‘Kral Çıplak!’ Diye(bile)n Adam

Aziz Nesin’in hayatı soruşturmalar, sürgünler, hapisler, baskılar vb. yıldırmaya yönelik eylemlerle doluydu. Her türlü baskıya durmasını bildi ve hep bildiğini okudu.

‘Kral Çıplak!’ Diye(bile)n Adam

Aziz Nesin, yanına Prof. Dr. Hüsnü Göksel’i yanına alıp - randevusuz! - Çankaya Köşkü’ne çıktı. 12 Eylül faşist darbesinin önderi Kenan Evren’e, 1383 aydın tarafından imzalanan Aydınlar Dilekçesi’ni elden vermek istiyordu. Kapıdaki askerleri geçemediler; dilekçeyi ve imzaların bulunduğu ekleri kapıya bırakıp döndüler. Aradan 5 gün geçmişti ki, dilekçeyi imzalayan aydınlar ‘vatan haini’ (!) diye suçlandı. Ankara 1 Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi’nce Nesin ve 59 arkadaşı hakkında soruşturma başlatıldı.

Aslına bakılırsa, Aziz Nesin’in hayatı soruşturmalar, sürgünler, hapisler, baskılar vb. yıldırmaya yönelik eylemlerle doluydu. Her türlü baskıya durmasını bildi ve hep bildiğini okudu. Nesin’in hayatı, bir tür özetlenmiş Türkiye Tarihi gibiydi. Tam adı Mehmet Nusret Nesin olan Aziz Nesin, Heybeliada’da dünyaya geldi. Babası, 2. Abdülhamit’in koyu bir taraftarıydı. Küçük yaşta annesini veremden yitirdiğinden, hayatı boyunca ailesine, çocuklarına, öksüzlere ve yetimlere önem verdi, özen gösterdi. Para kazanmaya başladığı dönemde temellerini attığı Nesin Vakfı da, kimsesiz-çaresiz çocuklara sıcak bir yuva verebilme düşüncesiydi.

Nesin, küçük yaşta Kur’an eğitimi aldı; tecvit öğrendi ve Kasımpaşa Büyük Cami’de hafızlık yaptı. Sesi çok güzeldi; cami cemaatinin takdirini kazanmıştı. Ressam olmayı düşlüyordu; kader onu önce öğretmen, sonra subay, en sonunda da ‘muhalif’ yazar yaptı. Mehmet Nusret Nesin, daha ortaokul 2’nci sınıf öğrencisi iken, haftalığı 50 kuruşa, bir cami imamına Arapça ve Tecvit dersleri verdi. Bundan sonraki hayatı hep mücadele içinde geçecekti.

Kuleli Askeri Lisesi (1935) ve Ankara’daki Harp Okulu’ndan (1937) mezun oldu. Muvazzaf askerken, 7 Gün ve Millet dergilerine müstear isimle yazılar yazdı. - Bütün yazım hayatı boyunca 200 den fazla müstear isim kullanmıştı! - Yazdıkları hayli etkili oldu; askeriyedeyken göz hapsi ve oda hapsi cezaları aldı. Üsteğmen iken, ordu ile ilişkisi kesildi. İddia: ‘Görev ve yetkisini kötüye kullanmak’tı!

Geçinmek için pek çok yolu denedi. Nuriosmaniye’de bakkal dükkânı açtı; başaramadı, kapattı. Sonra muhasebecilik yapmayı denedi; istediği sonucu alamadı. Paradi Fotoğraf Stüdyosu’nu kurdu; ama kazancı geçinmesine yetmedi. Profesyonel yazarlığa, Zekeriya Sertel’in çıkardığı Tan gazetesinde başladı. 16 sayfalık ilk eseri, Parti Kurmak Parti Vurmak yayınlandı.

Sabahattin Ali ile Marko Paşa dergisini çıkardı. Dağıtıcılar, dergiyi fazla politik buldukları, biraz da korkutuldukları için, dağıtmadılar. Dergi, sözünü esirgemiyor, iyi muhalefet yapıyor ve sola sempatiyle bakıyordu. Nesin, Marko Paşa’yı kendisi dağıtıp sattı ve derginin trajı 70 bine kadar çıktı. Marko Paşa sürekli kapatma kararları ile karşı karşıya kaldı: Merhum Paşa, Malum Paşa, Hür Marko Paşa, 7-8 Paşa, Bizim Paşa, Öküz Mehmet Paşa, gibi çeşitli isimlerle yayınını sürdürmeye çalıştı. Nesin içinse, mahkemeler, hapis cezaları birbirini izledi. Nesin, her türlü baskı-yıldırma eylemine karşı durdu ve boyun eğmedi.

6-7 Eylül Olayları'nda da içeriye alındı. Özel Harp operasyonu diye tarihe geçen eylem, sola yıkılmak istenmişti. Sol kimlikli 100 kişi ile beraber tutuklandı ve 9 ay hapis yattı. Sonra beraat etti.

Böyle Gelmiş Böyle Gitmez adlı kitaplarında anılarını yazdı. Nesin’in anıları Akşam’da tefrika edilirken yasaklandı ve kitap hakkında toplatma kararı çıkarıldı.

Mehmet Nusret Nesin, 1949’da, İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth, İran Şahı Rıza Pehlevi ve Mısır Kralı 1. Faruk tarafından şikayet edildi. Dünyaca ünlü bu üç kişi, Nesin’in kendilerine hakaret ettiğini iddia etti; açılan soruşturma neticesinde 6 ay hapse mahkum edildi.

Çocuklarına çok düşkündü: Milliyet’in açtığı yarışmada, Üç Karagöz Oyunu adlı oyunu birincilik ödülü aldı ve kendisine 10 bin lira ödendi. Nesin, çocuklarının her birine 1000’er liralık bisiklet aldı. Bisikletçi, alıcının Aziz Nesin olduğunu öğrenince, bisiklet başına 100’er lira iskonto yapmıştı!

1972’de, Nesin Vakfı’nı kurup, kimsesiz çocuklarının yetiş(tiril)mesine yardımcı olmaya çalıştı. Sayısını unuttuğu kadar çok ödül kazandı; kitaplar kaleme aldı. Kitapları dünyanın pek çok diline çevrildi. Ama, hiçbir dönemde eğilmedi; ‘Kral Çıplak!’ demekten hiç vazgeçmedi. Ne 1971, ne de 1980, Nesin’i korkut(a)madı!

Ali Hikmet İnce yazdı.

30 July 2018 17:26
1,385 kez okundu

Ali Hikmet İnce



Benzer Yazılar

Tefecilik Yapan İmam

Meşhur diğer bir ‘ribahor’, Laleli Camii Selâtin Vaizi ‘Mardinî Şeyh’ idi. Sivri dilli, herkesi eleştiren, hediye göndermeyene çamur atan, pek aç gözlüydü.

‘Kamu Hizmeti’ Veren Lüks Mama

Lüks Nermin; İstanbul’un en ünlü - yerli! - kadın satıcılarındandı; dönemin iktidarına yakın durmuş; kendisinden istenileni yapmış ve politikacıların desteğini görmüştü.

Sevgililer Günü’nün Az Bilinen Tarihi

Sevgililer Günü bilinen diğer yaygın adıyla Saint Valentine’s Day, Hıristiyanlığın sevgi dolu, toleranslı yüzünü gösterdiği iddiasıyla pompalanmış, günümüzde de uluslar arası kapitalizmin en etkin ürün pazarlama aracı halini almıştı.

Önce Kurşuna Dizdiler, Sonra ‘Aziz’ Yaptılar

Devrik Rus Çarı 2. Nikolay bundan böyle mezarında rahat uyuyabilecek.

Fatih’in ‘Çapkın’ Şehzadesi

Fatih’in 2. oğlu, Şehzade Mustafa, askerliğe yatkındı, şiir söylerdi. Yakışıklı, hareketli ve ‘hercaî’ idi. Saray’ın ve hareminin cinsi latiflerini kendine hayran ederdi. ‘Güzelleri yalnız bırakmayı sevmediği,’ kayıtlara geçildi. Bu yüzden de hayatını yitirecekti!’

Rüşvet Kapısı Valide Sultan

Osmanlı hükümdarı 3. Mehmet’in annesi Safiye Sultan, Venedik Senatosu kararı ile ‘resmi kanallardan rüşvet/‘hediye’ alan hanedan mensubuydu. Devlet çarkını ‘sungu’ya bağladı ve kasasını doldurdu. Tarihçiler, Valide Sultan’ın sırtını Venedik Cumhuriyeti’ne dayadığını dahi iddia edecekti!

‘Cami Yaptıran’ Reis-i Cumhur

İsmet İnönü, siyaset yaptığı yarım asırlık müddette, ‘Din Düşmanı’, ‘Cami Satıcısı’, ‘Alnı Seccadeye Varmayan’ gibi çok ağır ithamlara/suçlamalara maruz kaldı. İddia sahipleri kutsal dinimizden yarar/çıkar sağlayan, kendilerini keramet sahibi sanan/gören, daha da önemlisi Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kadro/ideolojiye karşıt/düşman kişi(ler) ve çevrelerdi.

‘Çalan’ Ama ‘Çalışan’ Sadrazam / 1

Kanuni Sultan Süleyman’ın sevgili damadı, en güvendiği veziri/sadrazamı Rüstem Paşa, Osmanlı Tarihi’nde derin izler bıraktı. Hanedan içindeki iktidar oyunlarında rol aldı. Kayınvalidesi Hürrem Sultan’dan yana tavır koydu. Şehzade Mustafa yerine, karısının erkek kardeşlerinden birinin tahta çık(arıl)ması planlarını destekledi.

‘Çalan’ Ama ‘Çalışan’ Sadrazam / 2

Kanuni Sultan Süleyman’ın biricik, dünya güzeli kızı Mihrimah Sultan’ın kocası, Damat Rüstem Paşa, maliyeden iyi anlardı. Devlet hazinesi ağzına kadar doldu. Sadaretinde, Osmanlı’da rüşvet yaygınlaştı. Fukara halkın özellikle de köylünün üzerine kaldırılamayacağı vergiler bindirildi. Toprak verimsiz, ürün yetersizdi. Çiftçiler, azalan kazançları karşısında ekip biçmekten vazgeçmeye başladı.

Müslüman Mezarlığı Üzerine Tiyatro ve Helâ

Osmanlı’nın 2 hükümdarı - Abdülmecit ve Abdülaziz! -, Ayas Paşa Mezarlığı’nın sonunu getirecek hamleler yaptı. Birisi mezarlık alanının bir bölümüne tiyatro, diğeri de Alman Büyükelçiliği binası yapımına ruhsat/izin verdi.

Vehbi Koç’un Feto Uyarısı

Koç Holding’in onursal başkanı - müteveffa - Vehbi Koç, Feto tehlikesini 1994 yılında görmüştü.

İnce Hastalığın Pençesindeki Figüran

Hakkı Haktan; Vesikalı Yarim’deki şef garsondu. Binlerce Yeşilçam figüranı gibi, rekor sayılacak filmde oynadı; ama gündelikçilikten öteye geçemedi.

‘Polis Muhbiri’ Stalin’in Tren Soygunları

Stalin; yüksek öğrenim için gittiği Tiflis’te hem Marksist gruplarla, hem de Çar’ın gizli polis örgütü OHRANA ile tanıştı. Arşiv belgelerine göre; hapishanede OHRANA için çalışmayı kabul etti. Kanlı eylemlere liderlik yaparken; yoldaşlarını ihbar etmekten de geri durmadı…

Her Filminde Başrol Oynayan Aktör

Ediz Hun, Yeşilçam’da, siyasette ve üniversitede disiplini, özeni ve dikkati ile tanındı. Çevre hassasiyeti ve doğa sevgisiyle bilindi. Her filminde başrolde oynayan tek aktördü. Heyecanını, yaşam sevincini, aile özenini hiç yitirmedi. Çevresine ve içinden çıktığı topluma örnek olmaya çalıştı.

Fosforlu Cevriye

Suat Derviş’in kalemiyle ölümsüzleşen ‘Fosforlu Çevriye’, toplum dışına itilmiş, sokakları mesken edinmiş ‘hayat kadını’ydı! Özgürlüğüne düşkündü. Çilesini/kaderini kabullenmişti. Erkeklere boyun eğmezdi. Polis takibinden kaçan adama kalbini vermekten de çekinmedi. Ya romanın yazarı Suat Derviş kimdi, nasıl bir hayat sürdü?

67 Yıl Sonra Mezarı Bulunan Bakü Fatihi

Bakü’ye giren Kafkas İslam Orduları Komutanı ‘Fahri Ferik’ Nuri Bey’in anavatanındaki ‘sembolik sayılabilecek’ mezarı 67 yıl boyunca bulunamadı. Araştırmacı Atilla Oral Bey olmasa belki de kıyamete kadar kayıp kalacaktı.

Castro’nun Sosyetik Sevgilisi

Natalia Revuelta; Küba’nın efsanevi lideri Fidel Castro’nun ilk sevgilisi, hayatını en çok etkileyen kadındı.

Gülriz Sururi: Hayatı Limon Gibi Sıkan Kadın

Gülriz Sururi kendine özgü stiliyle kızıl saçlı, delici bakışlı, naif, çekici ve ilgi odağıydı. Vefalı, paylaşımcı, aydınlanmacıydı. Müthiş bir Atatürk hayranıydı.

Diğer Türk Tarihi Yazıları

‘Türk Kasabı’ Kuyucu Paşa / 2

Kuyucu Murat Paşa, hac vazifesini de yerine getirdi. Yemen Beylerbeyi iken, ‘Seyfullah’ - ‘Allah’ın Kılıcı’! - diye bilinen ünlü Arap komutan Hâlid bin Velîd’in palasını bulup satın aldı! Tarihçiler, ‘Giriştiği savaşlarda Velîd’in silahını kullandığını,’ yazacaktı!

‘Türk Kasabı’ Devşirme - 1

Kuyucu, 90’ına ulaşmış inatçı ihtiyardı. Devleti ve padişahı, her daim ‘nimet’ bildi. Aldığı em(irle)ri, harfiyen - hatta fazlası ile abartarak! - uyguladı. ‘Devşirme yönetimindeki’ Osmanlı’nın Anadolu’da katlanılmaz dereceye varan icraatına karşı durmaktan başka çaresi kalmayan kişilere ve kitlelere karşı, tarihte örneğine pek az rastlanan kanlı sindirme harekâtına girişti!

Hadım Edilen Veziriazamlar

İslam Peygamberi Hazret-i Muhammed’in şiddetle yasaklamasına rağmen, sonraki dönemlerde ‘halife’, ‘hükümdar’, ‘padişah’ vb. sıfatları taşıyan çoğu yönetici, ‘hadım personeli’ el üstünde tuttu. Harem(lerin)in namusunu, şahsi güvenliklerini ‘iğdiş’ kişilere emanet etti. Devlet yönetimde en üstün mevkilere kadar yükseltti. Osmanlı’da da çok sayıda ‘hadım’/‘burulmuş’ yüksek yönetici ve hatta sadrazam mevcuttu!

Osmanlı'nın İlk ‘Hadım’ Sadrazamları

Osmanlı’nın Balkan’dan devşirdiği, hadım ettirip, Enderun’da eğitime aldığı sonra da devlet görevi verdiği kişiye ‘Akağa’ denirdi. Aralarından beylerbeyi, vezir, ordu komutanı ve hatta sadrazam(lar) çıktı. İlk ‘buruk vezîr-i âzam’ da, ‘Hadım Ali Paşa’ydı!

‘Paşanın Güzel Karısına Göz Koyan’ Padişah

Çeyrek asırlık süreçte her gün ölüm korkusuyla yaşayan Şehzade İbrahim, tahta çıkınca hayattan kâm almaya girişti. Harem, - yakın çevresinin ve yağcılarının da yardımıyla! - güzel cariyelerle dolup taştı. Ama Padişah’ın gözü doymadı. Kendine methedilen evli hanımlara da el atmaya, gönül eğlendirmeye kalkıştı!

Fatih’in ‘Çapkın’ Şehzadesi

Fatih’in 2. oğlu, Şehzade Mustafa, askerliğe yatkındı, şiir söylerdi. Yakışıklı, hareketli ve ‘hercaî’ idi. Saray’ın ve hareminin cinsi latiflerini kendine hayran ederdi. ‘Güzelleri yalnız bırakmayı sevmediği,’ kayıtlara geçildi. Bu yüzden de hayatını yitirecekti!’

‘Zânî!’ Maymunları İdam Ettiren Molla

Molla Abdülkerim Efendi, Sultan Murâd-ı Sâlis’in şehzadelik döneminde hocası, sonradan da saray imamı ve en güvendiği ‘akıldane’siydi. Padişah’a her dediğini yaptır(ır)dı. Rumeli Kazaskeri iken ününün/cesaretinin doruklarına tırmandı.