Turşu İle Çalınan Kalp

Vera Tulyakova, 1955’de Nazım ile ilk karşılaştığında Moskova’da Sinema Enstitüsü Senaryo Bölümü’nde redaktördü.

Turşu İle Çalınan Kalp

Nazım Hikmet, son aşkı Vera’yı anlattığı uzun şiiri ‘Saman Sarısı’nda şöyle diyordu: ‘Saçları saman sarısı kirpikleri mavi kırmızı dolgun dudaklarıysa şımarık ve somurtkandı …’

Vera Tulyakova, 1955’de Nazım ile ilk karşılaştığında Moskova’da Sinema Enstitüsü Senaryo Bölümü’nde redaktördü; evli ve Anna Stepanova adlı bir kız çocuğu vardı. Gençliği, gülümsemesi, sarı saçları ve iri dudakları Nazım’ın aklını başından aldı. Nazım Moskova’ya 1951’de gelmişti; hastanede tanıştığı doktoru - sevgilisi - iç hastalıkları uzmanı! - Galina Grigoryevna Kolesnikova ile beraberdi. Doktoru tam dört defa hayatını kurtarmıştı. Birliktelikleri boyunca şiir damarları kurumuş gibiydi. Vera’nın şairin şiir iklimindeki etkisi kendisini hemen belli etti; Kolesnikova, Nazım’ın heyecanlanmasını yasaklamıştı. Kalbi rahat, nabzı normal seyrinde atmalıydı. Ama Vera da hayat iksiri gibiydi; Nazım’ın elinden kalem düşmüyor, plakları gramofondan inmiyordu; kalp ritmi de değişmişti.Nazım, Vera ile ilk karşılaştığında - yakın arkadaşı - Azeri asıllı şair Ekber Babayev yanındaydı. Şair, dostuna; ‘Çok güzel, ama tahta gögüslü …’ demişti Tatar aksanıyla. O anda Vera’nın yüzünü al bastı, güzel kadın kendisi hakkında konuşulanı anlamış ve utanmıştı.

Nazım, Vera’nın çalıştığı yeri öğrenince, onu her gün telefon yağmuruna tuttu. Başlangıçta çalıştığını ve görüşemeyeceğini söylüyordu. Telefon trafiği sıklaşınca, yer değiştirmeye, yok dedirtmeye kadar gitti. Ama arkadaşları stüdyoda onu bulup gelen mesajları iletiyordu. Her seferinde kibarca görüşme isteği reddediliyordu. Devreye demet demet çiçekler, kutular dolusu çikolatalar girdi. Ya şoförü veya Nazım’ın bizzat kendisi hediyeleri getiriyordu. Vera’ya göre, Nazım, ‘Dumas’nın, Dostoyevski’nin romanlarında kadınlara nasıl kur yapılıyorsa, öyle davranıyordu ...’

Nazım aylarca, yıllarca uğraştı, ama isteğini kabul ettiremedi. Karşısında kendisine çok benzeyen hayatı sıra dışı yaşayan kadın vardı. Vera’nın çalıştığı stüdyoda herkes Nazım’ı tanır ve hediyelerini görünce gülümser olmuştu. Yine bir gün elindeki çiçeklerle Vera’yı beklerken, Rais adlı çalışan yanına gelip tavsiyede bulundu: ‘Onu elde etmek istiyorsanız, hıyar turşusu ve çiroz getirin! Bakın o zaman nasıl sevecek sizi …’

Nazım, içeriden aldığı istihbaratı hemen değerlendirdi; ertesi günden itibaren çiçeklerin-çikolataların yerini kavanozlar dolusu salatalık turşuları aldı. Sonuç beklendiği gibi oldu: Vera, Nazım’ın aşkını kabul etti. İkili tanışmalarından beş yıl sonra nikâhlanabildi ve yalnızca dört sene evli kalabildi.

Ali Hikmet İnce yazdı.

13 August 2018 22:40
1,533 kez okundu

Ali Hikmet İnce



Benzer Yazılar

Kral 3. Charles Müslüman mı?

‘3. Charles’ unvanı ile İngiltere Tahtı’na oturan Prens Charles, Şeyh Nazım Kıbrısî’nin iddia ettiği gibi ‘Müslüman’ mıydı? Hem Anglikan Kilisesi’nin başı hem İslâm dinine mensubiyet mümkün müydü?

‘Cami Yaptıran’ Reis-i Cumhur

İsmet İnönü, siyaset yaptığı yarım asırlık müddette, ‘Din Düşmanı’, ‘Cami Satıcısı’, ‘Alnı Seccadeye Varmayan’ gibi çok ağır ithamlara/suçlamalara maruz kaldı. İddia sahipleri kutsal dinimizden yarar/çıkar sağlayan, kendilerini keramet sahibi sanan/gören, daha da önemlisi Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kadro/ideolojiye karşıt/düşman kişi(ler) ve çevrelerdi.

33’lük Tespih Gibi Tabanca Çeken Fedai

Yakup Cemil Bey, ‘korku’ kelimesini tanıma(z)dı. Düz mantık yürütürdü. Siyasetin ince oyunlarını, gülümserken ayak kaydıran tuzaklarını bilmezdi. Ölümü göze alır, istenileni/emredileni yapardı. Kontrolü müşküldü. Haksızlık(lar) karşısında susmaz, ya sesini yükseltir ya da - daha çok! - piştovunu konuştururdu.

İsmet Paşa’nın Elini Öpen TİP Lideri

Mehmet Ali Aybar, çok iyi eğitim almıştı; Sol/Sosyalist düşünce aileden mirastı.

Fosforlu Cevriye

Suat Derviş’in kalemiyle ölümsüzleşen ‘Fosforlu Çevriye’, toplum dışına itilmiş, sokakları mesken edinmiş ‘hayat kadını’ydı! Özgürlüğüne düşkündü. Çilesini/kaderini kabullenmişti. Erkeklere boyun eğmezdi. Polis takibinden kaçan adama kalbini vermekten de çekinmedi. Ya romanın yazarı Suat Derviş kimdi, nasıl bir hayat sürdü?

Öteki Putin / 2

Putin, dünya siyaset arenasına çıkınca, hemen fark edildi. Gizli servislerin, basının ilgi alanına girdi. Özel hayatı, çalışma şekli, yakın çevresi, ailesi ve hatta akrabaları tek tek değerlendirildi. Yazıldığı gibi Putin, ‘dünyanın en zengin adamları arasında’ mıydı? ‘Birbirinden güzel 2 hanımla birlikte olmuş’ ve ‘ailesinin kalabalıklaşmasını sağlamış’ mıydı?

Kızıl Saçlı Afet

Anna (Kushchyenko) Chapman, 21. yüzyılın birinci çeyreğinde dünyaca ünlenen ilk kadın casustu. New York’ta faaliyet gösterdi. Eşsiz fiziği, kızıl saçları, yeşil gözleri, Hollywood yıldızlarını kıskandıran çok zengin gardırobu, lüks ötesi hayatıyla hedef seçtiği erkekleri parmağında oynattı. Mata Hari’nin türevi gibiydi.

Stalin, Nazım’ı Öldürtmek İstedi

Sovyet diktatörü Stalin’in Nazım’ı öldürtmek istediği; ünlü şairin özel şoförünün operasyonla görevlendirildiği yazıldı.

Diğer Türk Tarihi Yazıları

Dünyaya Doyamayan 160’lık Delikanlı / 2

Zaro Ağa, 130 yaşından sonra çok ünlendi fakat para kazamadı. Dünyayı dolaştı. Popüler isimlerle tanıştı, fotoğraf çektirdi. Reklam kampanyalarında etkin rol aldı. Kartpostalları/foto kartları yüz binlerce satıldı. Kısacası Ağa, ülkemizin ilk ‘uluslar arası medya ikonu’ydu!

Dünyaya Doyamayan 160’lık Delikanlı / 1

Bitlisli Zaro Ağa, ömrünün tamamına yakınını İstanbul’da geçirdi. Güçlü kuvvetli, tuttuğunu koparan adamdı. Ölünceye kadar sigara içmeyi sürdürdü. ‘Dünyanın En Uzun Yaşayan Adamı’ diye ünlendi. Otopsisinde 3 böbrekli olduğu ortaya çıktı.

Tahta Çıkınca ‘Sünnet Olan’ Padişah

I. Ahmet, 14 yaşında tahta oturdu. 14. Osmanlı padişahıydı. 14’ünde sünnet edildi. Saltanatı 14 yıl sürdü. Bazı müverrihlere göre 14 oğul babasıydı. İnşa ettirdiği caminin ‘Ahmediye Camii’nin - Sultan Ahmet Camii! - ilk tasarımında 14 şerefesi olduğu yazılacaktı. Sultan Ahmed-i Evvel’in hayatı ilgi çekici olaylar ve tezatlarla doluydu.

Osmanlı’nın Rum ‘Valide Sultanları’

Orhan Gâzi’nin birinci eşi ‘Holofira’ ya da ‘Nilüfer Hatun’, Osmanlı Hanedanı’na giren ilk ‘yabancı kökenli gelin’ti. Kroniklere/tarihçilere bakılırsa, oğullarının padişahlığını gören ‘ecnebi’ hanım sultanların sayısı 23 idi! Bazılarına göre, adet daha da fazlaydı!

Osmanlı’nın Tek ‘Kadın Padişahı’

Kösem Sultan, Osmanlı Hanedanı’nın tahta çıkan erkek üyelerinin çoğundan daha uzun süre hüküm sürdü. Devleti - tek başına! - 20 yılı aşkın idare etti. Bürokrasideki rakip/karşıt grupları/kanatları ustalıkla dengeledi. Ağzından çıkan her kelime ‘buyruk’/‘kanun’ kabul edildi. ‘Kadife eldiven içindeki çelik ele benzetildi!’

‘Kıbrıs’ı Veren’ 2. Abdülhamit

2. Abdülhamit’in saltanatının 2. yılında Osmanlı yok oluşun eşiğinden döndü. Tarih, ’93 Harbi’ gibi örneğine çok az rastlanır drama şahitlik etti. Ruslar, İstanbul’un tarihi surlarına kadar ulaştı. Her an şehri alabilir, her şeyi talan edebilir, binlerce insanı öldürebilirlerdi. Sultan şoka girdi, ne yapacağını bilemedi. İngiliz Büyükelçisi Sir Henry Layard’ın önerisini kabul etmek zorunda kaldı. Kıbrıs’ı vermesi karşılığında şahsının ve imparatorluğun hayatiyetini garantiye alabilecekti! ‘Denize düşen yılana sarılırdı!’

‘Padişah Oğlunu Boğduran’ Valide

Tarihçilerin ‘Rum asıllı!’ dedikleri Kösem Sultan, İslâm dinini benimsedi, Harem’de eğitildi/yetiştirildi. Osmanlı Devleti’ni 20 yılı aşkın süre yönetti. Sultanlığın, milletin, Sünni İslam dünyasının kaderinde birincil derecede söz/hak sahibi oldu.