Zeki Müren’in Kürşad İsimli Pilot Sevgilisi

Musikimizin ünlü sesi, yakışıklı bir pilota kalbini kaptırdı. Hayatının düzenini, disiplinini bir yana itti; aşk sarhoşluğunu iliklerine kadar doyasıya yaşadı.

Zeki Müren’in Kürşad İsimli Pilot Sevgilisi

1961 yılı Zeki Müren’in hayatı sil baştan değiştirecekti. Müren’in anlatımı ile hem aşkı (!), hem mutluluğu, hem heyecanı, hem de acıyı öğretti/yaşattı. Musikimizin ünlü sesi, yakışıklı bir pilota kalbini kaptırdı. Hayatının düzenini, disiplinini bir yana itti; aşk sarhoşluğunu iliklerine kadar doyasıya yaşadı. İki âşık hafta sonlarında sabahlara kadar el ele göz göze geziyor ve İstanbul’u terennüm ediyordu. Hemen her cumartesi ve pazar beraberdiler.

Müren’in kalbini çalan, derin heyecan girdaplarında dolaştıran yakışıklı subay, havacıydı; adı da Kürşad idi. Bir iddiaya göre Adanalı, bir diğerine göreyse Mersinli’ydi. Ailesi İstanbul’a göçmüştü. Hava Harp Okulu mezunuydu. Pilotluk idealindeki meslekti. Zorlu, sabırlı ve engebeli hayat yarışı sonucunda pilot olabilmişti. Uzun boylu, beyaz tenli, siyah kıvırcık saçlı ve bir Hollywood yıldızı kadar yakışıklıydı. Türk sanat müziği aşığıydı ve Zeki Müren’in sesinden dinlediği şarkıların bitmesini istemezdi. En büyük ideali: Müren ile tanışmak ve sohbet edebilmekti. Çok yakın bir arkadaşının yardımıyla da muradına erdi. 

Zeki Müren, her akşam gazino programından önce Cihangir’deki bir saunaya giderdi. Yakışıklı pilot, kendisine tarif edilen saunaya gitti ve Müren’le tanışmayı başardı. Müren de, genç subayı görür görmez beğenmiş, hemen âşık olmuştu. Kürşad’ın da kendisine karşı boş olmadığının farkındaydı. ‘Aşkın Kavurduğu Güneş Zeki Müren’ kitabının yazarı Radi Dikici’nin aktarımına göre, ilk defa prensiplerini çiğnedi ve yakışıklı subayı evine davet etti.

Müren Kürşad Bey’i, Kürşad Bey Müren’i çok sevdi. İki sevgili hafta sonlarında el ele göz göze geziyor ve sabaha karşı eve dönüyordu. Kürşad Bey, izin alamayıp gelmezse, Zeki Müren çıldıracak gibi oluyor, eline geçeni sağa sola fırlatıyordu. Gece yarısı otomobile binilip yola çıkılıyordu. Kürşad Bey’in görev yaptığı birliğin bulunduğu kasabaya gidiliyordu.

Sonra bir çözüm bulundu: Müren’in yardımcılarından birisi, Kürşad Bey’in görev yaptığı kasabada ev tuttu. İkili zaman zaman burada buluşacaktı. Ama Zeki Müren’in tanınmaması mümkün değildi. Ünlü solistin kasabaya gelişi olay olabilirdi. Kamuflaj konusu da halledildi: Müren’e siyah kadın çarşafı aldılar ve arabanın arka koltuğuna oturttular. Kasabaya giriş içinse tenha saatleri seçtiler. Bazen de Zeki Müren’i arka koltuğa yatırıyor, üstünü örtüyorlardı.

Cumartesi günleri tam bir kâbusa dönüyordu. Kürşad Bey söz verip de gel(e)mezse, Müren sahneye çıkmamak için bin dereden su getiriyordu. Yardımcıları, ünlü sanatçının gönlünü yapmak için her yolu deniyordu. Kürşad Bey duygu ve davranışlarına son derece hâkimdi. Şartları müsait olduğunda, Zeki Müren’in bütün konserlerine gelirdi; kendisini göstermemeye dikkat edip bir köşede şarkıları dinlerdi.

Kürşad Bey onuruna son derece düşkündü. En küçük hediyeyi dahi kabul etmezdi. Bir defasında, Zeki Müren, onun için iki takım elbise diktirmişti. Bir anda gökyüzünü kara bulutlar sardı ve ard arda şimşekler çaktı. Aralarında ciddi, hatta kırıcı sayılabilecek bir tartışma ve kavga oldu.

İlişkileri 8 yıl sürdü. Zeki Müren bir röportajında, birlikte geçirdikleri süreyi, ‘rüya!’ diye niteleyecekti. ‘Derin sarhoşluk halinde büyük aşk yaşamıştı!’

Kürşad Bey, daha fazla stres ve heyecana dayanama(z)dı. Ailesinin ve yakın çevresinin yaşadığı gizli/yasak/toplum değerlerine aykırı ilişkiyi öğrenmesinden çekiniyordu. Mesleğine de çok bağlıydı. Hayatının en dramatik/radikal iki kararını verdi: Hem Müren’den, hem de çok sevdiği askerlik mesleğinden ayrılacaktı. Kanada’ya yerleşmeye kafasına koydu. Mekân değiştirmesi faydalıydı. Gözden uzak kalan, gönülden de ırak durabilirdi. Kararını uygulayıp Kanada’ya göç etti. Burada çok daha iyi maddi şartlarla iş buldu. Vatandan ayrılmadan son görüştüklerinde, Müren’in yazdığı bütün mektupları iade etti. Kendi mektupları da geri verildi.

Yasak aşkın iki kahramanı, Müren’in ölümüne kadar bir daha görüş(e)medi; ama birbirlerini uzaktan uzağa izledi. Müren’in cenazesi töreninden önce Bursa’ya getirildi ve morga kaldırıldı. Son yolculuğuna çıkmadan/uğurlanmadan önce ziyaretçileri geldi. Kürşad Bey ve oğlu da, Zeki Bey’e veda edecekti. - Kürşad Bey, Kanada’da aynı hava yollarında tanıştığı/çalıştığı bir hostes hanımla hayatını birleştirmişti; oğul sahibi olmuştu! - Kadim dostunun yüzüne uzun uzun baktı ve alnından öptü. 

Birinin kişisel tarihi nihayet bulmuştu; diğerinden de özel bir sayfa kapanmıştı.

13 January 2019 21:00
4,395 kez okundu

Ali Hikmet İnce



Benzer Yazılar

‘Çöpten Çıkan’ Tiyatro Oyunu

Fatma Nudiye Yalçı, erkek egemen dünyada hemcinslerinin sesi/öncüsü olmayı amaçladı. Türkiye’deki pek çok ilkin sahibiydi. Okudu, yazdı, eleştirdi ve en önemlisi de sorguladı. İdeallerinin peşinden yürüdü. Ömrünün beşte birini hapishanelerde geçirdi.

Küçük Cezve

Onu ‘Ah Güzel İstanbul’ filminde, ‘Ayşe’ kimliği ile tanıdık. İzmir’den kaçıp İstanbul’a gelen, ‘artist’ olmayı düşleyen toy kızdı. Adeta çaresizliğini haykırdığı, ‘Ben bir küçük cezveyim / Elden ele gezmeyim!’ şarkısıyla da akıllarımızda kalacaktı.

Bayan Yunus Emre

Ayla Algan, Türk tasavvufuna ve mutasavvıflara özel ilgi gösterdi. Felsefesini yürekten benimsediği Yunus Emre’yi tanıtmayı vazife bildi. Pek çok ülkede Yunus şiirlerinden oluşan besteleri okudu. Biricik kızının adını da - ulu ozandan ilhamla! - ‘Sevi’ koydu!

Yeşilçam’ın Kara Bahtlısı

Yeşilçam’ın uygun gördüğü ad ve soyadı hayat hikâyesine tıpa tıp uydu. Yaşamı hazin olaylar manzumesiydi. Ailesini genç yaşta kaybetti. Öyküsünü bilenlerin rivayetine göre 3 defa ‘âşık oldu’! Her seferinde de kavuşamadı. İlk gençliğini dolduran sıcacık, huzur dolu yuvanın - ilerleyen yıllarında! - hep hasretini çekti. Yüksek sinema kabiliyeti, gelişmiş edebi zevki ve doğaçlama müzisyenliği yeterince değerlendirilemedi. Bu dünyadan ‘Samuel Agop Uluçyan’, hepimizin aşina olduğu ismi ile ‘Sami Hazinses’ de geçti!

Bebek Yüzlü Aktör

Tarık Akan, yarışmayı kazandıktan hemen sonra Yeşilçam’ın en yeni ve en aranılan ismiydi. Dönemin bütün ünlü kadın yıldızlarıyla filmlerde göründü. Genç kızların, güzel hanımların yüreklerini hoplattı. Kartpostalları hatıra defterlerini süsledi. Posterleri duvarlara asıldı. ‘Bebek yüzlü aktör’, bir anda Türkiye’nin sevgilisi oluverdi!

Sevgililer Günü’nün Az Bilinen Tarihi

Sevgililer Günü bilinen diğer yaygın adıyla Saint Valentine’s Day, Hıristiyanlığın sevgi dolu, toleranslı yüzünü gösterdiği iddiasıyla pompalanmış, günümüzde de uluslar arası kapitalizmin en etkin ürün pazarlama aracı halini almıştı.

Gökyüzünde Süzülen İlk Türk Kadın Pilot

Bedriye Tahir Gökmen Hanım, havacılığa gönül veren, pilotluk sevdası ile yanan binlerce Türk kızının örnek aldığı, arkasından yürüdüğü tarihî kişiydi. Kıt kanaat yaşantıya rıza gösterip, hayalini gerçekleştirmeye çalıştı. Zorlukları bir bir aştı, eğitimini başarıyla tamamladı ama brövesine kavuşamadı. ‘Solo uçuş yapan ilk Türk kadın pilot’ unvanını kazanmakla yetindi.

Sahibini 70 Yıl Bekleyen Yüzük

Nazi Almanyası’na karşı direnen Arnavutlara silâh götüren bir İngiliz pilota ait yüzük yetmiş yıl sonra sahiplerine ulaştırıldı.

‘Tavukları Pişirmişem!’

Çadırda doğdu, gecekonduda öldü. Uçak satın almaya yetecek para kazandı. Ailesini her şeyin üstünde tuttu. ‘Ben, ‘ordu!’ besliyorum,’ diyecekti! 3. evliliğinde mutluluğu bulabildi. Vefat edince, ‘barak’lar öksüz kaldı!

Osmanlı’nın Rum ‘Valide Sultanları’

Orhan Gâzi’nin birinci eşi ‘Holofira’ ya da ‘Nilüfer Hatun’, Osmanlı Hanedanı’na giren ilk ‘yabancı kökenli gelin’ti. Kroniklere/tarihçilere bakılırsa, oğullarının padişahlığını gören ‘ecnebi’ hanım sultanların sayısı 23 idi! Bazılarına göre, adet daha da fazlaydı!

Osmanlı'nın İlk ‘Hadım’ Sadrazamları

Osmanlı’nın Balkan’dan devşirdiği, hadım ettirip, Enderun’da eğitime aldığı sonra da devlet görevi verdiği kişiye ‘Akağa’ denirdi. Aralarından beylerbeyi, vezir, ordu komutanı ve hatta sadrazam(lar) çıktı. İlk ‘buruk vezîr-i âzam’ da, ‘Hadım Ali Paşa’ydı!

Osmanlı'nın Ukraynalı Valide Sultanları

Osmanlı padişahları, dünyanın hemen her ülkesinden getirilen güzel kadın kölelerle beraber oldu. Cariyelerin bir kısmı haremde kaybolup gitti. Bazıları, hükümdar(lar)ın gözüne girdi, erkek evlat doğurdu ve ‘gözde’ sıfatı kazandı. Kimileri de, devleti yönetmeye, sultan(lar)ı yönlendirmeye kalkışacak/‘cesaret edecek’ kadar cüretkâr davrandı, hatta nikahlarına girdi.

Şapkanın Sarık İle Mücadelesi

Osmanlı bürokrasisi - zaman zaman - Batı’yı takdir etse de Batılılaşmaya hep mesafeli durdu. Avrupa’dan yenilikleri getirmeye yeltenen hükümdar(lar) ya cezalandırıldı ya da hayatını yitirdi. Ulema ve ordu da diğer önemli muhaliflerdi. Genç Cumhuriyet de kurulurken - aynı zamanda! - hem işgal güçleriyle ve hem de yeni yönetime karşı duranlarla kapışacaktı.

Diğer Muhtelif Yazıları

CIA’nin Hedefindeki ‘Düşünce Silahşoru’

Osman Nuri Koçtürk, tek başına ABD’ye kafa tuttu/savaş açtı. Süt tozu, hibrit tohum, yumurta/et tavuğu, soya yağı, yabancı menşeli gübre gibi hayati ürünlere karşı çıktı. Süper/’emperyalist’ devletlerin, ‘zayıf müttefiklerinin topraklarını ve insanlarını deneylerinin malzemesi olarak kullandığını’ ortaya koydu/ispat etti. ‘Yeniçağın yeni silahlarını teşhir etti!’

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 2

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

‘Bilinmeyen’ İmamoğlu / 1

Ekrem İmamoğlu, 25 yıl ‘Millî Görüş’ geleneğinden gelen/yetişen kadrolarca yönetilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı - yeniden! - CHP’ye kazandırmayı başardı. AKP, İstanbul’un kaybedilmesini bir türlü kabullenemedi. İmamoğlu kimdi? Elinde ‘sihirli değnek’ mi vardı?

Cem Karaca’dan ‘Karabağ Şarkısı’

Cem Karaca, babası Mehmet Bey’in öğüdüne bağlı kaldı: ‘Bu toprakların ezgilerini söyledi!’ Türk Dünyası’na ilgisini hiç azaltmadı. Karabağ’ın işgalini telin etti! ‘Karabağ Şarkısı’nı besteledi. ‘Nerede Kalmıştık?’ adlı kasetinde yer verdi.

Adı Filistin Olan Sevda

Cem Karaca, ülke ve dünya sorunlarıyla yakından ilgilendi. Filistin’in ezilen halkına karşı özel alâka/sempati duydu. ‘Mutlaka Yavrum’ gibi bazı popüler parçalarını ithaf etti. Kamuoyunda farkındalık yaratmaya çalıştı.

‘GPS’li Bavul’ İle Taşınan Dolarlar

‘Kısa sürede yüksek kazanç sağlama’ vaadi çoğu kişiye çekici geldi. ‘Tatlı dilin yılanı yuvasından çıkarması gibi, ‘emeksiz yemek’ hayali - aslında! - bütün birikimleri yok edecekti…’

Maksim Gorki ‘Seven Banker’

Adından daha ziyade mesleki unvanı ile tanındı. Her gün gazetelerin birinci sayfalarını haber(ler)i, iç yapraklarını da reklam(lar)ıyla doldururdu. Tek kanallı TRT televizyonunda günün her saatinde şirketlerinin ‘paralı tanıtımını’ yapan kısa bantlar dönerdi. Bankalardan daha fazla mevduat toplamayı başardı. Yüksek faiz dağıtırdı. Ama yükselişi gibi ‘inkırazı’/çöküşü de pek hızlıydı. ‘Banker Kastelli’ olarak bilinen, milyonlarca kişiyi peşinden sürükleye(bile)n Abidin Cevher Özden kimdi?