Kavanoza Hapsedilen Seri Katil

Diogo Alves, Portekiz’de belirlenen ilk erkek seri katildi. 19. asrın birinci yarısında yaşanan ağır ekonomik, toplumsal ve politik sarsıntıların yarattığı suçlu tipolojiydi. Lizbon’daki tarihi/anıtsal ‘Águas Livres Su Kemeri’ni üs edinip 70 kişiyi öldürmekle suçlandı. Ama farklı cürüm(ler)den hüküm giydi ve asıldı.

Kavanoza Hapsedilen Seri Katil

Kış geceleri mangal başında toplanan komşular, ilginç tecrübelerini, anadan atadan dinledikleri masalları anlatırdı. Çocuklar da heves, merak ve heyecanla dinlerdi. Halk dinlencelerinin abartılı, fantastik kahramanları hem korkutur hem imrendirirdi. Anlatılardan ders çıkarılırdı ama aktarılan deneyimlerin çok azından yararlanılırdı.

Portekizli Diogo Alves (31) adlı seri katil, yaptıkları, yaşamı ve sonu ile - ülkesi ve toplumu için! - ‘masal kahramanı’ sayılabilirdi. Alves’in macerası anlatıla anlatıla, yazıla yazıla halk dinlencesine dönüştü. Kesilip cam kavanoza konulan başı ‘turistik meta’ haline geldi. Parası ödenen biletlerle müze(ler)de ziyaret edilebilen ‘tarihi eser’e benzedi.

Alves, ülkenin kimi suç tarihçilerine göre, Portekiz’de yaşamış ilk erkek seri katildi. 1836 ile 1840 yılları arasında - 4 senelik süreçte! - 70 kişiyi soyup öldürdüğü ileri sürüldü. Dizi cinayetlerden değil de, çetesi ile mallarını çaldığı ailenin üyelerini öldürmekten suçlu bulundu, asıldı. Ancak yaptıkları ve üzerine atılı ithamlar, döneminin bazı tababet insanlarının ilgisini çekti. Asıldıktan sonra başı kesildi. Tıp fakültesinden bir grup öğretim üyesinin incelemesine sunuldu. İnsan(ları) katlederken zevk alan, cinayet(ler)ini incelikle - bazı yazarların betimlemesiyle: ‘Sanatçı edasıyla’! - işleyen katilin beyin yapısı araştırılmalıydı. Böylece belki de, caniyi suça sürükleyen sebeplere, ruhi tatminlerine, katliam merasimlerine/ritüellerine ilişkin ipuçlarının belirlenebileceğine/bulunabileceğine inanıldı.

- Diogo Alves, Kısa Yoldan Zenginleşmek İstedi… -

Seri Katil Diogo Alves’in hayatına ait - hususuyla da çocukluk dönemine özgü! - bilgi(ler) mahduttu. 1810’da, İspanya’nın Galiçya - İspanyolca ‘Galicia’! - iline - günümüzde özerk bölge! - bağlı köyde dünyaya geldi. Ailesi fakirdi. Annesi ile babası, köyün hayvancılıkla ve çiftçilikle iştigal eden zenginlerinin yanında çalışırdı. Alves, çok yaramazdı. Haylazlık yapar, çevresine rahatsızlık verirdi. Sık sık ata biner ve çok hızlı/hırslı sürerdi. Bir gün küheylandan düştü. Başını taşa çarptı. Hemen kendisine lakap takıldı: ‘Pancada!’ - Takma adının anlamı ‘sert düşüş; darbe’ idi! - ‘Belki de mahlâsı, akıbetinin ifadesiydi!’ 

Özellikle annesinin desteği ile hayata tutundu. 19 yaşında, para kazanmak, ailesine kısmi yardım edebilmek amacıyla Lizbon’a gitti. Zengin konaklarına uşak girmeyi amaçladı. Hem karnını doyurabilir, hem - çok sınırlı da olsa! - para kazanabilirdi. Çalışmaya başladıktan kısa süre sonra çok sevdiği annesini kaybetti. Bir anda hayatının akışı değişti. En önemli yaşam desteğini yitirdi. İçinde isyan dalgaları kabardı. Ruhunda oluşan uçurumların derin karanlıklarına yuvarlandı/gömüldü. Çıkışı/teselliyi içkide aradı. Sürekli iş değiştirdi. Patronlarını memnun edemedi. Kovuldu veya ayrılmak zorunda bırakıldı. Daha çok içmeye girişti. Kolay/emeksiz para kazanabilmeyi amaçladığından kumara umut bağladı.

- Lizbon’daki Tarihi Su Yolu Cinayetlerinin Üssü Oldu… -

İlk aşkı Lizbon’da tattı. Kaldığı hanın sahibi, çocuklu dul Bayan Palhava Maria Gertrudes ile tanıştı, yakınlaştı. Gençliği, dinçliği ve hırsıyla ilgisini çekti. Fakat maşukanın gözü yükseklerdeydi. ‘Genç kumarbazın çok paralı olmasını bekledi! Zenginleşmeli, imrenilecek hayat sağlamalı ve hayallerini gerçekleştirebilmeliydi!’ Kumardan beklediği yüksek kazancı bulamayınca başka çıkış yolları aradı. ‘Soygun yapmayı ve kurbanlarını ‘sonsuza kadar susturmayı’ planladı!’

Ülke, 1820’den beri derin ekonomik kriz içindeydi. Politik, toplumsal ve finansal bunalım her geçen gün biraz daha ağırlaşıyordu. Alves, ‘emeksiz yemek’ düsturunu benimsedi. ‘Águas Livres Su Kemeri’ni üs seçti. Kemer, şehre su sağlarken, yolu da kısaltmıştı. ‘Mühendislik harikası’ şeklinde övgülere layık görülen suyolunun üzerinde saklanmayı sağlayacak kuleler mevcuttu. Eser, Kral 5. John tarafından Lizbon’a sağlıklı temiz bol su sağlamak amacıyla yaptırıldı. İnşası yılan hikâyesine döndü ve senelerce sürdü. 

Alves faaliyete geçtiğinde, halkın kullanımına yeni açılmıştı. Şehirde ürünlerini ve hayvanlarını satan köylüler, dönüşte köprünün sağladığı kısa çıkışı tercih ederdi. Alves, bir gece, cesaretini topladı. Maskesini taktı, bıçağını aldı ve avlandı. İlk kurbanını tehditle soydu. Köprünün kenarına kadar sürüyüp aşağıya attı. Sonra da yanına indi. Kurbanının tanınmaması için kendince önlemler aldı: - Birinci vukuatını gerçekleştirdiğinde 26 yaşındaydı! - Dönemin polis notlarına göre vücudunu böldü ve - hakkında yazılanlarda yer alan iddialara göre! - tam 170 parçaya ayırdı. Farklı yerlere atıp cinayet delilinden kurtulmaya çalıştı. Elde ettiği parayı kumarda ve sefahatte harcadı.

- 4 Yılda 70 Kişi Parası Alınıp Katledildi… -

Yolu köprüden geçen çiftçi(ler)den ve zengin vatandaş(lar)dan ‘av seçme’ye devam etti. Sonra taktik değiştirdi. Kurbanın parasını aldı, ardından düşmelerini sağladı. 65 metre yüksekliğindeki su kemerinden yuvarlananların yaşaması mümkün değildi. Maktullere intihar süsü vermeye çalıştı. Böylece arkasında delil/şahit bırakmayacağını düşündü. 1836 ile 1840 arasında, 4 yıl boyunca, - iddialara göre! - 70 kurbanın kanına girdi. Lizbon polisi, olaylar zincirini ‘intihar(lar)’ şeklinde yorumladı. - Ülkedeki derin ekonomik kriz çok sayıdaki ümitsiz insanın canına kıymasına yol açıyordu! Yoksulluk ve umutsuzluk ölüme götüren sebeplerin ilk sırasındaydı! - Kimse taşradan gelen maceraperestten şüphelenmedi. Ama gizliden gizliye soruşturma sürdürüldü. Lizbon polisi, cinayetlerin bir soygun çetesince veya seri katil(ler)ce işlenme olasılığı üzerinde de durdu. Köprü gözetim ve inceleme altına alındı. Ölenlerin büyük çoğunluğu Lizbon’da ikamet etmiyordu. ‘Ürününü veya hayvan(lar)ını satıp kazancıyla köyüne dönecek fakir köylülerdi!’ 

Köprü geçiş(ler)e kapatıldı. Şehre girerken eski yolun kullanması istendi. Ölümler (!) bir anda kesildi. Yerel yöneticiler ve polis yetkilileri şaşırdı. Hadiselerin intihar değil de cinayet olabilme ihtimali kuvvetlendi. Tedbirler ve araştırmalar daha da sıkılaştırıldı. Anıtsal su kemerinin - gündüz gözüyle dahi! - ziyaretine müsaade edilmedi. Bir yandan da istihbarata ağırlık verildi. Maktullerin ortak noktası: Üzerlerinden kimlik belgelerinin ve para keselerinin çıkmayışıydı. Çoğunun cesedi, ‘kimsesizler mezarlığı’na ‘hüviyeti belirsiz’ kaydıyla defnedildi.

- Alves’in Çetesi, Lizbon’un Zenginlerini Hedef Aldı… -

Diogo Alves, polisin aldığı sıkı önlemlerden ürktü. İsminin belirlene(bile)ceğini, yakalanıp idam edile(bile)ceğini düşündü. Bilinen/klasik yöntemini terk etti. Başka alternatif(ler) üretecekti. Daha organize çalışmayı seçecekti. Suç örgütü kuracaktı.

Düşündüğünü de gerçekleştirdi. Gözü kara, eli kanlı, cüretkâr ve para kazanma hırsıyla dolu mücrimlerden çete oluşturdu. Ekip çok dikkatli çalışacak, çevrenin yalnız, zengin ve çaresiz insanlarını hedefe alacaktı. Ama plan kısa sürede değişti. Varsıl geniş aileler de tercihler arasına konuldu. O dönemde toprak sahipleri, tacirler, tıp insanları ve yerel yöneticiler varlıklı bilinirdi. Alves Çetesi, Libzon’da eyleme geçti. Zengin ailelerin evlerini soydu. Değerli eşyalarına, mücevherlerine çöküp düşük fiyatlarla satışa çıkardı. Soygunlar çoğalıp, şikâyetler artınca polis devreye girdi. Bazı çalıntı eşyalar, 2. el ürün pazarlayanlarda yakaladı. Soruşturma derinleştirildi. Kolluk sayısı da artırıldı.

Alves, kaçamadı. Kısa sürede yakalandı. Şehrin en tanınmış/en zengin doktorunun servetine konmayı planlayınca yakayı ele verdi. Soyduğu konutta aynı aileden 4 kişinin hayatına son verdi. Polis ekibi, kanlı katil ve çetesini ele geçirdi. Mahkemede beklenmedik gelişme yakalandı. Sevgilisi Hancı Maria’nın kızı Maria de Conceição - 11 yaşındaydı! -, bütün gördüklerini/bildiklerini anlattı. ‘Eli kanlı çetenin soygun ve kıyım icraatı şahadete bağlandı!’ Grubun reisi Alves ve diğer erkek üyeleri ‘idam’ cezasına çarptırıldı. Bayan eleman Palhava Maria Gertrudes, linç edilmekten kurtuldu. Portekiz’in Afrika’daki bir sömürgesinde ‘ömür boyu sürgün’e mahkûm edildi. Mahkemenin kararları hemen uygulandı.

- Diogo Alves’in Kafası Kesilip Kavanoza Konuldu… -

Alves’in ‘su kemeri cinayetleri’ dosyalarında gerekli belge ve şahitler sağlanamadı. Eli kanlı maceraperest seri ölümlerden yargılan(a)madı.

Lizbon Tıp Fakültesi’nden bir grup bilim insanı, Alves Çetesi’nin mahkeme safahatını dikkat ve merakla izledi. Hükmün infazından sonrası için ilginç istekte bulunuldu: ‘Diogo Alves’in başının kesilip kendilerine teslimi talep edildi!’ Alves’in kafası, seri katil(ler)in psikolojisinin ve düşünme şeklinin incelemesinde kullanılacaktı. Kişiyi suça sevk eden ve gaddarca zevk aldıran saikler öğrenilecekti. Vücudundan ayrılan uzuv itina ile saklanacaktı. Hocaların ve öğrencilerin incelemesine sunulurken de dikkatli davranılacaktı. Ülkesinin ilk erkek seri katilinin kellesinin tetkikiyle bilim dünyasına katkıda bulunacaktı.

Diogo Alves’in idamından sonra kesilen başı, ilgililere teslim edildi. İlim adamları, tarihi emaneti, formaldehit dolu kavanozda muhafaza altına aldı.

1842’nin Nisan ayında, 4 kişilik aileyi öldüren Francisco Mattos Lobo adlı caninin başı da aynı şekilde Lizbon Tıp Fakültesi’ne emanet edildi/gönderildi. 

Seri katil Diogo Alves’in kesik kafası günümüze kadar ulaştı. Lizbon Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin müzesinde sınırlı sayıda ziyaretçinin görüşüne sunuldu. Hatta 2005 yılında, Ulusal Antik Sanat Müzesi’nde sergilenen 100 nadide parça içinde ‘en ilgi çeken’di. Alves, son derece sakin görünüşlüydü. Dudaklarıyla adeta kavanozu öpüyordu. Bazı ziyaretçiler, kafayı, ablak yüzlü ve saçlı patatese benzetti.

Meraklısına Not: Portekiz tarihine geçen ilk seri katil: Luisa de Jesus (22) adlı kadındı. 1772’de, 28 çocuğu zehirleyerek öldürmekle suçlandı. Asılarak ölümüne, cesedinin kırbaçlanmasına karar verildi. Cenazesi yakılarak yok edildi.

15 December 2021 10:55
1,026 kez okundu

Ali Hikmet İnce



Benzer Yazılar

Kral 3. Charles Müslüman mı?

‘3. Charles’ unvanı ile İngiltere Tahtı’na oturan Prens Charles, Şeyh Nazım Kıbrısî’nin iddia ettiği gibi ‘Müslüman’ mıydı? Hem Anglikan Kilisesi’nin başı hem İslâm dinine mensubiyet mümkün müydü?

Öteki Putin / 1

Putin, ‘KGB okulu/geleneği’nden gelen Rusya Federasyonu Başkanı’ydı. Tarihine, devletinin derin/‘kadim’ geleneklerine ve kurumlarına bağlıydı. Hatta resmen açıklamasa bile, 20. asrın 2 numaralı süper gücü, ‘Sovyetler Birliği’nin mirasçısıydı. ‘Çarlık Rusyası ile SSCB’nin sentezi gibiydi!’

‘Kanser’ Evita Perón’a Şifa Niyetine Mevlit

Ülkesinde gerçekleştirdiği reformlar ve halkına sağladığı sosyal imkânlarla sevildi. Kocası, Juan Perón’a verdiği destek ve darbecilere karşı gösterdiği direniş ile de insanının gönlünde taht kurdu. Eva Perón, dünyaca tanındı.

6 Milyar Doları Yiyen Fareler

Pablo Escobar, ‘beyaz zehir’ ticaretinin - bilinen! - ilk ve en önemli ismiydi. ‘ABD’yi dizlerinin üzerine çökertmeyi amaçladığını,’ tekrarlardı. ‘Büyük Şeytan’ın amansız düşmanıydı. Güçlü, mutlu, zengin ve uluslar arası alanda etkin Kolombiya düşlediğini söylerdi.

Kral 3. Charles Müslüman mı?

‘3. Charles’ unvanı ile İngiltere Tahtı’na oturan Prens Charles, Şeyh Nazım Kıbrısî’nin iddia ettiği gibi ‘Müslüman’ mıydı? Hem Anglikan Kilisesi’nin başı hem İslâm dinine mensubiyet mümkün müydü?

Öteki Putin / 1

Putin, ‘KGB okulu/geleneği’nden gelen Rusya Federasyonu Başkanı’ydı. Tarihine, devletinin derin/‘kadim’ geleneklerine ve kurumlarına bağlıydı. Hatta resmen açıklamasa bile, 20. asrın 2 numaralı süper gücü, ‘Sovyetler Birliği’nin mirasçısıydı. ‘Çarlık Rusyası ile SSCB’nin sentezi gibiydi!’

‘Kanser’ Evita Perón’a Şifa Niyetine Mevlit

Ülkesinde gerçekleştirdiği reformlar ve halkına sağladığı sosyal imkânlarla sevildi. Kocası, Juan Perón’a verdiği destek ve darbecilere karşı gösterdiği direniş ile de insanının gönlünde taht kurdu. Eva Perón, dünyaca tanındı.

6 Milyar Doları Yiyen Fareler

Pablo Escobar, ‘beyaz zehir’ ticaretinin - bilinen! - ilk ve en önemli ismiydi. ‘ABD’yi dizlerinin üzerine çökertmeyi amaçladığını,’ tekrarlardı. ‘Büyük Şeytan’ın amansız düşmanıydı. Güçlü, mutlu, zengin ve uluslar arası alanda etkin Kolombiya düşlediğini söylerdi.

CIA’nın Yumuşak Doku Kanseri Operasyonları

ABD’nin ‘kirli maşası’ CIA; 2006 yılında, DIA (Defence Intelligence Agency) ve DEA (Amerikan Uyuşturucu İstihbarat Örgütü) ortaklığıyla Kolombiya’da bir suikast merkezi kurdu. Merkez yöneticilerinin hedefindeki isim: Venezuella Devlet Başkanı Hugo Chaves’di.

Her Filminde Başrol Oynayan Aktör

Ediz Hun, Yeşilçam’da, siyasette ve üniversitede disiplini, özeni ve dikkati ile tanındı. Çevre hassasiyeti ve doğa sevgisiyle bilindi. Her filminde başrolde oynayan tek aktördü. Heyecanını, yaşam sevincini, aile özenini hiç yitirmedi. Çevresine ve içinden çıktığı topluma örnek olmaya çalıştı.

Cüneyt Arkın: Bozkırda Yetişen Aktör

Sean Connery’den sonraki ‘ikinci James Bond’ bir Türk aktör olabilirdi.

İnsan Derisiyle Kaplı Kitaplar

Belirlemelere göre, kitaplardan birisinin cildi, hayatta iken derisi yüzülmüş adamdan alınmıştı.

Papaz’ı Korkutan Dosya

‘The Friends, The British Secret Intelligence Service’nin Makarios ile ilgili dosyaları, 1950’den bu yana dinî ve politik olarak önderlik ettiği halkına anlatılamayacak ölçüde rezilliklerle doluydu.

Diğer Muhtelif Yazıları

CIA’nin Hedefindeki ‘Düşünce Silahşoru’

Osman Nuri Koçtürk, tek başına ABD’ye kafa tuttu/savaş açtı. Süt tozu, hibrit tohum, yumurta/et tavuğu, soya yağı, yabancı menşeli gübre gibi hayati ürünlere karşı çıktı. Süper/’emperyalist’ devletlerin, ‘zayıf müttefiklerinin topraklarını ve insanlarını deneylerinin malzemesi olarak kullandığını’ ortaya koydu/ispat etti. ‘Yeniçağın yeni silahlarını teşhir etti!’

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 2

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 1

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

Cem Karaca’dan ‘Karabağ Şarkısı’

Cem Karaca, babası Mehmet Bey’in öğüdüne bağlı kaldı: ‘Bu toprakların ezgilerini söyledi!’ Türk Dünyası’na ilgisini hiç azaltmadı. Karabağ’ın işgalini telin etti! ‘Karabağ Şarkısı’nı besteledi. ‘Nerede Kalmıştık?’ adlı kasetinde yer verdi.

Adı Filistin Olan Sevda

Cem Karaca, ülke ve dünya sorunlarıyla yakından ilgilendi. Filistin’in ezilen halkına karşı özel alâka/sempati duydu. ‘Mutlaka Yavrum’ gibi bazı popüler parçalarını ithaf etti. Kamuoyunda farkındalık yaratmaya çalıştı.

‘GPS’li Bavul’ İle Taşınan Dolarlar

‘Kısa sürede yüksek kazanç sağlama’ vaadi çoğu kişiye çekici geldi. ‘Tatlı dilin yılanı yuvasından çıkarması gibi, ‘emeksiz yemek’ hayali - aslında! - bütün birikimleri yok edecekti…’

Maksim Gorki ‘Seven Banker’

Adından daha ziyade mesleki unvanı ile tanındı. Her gün gazetelerin birinci sayfalarını haber(ler)i, iç yapraklarını da reklam(lar)ıyla doldururdu. Tek kanallı TRT televizyonunda günün her saatinde şirketlerinin ‘paralı tanıtımını’ yapan kısa bantlar dönerdi. Bankalardan daha fazla mevduat toplamayı başardı. Yüksek faiz dağıtırdı. Ama yükselişi gibi ‘inkırazı’/çöküşü de pek hızlıydı. ‘Banker Kastelli’ olarak bilinen, milyonlarca kişiyi peşinden sürükleye(bile)n Abidin Cevher Özden kimdi?