Veba Mikrobu Yüklü Pire Bombaları

Hiroşima ve Nagazaki’ye art arda 2 atom bombası atılmasaydı, ABD, 2. Dünya Savaşı’nın en büyük yarasını alacak, milyonlarca vatandaşı kendisini biyolojik savaşın içinde/göbeğinde bulacaktı. Kitlesel hastalıklar ve ölümler yaşanacaktı.

Veba Mikrobu Yüklü Pire Bombaları

‘Gece Kiraz Çiçekleri Operasyonu’, Japonya’nın ABD’nin bazı şehirlerine biyolojik bombalar bırakma ve bulaşıcı hastalıklar yayma harekâtının adıydı. Güney Kaliforniya’nın kimi büyük yerleşim merkezleri hedefteydi. 

Etkin, detaylı planlama yapıldı. 2. Dünya Savaşı boyunca, Japon askerleri ve sivilleri ağır kayıp vermişti. İddialarına göre, zayiat milyonlarla ifade ediliyordu. Onlara göre, tek suçlu ABD’ydi.

Harekât, Japonya İmparatorluk Ordusu’nun ‘Biyolojik Savaş Ünitesi’nin 731. Birim’in Başkanı General Shiro Ishii tarafından kurgulandı. Kaliforniya eyaletindeki yerleşim birimlerine veba mikrobu taşıyan pireler salınacaktı. ABD’de kargaşa yaratılacak ve kitlesel ölümlere sebebiyet verilecekti. Düşman ülkesinde vurulacak, cepheden çekilmeye ve içine kapanmaya zorlanacaktı. 

General Ishii, 1945’in başında, ABD’ye uzun mesafeden yapılacak yoğun biyolojik saldırı silahlarını hazır hale getirdi. Uçaklar kullanılacaktı. Gece bastırınca, San Diego’da ilk veba salgını oluşturulacaktı. Harekât planı, 26 Mart 1945’te kabul edildi. Yeni üretilen I - 400 sınıfı, uzun menzilli 5 denizaltı, Pasifik Okyanusu’na yollanacaktı. Her denizaltı, 3’er tane Aichi M6A uçağı taşıyacaktı. Uçaklarda vebalı pirelerle dolu bombalar bulunacaktı. Tayyareler, biyolojik patlayıcıları düşman bölgelerine bırakacaktı. Uzun yola dayanıklı ‘tahtelbahir’lerin her biri uçakları taşırken zorlanmazdı. Operasyon gerçekleşirse, bölgedeki yüz binlerce insana hastalık bulaşacak ve kitlesel ölümler yaşanacaktı. 

- ‘Japon Mengelesi’ Shiro Ishii … -

Ancak görev, denizaltılar ve pilotlar için aşırı riskliydi. On yedi pilot, tek yönlü uçacaktı. Geriye dön(e)meyecek ve birer ‘kamikaze’ olacaklardı. 

Savaş tarihçilerine göre, hem ABD, hem İngiltere, 2. Dünya Savaşı boyunca biyolojik silahlar üzerinde çalıştı. Testler yapıldı. Ancak bütün deneyler, hayvan deneklerle sınırlı kaldı. Japonya ise sınır tanımadı. Savaşın gidişatını değiştir(ebil)meyi düşündü. Görevli Shiro Ishii, en etkin silahları insanlar üzerinde tatbik etmekten çekinmedi. Ishii, Nazilerin ünlü katil doktoru Josef Mengele ile de mukayese edildi. Araştırmalarında, uygulamalarında daha zalimdi, vicdansızdı. Shiro Ishii, Birim 731’i yönetti. ABD askerlerince yakalanana kadar acımasız deneylerini sürdürdü. ‘Ele geçtiğinde, sınırlı konuşması karşılığında, ‘tam dokunulmazlık’ kazandı!’ 

Ishii, 1892’de, Japonya’da dünyaya geldi. Babası çok zengindi. Geniş arazilere sahipti. Mutlu ailenin 4. oğluydu. İyi eğitim aldı. 1916’de, Kyoto İmparatorluk Üniversitesi Tıp Bölümü'ne kayıt yaptırdı. Arkadaşları ve hocalarınca ‘dahi’ diye nitelendirildi. Dönemin en gelişmiş tıp tekniklerini/nazariyelerini öğrendi. Okulun laboratuvarlarını kullandı. Rakip tanıma(z)dı. Arkadaşlarının çalışmalarını sabote ederdi. Mesleğini aşk derecesinde severdi. Geceleri bile tek başına morgda çalışır, ekipmanları kullanırdı. Çevreyi kirli bırakır, temizlikle ilgilenmezdi. Olumsuz tavırlarına/davranışlarına karşın ceza almazdı. Hocaları da yaptıklarını bilmelerine karşın tepki göstermezdi. Çoğu zaman görmezlikten gelinirdi.

- Dış Görünüşüne ve Kıyafetlerine Dikkat Ederdi… -

1920’de, üniversite eğitimini başarıyla tamamladı. Doktor diplomasını aldı. Mezun olduğu okulun rektörünün kızıyla hayatını birleştirdi. Genç yaşında Japon Ordusu’na katıldı. - ‘Ülkesine ve imparatoruna bağlılığını/sevgisini göstermeye çalıştı!’ - Sağlık Birliği’nde görevlendirildi. Disiplinsizdi, üstlerine karşı da saygısız ve itaatsizdi.

Ishii, uzun boyluydu. Ortalama Japon erkeğinden daha endamlı görünürdü. Karşısındaki kişiye hâkimiyet sağlardı. Temiz, kırışıksız üniformalar giymeyi severdi. Sesi sert, gür ve emrediciydi. Yüzü bakımlıydı. Her gün düzenli sakal tıraşı olurdu. 

1925’de, ‘Cenevre Protokolü’ ile savaşta kimyasal ve bakteriyolojik silah(lar)ın kullanımına yasak getirildi. Ama bazı ülkeler kısıtlamaya uymadı. Araştırmalarını gizli yollardan yürüttüler. Japonya karar konusunda müteredditti. Biyolojik silah programının oluşturulmasını teşvik etti. El altından yapılan deneyleri de görmezden geldi. ‘Gruba giren silahlar çok etkiliydi/öldürücüydü ki, yasaklanmıştı!’ 

Bazı ülkeler, biyolojik silahlar konusunda işbirliğine gidiyordu. Ishii, hükümet nezdinde girişimde bulundu. Konuyu etüt etmek, işbirliği sağlamak, ortak deneyimler oluşturmak için ülke dışına çıkma izni kopardı. 2 yıl sürecek tetkikleri için tam yetkiliydi. Amaçlarından birisi de: Birinci Dünya Savaşı’nda kullanılan kimyevi ve biyolojik savaş tekniklerini derinlemesine araştırmaktı. İmalat safhalarını da öğrenmeye çalışacaktı.

Araştırmalarıyla dünyanın en iyisi olmayı hedefledi. Amacı ile egosu da büyümüştü. Ishii’nin görünürdeki/bilinen çalışmaları, patoloji, mikrobiyoloji ve aşı araştırmalarından oluşurdu. Mesai konuları, gerçek gizli görevinin küçük parçalarıydı. 

- Japonya’nın Biyolojik Silahlara Sahip Olmasını Savundu… -

Dönüşünde, Tokyo Ordu Tıp Okulu’nda ‘İmmünoloji - bağışıklılık bilimi! - Kürsü’ne profesör atandı. Binbaşı rütbesine yükseltildi. Ordu Tabip Odası’na üye oldu. Yeni mektebinde tanınmış bilim insanı, cerrah Albay Chikahiko Koizumi’nin dostluğunu ve desteğini kazandı. Koizumi de, Ishii ile aynı vizyonu paylaşırdı. Japonya’nın biyolojik ve kimyasal silahlara sahip olması fikrinin yılmaz savunucusuydu. - Sağlık Bakanlığına kadar yükselecekti! Koizumi, 2. Dünya Savaşı’nın nihayetinde ABD’li yetkililer tarafından tutuklandı. Savaş suçlusu sıfatıyla sorgulanacak, yaptıkları ve bildikleri öğrenilecekti. Fakat intihar ederek, tahkikatı sonuçsuz bıraktı. - Fikirdaşına da hep destek verdi, kararlarının arkasında durdu.

Ishii, yeni görev yerinde popülerdi. Karizması ve yüksek bilgi düzeyi ile takdir topladı. Mesai arkadaşları ve öğrencilerini etkiledi. Bu sıralarda içkiye başladı. Stres atmak ve heyecan için geyşa evlerini ziyaret etti. Çapkınlıkla hayatına renk katacaktı.

Ishii, ülkesinde yükselen milliyetçilik dalgasını hemen fark etti. Japonya her alanda büyümek, sınırlarını genişletmek peşindeydi. Kadim yaygın slogan yine geçerliydi: ‘Zengin Ülke, Güçlü Ordu!’ 

- Mançurya’daki Araştırma Üssünün Yönetimine Atandı… -

Prof. Ishii, kendisini ve araştırmalarını geliştirmeyi sürdürdü. 1932’de, ordunun ‘Biyolojik Savaş Departmanı’na atandı. Görevi: Biyolojik savaş silahlarının insanlar üzerindeki etkilerini incelemekti. Mikrop savaşlarında yeni etkin araçlar üretmekti. ‘Kendisine, deneyleri için tam donanımlı esir kampı da tahsis edilecekti!’

Hükümet, Ishii’ye önem veriyor, düşüncelerini gerçekleştireceğini inanıyordu. 1932’de, - bir yıl önce işgal olunmuş! - Çin’in Mançurya eyaletinde test ve üretim tesisi şeklinde kamufle edilen kampın sorumlu yöneticiliğine getirildi. Sakinlerin tamamı deneylerde kullanılacak deneklerdi. Kamp, Çin’in Harbin şehrine yakındı. Ek tesislerin yapımında Çinli işçilerden yararlanıldı. Kuruma, ‘Ping Fan’ adı verildi.

Hemen çalışmalara girişti. Kamp yönetimi ve güvenliği konusunda deneyimsizdi. Ağır yaşam koşulları ve sağlık yitimlerinden ötürü isyan başladı. Esirler ayaklanıp kaçmayı denedi. 1934’de kutlanan ‘Sonbahar Ortası Festivali’ isyan için uygundu. Bütün gardiyanlar ve askerler içecekti. Güvenlik gevşeyecekti. 16 tutsak kaçıp hürriyetlerine kavuşmayı başardı. Bazı tesisler havaya uçuruldu. 

Gizlilik ve yüksek güvenlik önemliydi. 60 mil ötede yeni tesis için uygun arazi bulundu. İstenilen standartlarda yeni üs kuruldu. Birim 731’in 3 bin personeli mevcuttu. Deneklerin barındırılacağı geniş hapishane, biyolojik bombaların saklanacağı donanımlı cephanelik, gelişmiş laboratuvar, cesetleri yakmak için krematoryum inşa edilmişti. Personel ve malzeme uçaklarının inip kalkmasını sağlayacak hava alanı da dikkat çekiciydi.

- 5 Yıl Süren Önemli Deneyler… -

Kampın bir diğer köşesinde sosyal tesisler düşünülmüştü. Bar, süpermarket, kütüphane, spor salonu ve genelev faaliyetteydi. Çinli ve Mançuryalı esir kadınlar, Japon görevlilerin cinsel ihtiyaçlarını karşılıyordu. 

Kampın ana giriş kapısında asılı tabelada, ‘Salgın Hastalıkları Önleme ve Su Arıtma Merkezi’ yazılıydı!

Ishii, karısı ve çocuklarıyla Rus işgalinden kalma muhteşem konağa yerleşti. Büyük kızı Harumi’nin benzetmesiyle köşk, ‘Rüzgâr Gibi Geçti’ filmindeki muhteşem malikâneleri gölgede bırakırdı. Her türlü rahatlık ve konfora haizdi.

Yıllar sonra da olsa Ishii’nin beklediği şartlar sağlanmıştı. Kadro tamamdı. Tam donanımlı tesisler hazırdı. ‘Hapishane koğuşlarını lebalep dolduran mahkûmlar ve esirler de kimseye hesap vermeden denek olarak kullanılabilinecekti!’ ‘Japonya’nın düşmanları için geliştirilecek biyolojik bombalara feda edilebileceklerdi!’

Ishii ve ekibi, 5 yıl sürecek çok gizli ölümcül çalışmalarına güvenle girişti. ‘Her şey Japonya içindi!’ ‘Ülkesinin bütün düşmanlarını yok edecek/yere serecek en etkin silahlar geliştirilecekti!’ Veba, şarbon, çiçek hastalığı, gazlı kangren gibi bulaşıcı hastalıklar üzerinde çalışıldı. Çinli/Rus/ Mançuryalı esirler, denek olarak kullanıldı.

- Deneklere İnsanlık Dışı Uygulamalar… -

Binlerce insanın ölümünü sağlayacak tecrübelerden hiç kaçınılmadı. Kobaylar üzerinde insanlık kurallarını hiçe sayan vahşet sahneleri uygulandı. İlaç dolu ortamlarda nefes almaya, mikrop yüklü yemekleri yemeğe, vücutlara virüs salıp etkilerini görmeye çalıştılar. Olayı yazan tarihçilere göre, - özellikle de! - Çinli esirlere reva görülen muamele(ler) kelimelere sığ(dırıla)mazdı.

Bazı tutsaklar basınç odalarına konuldu. Vücutlarının ne kadar tazyike dayandığı ölçülecekti. Deneklerin bedenlerinde anormal göçükler, kollarında ve bacaklarında hasarlar oluştu. Derilerinde morarmalar, acı veren yaralar görüldü.

Bir grup esire deniz suyu enjekte edildi. Bedenin tuzlu suya vereceği tepki ölçülmeye çalışıldı. 

Esir kampı, kış deneylerine de sahne oldu. Adı: ‘Sıcaklık Değiştirme Testi’ydi! Bir grup esir, elleri ve kolları ıslatılmış biçimde dışarıya salındı. Buz gibi soğukta bekletilecek ve uzuvlar donma noktasına geldiğinde içeriye alınacaklardı. Sonra kesilip incelenmeye laboratuvara gönderilecekti. Tam doğrulanamayan bilgilere göre, her yaş grubundan kurbanlar mevcuttu. ‘Hatta bebekler de denek seçilmişti!’ ‘Başarıya giden/götüren her yol mubahtı!’

Gaz maskelerinin dayanıklılığını sınayan seri testler de yapıldı. İspatlanamamış iddialara bakılırsa, biyolojik saldırıda giyilecek koruyucu elbiseler de tecrübeye tabi tutuldu. Kapalı ortamlarda, değişik virüsleri hızla bulaştıran yeni geliştirilmiş hastalık bombalarının küçük dozları denendi. Denekler tedaviye alınmadı. Aksine daha acımasız ve ürpertici davranıldı. İç organlar üzerindeki etki(lenme)yi görebilmek için vücutları açıldı. Bazen de parçalara ayrıldı. Yine belgelenemeyen iddialara bakılırsa, denekler canlı iken otopsiler de yapıl(ır)dı.

- Çocuklar Da Ölümcül Deneylerde Kullanıldı… -

Kan kaybından ölüm süresinin hesaplanması da tecrübe konuları arasındaydı. Seçilen deneğin uygun görülen uzvu kesilerek süreç başlatılırdı. Kan boşalırken, vücut dermansızlaşır ve sonunda da ölüm gerçekleşirdi. Operasyon anında hiçbir müdahalede bulunulmazdı. Cesetler hemen elden çıkarılmazdı. Geniş dondurucuya konulup insan cesedinin çürüme süreci incelenirdi. 

Çocuklar üzerinde de çeşitli testler yapılıp kayda geçirildi. Mesela, şarbon bakterisi bulaştırılmış çikolatalar dağıtıldı. Çoğu insan yeterli beslenemez, bazen de açlıktan ölürken, lüks ikramın sebebini sorgulama(z)dı. İyilik ya da gönül alma şeklinde değerlendir(ilir)di.

Ishii ve ekibi, - iddialara göre! - hastalıkların yayılma hızı ve etkisi üzerinde de çok yönlü araştırmalara girişti. Çinli mahkûmlardan seçilen deneklere frengi mikrobu enjekte edildi. Enfekte olanlar, sağlıklı esirlerle cinsel ilişkiye zorlandı. Böylece hastalığın seyrinin bütün safhaları incelenebilecekti. 

Tifo salgınına daha yaratıcı yöntemler uygulandı. Deneklere tifo mikrobu yüklenmiş köfteler verilip karınları doyuruldu. Ardından da kurbanlar, hastalığı yaymaları için serbest bırakıldı. 

Ishii, insan denekler üzerinde yaptığı deneylerde sınır tanımadı. Acımasızdı, zalimdi ve sonuna kadar da kontrolünü/tetkikini sürdürdü. 

- Veba Mikrobu Yüklü Pire Bombaları… -

Ishii’nin oluşturduğu grup, Japon Ordusu’na çeşitli kimyevi ve biyolojik silahlar geliştirdi. Veba, kolera, dizanteri, tifo gibi bulaşıcı bakterilerin seri ve bol miktarda üretimini sağladı. Cepheden önce, yerel kanallarda tecrübe ettirdi. Bazı su kaynakları kirletildi. Veba yüklü pireler uçaklardan atıldı. İlaçlanmış tarım ürünleri dağıtıldı. 

Virüs yüklü bombaların konulacağı kaplar da geliştirildi. Prototip, hedefe ulaştığında kolayca parçalanabilmeli, içindekini salıvermeliydi. Metal yerine seramik ve pişmiş kil tercih edildi. Seçim yerindeydi. Son derece kullanışlıydı. Biyolojik silah kapları sağlamdı ama kolay kırılabilendi. 

5 yıllık yoğun ve kanlı laboratuvar faaliyetleri beklenmeyen sürpriz kararla sonlandı. Ishii’nin umutları/emelleri kursağında kaldı. ABD’nin attığı 2 atom bombası savaşın kaderini değiştirdi. Japonya kayıtsız şartsız teslim oldu. ‘Veba taşıyan pire bombaları projesi de uygulamaya geç(iril)emedi!’

Ishii, ailesini trenle ülkesine gönderdi. Kendisi tesiste kaldı. Birim 731’in tüm faaliyetlerinin üzerini kapatmaya çalıştı. Kanıtları ortadan kaldırmaya uğraştı. Bütün tesisler yıkıldı, şahitler temizlendi. Ancak çok özel araştırma komisyonları oluşturulursa, kanlı örgütün caniyane işlemleri bir nebze açığa kavuşturulabilirdi. 

Tokyo, İshii’ye bütün belgeleri imha etmesini emretti. Ülkeye en son dönecek ve saklanacaktı. Ama çılgın çete reisi, dokümanların tamamını yok etmedi. Önemli gördüğü bazı deneylerin çok özel/gizli notları yanına aldı.

- ABD’lilerle Anlaşıp Hayatını Kurtardı… -

Ishii’nin deneyleri, Sovyetler’in bazı savaş raporlarına yansıdı. Ancak dikkat çekici görülmedi. Belirtildiğine göre, Çin’de olağan dışı salgın hastalıklar vardı. Veba pandemisi belirlenmişti. Ama sebebi araştırılmamış ve ciddiye alınmamıştı. 

Birim 731’in deneylerinde Çinli, Rus ve müttefik askeri esirlerinin kullanıldığı açıklandı. Tam ve kesin sayı verilemedi. Tahminlerde bulunuldu: 200 bin ila 300 bin arasında denek hayatını yitirmişti! Savaşın sonu geldiğinde hayatta kalan tutsaklar da ortadan kaldırılmıştı. 

2002’de, Çin'in Changde şehrinde düzenlenen ‘Uluslararası Bakteriyolojik Savaş Suçları Sempozyumu’nda, Japon İmparatorluk Ordusu’nun ‘Mikrop Savaşı ve İnsanlar Üzerindeki Deneyleri’ de ele alındı. ‘Açıklanan rakama göre, 580 bin kişi kurban edilmişti!’

Shiro Ishii, ülkesine dönünce, ailesiyle yaşamadı. Öldüğü söylentisini yaydı. Saklanmaya çalıştı. Güvendiği az sayıdaki insanla ilişkisini sürdürdü. ABD’li yetkililer hayatta olduğunu öğrenince, - Japon idarecilerden! - kendilerine teslim edilmesini istedi. Birim 731’in faaliyetlerinin ve silahlarının peşindeydiler. Sovyetler Birliği de Ishii’nin bulunması çabasındaydı. Vatandaşlarına reva görülen kanlı uygulamaların hesabını soracaktı. 

Ishii, Camp Detrick’de sorguya çekildi. - Camp Detrick, Maryland eyaletinde konuşlanmıştı. ABD’nin Biyolojik Silah Programı’nın merkeziydi! - Sorgulamasının başında kimliğini ve bildiklerini inkâr etti. Sovyetler’e verilmesi halinde başına gelecekleri tahmin etmesi zor değildi. Yine de pazarlık yapmayı denedi. Savaş suçları kovuşturmasından muafiyet aldı. SSCB’ye karşı etkin korunma garantisi elde etti. 250 bin yen ödeme de sağladı. Sonra bütün müktesebatını faş etti. ‘Diğer bazı Japon savaş sanıkları da yargılamalarda biyolojik savaş ve sonuçlarından ötürü suçlanmadı!’

‘Japon Mengelesi’ Shiro Ishii, hayatını huzur içinde sürdürdü. 67 yaşında, gırtlak kanserinden öldü. ABD, Birim 731’in bütün suçlarını örttü. İddiaya göre, biyolojik ve kimyasal mirasından yararlandı. Suçlamaları, ‘komünist propagandası/iddiası’ şeklinde geçiştirdi. Yine başka bir sava bakılırsa Ishii, ‘bütün bildiklerini açıklamadı. Önemli gördüklerini mezara götürmeyi tercih etti!’

Ishii ve arkadaşlarının marifetleri, 1980’e kadar gizli tutuldu. Tarafların ve şahitlerin dünyadan çekilmesinden sonra hakikat kısmen gün yüzüne çıkabildi.

Kuzey Kore devlet yetkililerinin iddiası dikkat çekiciydi: ‘ABD, Kore Harbi sırasında ‘veba bombası’ kullanmıştı!’ Brezilya, Sovyetler Birliği, İsveç, Fransa, İtalya gibi ülkelerden gelen bir grup bilim insanı konuyu inceledi. Etkilenen bölgelerden örnekler toplandı. Ancak sav doğrulanamadı. ‘Sovyetler Birliği’nin yalanı, şeklinde yorumlandı!’

6 July 2021 23:48
975 kez okundu

Ali Hikmet İnce



Benzer Yazılar

Devlet Eliyle Kalpazanlık

Almanya, 2. Dünya Savaşı’nda ezeli düşmanı İngiltere ile sadece cephede karşılaşmadı. Ekonomik yıkıma uğratmak için de çok gizli ve usta işi planı devreye soktu. ‘Bernhard Operasyonu’ denilen harekâtla sahte kâğıt paraları İngilizlerin günlük hayatına soktu. Enflasyonu artırdı, fiyatları zıplattı.

Bir Gece Ansızın Gelebilirim

Ünlü aşk şairi Ümit Yaşar Oğuzcan’ın güftesini yazdığı rast şarkı - bestekârı Rüştü Şardağ! - bir dönem Türkiye’nin gündemindeydi.

Nazım’ın Hayatını Kurtaran Şair

SSCB Yazarlar Birliği Genel Sekreteri Aleksandr Fadeyev, Nazım Hikmet’in hayranı ve dostuydu.

‘Polis Muhbiri’ Stalin’in Tren Soygunları

Stalin; yüksek öğrenim için gittiği Tiflis’te hem Marksist gruplarla, hem de Çar’ın gizli polis örgütü OHRANA ile tanıştı. Arşiv belgelerine göre; hapishanede OHRANA için çalışmayı kabul etti. Kanlı eylemlere liderlik yaparken; yoldaşlarını ihbar etmekten de geri durmadı…

Kilise Nazi Subaylarının Kaçışına Yardımcı Olmuş

Der Spiegel dergisinde yer alan bir haberde, Katolik Kilisesi’ne mensup bazı din adamlarının, Nazi rejiminin önemli isimlerine savaş sonrasında yurt dışına kaçışlarında yardımcı olduğu/kolaylık sağladığı iddia edildi.

Medyumu Stalin’in Hayatını Kurtarmış

Medyumu, Stalin’in uçağa binmemesini aksi durumda hayatını yitirebileceğini söylemiş ve belgeye göre de inandırmayı başarmış.

Monna Rosa: Kırık Bir Aşk Hikâyesinin Yadigârı

Bazı sevda hikâyelerinin sonunda kavuşulmazdı. Bazılarında ise âşıklar; maşuk(a)larına kendilerini anlatamazdı. Bazı şiirler reddedilebilirdi; ama her kabul edilmeyişin bitebilen/değişebilen vadesi vardı. Monna Roza az bilinen; ama vuslata erişilmeyen kırık bir sevdasının öyküsüydü…

Hücreye Atılan Aktör

Akan, sıkı Atatürkçü idi. Büyük önderin fikirlerinin, eserlerinin, hatıralarının takipçisiydi. Mustafa Kemal Paşa’ya ait paltoyu olağanüstü dikkatle/özenle saklardı. Her 10 Kasım’da, sahibi olduğu ilkokulda öğrencilere, velilere ve öğretmenlere sergilerdi.

Bavulda Festivale Giden Film

Umut; 1970 Adana Altın Koza Film Yarışması’nda tam altı ödül birden kazanmıştı.

75 Cente Orijinal Hitler Tablosu

Bit pazarından 75 cente alınan suluboya tablonun, Adolf Hitler’e ait olduğu belirlendi.

Mussolini’den Roma’ya Cami

Kont Ciano’nun günlüklerinin yayınlanmasına İtalya’da izin verilmemiş, eşi Edda Mussolini Ciano tarafından Amerikalılara iletilmesiyle kitap okuyucuyla buluşabilmişti.

Nazilere Mezarlarında da Rahat Yok

Nazi lideri Adolf Hitler’in anne ve babasının mezar taşları kaldırıldı. Hitler’in yardımcısı Rudolf Hess’in mezarı açıldı; kemikleri çıkarıldı ve fırında yakılıp, külleri açık denize döküldü.

CIA’ya Çalışan Kediler

Amerikan İstihbarat Teşkilatı (CIA); Soğuk Savaş Dönemi’nde üstünlüğü ele geçirmek için hiç durmamış; ezeli rakibini sürekli kontrol etmeye çalışmış.

Diğer Dünya Tarihi Yazıları

Putin’in Türk Asıllı Metresi

Putin’in hayatına giren veya adı beraber anılan hanım(lar)ın yüzüne şans hep güldü. Kimisi gayrimenkul(ler)e ve servete kondu. Kimisi de politikaya girdi. Medya dünyasında patron koltuğuna oturdu. Devlet protokolünde ‘görünmeyen statü’ sahibi kesildi. Alina Kabaeva, şöhretli sporcuydu. Putin’le tanıştıktan sonra ününü, variyetini ve etkinliğini artırdı. Bayan Kabaeva, ‘son göz ağrısı’na, ‘Kış öncesi gelen - kısa süreli - aldatıcı yaz’a benzetildi. Güzelliği ile sadece Putin’in değil, bütün karşı cinsin ilgisini topladı. Sadece Rusya’da değil dünyada da stardı!

Putin'in Kadınları

Ünlü şairimiz Orhan Veli, ‘Kitabe-i Sen-i Mezar’ isimli şiirine, ‘Hiçbir şeyden çekmedi dünyada / Nasırdan çektiği kadar,’ mısralarıyla başladı. Süleyman Efendi’nin sıkıntılarını anlattı. Putin de, çevresindeki güzel kadınlardan çekti. Kalbini verdiği, kanatları altına aldığı, özenle sakladığı ‘nazende’ler sayesinde merak edildi, dillere düştü, haberlere mevzu oldu. Putin ve yakın çevresini saran ‘nazenin’ler, dünyanın da ilgisini çekecekti!

Öteki Putin / 2

Putin, dünya siyaset arenasına çıkınca, hemen fark edildi. Gizli servislerin, basının ilgi alanına girdi. Özel hayatı, çalışma şekli, yakın çevresi, ailesi ve hatta akrabaları tek tek değerlendirildi. Yazıldığı gibi Putin, ‘dünyanın en zengin adamları arasında’ mıydı? ‘Birbirinden güzel 2 hanımla birlikte olmuş’ ve ‘ailesinin kalabalıklaşmasını sağlamış’ mıydı?

Öteki Putin / 1

Putin, ‘KGB okulu/geleneği’nden gelen Rusya Federasyonu Başkanı’ydı. Tarihine, devletinin derin/‘kadim’ geleneklerine ve kurumlarına bağlıydı. Hatta resmen açıklamasa bile, 20. asrın 2 numaralı süper gücü, ‘Sovyetler Birliği’nin mirasçısıydı. ‘Çarlık Rusyası ile SSCB’nin sentezi gibiydi!’

Kral Charles’ın ‘Gönül Galerisi’

Prens Charles ile Camilla arasındaki aşk öyküsü televizyon dizi(si) senaryosuna benzerdi. Taraflar, bir dargın bir barışık, bazen hoşnut bazen üzgün yarım asrı aşan ‘parçalı bulutlu’ birliktelik yaşadı. İkili - başka kişilerle evliyken dahi! - birbirlerinden vazgeçemedi. Sonunda mutlu sona ulaştılar ama hayli geç olmuştu!

Kral 3. Charles Müslüman mı?

‘3. Charles’ unvanı ile İngiltere Tahtı’na oturan Prens Charles, Şeyh Nazım Kıbrısî’nin iddia ettiği gibi ‘Müslüman’ mıydı? Hem Anglikan Kilisesi’nin başı hem İslâm dinine mensubiyet mümkün müydü?

Hitler’in Karısı da Yahudi Çıktı

Tarihe ‘Yahudi soykırımını yap(tır)an lider’ suçlamasıyla geçen, Alman Nazi Partisi’nin değişmeyen Führer’i Adolf Hitler’in son büyük aşkı, nikâhlı karısı Eva Braun Aşkenaz Yahudisi çıktı.