsunuz…’

Mustafa Kemal Paşa, yaveri Yüzbaşı Muzaffer Kılıç Bey’e döndü:

‘Misafirlerimizin yorgunluğu anlaşılıyor. Banyo yapmalarını ve istirahat etmelerini sağlayınız. Türk misafirperverliğini gösteriniz…’

‘Eşime sağ ve sıhhatte olduğumu belirtirseniz, sevinirim. Kendisi ailemle İstanbul’da kalıyor…’

‘Gereğini yapınız… Ailesine bilgi veriniz…’

Yeni başkomutanın yakalanması Yunan Ordusu’nun moralini iyiden iyi bozmuştu. Garp Cephesi Komutanı İsmet Paşa’nın verdiği bilgiye göre öldürülen düşman askeri 100 bini aşıyordu. Esir sayısı 15 binden fazlaydı. 300’den çok top ele geçirilmişti.

- Esir Yunan Askerleri Kayseri’ye Gönderildi… -

General Trikopis ile beraber 2 general, 11 albay, 4 yarbay, 12 binbaşı, 34 üsteğmen, 69 teğmen, 194 yedek subay ve 2 bin civarındaki erbaş, Kayseri’nin Talas ilçesinde oluşturulan esir kampına gönderildi. Düşmanla işbirliğine giren Osmanlı vatandaşı Rumlar da aynı merkezde toplandı. Trikopis’in beyanına göre, ‘Talas’daki merkezde 4 general vardı.’

İstanbul Büyükada’da yaşayan Elena Trikopis ile ikiz kızları Maria ve Eirini de - kocalarıyla birlikte! - Talas’a getirildiler. Yüksek rütbeli Yunan subayların ikametine Amerikan Hastanesi’nin lojmanları tahsis edildi. Geniş bahçede oturup sohbet edebilecekler, çay içebileceklerdi. Ama yanlarında daima nöbetçiler duracaktı.Yunan er ve erbaşlar da, Talas ve Zincirdere’deki büyük evlere yerleştirildi. Esirler, Türk askerinin yemeğine ortak edildi. Kıyafetlerinden yararlandırıldılar. Ücret karşılığı, şehir ve ilçelerdeki evlerin tamiratında çalıştılar. Kayseri ile Sivas arasındaki karayolunun yapımında maaş karşılığı ter döktüler.

Yunan esirler, 1923’de imzalanan Lozan Antlaşması’nın ardından ülkelerine gönderildi.

- Kahramanlığı Filme de Konu Edildi… -

Afyonlu kahraman Ahmet Çavuş ve iki arkadaşı, bir anda Türk askerinin moralini yükseltmişti. Ordumuz 9 Eylül’de İzmir’e girdiğinde 400 kilometrelik mesafeyi 6 günde kat etmişti.

Savaş bitince, Ahmet Çavuş da günlük hayatına döndü. Evlendi; 4 erkek - Cemalettin, Osman, Selçuk ve Vedat! -, 2 kız - Hatice ve Müfide! - çocuk sahibi oldu. En büyük oğlu Cemalettin Ünlü, dönemin etkin gazetesi Ulus’un Yazı İşleri Müdürlüğü’nü yaptı. Kıbrıs’ta Basın Ateşeliği görevine atandı.

Ahmet Çavuş, Afyon Hapishanesi’nde başgardiyanlığa kadar yükseldi. 55 yaşında emekli oldu. 18 Mayıs 1956’da ölünceye kadar çalışmayı sürdürdü. Hayatı hep yokluk içinde geçti. Son anında dahi bekçilik yaparak evine ekmek götürdü.

Ahmet (Ünlü) Çavuş’un hayatı Yeşilçam’a da ilham verdi. 1972’de, yönetmen - senaryonun da yazarıydı! - Semih Evin, ‘Ahmet Çavuş’ adlı filmi çekti. Erol Taş, Aytekin Akkaya, Nermin Özses, Reşit Çildam ve Enver Dönmez başrol oyuncularıydı. 

22 September 2020 08:16
3,120 kez okundu

Ali Hikmet İnce



Benzer Yazılar

‘Türk Kasabı’ Kuyucu Paşa / 2

Kuyucu Murat Paşa, hac vazifesini de yerine getirdi. Yemen Beylerbeyi iken, ‘Seyfullah’ - ‘Allah’ın Kılıcı’! - diye bilinen ünlü Arap komutan Hâlid bin Velîd’in palasını bulup satın aldı! Tarihçiler, ‘Giriştiği savaşlarda Velîd’in silahını kullandığını,’ yazacaktı!

‘Türk Kasabı’ Devşirme - 1

Kuyucu, 90’ına ulaşmış inatçı ihtiyardı. Devleti ve padişahı, her daim ‘nimet’ bildi. Aldığı em(irle)ri, harfiyen - hatta fazlası ile abartarak! - uyguladı. ‘Devşirme yönetimindeki’ Osmanlı’nın Anadolu’da katlanılmaz dereceye varan icraatına karşı durmaktan başka çaresi kalmayan kişilere ve kitlelere karşı, tarihte örneğine pek az rastlanan kanlı sindirme harekâtına girişti!

Babasını Ağılayan Padişah!

2. Bâyezid de, babası Fatih Sultan Mehmet gibi ‘zehirlendi’! Tarihçi Reşat Ekrem Koçu’nun satırlarına göre, ‘pek çok müverrihin paylaştığı ortak fikir: ‘Oğlu Şehzade Selim tarafından ağılandığı’ydı! Bedduası da: ‘Oğul! Kılıcın keskin ama ömrün kısa olsun!’ idi.’

Fatih’in ‘Çapkın’ Şehzadesi

Fatih’in 2. oğlu, Şehzade Mustafa, askerliğe yatkındı, şiir söylerdi. Yakışıklı, hareketli ve ‘hercaî’ idi. Saray’ın ve hareminin cinsi latiflerini kendine hayran ederdi. ‘Güzelleri yalnız bırakmayı sevmediği,’ kayıtlara geçildi. Bu yüzden de hayatını yitirecekti!’

‘Paşanın Güzel Karısına Göz Koyan’ Padişah

Çeyrek asırlık süreçte her gün ölüm korkusuyla yaşayan Şehzade İbrahim, tahta çıkınca hayattan kâm almaya girişti. Harem, - yakın çevresinin ve yağcılarının da yardımıyla! - güzel cariyelerle dolup taştı. Ama Padişah’ın gözü doymadı. Kendine methedilen evli hanımlara da el atmaya, gönül eğlendirmeye kalkıştı!

Fransız Kılıcı Sallayan Harkiler

Cezayir, 130 yılı aşkın süre (1830 - 1962) Fransız sömürgesiydi. Koloni yönetimi, yerli halkı sindirmek için her türlü insanlık dışı uygulamayı yaptı. Süreç içinde Arap ve Bedevi asıllı 10 milyona yakın Müslüman hayatını yitirdi. ‘Harki’ denilen yerli işbirlikçiler, Fransız saflarında yer aldı. Verilen emirleri uyguladılar. Cezayir Bağımsızlık Savaşı’nda soydaşlarına karşı savaştılar.

Devlet Eliyle Kalpazanlık

Almanya, 2. Dünya Savaşı’nda ezeli düşmanı İngiltere ile sadece cephede karşılaşmadı. Ekonomik yıkıma uğratmak için de çok gizli ve usta işi planı devreye soktu. ‘Bernhard Operasyonu’ denilen harekâtla sahte kâğıt paraları İngilizlerin günlük hayatına soktu. Enflasyonu artırdı, fiyatları zıplattı.

Kelebek Gibi Uçan Arı Gibi Sokan Casus

Ahmet Esat Tomruk Bey - nam-ı diğer ‘İngiliz Kemal’ -, ‘destan kahramanı’ydı. Korku kelimesini hiç tanımadı. Üstün yetenekliydi. Son derece soğukkanlı ve atılgandı. Ülkesi için çok büyük işler başardı. Şımarmadı, övgü istemedi. Makam mevki derdine düşmedi. Bildikleriyle/sırlarıyla kimseyi rahatsız etmedi. Müktesebatını mezara götürdü.

Diplomatik Kriz Yaratan ‘Mama’

İstanbul’un ünlü ‘kadın ..ezevenk’i Lüks Nermin, Yassı Ada Mahkemeleri’nde gönüllü şahitlik yaptı. Devrin yöneticilerinin isteklerini yerine getirmişti. Hizmetlerinin karşılığı, - iddiasına göre! - devletin ‘Örtülü Ödeneği’nden karşılanmıştı.

Fransız Kılıcı Sallayan Harkiler

Cezayir, 130 yılı aşkın süre (1830 - 1962) Fransız sömürgesiydi. Koloni yönetimi, yerli halkı sindirmek için her türlü insanlık dışı uygulamayı yaptı. Süreç içinde Arap ve Bedevi asıllı 10 milyona yakın Müslüman hayatını yitirdi. ‘Harki’ denilen yerli işbirlikçiler, Fransız saflarında yer aldı. Verilen emirleri uyguladılar. Cezayir Bağımsızlık Savaşı’nda soydaşlarına karşı savaştılar.

Devlet Eliyle Kalpazanlık

Almanya, 2. Dünya Savaşı’nda ezeli düşmanı İngiltere ile sadece cephede karşılaşmadı. Ekonomik yıkıma uğratmak için de çok gizli ve usta işi planı devreye soktu. ‘Bernhard Operasyonu’ denilen harekâtla sahte kâğıt paraları İngilizlerin günlük hayatına soktu. Enflasyonu artırdı, fiyatları zıplattı.

Kelebek Gibi Uçan Arı Gibi Sokan Casus

Ahmet Esat Tomruk Bey - nam-ı diğer ‘İngiliz Kemal’ -, ‘destan kahramanı’ydı. Korku kelimesini hiç tanımadı. Üstün yetenekliydi. Son derece soğukkanlı ve atılgandı. Ülkesi için çok büyük işler başardı. Şımarmadı, övgü istemedi. Makam mevki derdine düşmedi. Bildikleriyle/sırlarıyla kimseyi rahatsız etmedi. Müktesebatını mezara götürdü.

Diplomatik Kriz Yaratan ‘Mama’

İstanbul’un ünlü ‘kadın ..ezevenk’i Lüks Nermin, Yassı Ada Mahkemeleri’nde gönüllü şahitlik yaptı. Devrin yöneticilerinin isteklerini yerine getirmişti. Hizmetlerinin karşılığı, - iddiasına göre! - devletin ‘Örtülü Ödeneği’nden karşılanmıştı.

Atatürk'ün Emaneti Türk Hava Kurumu

Türk Tayyare Cemiyeti kurulduğunda sadece yerli uçağın yapımı değil, millî silah sanayinin de temeli atıldı. Atatürk’e göre Türk Milleti yüksek karaktere, zekâya, kabiliyete sahipti. Kendi uçağını, tankını ve her türden savaş silah(lar)ını üretebilirdi.

Kaddafi’nin Uçağındaki Deniz Baykal

Kaddafi, hayatı boyunca Türk Milleti’ne olan sevgi ve saygısını hep tekrarladı. Türkiye’nin en sıkışık döneminde yaptığı stratejik yardım hiç unutulmadı.

Kenan Evren'in Yaptırdığı Asala Operasyonları

Ermeni terör örgütü ASALA’ya karşı etkin ve sonuç alacak operasyonun planlaması 1982’nin yaz aylarında Çankaya Köşkü’nde Devlet Başkanı Kenan Evren’in talimatıyla başlatıldı. Karargâhın başında da Evren’in kızı Şenay Gürvit Hanım görev yaptı.

Başı Koparılan İkinci Osman

Genç Osman, babasını kaybettiğinde 13 yaşındaydı. Fevkalâde zeki bir gençti; kuvvetli tahsil almıştı; edebiyatla uğraşıyordu.

Atatürk'ün Emaneti Türk Hava Kurumu

Türk Tayyare Cemiyeti kurulduğunda sadece yerli uçağın yapımı değil, millî silah sanayinin de temeli atıldı. Atatürk’e göre Türk Milleti yüksek karaktere, zekâya, kabiliyete sahipti. Kendi uçağını, tankını ve her türden savaş silah(lar)ını üretebilirdi.

Kaddafi’nin Uçağındaki Deniz Baykal

Kaddafi, hayatı boyunca Türk Milleti’ne olan sevgi ve saygısını hep tekrarladı. Türkiye’nin en sıkışık döneminde yaptığı stratejik yardım hiç unutulmadı.

Kenan Evren'in Yaptırdığı Asala Operasyonları

Ermeni terör örgütü ASALA’ya karşı etkin ve sonuç alacak operasyonun planlaması 1982’nin yaz aylarında Çankaya Köşkü’nde Devlet Başkanı Kenan Evren’in talimatıyla başlatıldı. Karargâhın başında da Evren’in kızı Şenay Gürvit Hanım görev yaptı.

Başı Koparılan İkinci Osman

Genç Osman, babasını kaybettiğinde 13 yaşındaydı. Fevkalâde zeki bir gençti; kuvvetli tahsil almıştı; edebiyatla uğraşıyordu.

Yeşilçam’ın Hanımağası / 2

Selda Alkor, Yeşilçam’da kabiliyeti ve gayreti sayesinde isim oldu. Kimseden torpil beklemedi. Kendisi için özel senaryo(lar) da yazılmadı. ‘Beyazperde’nin görünmeyen kanunlarına direnmesini/dik durmasını bildi. Hem sinemada, hem televizyonda yıldızlaştı!

Yeşilçam’ın Hanımağası / I

Selda Alkor, Yeşilçam’da kabiliyeti ve gayreti sayesinde isim oldu. Kimseden torpil beklemedi. Kendisi için özel senaryo(lar) da yazılmadı. ‘Beyazperde’nin görünmeyen kanunlarına direnmesini/dik durmasını bildi. Hem sinemada, hem televizyonda yıldızlaştı!

‘Tavukları Pişirmişem!’

Çadırda doğdu, gecekonduda öldü. Uçak satın almaya yetecek para kazandı. Ailesini her şeyin üstünde tuttu. ‘Ben, ‘ordu!’ besliyorum,’ diyecekti! 3. evliliğinde mutluluğu bulabildi. Vefat edince, ‘barak’lar öksüz kaldı!

Yeşilçam’ın Taçsız Kralı

Ayhan Işık, Selanik’ten hicret eden bir ailenin çocuğu idi. Eğitimini zorluklar içinde tamamladı. DGSA’den mezun olup ressamlık yapacaktı. Kendisini Yeşilçam’da buldu. ‘Türk sinemasının ilk büyük starı’ diye tanındı. Beyazperdenin tarihine geçti.

‘Devlet Hatun’ Latife Hanım!

Latife Uşşaki Hanım geçmişine ve anılarına saygılıydı. Mustafa Kemal Paşa’ya eşsiz aşkla bağlandı. 2,5 yıl süren evliliği bitince, İstanbul ve İzmir’de yaşadı. Toplantılara katılmadı, görüşme isteklerini reddetti. Paşası ile yaşadığı dönemde çekilen fotoğraflarıyla hatırlanmak istedi.

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 2

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

2. Abdülhamit'e Rest Çeken Cariye

2. Abdülhamit, Osmanlı Hanedanı’nın en çok tartışılan, konuşulan ve hakkında yazılan üyesiydi. Eylemleri ile bazen eleştirildi, bazen göklere çıkarıldı. Özel hayatı da merak edildi. Kimi kaynaklara göre 13, kimi tarihçilere göre 16 hanımı oldu. Çerkez soyluları tercih ettiği yazıldı.

Atatürk'ün Emaneti Türk Hava Kurumu

Türk Tayyare Cemiyeti kurulduğunda sadece yerli uçağın yapımı değil, millî silah sanayinin de temeli atıldı. Atatürk’e göre Türk Milleti yüksek karaktere, zekâya, kabiliyete sahipti. Kendi uçağını, tankını ve her türden savaş silah(lar)ını üretebilirdi.

Kitapsız İlim, Tekçe'siz Film Olmaz

Ahmet Tarık Tekçe, Yeşilçam Sokağı’nda yaşadı, nefes aldı, sinema için terledi ve rızkını temine çalıştı. Bazı yapımcıların sömürüsüne karşın, hakkını isterken bile zorlandı. Paranın değil, beyaz perdenin cazibesine kapıldı.

Cüneyt Arkın: Bozkırda Yetişen Aktör

Sean Connery’den sonraki ‘ikinci James Bond’ bir Türk aktör olabilirdi.

‘Cami Yaptıran’ Reis-i Cumhur

İsmet İnönü, siyaset yaptığı yarım asırlık müddette, ‘Din Düşmanı’, ‘Cami Satıcısı’, ‘Alnı Seccadeye Varmayan’ gibi çok ağır ithamlara/suçlamalara maruz kaldı. İddia sahipleri kutsal dinimizden yarar/çıkar sağlayan, kendilerini keramet sahibi sanan/gören, daha da önemlisi Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kadro/ideolojiye karşıt/düşman kişi(ler) ve çevrelerdi.

Evini Satıp İşçi Maaşlarını Ödeyen Başkan

Fatma Girik, ‘içimizden/bizden birisi’ydi. Yeşilçam’ın ve Memduh Ün’ün ‘Fato’suydu. İnandığı gibi yaşadı. Engelleri aşmasını bildi. Kendini daima yenilemeye/geliştirmeye gayret etti. Tecessüs sahibiydi, öğrenmeye açtı. Sinemayı ve siyaseti tecrübeli ustalardan kavrama şansını yakaladı. Evinde çok zengin kitaplığı vardı. Her gün düzenli şekilde okurdu, tartışırdı. Hayatı sorgulardı.

2. Abdülhamit'e Rest Çeken Cariye

2. Abdülhamit, Osmanlı Hanedanı’nın en çok tartışılan, konuşulan ve hakkında yazılan üyesiydi. Eylemleri ile bazen eleştirildi, bazen göklere çıkarıldı. Özel hayatı da merak edildi. Kimi kaynaklara göre 13, kimi tarihçilere göre 16 hanımı oldu. Çerkez soyluları tercih ettiği yazıldı.

Türkeş, MBK’den Nasıl Tasfiye Edildi?

Atatürk’ün manevi kızı Prof. Dr. Afet İnan’ın Ankara’nın Necatibey Caddesi’ndeki mütevazı evinde ‘14’ler’ tanımlamasıyla siyasi tarihimize geçen grubun kaderi çizildi. CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, CHP Genel Sekreteri İsmail Rüştü Aksal ve MBK’nin 2 etkin üyesinin çok gizli toplantısında ülkenin yakın geleceğini etkileyecek önemli karar alındı.

İsmet Paşa’nın Elini Öpen TİP Lideri

Mehmet Ali Aybar, çok iyi eğitim almıştı; Sol/Sosyalist düşünce aileden mirastı.

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 1

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 2

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

Fatih’in ‘Çapkın’ Şehzadesi

Fatih’in 2. oğlu, Şehzade Mustafa, askerliğe yatkındı, şiir söylerdi. Yakışıklı, hareketli ve ‘hercaî’ idi. Saray’ın ve hareminin cinsi latiflerini kendine hayran ederdi. ‘Güzelleri yalnız bırakmayı sevmediği,’ kayıtlara geçildi. Bu yüzden de hayatını yitirecekti!’

Osmanlı'nın İlk ‘Hadım’ Sadrazamları

Osmanlı’nın Balkan’dan devşirdiği, hadım ettirip, Enderun’da eğitime aldığı sonra da devlet görevi verdiği kişiye ‘Akağa’ denirdi. Aralarından beylerbeyi, vezir, ordu komutanı ve hatta sadrazam(lar) çıktı. İlk ‘buruk vezîr-i âzam’ da, ‘Hadım Ali Paşa’ydı!

‘Paşanın Güzel Karısına Göz Koyan’ Padişah

Çeyrek asırlık süreçte her gün ölüm korkusuyla yaşayan Şehzade İbrahim, tahta çıkınca hayattan kâm almaya girişti. Harem, - yakın çevresinin ve yağcılarının da yardımıyla! - güzel cariyelerle dolup taştı. Ama Padişah’ın gözü doymadı. Kendine methedilen evli hanımlara da el atmaya, gönül eğlendirmeye kalkıştı!

Türkeş, MBK’den Nasıl Tasfiye Edildi?

Atatürk’ün manevi kızı Prof. Dr. Afet İnan’ın Ankara’nın Necatibey Caddesi’ndeki mütevazı evinde ‘14’ler’ tanımlamasıyla siyasi tarihimize geçen grubun kaderi çizildi. CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, CHP Genel Sekreteri İsmail Rüştü Aksal ve MBK’nin 2 etkin üyesinin çok gizli toplantısında ülkenin yakın geleceğini etkileyecek önemli karar alındı.

Musikimizin Son Muhteşem İncisi

İnci Çayırlı, Münir Nurettin Selçuk, Emin Ongan, Saadettin Kaynak gibi klasik musikimizin son döneminde yetişen geleneksel halkanın temsilcisiydi. Birikimini nefes aldığı sürece öğretmeye çalıştı.

Müslüman Mezarlığı Üzerine Tiyatro ve Helâ

Osmanlı’nın 2 hükümdarı - Abdülmecit ve Abdülaziz! -, Ayas Paşa Mezarlığı’nın sonunu getirecek hamleler yaptı. Birisi mezarlık alanının bir bölümüne tiyatro, diğeri de Alman Büyükelçiliği binası yapımına ruhsat/izin verdi.

Radyoevi’nde Yumruk Yumruğa Giren Şairler

Kültür adamı Hıfzı Topuz, anılarını yayınlamasa; 2 şairimiz Oktay Rifat (Horozcu), Melih Cevdet (Anday) ve ressam Avni Arbaş’ın yaşadığı renkli olayı öğrenemeyecektik.

Atatürk'ün Emaneti Türk Hava Kurumu

Türk Tayyare Cemiyeti kurulduğunda sadece yerli uçağın yapımı değil, millî silah sanayinin de temeli atıldı. Atatürk’e göre Türk Milleti yüksek karaktere, zekâya, kabiliyete sahipti. Kendi uçağını, tankını ve her türden savaş silah(lar)ını üretebilirdi.

Kaddafi’nin Uçağındaki Deniz Baykal

Kaddafi, hayatı boyunca Türk Milleti’ne olan sevgi ve saygısını hep tekrarladı. Türkiye’nin en sıkışık döneminde yaptığı stratejik yardım hiç unutulmadı.

Zeki Müren’in İlkleri

Zeki Müren; Türk Sanat Müziği’nde geleneksel yapıyı-anlayışı değiştirdi; pek çok yeniliğe imzasını attı.

Gökyüzünde Süzülen İlk Türk Kadın Pilot

Bedriye Tahir Gökmen Hanım, havacılığa gönül veren, pilotluk sevdası ile yanan binlerce Türk kızının örnek aldığı, arkasından yürüdüğü tarihî kişiydi. Kıt kanaat yaşantıya rıza gösterip, hayalini gerçekleştirmeye çalıştı. Zorlukları bir bir aştı, eğitimini başarıyla tamamladı ama brövesine kavuşamadı. ‘Solo uçuş yapan ilk Türk kadın pilot’ unvanını kazanmakla yetindi.

Kenan Evren'in Yaptırdığı Asala Operasyonları

Ermeni terör örgütü ASALA’ya karşı etkin ve sonuç alacak operasyonun planlaması 1982’nin yaz aylarında Çankaya Köşkü’nde Devlet Başkanı Kenan Evren’in talimatıyla başlatıldı. Karargâhın başında da Evren’in kızı Şenay Gürvit Hanım görev yaptı.

Hitler’in Karısı da Yahudi Çıktı

Tarihe ‘Yahudi soykırımını yap(tır)an lider’ suçlamasıyla geçen, Alman Nazi Partisi’nin değişmeyen Führer’i Adolf Hitler’in son büyük aşkı, nikâhlı karısı Eva Braun Aşkenaz Yahudisi çıktı.

Yeşilçam’ın Taçsız Kralı

Ayhan Işık, Selanik’ten hicret eden bir ailenin çocuğu idi. Eğitimini zorluklar içinde tamamladı. DGSA’den mezun olup ressamlık yapacaktı. Kendisini Yeşilçam’da buldu. ‘Türk sinemasının ilk büyük starı’ diye tanındı. Beyazperdenin tarihine geçti.

Zeki Müren’in Bilinmeyenleri

‘Sanat Güneşi’ diye de tanınan, ünlü TSM sanatçısı Zeki Müren, toplumun değer yargılarına azami saygı göstermeye çalıştı. İstanbul’da bir köyün okulunu, camisini, kütüphanesini ve yolunu yaptırdı. Hayırlarının kimse tarafından bilinmesini istemedi, reklâmını yapmadı. Görkemli/şaşaalı yaşadı fakat çoğu sırrını da yanında götürdü.

‘Şoray Kanunları’nı Delen Aktör

Ekrem Şerif Uçak (Bora), şehit bir pilotun oğluydu. Olağanüstü yakışıklı, kabiliyetli ve adeta sinema için doğmuştu/yaratılmıştı. Sert, sözü dinlenen, tuttuğunu koparan, ‘organize işler’i yöneten karakterleri - başarıyla! - canlandırdı. Aslında hep romantik rollerde oynamayı istedi/düşledi.

Ömrünce Ağlayan Ünlü Güzel Kadın

Muhterem Nur, - son döneminde! - Müslim Gürses ile yaptığı ve 29 yıl süren evliliği ile hatırlandı/tanındı. Nur, Gürses’ten 22 yaş büyüktü. Bir devirde çok ünlü olmasına karşın, günümüzdeki bilinirliği sınırlıydı.

Diğer Türk Tarihi Yazıları

Dünyaya Doyamayan 160’lık Delikanlı / 2

Zaro Ağa, 130 yaşından sonra çok ünlendi fakat para kazamadı. Dünyayı dolaştı. Popüler isimlerle tanıştı, fotoğraf çektirdi. Reklam kampanyalarında etkin rol aldı. Kartpostalları/foto kartları yüz binlerce satıldı. Kısacası Ağa, ülkemizin ilk ‘uluslar arası medya ikonu’ydu!

Dünyaya Doyamayan 160’lık Delikanlı / 1

Bitlisli Zaro Ağa, ömrünün tamamına yakınını İstanbul’da geçirdi. Güçlü kuvvetli, tuttuğunu koparan adamdı. Ölünceye kadar sigara içmeyi sürdürdü. ‘Dünyanın En Uzun Yaşayan Adamı’ diye ünlendi. Otopsisinde 3 böbrekli olduğu ortaya çıktı.

Tahta Çıkınca ‘Sünnet Olan’ Padişah

I. Ahmet, 14 yaşında tahta oturdu. 14. Osmanlı padişahıydı. 14’ünde sünnet edildi. Saltanatı 14 yıl sürdü. Bazı müverrihlere göre 14 oğul babasıydı. İnşa ettirdiği caminin ‘Ahmediye Camii’nin - Sultan Ahmet Camii! - ilk tasarımında 14 şerefesi olduğu yazılacaktı. Sultan Ahmed-i Evvel’in hayatı ilgi çekici olaylar ve tezatlarla doluydu.

Osmanlı’nın Rum ‘Valide Sultanları’

Orhan Gâzi’nin birinci eşi ‘Holofira’ ya da ‘Nilüfer Hatun’, Osmanlı Hanedanı’na giren ilk ‘yabancı kökenli gelin’ti. Kroniklere/tarihçilere bakılırsa, oğullarının padişahlığını gören ‘ecnebi’ hanım sultanların sayısı 23 idi! Bazılarına göre, adet daha da fazlaydı!

Osmanlı’nın Tek ‘Kadın Padişahı’

Kösem Sultan, Osmanlı Hanedanı’nın tahta çıkan erkek üyelerinin çoğundan daha uzun süre hüküm sürdü. Devleti - tek başına! - 20 yılı aşkın idare etti. Bürokrasideki rakip/karşıt grupları/kanatları ustalıkla dengeledi. Ağzından çıkan her kelime ‘buyruk’/‘kanun’ kabul edildi. ‘Kadife eldiven içindeki çelik ele benzetildi!’

‘Kıbrıs’ı Veren’ 2. Abdülhamit

2. Abdülhamit’in saltanatının 2. yılında Osmanlı yok oluşun eşiğinden döndü. Tarih, ’93 Harbi’ gibi örneğine çok az rastlanır drama şahitlik etti. Ruslar, İstanbul’un tarihi surlarına kadar ulaştı. Her an şehri alabilir, her şeyi talan edebilir, binlerce insanı öldürebilirlerdi. Sultan şoka girdi, ne yapacağını bilemedi. İngiliz Büyükelçisi Sir Henry Layard’ın önerisini kabul etmek zorunda kaldı. Kıbrıs’ı vermesi karşılığında şahsının ve imparatorluğun hayatiyetini garantiye alabilecekti! ‘Denize düşen yılana sarılırdı!’

‘Padişah Oğlunu Boğduran’ Valide

Tarihçilerin ‘Rum asıllı!’ dedikleri Kösem Sultan, İslâm dinini benimsedi, Harem’de eğitildi/yetiştirildi. Osmanlı Devleti’ni 20 yılı aşkın süre yönetti. Sultanlığın, milletin, Sünni İslam dünyasının kaderinde birincil derecede söz/hak sahibi oldu.